Orada bir köy yok uzakta� O köy artık kente ve iktidara geldiAtatürk “Köylü efendimizdir” demişti ama Ankaralılar da, İstanbullular da kimin asıl efendi olduğunu çok iyi bilirdik.İyi eğitim almış kent çocukları büyüyünce mühendis, doktor, kimyager, yargıç olacaktık. Anadolu’ya yol, su elektrik, ilaç, sağlık hizmeti ve adalet götürecektik. Onlara okullar açacak, okuma yazma öğretecektik.Bizim aydınlığımız sonunda onları da çağdaşlığa taşıyacaktı. Bu arada yurdu demir ağlarla örecek, barajlar yapacaktık.Bu beklenti 1950’lere kadar böyle sürdü gitti.Köylere fazla bir şeyler götüremediğimiz için, köylüler kentlere gelmeye başladılar. Onların çocukları da okumaya, meslek sahibi olmaya ve siyasete girmeye başladılar.Sonra anlaşıldı ki, onlar biz eski kent çocuklarından daha fazla yol, daha çok baraj, daha çok elektrik santralı yapabiliyorlardı. Onların görev aldığı siyasi partilerin icraatı, eski kentlilerin partilerinden daima daha fazla oluyordu.Anadolu kaplanlarıDerken devletçilik bitti.Bir baktık ki onlar girişimci olarak da çok başarılıydılar. Anadolu’nun esnafı tüccar, zanaatkarı sanayici oluyor, ihracat yapabiliyordu. “Kırsal kesim” diye bilinen yörelerdeki organize sanayi bölgelerinden, “Anadolu kaplanları” çıkmaya başlamıştı.Bu gerçeği çaresiz kabul ettik.Ama onları yeterince aydınlatamadığımızı düşündüğümüz için de hep endişelendik. “Hasolar, Memolar ülkeyi nerelere sürükler?” diye her seçim sonucunu şaşkınlık ve üzüntü içinde karşıladık. Halkın kendisi gibi olana oy vermesini bir türlü kabullenemedik.Darbelerle partilerini kapattık. Onların temsilcilerini yasakladık, mahkum ettik.Seçilmemişleri iktidara getirdik defalarca.Ama toplum bir kere değişme sürecine girmişti. Bunu durdurmak mümkün değildi.Mühendis olup, Anadolu’ya yol, su, elektrik ve her çeşit çağdaşlığı götürmeleri beklenen eski kentliler, artık “toplum mühendisi” olmayı yeğ tutmaktaydılar.Her şey paylaşılıyorEski köylülerin gerçekten efendi olmalarının dayanılmaz ağırlığı, biz eski kentlilerin üzerine çökmeye başlamıştı. Onların inançları, gelenekleri, dayanışmaları ve dirençleri, “rejim”in tehlikede olduğu şeklindeki kuşkumuzu güçlendiriyordu.Uzun yıllar “merkez”in sahibi biz olmuştuk. Şimdi merkez de, iktidar gibi, kentler gibi paylaşılmakta. Hatta her seçimde bizim payımız daha da küçülmekte.Bugün giderek artan endişemizin nedeni ortada.Biz onları bize benzetemedik.Ya onlar bundan sonra bizi kendilerine benzetmeyi hedefliyorlarsa?Bundan sonra uzun bir süre bu endişenin yansımalarını her alanda göreceğiz.Bunun tek çözümü onların da bizlerin de, Avrupa Birliği üyelik hedefini paylaşmamız, çoğulcu sivil demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne birlikte sahip çıkmamız olabilir.Sırf onlara reaksiyon olsun diye yabancı düşmanlığını, içe dönmeyi, ulusalcılığı ve militarizmi alternatif politikalar biçiminde sunmayı denersek, bilelim ki eskisinden daha büyük kayıplarla bu süreci yaşarız.Onlar dünyalı olur. Biz “3’üncü dünyalılık” açmazında erir gideriz.[alıntı]
artıq neçə müddət idi ki, bütün dünyanın nəzərləri türkiyə siyasi səhnəsinə yönəlmişdir. xatırladaq ki, prezidentliyə ən şanslı namizəd akp-nin irəli sürdüyü abdullah gül idi. Bir çox güvvələr və məxsusəndə ana müxalifət hesab edilən cumhuriyyət xalq partiyası, abdullah gülün xanımının başörtüklü olmasına qarşı çıxaraq prezident seçilməsinin qarşısını almışdırlar. lakin bu maneələr türkiyə əhalisinin önünü kəsə bilmədi. xalq öz sözünü deyərək cumhuriyyət xalq partiyasını siyasi arxivə göndərərək akp-yə səs verdi. və sonda akp namizədi 339 səslə prezident oldu.
muhalif demokrat bu anadolu kaplanları kimdir?bu alıntı için kaynak göstermeniz gerekir. her yere bunu ekleyip, duruyorsunuz. bi zahmet kimin yazdığını da açıklayın, biz de nasiplenelim.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Orada bir köy yok uzakta� O köy artık kente ve iktidara geldiAtatürk “Köylü efendimizdir” demişti ama Ankaralılar da, İstanbullular da kimin asıl efendi olduğunu çok iyi bilirdik.İyi eğitim almış kent çocukları büyüyünce mühendis, doktor, kimyager, yargıç olacaktık. Anadolu’ya yol, su elektrik, ilaç, sağlık hizmeti ve adalet götürecektik. Onlara okullar açacak, okuma yazma öğretecektik.Bizim aydınlığımız sonunda onları da çağdaşlığa taşıyacaktı. Bu arada yurdu demir ağlarla örecek, barajlar yapacaktık.Bu beklenti 1950’lere kadar böyle sürdü gitti.Köylere fazla bir şeyler götüremediğimiz için, köylüler kentlere gelmeye başladılar. Onların çocukları da okumaya, meslek sahibi olmaya ve siyasete girmeye başladılar.Sonra anlaşıldı ki, onlar biz eski kent çocuklarından daha fazla yol, daha çok baraj, daha çok elektrik santralı yapabiliyorlardı. Onların görev aldığı siyasi partilerin icraatı, eski kentlilerin partilerinden daima daha fazla oluyordu.Anadolu kaplanlarıDerken devletçilik bitti.Bir baktık ki onlar girişimci olarak da çok başarılıydılar. Anadolu’nun esnafı tüccar, zanaatkarı sanayici oluyor, ihracat yapabiliyordu. “Kırsal kesim” diye bilinen yörelerdeki organize sanayi bölgelerinden, “Anadolu kaplanları” çıkmaya başlamıştı.Bu gerçeği çaresiz kabul ettik.Ama onları yeterince aydınlatamadığımızı düşündüğümüz için de hep endişelendik. “Hasolar, Memolar ülkeyi nerelere sürükler?” diye her seçim sonucunu şaşkınlık ve üzüntü içinde karşıladık. Halkın kendisi gibi olana oy vermesini bir türlü kabullenemedik.Darbelerle partilerini kapattık. Onların temsilcilerini yasakladık, mahkum ettik.Seçilmemişleri iktidara getirdik defalarca.Ama toplum bir kere değişme sürecine girmişti. Bunu durdurmak mümkün değildi.Mühendis olup, Anadolu’ya yol, su, elektrik ve her çeşit çağdaşlığı götürmeleri beklenen eski kentliler, artık “toplum mühendisi” olmayı yeğ tutmaktaydılar.Her şey paylaşılıyorEski köylülerin gerçekten efendi olmalarının dayanılmaz ağırlığı, biz eski kentlilerin üzerine çökmeye başlamıştı. Onların inançları, gelenekleri, dayanışmaları ve dirençleri, “rejim”in tehlikede olduğu şeklindeki kuşkumuzu güçlendiriyordu.Uzun yıllar “merkez”in sahibi biz olmuştuk. Şimdi merkez de, iktidar gibi, kentler gibi paylaşılmakta. Hatta her seçimde bizim payımız daha da küçülmekte.Bugün giderek artan endişemizin nedeni ortada.Biz onları bize benzetemedik.Ya onlar bundan sonra bizi kendilerine benzetmeyi hedefliyorlarsa?Bundan sonra uzun bir süre bu endişenin yansımalarını her alanda göreceğiz.Bunun tek çözümü onların da bizlerin de, Avrupa Birliği üyelik hedefini paylaşmamız, çoğulcu sivil demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne birlikte sahip çıkmamız olabilir.Sırf onlara reaksiyon olsun diye yabancı düşmanlığını, içe dönmeyi, ulusalcılığı ve militarizmi alternatif politikalar biçiminde sunmayı denersek, bilelim ki eskisinden daha büyük kayıplarla bu süreci yaşarız.Onlar dünyalı olur. Biz “3’üncü dünyalılık” açmazında erir gideriz.[alıntı]
artıq neçə müddət idi ki, bütün dünyanın nəzərləri türkiyə siyasi səhnəsinə yönəlmişdir. xatırladaq ki, prezidentliyə ən şanslı namizəd akp-nin irəli sürdüyü abdullah gül idi. Bir çox güvvələr və məxsusəndə ana müxalifət hesab edilən cumhuriyyət xalq partiyası, abdullah gülün xanımının başörtüklü olmasına qarşı çıxaraq prezident seçilməsinin qarşısını almışdırlar. lakin bu maneələr türkiyə əhalisinin önünü kəsə bilmədi. xalq öz sözünü deyərək cumhuriyyət xalq partiyasını siyasi arxivə göndərərək akp-yə səs verdi. və sonda akp namizədi 339 səslə prezident oldu.
muhalif demokrat bu anadolu kaplanları kimdir?bu alıntı için kaynak göstermeniz gerekir. her yere bunu ekleyip, duruyorsunuz. bi zahmet kimin yazdığını da açıklayın, biz de nasiplenelim.