Birinin zamanladığı periyot dilimlerinde gidip gelen, sıyırdığı su sesiyle berraklaştırdığı ve tekrarında bulanmaya mahkum araba camının ardından…Çalışmayan yâda olmayan kalorifer sistemi yüzünden buz kesmiş ellerinle, saatlerinin geçmesine rağmen ısıtamadığın o plastik içerikli direksiyonun başında…Bir şemsiyenin altında, tanımadığın bir sokak lambasının ışığında, “Sen” olduğun için ıssızlaşmış bir yolun kaldırımında…Titrek parmaklarının ters yüzüyle, dudaklarını kapatırken, dirseklerini dayadığın bir pervaz kenarından ve sadece karşı binanın sarı boyalı, çatlamış, nem kapmış duvar manzarasına bakarak…Boş bir bilgisayar ekranının yalancı maviliğinde aydınlanan, çoktan ılımış ince belli bardaktan çay ve zarif bir cam tabaktaki ucundan ısırılmaya çekinilmiş bir bisküvi dağınıklığı ile…Sadece…Sadece durup beklersin…Gönderdiği savaşın ne olduğunu anlayamadığı için bilmeyen, erkeğini ölüme uğurlamış, ama kasıklarında saklayan bir günlük gelin gibi…Baktığı özgür mavinin bütününü paslı demirlerle kesen ve her kesiğin etrafından ziyaret gününün getireceği umudu soluyan bir müebbet mahkûmu gibi…Kucağında sıcaklığını katarak taşıdığı canını, kapalı bir ameliyathane kapısının önünde sırtını duvara dayayıp bekleyen umutsuz hasta yakını gibi…Loşluğun kalın tabakayla çöreklendiği, sigaradan sararmış tül perdeleriyle, geniş yâda dar bir salonda yıllanmış koltuğunda oturan adam gibi…Son zilin çalmasını, çantasının sapını koparacak kadar sıkı tutarak, hıçkırığını gizlediği küçücük yüreğine koskocaman kasvetler yüklemiş, içini çekerek annesine sarılacağı anı bekleyen bir çocuk gibi…Sabırla…Sadece sabredersin…
Sen yarım kalan ve adı konmayan hiç bir şeyi unutmazsın. Unutamazsın!Beklersin…İçinde sızısını her nefeste duyarak… Her kaybedişin ardında, gölgende yalnızlık kalacağını bilerek…Beklersin…Seni sevmese de sarılırsın sabrına…Sabredersin…Sana çok yakın olan isyanlarına yanaşmazsın… Anlamsız kahkahalarla boğarsın hıçkırıklarını.Feryadını yutar, sitemi içine çekersin.Sabredersin…Yüzünün acı haritasını sakladığında, saklarsın hayatı da karanlığa…Alışırsın…Sen her şeye alışırsın…Her yeni duruma…Her yeni kaybedişe…Alışırsın…Sessizce…Sessizce…Çünkü sen…Sen ağlayamazsın…
yorumlar
plakton aklıma yeni türkü’ nün bir şarkısını düşürdün;beklemek sayrılığa dönüşmesin,yönetmesin bizi beklemekkardeşleri var çok güçlü,ümit etmek ve ertelemek…
neden milletimin bu kadar aglak oldugunu, neden Nihat Genc’in ya da basbakanin dikkat ve oy toplamak icin ekran basinda zirildadigini, (ne kadar sapsal gorunduklerinin farkinda degiller)neden topraklarindan Stoic felsefenin ciktigi anadolu insaninin bu kadar koyverici, bosverici oldugunu, neden hafif’e yazan bazi tuhaf insanlarin devamli aglamaktan bahsettiklerini, neden Turk filmlerinin aglayan insanlarla dolu oldugunu , neden yetiskinlerin cocuk gibi davrandigini anlayamiyorum.Yahu dunyanin her ulkesinde her insan sikintiya duser. Ama bu kadar sulugoz ve aciz olunmaz ki. Aglamaktan , sikayet etmekten hayata konsnatre olamiyorsunuz.
Yukaridaki elestiriyi, elebasilari gibi hic bir elestiriyi kabul edemeyen bir edepsizin bana attigi mesaja bakin:Anon: bi derdin mi var senin ? önce sen onu söyle bakalım burdan…Clicia x: ne var sabah sabah? niye cikisiyorsun anlamadim.Anon: çemkirme yüzüme karşı. gereken yerlerde muhalefet et istediğin gibi.ama plaktonun yazısı altında saçmalama lütfen. sana aldığın doktora eğitiminde bunları mı öğretiyorlar.Clicia x: Terbiyesiz, konusma tarzin midemi bulandiriyor, bir daha yazarsan sikayet edecegim seni. Plaktondan sana ne; o sen misin? Sana ne benim elestirlerimden ve ne curetle beni tehdit ediyorsun? Cok taptigin AKPne giydirmem mi hosuna gitmiyor. Iktidar yaltakcisi igrenc yaratik.
anon kim?
ismini burada aciklamadim, anonymous’un kisaltilmisi.
clicia x, sen dert etme, burada insanları fikirlerini söyledi diye eleştiriyorlar, olsun:) mühim değil, insanlar istediği gibi düşünür bunu da açıkça söyler…senin de tarzın bu zaten, no problem…
Anon: seni tehtit etmiyorum bir, ikincisi terbiyesizce bir durum içermiyorum üçüncüsü AKP ile hiç alakam yok. uyardığım gibi çemkirme yüzüme karşı. ezikliğini bu şekilde bastıramazsın. ve ayrıca birine dair bir şeyler söylemem için o olmam gerekmez. senin farkedemediğin nokta bu. hep yalnızsın dimi. her zaman yalnızsın. seni hep birileri kapı arkasında satışı çıkarıyor. bu yüzden böyle hırçın ve uzaksın en başta kendinden. senin için üzülüyorum. ve kendinden başka hiç kimse seni iyileştiremez. ne siyaset ne futboll. hiç bir şeyin taraf hali umurumda değil. objektiflik her zaman benim olan. ve sorun deği ben terbiyesiz olabilirim. yeterki sen terbiyeli ol :)Clicia x: Uzak dur sapik! Sana el alemi terbiye etmek sana mi kaldi. Allah’in zir delisi bulasma bana
bu zat beni daha once “degerlerini inkar ediyorsun” gibi garip mesajlar atiyordu, aklinca “hizaya getirmeye” calisiyor.Bu tiplerin en sevmedigi sey, birilerini duygusal olarak kontrol altina aldiklarini zannettikleri bir anda, duygusal somuru yaptiklari bir anda, baska birisinin cikip ” o atmosfer”i dagitmasi ve gucu ellerinden alip normallestirmesi. Aklima “Tin Drum” daki trampetci cocuk Oskar’in marsla yuruyen Nazi subaylarin ritmini bozup herkese polka yaptirmasi sahnesi geliyor.Din somurusu de bu mekanizmayla isliyor zaten.
hmmmm…bazıları birilerini ‘hizaya getirmeye’ çalışırken çok komik görünüyorlar:) dert etme clicia x…
Sayın Clicia x öncelikle geçmiş olsun. Üzüntülerimi bildirmek isterim. Biliyorsunuz sizi tanımam… Belki daha önce bazı yazılarda görmüşüzdür birbirimizi ama o kadar. Sizde beni tanımazsınız… Tıpkı benim ve yazının altında duran yorumları okuyanların da tanımadığı şu ismi belli olmayan “anonymous” kişisi gibi…İlk yorumunuzda eleştirinin dozunu kaçırdığınızı düşünmüyorum açıkçası. İyi bile geldiğini söyleye birlim içtenlikle. Çünkü kötü olduğunu söylememek yada burası olmamış demek istemiyor hiç kimse.. Hoş eleştirinin dozunu kaçırmış olsaydınız bile fikrinizi özgürce söylemeniz için gerekirse kellemi verirdim…Ama diğer yorumlarınızda belirttiğiniz bir iki noktayı açıklamama da izin ver lütfen;Birincisi savunduğum değerler adına bahsedilen yâda bahsedilmeyen hiçbir ideolojik fikri övmem yâda yermem. Bu olaylardan haberim olmadığı anlamında algılanmasın lütfen. Yeterince gerekli yerlerde tartışmaktayım çünkü…İkincisi burada hafifte yeterince hafiflik gördüğüm için kendimden hiç bahsetmediğim gibi ne gruplaşmalara katılırım nede başı olurum grupların. Kimse beni doğru dürüst tanımaz ve tanımayacakta.Üçüncüsü son yorumunuzda ki “Duygusal sömürü” ile ilgili kısımla ilgili. Bilirsiniz herkesin bir tarzı vardır. Bu hoşunuza gitse de gitmese de olacaktır. Kişi en iyi yaptığı işi yapmalıdır bence. Şuna şunu buna bunu yaptıralım gibi bir şeyler demek istemiyorum ki kendinizde bunları örneklendireceksinizdir muhakkak. Benim en iyi bildiğim iş “duygusal” ağırlıklı “sömürmeyen” yazılar yazmaktır. Şimdiye kadar ki yazılarımın hiç biri bir şey “sömürmemiştir” ve bundan sonrakilerde “sömürmeyecektir”.Sakın yanlış anlamayın Clicia x şu bahsettiğiniz “anonymous” kişisi hakkında istediğiniz biçimde yardıma hazırım. Ama yazdığım yâda yazacağım yazılar tutulmasa da, okunmasa da, kimse bir şey yazmasa da böyle yorumlara karşıyım…Sizden tek istediğim, rica ettiğim. Şimdi burada açıkça bu “anonymous” kişisinin adını buraya yazmanız ve konuyu burada kapatmamızdır. Lütfen bunu yapın. Her zaman inanmışımdır ki bir kişinin söylediklerine değil yaptıklarına bakmak gerekir. Kişi yaptıklarının karşılığını görmelidir.Ve “anonymous” kişisi. Gerek görürsem ben kendimi koruya bilirim. Kaldı ki buna karar verecek olan da benim bu yetkiyi kimseye de vermedim…Yazı içinde, olan olaylar içinde, herkesten özür dilerim…
olur böyle şeyleri üzmeyin kendinizi,daha kötüleri de başına gelmiş biri olarak nacizane tavsiyem gülün geçin ve unutun gitsin…
@plakton, tavsiyelere uyunuz. İyi gelecektir.yazın süperr, ellerine sağlık
Saçmalık. Lütfen birileri bir diğerine sürekli sus demekten vazgeçsin. Birşeyleri, hatta herbir şeyleri tartışmaktan kolay kolay zarar gelmez, aksine buna ihtiyacımız var. Özellikle de Clicia’nın burdaki düşünceyi tahrik eden rolüne sürekli eleştiri getirilmesi bana ters geliyor. Çoğu zaman hoşuma gitmese de buradaki çoğu tartışmanın imkan ve alt yapısını o oluşturuyor ve -bana göre- sürekli şeytanın avukatlığını yapıyor. Şayet birileri bu soruları sormazsa tartışılması ve açığa kavuşması da mümkün olmayacak. Dolayısıyla burada susmasını en son istediğim kişi de O’dur. Beni en fazla düşünmeye iten kişi de yine Clicia’dır. Onun için sayın Anonimious, sus demekten ziyade vereceğiniz cevapla ilgileniniz..Yin’den Yang’a gelecek olursak; burada ise ben de şunu sormalıyım. Clicia, daha önceki nasyonalist ve ulusçu tavırlarına binaen burdaki Türk toplumu eleştirini anlamadım. Madem sırf Türk olduğu için “ne mutlu” demelerini bekliyorsan, bu kültürün ağlak yönüne neden eleştiri getiriyorsun. Seni dogamtik diye nitelediğin derunî inançlarından neden dem vuruyorsun sürekli. Bunlar Türk toplumunun temel nitelikleri. Sadece Türk olmaları bile onları üstün kılıyorsa, bu toplumun temel karakteristik özellikleri ve hakim yönleri neden sana rahatsızlık verici geliyor. Halbuki benim hayata bakışım, “Ne mutlu ‘ahlaklı’ olan insana” yada “Ne mutlu ‘erdem’ yada ‘muhakeme ve vicdan’ veya ‘üstün prensip’lere sahip insana” olduğu halde bu yüceltmediğim kendi toplumuma senin kadar olumsuz yaklaşmıyorum. Bir karar ver: Aşağılık mı yoksa üstün bir millet mi bu Türk Milleti.
anthro her fikrinde seninle buluşabilen biri değilim ama;Saçmalık. Lütfen birileri bir diğerine sürekli sus demekten vazgeçsin. Birşeyleri, hatta herbir şeyleri tartışmaktan kolay kolay zarar gelmez, aksine buna ihtiyacımız var.fikrine acayip katılıyorum!birileri sürekli başka birilerini susturma çabası içinde…hayırlısı bakalım…
Ben de bunun farkındayım makaleci 🙂 Ama asıl önem verdiğim ve hemfikir olunmasını istediğim şey de o nokta. İşim gücüm içinde beni düşünmeye sevkedecek şeyleri burada bulmak zihnimi daha da dinamik tutuyor. Haliyle ben burada kimseden rahatsız değilim. (çirkeflik edip dünkü olay gibi rahatsızlık çıkaranlar müstesna.)
yazı ile ilgili düşünceler dışında, kişiler arası çatışmalar neden aynı yazı içerisinde sürdürülüyor?kendi yazdıkları herhangi bir yazıya atlasalar kapışmak için, emek veren yazı sahibine ve yazıya nazik bir hareket yapılmış olunmaz mı?
Arrogante haklı. Çok güzel resimler ekliyorsun,göz ister istemez arıyor senin yazılarında.
Arrogante’ nin yorumu nerede?
‘Dolunayın karanlık yüzü’ ne bakman gerekiyor.
mersi!
polemiğe girmeden yazıyı çok beğendğim söylemek istiyorum.Plakton zaten oldum olası duygusal cümleler kuran bir yazar. Ben çok içime bastırdığım bu yönümü plaktonun yazılarında buluyorum desem yeridir.Bunun Türk milletiyle alakası yok, her insanın duygusal bir yönü vardır. Tekrar teşekkür ederim plakton yaşadığın için ve bize bu duygularını aktardığın için.
Polemik yaratmadan, ortalığı karıştırmadan, onlarca nickle etrafa huzursuzluk vermeden, gruplara tarikatlara partilere ona buna şuna yaltaklık yapmadan sadece ve sadece yazan bir insanın eminim ki kendisi için özel mahiyeti olan duygularıyla bezediği yazısında bile polemik çıkabiliyor, hayret ettim..Ama tabii;Fikir hürse yorum serbesttir diyelim.Plakton güzel bir yazı dili yineeline sağlık dostumDilerim ki kaleminin ucundan neşeli sözler de damlar
uçurtman çok yükseklerde plakton, yüreğine sağlık. yine çok güzel bir yazı..
birileri, birilerinin yaptığına ettiğine yazdığına fikrine beyanına karışmasa, müdahale etmese fevkalâde güzel olur sahiden de…
Bitirdi:)Eline sağlık dost….
çünkü beklemekten başka bir şey gelmez elinden çaresizliğinin farkına vardığın andır o an ve bitmek istersin ama bitmeyi göze alamayacak kadar yaşam isteği mücadele etme yakıp kavurur içimizibunun da üstesinden geleceğim işte diye sözler verirsin kendine ta ki yeni bekleyişlere gebe olan günlere erişinceye kadar.tebrik ederim çok güzel ve etkili bir yazı olmuş.