Önce raflardaki kırılacak eşyalar boşaltılıp gazete kağıtlarına sarılarak kolilere konulur, daha sonra bu koliler evin ortasında bir alana toplanır.

Her türlü dolabın, çekmecenin, gardrobun içinden çıkarılanlar itinayla katlanır, paketlenir. Kamyon gelir, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi ağır beyaz eşyalar, kanepe gibi büyük mobilyalar ve nispeten küçük koliler içine sıralanır, ve yeni bir hayata doğru yelken açılır.

O koliler toplanırken (ya da benim durumumda olduğu gibi toplanma sırasında eve uğramayıp sadece yeni evde açma işleriyle ilgilenirken) ele geçen bir sürü unutulmuş şeyler vardır. Eski Sinema ve Caz festivalleri katalogları, Peter Greenaway’in imzalamadığı sinema bileti, Paris’teki bir sürü tiyatro ve operanın programları, San Francisco’dan alınmış bir çikolatanın fişi, Tokyo metrosu kartı, lise arkadaşlarının vesikalık fotoğrafları, Hasan Ali Sarıkaya’nın dayatmasıyla alınmış ve içine bir şeyler karalanmış şiir defteri, ilkokul karneleri, kokulu silgiler, ilk sevgililerin elden alınmış mektupları, Borges ve Calvino’dan esinlenerek bir araya getirilmeye çalışılmış acemi öykü denemeleri, çocukluk yıllarından kalmış Matchbox arabalar, ET ve Star Wars oyuncakları, Bülent Ecevit havlusu, İsveçli bir arkadaşın hediye ettiği av bıçağı, 1982 yılından kalma Karate diplomaları, nice zamandır aranan ama bulunamayan CDler, video kasetleri, kitaplar.

Ama bazıları vardır ki onlar saatlerini alır insanların, tamamen akıldan çıkmışlardır ve görüldüklerinde baştan sona incelenirler, saatlerce düşünülünülür, ağlanılır, gülünür üzerlerinde.

İşte bu başlık kapsamında ele alacağımız Mine Koşan’a yazılmış ve 1994 senesinde posta kutusundan çalınmış hayran mektupları efenim. Lütfen hepsini sabırla ve dikkatle okuyun, etik tartışmalara girmeyip tadını çıkarmaya bakın. Çalma işini benim yapmadığımı ve yapan kişinin de o vakitler 18 – 19 yaşlarında olduğunu, belirtmek isterim. Ayrıca mektup sahiplerinin soyadları ve adresleri özenle silinerek kişilik hakları korunmuştur, bu konuyla ilgili de ahkam girilmemesini rica ederim.

Aha buyrun:

Bu arkadaşımız vatani görevini Van’da yapmakta olan bir asker. Döndü, Mine ablasını çok seviyor ve köpeğizle resmini istiyorken. Bütün arkadaşlarının dalga geçmesine rağmen Mine Koşan’ı sevmekten vazgeçmeyen bir hayran. Kaniye Mine Koşan’ın tarzına hayran ve satırlarına son verirken onu sevdiğini yazıyor. Koşan, Leman’ın duygularına hitap eden yorumlar sunuyor. Naim Bey acele cevap beklemekte. Şeyma Mine ablası unutmasın diye onu sevdiğini hatırlatıyor.

Ve top 3:

Nuray mektubu yazarken Mega Turnike’ye bakıyor.

Mevlut beye lütfen deli demeyin, tam tersine o çok akıllı birisi.

Ah Füsun’u anlatmaya kelimelerim yetmiyor, lütfen sonuna kadar okuyun aha 1, 2-3, 4.