Tık tık tık. tıkır tıkır tıkır..Bu klavyede amma ses çıkarıyor..Tık tık tık. tıkır tıkır tıkır..Gurrrrr… Buda ne ? Karnım acıkmış.Ne yesem ? Paralarda suyunu çekmiş yine. Evde kimsede yok. Yemek yapmalı. Mutfağa üretim amaçlı girmeyeli çok olmuştu. Dolapta bir yumurta var. I-ıh yetmez. Tost yapsam.? Papatya ekmekle de tost olmaz. Çaydanlığı ocağa koyayım ben gelene kadar ısınır kaynar bende çayı demlerim.Telefon alırken hediyesi olan montumu giyeyim. Son kez aynaya bakış. Markette ruhumun diğer eşiyle karşılaşabilirim ne olur ne olmaz. Saçlar berbat iki dakika için jölelerle de uğraşamam. Nerde benim berem ? Hah tamam artık, çıkabilirim.Akşam ezanı okunmuş cemaat camiye giderken ben ters yöne markete doğru ilerliyorum. Camiye gidenlerle selamlaşıyorum. Her seferinde olduğu gibi yine içimde camiye gitmem gerektiğini hissi uyanıyor eskisi gibi. Kısa sürede bu düşünce yerini marketten ne alacağım sorusuna bırakıyor. Çokokrem, yüz gramlıklarından yediyüz elli binlira. Beş yumurta yüzer binliradan beşyüz binlira. Toplam bir milyon ikiyüz elli binlira. Marketten çıkarken yumurtayı en son elli bin lira ya aldığımı düşünürken patatesler ilişiyor gözüme. Beşyüz binlira. Patates te mi alsam diye düşüyorum. Uğraşması cayrıdırıyor beni daha sonra.Eve dönerken camiden bir ses :”semi allahü el-hamidel”.”Rabbena el lekel hamd” diyorum alışkanlıkla aralarında olsaydım bu şekilde doğrulurdum rükû’dan diye. Eve geliyorum. Dış kapının önünde duruyorum. Evden çıkarken hissettiğim üzerimdeki hafifliği farkediyorum.Pantolon yerine eşofman var üzerimde ve anahtarım yok ! Alt kattaki komşunun ziline basıyorum iç kapının önünde içeri girmenin bir çaresi varmış gibi. Çelik kapının soğukluğu ile karşılaşınca ocaktaki çaydanlığın sıcaklığını hatırlıyorum. Market poşetini bir kenara bıraktıktan sonra içinde bulunduğum durumdan bir çıkış, anahtarı içerde unuttuğum eve de bir giriş yolu düşünüyordum. Çok hızlı bir çözüm bulmam gerekiyordu zira çaydanlıktaki su buhar olduktan sonra yanan ocak tehlike arz edebilirdi.Hemen, anahtarı her unutuşumuzda merdivenini kullandığımız elektrikçiye koşuyorum; kapalı. Ardından başımız her sıkıştığında birbirimize yardıma koştuğumuz arkadaşımın ziline basıyorum. Kardeşi çıkıyor :”abim evde yok””S.ktirme abini şimdi, merdiven varmı ?” diyorum.”Ha ! var var noldu.””Anahtar evde kaldı çabuk ol, ocakta yanıyo.”Merdiveni beklerken mahallenin diğer elemanları farklı alternatifler sunuyor.”Olmazsa camcının merdiveni alalım.””Camide de olcaktı bi tane.”Gelen merdiveni deniyoruz balkona doğru uzanamıyorum.”Senide getireceğin merdiveninde…” diye söve söve camiye gidiyoruz. Abdesthane ve gasilhaneyi bekleyen görevliye durumu anlatıyoruz. Hocaya yönlendiriyor. Akşam namazı bitmiş cemaat dağılırken en son hoca çıkıyor. Dikiliyorum karşısına :”Selaymınaleyküm hocam!””Aleykümselam komşu, nasılsın ?””Hamdolsun hocam sağolsun.. – bıdı bıdı bıdı bıdı – durum böyle.””Camiye gir, yukarı çıkan merdivenlerin altında olcak bi tane.””Sağolun hocam””Kolay gelsin.”Geçen her dakika gerilimim daha artıyor. Karşılaşacağım suyu bitmiş kıpkırmızı çayndanlığı düşünüyorum. merdiveni taşıdık. Çıktım tepesine balkon mermerine parmak uçlarım ancak yetişiyor. Aşağıdakiler :”abi başka merdiven bulalım yetişemezsin””çıkamazsın””düşersin”sesler beynimde yankılanmaya başladı bir film efekti gibi. Seslerin durduğu an aklıma yine kırmızı çayndanlık geldi. Yanmış hurda olmuştur şimdi. O anda montumu çıkarıp aşağıdakilerin üzerine attım ve “sıkı tutun merdiveni” deyip parmaklarımın ucunda yükselirken birden zıpladım.Merdiven sallandı ve ben bir iki santim yükselirken balkon mermerine parmaklarımın iki boğumu ile tutunup aşağı doğru sarkmaya başladım. Aklıma 6 yaşında iken bizden yaşça büyük olan amcamın oğunun ikinci kattan parmakları ile tutunup sarkarak yaptığı cesaret gösterisi geldi. O yaptıysa bende yapardım. Kendimi olanca gücümle yukarı çekerken bir hamle ile mermerin diğer ucuna ikinci hamle ile diğer kolumuda mermerin diğer ucuna taşımayı başardım. Ayaklarımla duvardan aldığım destek ile sonunda balkona ulaşmış açık kapıdan kendimi eve atmıştım ilk işim mutfağa koşmak oldu.Çaydanlıkta iki parmak su kalmıştı.Mutlu son..