Bağışlanan yazıtlar sundum akşam üstleri… Söz hep edimden sonraydı ya, o edimleri deli gibi özlüyorum desem; anlatmaz, anlatmaz kederimi…Sen benim gibi çıldırmıyorsun bensizliğe. O zaman beni, benim seni sevdiğim kadar sevmiyorsun. Bu daha da zor kılıyor dünyayı.Dinle akşamlar konuşuyor, sevgilim. Rüzgarın sesi tenime dokunuyor, aynı rüzgarı sen hissediyorsun. Bu denli yakın olup,bu denli dokunamamak… Kederin adı işte bu.Bildiğim kelimeler valizini toplayıp arabaya bindi. Şimdi kelimesiz bir şehirde kendimi nasıl anlatsam diye düşünemiyorum dahi. Çünkü kelime olmayınca içimdekini nasıl tanımlayacağım. (Sanırım bu söylediğime yapısalcılıkta Strauss, ‘Evet’ derdi. Bir parça yapısalcı mıyım, neyim? Zaten bazen çok katı görüşlü bulmuşumdur kendimi…)Akşam patileriyle sokakta cirit atmaktayken bende sadece dinmeyen kalp spazmı… Sessizliğin bu saatlerde ruhumun geri kalanını nasıl kök şakrama uyumlandırabilirimin hesabını yaparken ve hayat beni hiç tınlamazcasına tüm koşturmacalarını aynı hızlı rutinliğinde devam ettirirken, elimi kaldırıp; ‘Bir dakika kendime gelip devam edeceğim. Düşünmem lazım.’ diyemiyorum çünkü hayat devem ediyor işte. Hayatta herşeye hakim olması gereken ve ayakta kendi başına durması gereken, bunun dışında alternatifi olmayan bir kadın var…’Elimden tut anne.’ diyemem. Kimi zaman ben anne olmayı bildim. Çocuk olduğum günler eskide kaldı desem melankoli değil. Birine dayanmak güzel mi kötü mü bilmiyorum hala. Tanrı benim bunu anlamam için tam da birilerine dayanan bir sevgili verdi bana ve ben o sevgilinin sorunlarını yaşıyorum; o birilerine dayandığı için…Aslında soru da yanıt da burada. Ve bir o kadar ‘Aslında’ diyerek başlamak gerekiyor ki lafa; sorun da kalmamış oluyor, şayet soru yanıtlanırsa. O zaman ‘Evet’ yanıtlandı da, sorun da dün akşam beşinci kattan atlayan kedim gibi sokağa mı uçtu? Yanıt bekliyorum.Bilmek, sıkıntıyı alır mı? Sorun biter mi? Yanıt herşey midir? Bir kabul ediş getirir mi?Bu akşamları ruhumdan götürür mü? Daha kolaylaştırır mı dünyayı? Oysa o benim hayatımı bir parça klaylaştırmak için hayatımda değil mi, en azından bir ilişkinin ana sebeplerinden biri bu değil midir? Soruyorum. Dünya durmaz biliyorum, o zaman şu kabullenememeklar bitmeden bitmeyecek mide ağrıları da; o kabul edişler, nasıl gerçekleşir?Bunun yolu nedir üstadım?Okyanusta bir kumum, kimi zaman… Hayat kocaman, ben bir parça- bin parça… Hayat da öyle bin parça olarak geçmiyor, daha sıkışıyor nefes alıp vermeler…’Ne oldu, iyi misin? sorularına gerçekten doğru olanı mı söylemeliyim? ‘Sıkıntılıyım bu yüzden kalp ağrılarım arttı. Geceler ziyan gelmeye başladı, ağlıyorum. Ben böyle duygusal mıymışım?’ İyi de bu denli mi? Onu bu denli seviyor muşum? Ben bilmiyordum, kendim de kendime şaşırdım… Bir yandan da tedirgin oldum. Kaçmak istedim ondan uzağa, ona bu denli tutku duyarken hemde. ‘En ufak konu beni bu denli üzüyorsa, onsuz bir dünya daha iyi.’ dedim.Dinmedi sızım, o da beni dinlemedi. Dinleyip dinlememesi iyi mi bilmiyorum. İçim dinse kafi. Bir saat daha geçmeyecek gibi geldi mi hiç?’Ben buna nasıl dayanacağım? Dayanamam’ dedin mi hiç? Üstelik kendini çok çok güçlü hissederken yüzüne çarpan soğuk o kadar da güçlü olmadığın olduğun da bu herşeyden daha da zor geldi mi ve sırf bu duygudan uzaklaşmak istediğinden, o çek sevdiğin varlıktan vazgeçmek için tepindiğin oldu mu ve kendini böyle bir kıskacın içinde gezinirken bulduğunda, tüm dünyanın bin sorumluluğu seni beklediğini hissettin mi?Sırf bu yüzden bu hissettiklerin bir yandan oldukça saçma geldi mi her ne kadar ağır olsa da?