Kullanıcı arayüzündeki kulakçıklı paletleri taklit ettiği gerekçesiyle (türkçe başka türlü anlatamadım.) Adobe, Macromedia‘yı mahkemeye vermiş. Benim bildiğim bunu sırf macromedia’nınkiler değil, nerdeyse bütün grafik programları kullanıyor. Meğer aynı alanda birden fazla bilgi gösterme işi Adobe patentliymiş. Bu arada macromedia da karşı atağa geçmiş, bu patent patent değil kardeşim diyolar.660229
yorumlar
adobe götürür, photoshop, illustrator, in design, acroba reader, dreamveawer, fireworks, after effects, bridge, audition.. hatta flash bile adobe’un oldu, herifler bütün sanal dünyayı ele geçirdiler, macromedia ne ki bir tek freehand var ellerinde, corel draw bile daha düzgün freehand’den.. Yani işin özü parası olan haklıdır.
aa premiere var bir de, vidyo editliyo.
eski yazılara yeni yorum trendinde son nokta olmuş. 1998’de hafif var mıydı, arşivleme hatası falan mı?
ama ben akibeti şöyle görüyorum; ileride olacaklar hakkında sanal bir kehanette bulunmak istiyorum çünkü bu işlerin içindeyim bayadır, şimdi bizim bu Autodesk var ya, aldı yürüdü, önceleri sadece autocad vardı ellerinde bir işe yaramayan, sadece plan çizmeye yarayan daha düzgün bir program olmadığı için (adam yerine koyup öyle bir program tasarlamadıkları için) işinde tek olmasından kaynaklanan bir öne çıkış yaşadı, parayı kazandıkça adamlar kaliteye önem verdiler. dediler ki: ulan bizim gibi başka plan çizen program yok, şunu geliştirelim, kimse bizim gibi yapamasın bu Autocad programı dünyada tek olsun” adamlar dediklerini yaptılar da. baya geliştirdiler. O sırada bu 3d studio max programı maya ile kapışmaktaydı, ikisi de üç boyutlu tasarım programı bunların, maya “biz daha çok organik modellemede iyiyiz” demeye getirdi, studio max’de mekanik tasarım ve mimari çizimlerde iyi falan diye böyle bir ayrım başladı. Hatta macintosh için max yoktu uzun zamandır maya macintosh için program üretti, üç boyutta o sırada cinema 4d falan yeni yeni peydah oluyordu… Neyse gel zaman git zaman bu Autocad’in firması autodesk baktı ki üç boyutçular en çok işi mimari tasarımda yapıyolar, verdi gazı, verdi gazı, bunları birbirine düşürdü mü sen? Ondan sonra parayı da kırınca ikisini birden satın aldı üstüne bir de extra programlar üretti. Şimdi autodeskin elinde şu programlar var bak: 3d max, maya, autocad(electral,mechanical, lt), architecture, alias, buzzsaw, design review, flame product, interior, moldflow, navisworks, revit…şimdi gelelim kehanete, bu dünyada birleşen ülkelerin güçlenip küçük ülkeleri yemesi yok etmesi veya sömürmesi gibi sanal dünyada da birleşip güçlenen firmaların küçükleri yiyip yok etmesine şahit oluyoruz. autodesk şimdi 3d max programının içinde photoshopun yaptığı bir çok şeyi yerleştirmiş durumda yani 3d tasarım programını yeterince öğrendiğinizde photoshopa ihtiyacınız kalmıyor tabi eğer bir fotoğrafçıda flaan çalışmıyorsanız. dediğim gibi adobe macromedia ile davalık olduğunda büyük ihtimalle kazanacak ama ileride autodesk de adobe ile kapışacaktır ve autodesk büyük farkla alır ve photoshop vs üreten programcıların maaşını verip onları da bünyesine katar sonra ne olur, google ile microsoftun büyük savaşınının finalini izleriz, yani autodeski satın alan kazanır. Bu arada eğer microsoftun ekxplorerını kullanıyorsanız dikkat edin, firefox yüklerken explorer baya bir kapris yapıyor çünkü bilgilerinizi şifrelerinizi flaan kendi bilmek istiyor, firefox da aynı şekilde ve google’ın chrome’u da aynı şekilde yani her biri yükleme yaparken açılışta hep bunu kullan lütfen bak bunu kullan en güvenilir bizimki diyor. Aslına ne kullanırsan kullan senin bütün şifrelerin bütün özel maillerin adamların elinde. Sen sadece kimin elinde olsun onu seçiyorsun. Bu aynı şekilde adobe’nin bir ürününü yüklerken de başına gelir. Mesela bir acrobat reader yükleyin devamlı bir güncelleme istiyecek. Ulan sen neyi güncelliyorsun yazıyı okuycam sadece, her gün güncelleme mi olur. Bir flash player yükleyeceksin birhafta boyunca güncelleme yapıyor. Sanıyor musun ki güncelleme o? Değil. Ne var ne yok kurcalıyorlar bilgisaryarını. Şaka sanıyorsun hala. Ciddiyim. Antivirüs programı üreticilerinin %85i macarlar ve antivirüs programlarını satabilmerk için virüs üretiyorlar, yani ben neden evimde otururken virüs üretip millete bulaştırayım bana para kazandırmıyorsa? böyle düşünün.
ak şindi boşver 98i 2011e göre yorum yaptım:)
ha bir de hafif org da mailleri adminler istediği gibi okurlar, yani hatun matun ayarlamaya kalkarsanız ilk iş msn isteyin, microsoft ne anlar hatuna asılmaktan, ama adminler anında siteden atabilirler sizi:) ahaehae şaka yaptım ya
corel draw daha mı düzgün? hadi dostum yapma, onun kadar hantal, onun kadar boktan ikinci bir program görmedim tasarım yapıyor olduğumdan beri. ve eminim görmeyecek olduğumda.bu iş para meselesinden ziyade, işini iyi ve doğru yapmak. yani paran olduğu için adın söylenmiyor, iyi iş yaptığın için para kazanıyorsun.
hümeyra8cim freehand ile başladıysan corele alışamamışsındır, ben de vektörel çizim için ilk freehand ile başladım çok da alışmıştım corel bana çok garip ve anlaşılmaz geliyordu, arayüzü çok saçma hiç bir şey alıştığım yerde yok ve her şeyi tek tek aramaya kalkıyorum diye hiç bulaşmiyim freehandden devam ediyim demiştim taa ki gerizekalı bir firmada çalışana kadar sürdü bu. Sonra firma (beni üç boyutlu tasarım yapayım diye işe alan bir firma) kartvizit tasarımından tut da fotoğraf montajına, sıfırdan televizyon reklamına, video sunumdan, film ses efektine, üç boyutlu mimari tasarımdan, broşür işlerine kadar geniş bir yelpazede kullanmaya kalktı, elimden geliyor nasıl olsa diye ben de ne verdilerse yaptım. Bu sırada bunların çalıştığı beyinsiz matbaa freehand programını kulanmayan sadece corel draw kullanan afedersin g.tü kalkık grafikerlerden oluşan bir ekibe sahip olduğu için tasarladığım bütün kartvizitleri geri gönderip corel drawda baştan yapmamı emir buyurdular. ben de bunlara inat bir kaç saat içinde coreli öğrendim ve işi yolladım. İşte bu birkaç saatte internetten baya bir araştıra araştıra gitmiştim sağda solda freehand mi daha iyi corel mi daha iyi kapışmaları vardı bende o sırada freehandde bildiğim şeyleri corelde nasıl aktif ederim falan diye kurcalarken karşılaşmıştım. Sonuçta şu karara vardım aslında neyle başlarsan senin kolayına o gidiyor. Ama corel drawda da baya bir şey mümkün, yani freehandde yapılan her şeyi ve fazlasını yapabilyorsun; tabi alışkanlık başka bir şey. Burda da macromedia adobeye karşı şanssızdır demek için biraz güçsüz göstermek istemiştim yoksa freehand iyi programdır yani. Zaten konu taa 1998de açılmış baksana hafifuyku yazmış bende sonradan fark ettim. Demekki 98de hafifin o kadar üyesi yoktu ki site sahibi blog yazıyordu:) weheh şaka şaka
açıklamalarında çelişkiler dahilindesin. bu alışkanlıktan ziyade, gerçekçi olmakla alakalı. tasarım yaparken hiç bir zaman vektör kullanmadım, kullanılmasınada her zaman karşı çıktım. orjinal tasarım kişinin piyasada tutunması ve de kendini yükseltmesi için en doğru tercih. corelde ise matbaacılar ve de muhtelif alaylıdan yetişen kişiler kaptırmışlar gidiyorlar, nereye varacaklarını kendileri de bilmeden. benim şu an bulunduğum şehirde corelden ziyade adobeye doğru terfi eden yeni jenarasyonlar var. benim ajansımda bunlardan biri, ekip olarak adobe ile başladık devam ediyoruz. coreli bünyeme dahil etmeyi düşünecek kadar bir yerlerimide kırmadım açıkçası. alışmak alışmamak bir yana hakikaten hantal ve de bir o kadar kasıntı bir program. import için ayrı transparan, içerde hazırladğın çizim için farklı transparan uygulamaları var, freehand ya da illustratörde bunların hiç biriyle karşılaşmadım şu ana kadar. freehand bir yana illustratör gibi renk kaybının en az yaşandığı program varken diğerlerinde tasarımın tercih edilmesi anlaşılır bir şey değil şahsım tarafından. hele ki mizanpajda indesing varken hala coreli itip kakanlara ayrıca bir yerlerimle gülüyorum açıkçası.senin için tavsiyem şu olur, hangi işe başlarsan başla sözleşme imzala ve sözleşmede yapacaklarını belirt, ki ben ekibimle onu yapmış bulunmaktayım. aksi taktirde sen işi değil, iş seni yönetmeye başlıyor. kısacası bu konularda daha dikkatli davranırsın artık.
tavsiyelerin için teşekkür ederim ama hatun olduğunda tasarımcılar istediğini yaptırtabiliyorlar patronlarına bu biz erkekler için geçerli değil. (bir işe girerken yapmak istediğin işleri seçtiğini belirten bir sözleşme imzalamaya fırsat veren kaç patron erkek eleman arıyor?) Sana bahsettiğim firma öyle kenar mahalle matbaası gibi bir yer değildi. Türkiyenin önde gelen televizyon kanallarından birinin grafik işlerini üstlenmiş bir firmaydı. O kadar önde geliyor ki burada söyleyemiyorum sen düşün artık. Başta dediğim gibi üç botutlu animasyon için girmiştim (televizyonda oynayacak bir reklama 3d kelebek modelleyip, animasyon yapıp videoya montajladım) hatta şimdi kanalda bir dizinin başlangıcından sunar-sundu olarak oynuyor. her neyse istanbulun göbeğinde böyle bir şirkette bile girip çalışmaya başladığında “haa bu herif bilgisayarın başında oturuyor demek ki bilgisayarla ilgili her şeyi bu yapacak” mantığıyla bütün işleri bana verdiler. Heriflerin laptoplarına bulaştırdıkları virüsleri temizlemekten, genel müdürün kart vizitinin tasarımına, storyboard çizimlerinden film montajına kadar her şeyi ben yapıyordum çünkü bilgisayarın başına oturmuşsan sana genel olarak “grafiker” gözüyle bakıyorlar. Adamlar art direktör ile grafikerin, üç boyutlu tasarımcıyla ofisboyun arasındaki farkı bilimiyorsa sen onlara kalkıp modellemeci ile doku kaplayan adamın ayrı olması gerektiğini, kinetik tasarımcısıyla, karakter animasyonu yapan kişinin beraber çalışması gerektiğini falan anlatamıyorsun işte. Herneyse sana bir şey soracağım aklıma takıldı, demişsin ya vektör kullanmadım diye, piksel bazlı mı çalışıyorsun? onu anlamadım. Yani o zaman freehand’e de gerek yok yap photoshop’ta gönder? mesela kapı kadar baskı olacak o zaman ne yapıyorsun? mecburen vektörel çalışmıyor musun?Son bir şey daha var, bu tür tasarım grafik işlerinde programla taarımcının arasındaki ilişki ve hız önemlidir ve gerçekçi bir yaklaşımda bulunmak istersen alışkanlıkları göz ardı edemezsin. Mesela ben solak biriyim ama sağ el ile mouse kullanmaya alıştırdım kendimi. Alışmasaydım bu benim hızımı da yapacağım işi de her defasında etkileyecekti. Veya freehandde kulandığın kısayolları düşün. Alıştıkların sana ne kadar hız kazandırıyor? ve daha hızlı yaptığın işte aklındakini tasarımına daha rahat yansıtabildiğini de fark edersin. Corel’e alışmış biri de eminim senden çok daha fazla coreli övecek ve freehand’i yerin dibine sokmaya çalışacaktır. Bu bir zamanlar macintosh – pc kullanıcılarının arasında da vardı. Önyargılı olmamak lazım.Konu çok dağılmadan başa dönmek istiyorum bir kadın olmanın (özellikle bizim kadına aç ülkemizde) çok fazla avantajı var ve bu avantajları kötüye kullanıp yapılan işin kalitesini düşüren ve şirketteki erkek elemanları haksız yere işinden eden çok fazla bayan elemanla karşılaştığım oldu. Bu yüzden de hiçbir zaman bayanlara kızmadım, onlara bu hakkı verenlere kızdım. Bence bayanlar bu ülkede çalışıyorsa cinsiyetlerinin değerini bilsinler ama onu kötüye kulanıp kariyer manyağı olmasınlar aksi taktirde bir süre sonra cinsiyetleri bayanları yönetmeye başlıyor.
bunun hatun olmak ve erkek olmakla ne alaksı var?
sonuna kadar şimdi okudum ve ciddi anlamda SAÇMALIYORSUN! ajansı kurarken mevcut köylü tepkilerini sende de görüyorum. neymiş efemdim bayan ajans sahiplerinden mavi boncuk isterlermiş gibi osuruktan bir tepki gelmişti. değiştirin artık şu kafanızdakileri de yaptığınız işlerde kendinizi geliştirin. bu ülkenin kadınlarını küçük görmeden önce kurtuluş savaşı zamanında biz kadınların katkılarına dönüpte bakın. senin şu söylediklerine son sözüm, cafer sıçtı bez getir, cıvık sıçtı tez getir diyerek son noktayı koyuyorum.
Cafer sıçmamış hümeyra niye öyle diyorsun?En son yapıfuarında bir multi-çizim programı tanıtımı ve bunun gibi işler için, ürün müd. sıfatı ile mimarlar ile görüştüm, hafta sonu kız arkadaşım güzel bir kıyafet ile katkı verdi…Sonuç %400 ile %500 arasında ufacık bir fark oldu:) İlgide…Güzel kadın neler yapabilir, hayaller dahilinde:) Fark o boyutlara çıkıyor, ancak iş yapmak konusunda yetenek ve bilgi olarak tabi ki pozitif ayrımcılık, etrafın (her iş platformu ve pozisyonu) farklı fikirlerle açık, daha olgun bir oluşum ortaya çıkar, kurumsal mantık.Unutmadan bir konu daha var, ben mimarım ancak prezantasyon ve sunum için photoshop, ardından mutlaka son dokunuşlar corel’den gelir ve üniversiteden beri kullandığımdan, kanıksadım. Kısaca alışkanlıklar, en kısa yol bildiğindir kısmında programlar açısından katılmamak mümkün değil.Ki bu sayede machintosh diğer bütün markaları karşısına alabiliyor, farklı klavya, tek tuş mouse üstüne prestij v.b. onu kullanan ona bağımlı da kalıyor bir yerde… Bütün bilgisayar dünyası ile başka türlü de başa çıkılamaz zaten:)
eğriye eğri, doğruya doğru…
hadi yapmayın böyle arkadaşlar, kendinize gelin, silkeleyin vs. valla az kaldı, kesip vericem elinize malum zinetlerinizi 🙂 azcık kafanızı çalıştırın, ilgi başka şey, işin tekniğine hakim olup iyi şey çıkarmak başka şey. kısacası sapla samanı birbirine karıştırıp, akademik platformlarda ağzınız başka aklınız başka oynanmamış olur.en nihayetinde insanız, mevsimsel değişimlerde yaprak döküp, çiçek açmıyoruz. beliyle çizgi çeken maymun kafesinin biraz ilerisinde atmosfere daha yakın duranlar var.üzgünüm beyler, amazon ormanlarında yaşamayı reddediyorum, gerçek dünyanın bakış açısını boğmaya çalışıyorum. evet işim zor ama kolayı istediğimi de söylemedim.
hümeyra işin zordemek istemedim işin kolay demek istedim tersine.. beni yanlış anlamış olabilirsin. Bak wassago’ da mimarlık işiyle uğraşıyor, onun yaptığı şey daha üst kesimden daha kültürlü insanlarla içiçe olmak zorunda kalacağı elit bir meslek ki onun çevresinde de kadınların sırf kadın oldukları için bir erkeğin yaptığından çok daha az iş yaparak veya çok daha az kafa patlatarak erkekten daha rahat ve kolay para kazandığı ve kariyer yaptığı görülmüştür. Sor kendisine.. Ayrıca konuyu kadın erkek ayrımında körleştirmek istememiştim. Böyle anlattım çünkü bana en başında dedin ki iyi iş para kazanır kadına erkeğe bakmaz.. bu bir, ikincisi bir işe girerken sözleşme imzalat yapacağın işleri belirt falan filan… Ben burada kadın bakış açısının erkeğinkinden farklı geliştiğini (sadece grafikerlikte, tasarımcılıkta veya mimarlıkta değil, kadınların da yaptığı hemen hemen tüm mesleklerde) düşünüyorum. Bizim için haklarımızı istemek sizin için olduğu kadar kolay değil. Yani şurda bile bir konu konuşuyoruz iki dakkada yok ağzınızla aklınız başka oynuyor, yok kendinize gelin, sıçtı cafer bez getir, silkelenin, vericem elinize zinetlerinizi, gibi sözlerle bize saydırmışsın, konuyu tam kavramadan. Bu da kadın olmanın verdiği rahatlıktan geliyor. Erkek olsaydın bu lafları sana yuttururdum. Ama kadın diye sesimiz çıkmıyor. İşte bundan bahsediyorum.wassago adalet konusunda da bana değdirme yapmışsın galiba, elbette ilahi adaleti savunmuyorum. Ama madem bu duruma gelen liberal görünümlü modern ülkede yaşıyoruz ve madem kadın ve erkeğin eşit şartlarda olacağı çağdaş bir ülkede yaşadığımız konusunda kendimizi kandırıyoruz o zaman en başta yapılan bu kadın erkek eşitsizliğine ne demeli? Kadın eğer güçsüzse zayıfsa ve doğada olanı taklit edip ona göre yaşayacaksak erkeğine destek olsun çocuk yapsın ve kendini sanata bilmemneye versin. Ya da doğayı falan taklit etmeyecek ve aristo – platon mantığıyla batı kültürüne göre şekillenip cinsel eşitliğin de olduğu bir ülkede yaşayacaksak, bunu da adaletin bir parçası sayacaksak, o zaman kadınlar (bazı) bilgisiz oldukları halde sırf vajinaları olduğu için; mesleklerin cahillik ve cinsel açlık tarafından hunharca ele geçirilişine malzeme olmalarına izin vermeyelim. Demek istediğim buydu.
daha açık konulucam son cümlelerim birbirine girmiş. öncelikle arkadaşlar ben bir kadın düşmanı değilim. düşman olduğum bir şey varsa o da haksızlıklar ve özellikle bilgiye, doğru bilgiye abazalıkla yapılan haksızlıklar. her erkek gibi ben de daha çok kadınların bulunduğu bir ortamda bulunmayı, mesleğimi de böyle bir yerde icra etmeyi, böylece hem kendime hem de işime olan saygımın artmasını isterim. Ama bu duygu altına gizlenen ve özellikle cahil kadınların işe alındığı bilgisiz ve sadece dış görünüme önem veren o kadar fazla şirkette çalıştım ki, genel olarak türkiyede profesyonelliğe ve iş kalitesine verilen değerin ayaklar altına alındığına, hatta ayıptır söylemesi g.taltına gittiğine tanık oldum. Buda beni şu konuda çok düşündürdü. Ülkenin abazalığı caddede karşıdan karşıya geçerken milletin içinde s.kini t.şaklarını kurcalayan heriflerde değil, patron veya iş arkadaşı veya en profesyonel gördüğümüz iş adamlarında da aynı şekilde mevcuttu.bazı kadıncıkların da bu abazalığı erkeğin bir zayıflığı olarak kullanması kaçınılmaz oldu…Genelleme yapmadan önce şunu anlatmam gerekir Kişisel olacak ama… ben 45ten fazla işe girip çıktım. Amacım kendimi tasarıma dair her şeyde kendimi geliştirmekti (schopenhauer’dan kaynaklanıyor) ve her girdiğim iş yerinde başka bir şey üzerine yoğunlaştım. Tamamen öğrendiğim bir şey artık bana zevk vermiyordu. Asıl amacım kendi işimi yapmaktı, freelance veya evimden anlaşmalı bir kaç şirketle…Şimdi biraz underground tadı vericem;büyük bir iş yerine başvurduğunda.(erkekler için söylüyorum) Biraz kaliteli olduğunu düşünün. Kaliteli derken; haftada bir toplantı yapan, argeye önem veren (ya da öyle gözüken) şirket sahibi dışında bir müdürü bulunan en az 35-40 çalışanı ve flash tabanlı bir web sitesi olan bir iş yerine girdiğinde… Orada seninle birlikte işe giren bayanlar olur ve ilk zamanlar herkes şirkette birbirine bey ve hanım diye hitabeder. Bir süre sonra fark edersin ki o bayanlardan biri müdüre ya da daha hırslıysa patrona ismiyle hitabetmeye başlar. Patronun buna izin vermesi ve yavşakça sırıtması şu anlama gelir; O kezban patronla yatmıştır! Ve işte o an sıra sana gelmiştir. Ağzınla kuş da tutsan, şirkete en çok parayı kazandıran işi sen de yapıyor olsan bir işe yaramaz. Hatta şirkete çok para kazandırıyor olman öyle hatunların işine gelmez ve sana (bilinç dışı mı içi mi bilimiyorum) psikolojik baskı yapmaya kalkar. (patronun gözünde bir numara olmak isterler ki verdikleri şey boşa gitmesin) Küçük emirler vermeye başlar mesela, ama rica gibi yapar bunu.(çay alabilir miyim? diye sorarlar ve sen de “alabilecek misin?” diye sorarsın.)Seni dener yani.. Tek istediği şey senin ne kadar paraya ihtiyacın olduğunu ve para için ne kadar köpeklik yapacağını görmektir. Kendi aklında o senden bir sıfır öndedir çünkü genellikle patronlar çekici erkekler değillerdir ve patronla ilişkiye giren kızlar da bunu bir şeyi feda etmek olarak görürler. Senin de bir şeyleri feda etmeni isterler. Senin ise o kızla aynı iş yerinde çalışarak bir yandan da işinde ilerlemeye çalışman zaten fedaların en büyüğüdür.Dediğim gibi 45ten fazla şirkette çalıştım hepsi de kaliteli yerler değildir ama mantık budur ve iş yeri küçüldüğünde, bu iğrençlik daha görünür hale gelir. İstisnalar kaideyi bozmaz.. Mesela kadın patronların olduğu iş yerlerinde bu durum biraz daha değişik. İşe verilen kalite biraz daha belirginleşiyor veya evli adamların şirketlerinde böyle yavşaklıklar çok cılız kalıyor. Fakat orada da para hırsı almış başını gidiyor ve bu defa da insanlıktan çıkana kadar çalıştırmaya kalkıyorlar seni. Sen orada tasarımcı mısın? düşünmek için mi varsın? ne yapıyorsun, adamın umurunda değil.
Senin boş geçirdiğini düşündüğü her saniye patronun sırtına inen bir kırbaç gibi geliyor. Dikkat ederseniz bu takıntılı adamlar iş görüşmesinde ilk şu cümleleri söylerler “dokuzu (veya sekiz buçuğu) bir dakika geçerse gelme!”.. Bunun altına da “disiplin, düzen” gibi kavramları giydirmeye kalkarlar, ama iş çıkışında saate bakmazlar, sen yarım saat geçse de çalışmaya devam edersin, bir saat geçer devam edersin, iki saat geçer devam edersin. Senden “çıkabilir miyim?” demeni beklerler. Saatin dolduğunda çıkıp gitmen bile o adamlar için hakarettir. Öğlen yemeğini yemene izin vermezler devamlı gözleri saatlerindedir ve bir süre sonra fark edersin, adamlar aslında çalışmayı ve para biriktirmeyi öyle bir hırs haline getirmişlerdir ki kendilerine ayıracak vakitleri bile kalmamıştır, evde karılarının baktığı çocukları büyürken onlarla bile ilgilenemez hale gelmişlerdir. Bir ev daha, bir yazlık daha, başka bir marka araba daha alabilmek için yaşıyorlardır ve alıp kenara koydukları yazlıkların hiç bir zaman tadına varamadan ölüp giderler. Sen de o sırada şunu düşünürsün. “ulan bu adamın bok gibi parası var ama kendine bile hayrı yok, yaşamayı bilmiyor ya da unutmuş. Benim sonum burada ne olacak? Ben en iyisi öğrendiklerimle birlikte başka bir yere gideyim!”uzun oldu baya kesiyorum burda, bundan sonrasını blog yapcam
Adalet derken bu defa senden bahsetmedim user, feminen bir hassasiyet ile, belki önyargıya dönüşen ve aslında belki haklı ancak burada yersiz kalan feminist takıntıyı kastetmiştim, gerçek apaçıkken!Ne ise diyorsun iş ilişkileri ve hırslar, insan-materialist bilinç-nedir tedavisi, mükemmele giden medeniyet. Örneğin bir avrupalının çalışma şartları v.b. gibi.Ne ise kaldı ki durum bu iken, ne adamlar var ve kadınlara önyargılı bakanlar, hümeyranın okuğunu filtreleyen baskı buradan geliyor, kısmen haklı ancak şu an yersiz…Kendi iş deneyimlerinden aktardıkların/aynen benim veya bir diğeri için de tecrübe ile sabittir.İşi bir adım daha öteye taşıyalım, mimarların veya inş.müh’lerin işçilere bağırması, yada disipline etmesine gelelim. Bir müh. arkadaşın abi onların bize benzemesi gerekiyor, neden biz onlara dönüşüyoruz dediğini dün gibi hatırlıyorum?!Şiddetin etkileri! Hani ardına istediğiniz sistemi yapıştırın buna vahşet denir, eğitimin ve tüm realitenin pratik baskı altında ezilmesi denir, dünyada uygulanmış tersi örnekler olsada burada başka bir gerçek var, istanbul ironisi dediğim:)Numero Uno; Akıl, eğitim ve kültür, erdem-yüksek bilinç düzeyi’nin kendini var etmesi beklenir-icap eder ise kendini kanıtlaması beklenir!İş istanbul olunca sadece öğrendiklerinizin yetmeyeceğini-bakın avrupalı olmanın yetmeyeceği şehir, yada kendine benzeten şehir mi demeliyim?Şimdi adobe vs macromedia bloğunda istanbul vs human, programına giriş yapmış olduk:)İş istanbul olunca şiddet boyut değiştiriyor bakın, orta doğuda sürekli çatışmanın olduğu bir bçlge var, çevresi arap baharı ile kuşatılmış durumda olan şu an, hem üniversital/entellüektüel üretim hemde yaşam şartları bakımından avrupalı hemde ciddi ciddi şavaş-şiddet bağımlısı haline gelmiş bir hükümet anlayışının benimsendiği:)İroniye bakın ki, fiziksel şiddete rağmen medeniyeti yaşayabileceğiniz (bu derin uçuruma rağmen, izole edilebileceğiniz), avrupa kültürünü net yeşertebilen bu orta doğu locasyonundan bile daha fazla neye maruz kalıyor bu şehir de inanılmaz bir şekilde ironiyi yaşatıyor?Şiddetin boyut atlamış hali-end of materialism point for sphinx:) Yani şiddet bağımlılığından bile daha yoğun bir uluslarası menfaat çartı, local menfaat çartı sonunda öyle bir yapılanma/patern çıkarıyor ki, tarihsel gerçeklerin zamanında aşamadığının (doğu roma ve lale devri) farkında olan bir sorunun yaşamına dönüşüyor olay, geçmek istersen işte kapı, işte sapı!Bu ister inanın ister inanmayın nihayetinde gücün de bir tanımını yapıyor kendi içinde ve insanların günlük hayatlarında maruz kaldığı çelişki/anlamlandıramama ve maruz kalınan şiddet gibi ortaya çıkıyor.Mantık bu kadar çaresiz kalıyor insanlık tarihi ironisi karşısında. Şiddetin boyut atlamış hali ile karşı karşıya kalmak-Ubermensch kavramına/ideasına mutlak ihtiyaç demektir.Hani kültürün tasarımsal etkisi/program bağlamında:)Ayrıca user, seni evirip çevirirken maruz kaldığın izlenme sonucu oluşan bir önyargı ile eğer karşılanıyor isen hafif camiasında, her biri şiddetin boyut atlamış hali karşısında senin yaşadığın çaresizliği belki, bir ihtimal yaşayabilir ve kavrama şansına nail olabilirler, ırgalamasın-temel erdemden asla kopma-Ne idi program end point/temel açmaz-mükemmel erdem?En adil delilere davranıyoruz, o halde mahkumiyet kavramına bir daha bakınız, açıkça yaklaşık 18 milyar insanın üzerinde bir 5000 yıldan bahsediyorum, ölüm ve zaman kavramı altında ezilen…Garip ancak bir yabancıya belki anlamsız görünebilen burasal sorunlarımız, belki bizlere de mantıksız ve şöyle olsa ne güzel olur gibi küçücük birşeyden sürekli şiddet üretimi (çetin altan, aziz nesin v.b. çıldırış) gibi görünen şeyin aslında o kadar basit olmadığı, malesef insanlık tarihinin henüz aşmakta olduğu bir şey olduğunu unutmayınız!Buna göre donanınız!
Başlangıç ve Dip not;Hatırlayın, bir kişi bile sormadı, nedir bu rakamlar, epsilon mode 9 nedir? mükemmel bilgi-bilinç tanımlamasına nasıl geldin-where is the way…Bir hafif kişisi, sessiz kalanlar muhakkak.Bu bilgiler niye, neden bu saçmalık devam edeceğine birinin elinden geliyor işte ve paylaşıyor, herkezin ızdırabı…Nasıl karşılanıyor gerçek peki, kompleksler ile nasıl piyonlara dönüşülüyor, akıl ketleniyor ve kendi ızdırabını sürdürür bir mahkumiyete sokuyor/saldırtıyor insanları:)Welcome home user, Olympos,
This is the way…
arkadaşlar, ey insanoğlu bana eziyet etmek yerine gidip halo teorisini okuyun 🙂
o halde konu kapanıyor, bu klip wassago’ya gelsin