1935 yılında elektronik televizyonun icadı ve 1940’lar insanlık tarihine yepyeni bir medyayı yerleştirmeye başlaması. İlk renkli yayınların yapıldığı 1950’lerde ise, insanlar gelecek 100 yılın en etkili medyasıyla her geçen gün artan bir oranda tanışmaya başladılar. Sürekli artan yayınlar, kablolu TV’nin Amerika üzerindeki etkileri, ve bugünlere kadar gelen milyar dolarlara varan şirket büyüklükleri ile dördüncü güç olan medya gelişti, olgunlaştı.

Fakat televizyon edilgen bir ortam olduğundan sınırları çiziliydi. Kapitalizmin yükselişi ile artan rekabet koşulları bir çok sektörü televizyona, televizyonu ise sermaye gruplarına, açık söylemiyle paranın esaretine terketti. Fakat başka bir gerçekte şu ki, sosyal etkisi tecrübelerle sabit olan bu yeni ortamı yavaş yavaş zorlamaya başlayan yeni bir araç hayatımızda yerini almaya başladı bile. Adı İnter soyadı net bu arkadaşımızın. Hemen hergün en az bir kaç dakikanızı ayırdığınız, kendi efsanelerini, kendi ticari yapısını kurmaya başlamış bu oluşum da gelecek yüzyılın ortamı olmaya şimdiden hazır.Hakkında yazılmış tonlarca yazı olduğunu biliyorum İnternet’in o yüzden çok da bilgilendirici bir yazı olmayacak bu kusuruma bakmayın. Fakat en azından Türkiye özelinde ve bir kaç global örnekle bu, yazıdakilerle sınırlı kalmamakla birlikte, hangi sektörleri etkilediğini göstermeye çalışacağım.Televizyon ile başladığımız için televizyonla devam etmek istiyorum. Geçen gün Habertürk‘te yayınlanan ve her hafta kaçırmadan izlediğim Ful Ekran’da Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Merih Meriç’in açıklamaları bu kanalın İnternet sayesinde hayat bulduğunun en açık ifadeleriydi mesela. Halen televizyonun etkisi İnternet ile mukayese edilemez. O yüzden Habertürk.com’un TV’ye geçişi mantıklı bir geçişti. Fakat bir taraftan da gazetenin ya da baskı medyasının miladını doldurmaya başladığının göstergesi ise İnternet ve TV’de başarılı olan bir kanalın gazetesinin varlığını sürdürememesi olarak gösterilebilir. Ne dersek diyelim, Habertürk haber kanalları içerisindeki varlığını İnternet’in varlığına borçlu ve İnternet’teki yükselişini ve yerini korumaya niyetli olduklarını Melih Meriç’in ağzından önemsediklerini de görmüş oldum.Medya konusunda İnternet hemen her alanda var aslında. Radyolar yerine podcast dönemi yavaş yavaş başlıyor. Hatta yayın ortamı olarak İnternet’i seçen bir çok radyo mevcut dünyada ve ülkemizde. E-zine, E-gazete başka adlarıyla portallar mantar gibi artmaya başladı. Sayısız örnek bulmak mümkün. Hemen her gazete manşetlerini ilk defa İnternet’te atıyorlar.Toplu iletişimin yanında, diğer haberleşme alanlarında da e-posta, site içi mesajlar, haber grupları, forumlar ve anında mesajlaşma programları ile milyonlar kişisel haberleşmelerinde önemli bir araç edinmiş oldular. Telekominikasyon sisteminin amiral gemisi olan telefon bile VoIP ile İnternet’e bağımlı ve ileride yerini ona devretmeyi bekleyen bir hal aldı.İnternet’in diğer medyalardan farkı edilgenlikten daha çok etken bir medya olması. Televizyondaki gibi ya da radyodaki gibi sadece dinlemek ya da izlemek ile kalmıyorsunuz, bir gazete ya da dergideki gibi sadece okumak, belki yazıları kesip saklamaktan daha öte bir şey İnternet medyası. Etkileşimli, yayına katkıda bulunmak, yazara bir şey iletmek yada naçizane yorumlarınızı ekleyebilmek mümkün ve bu yüzden belki de daha samimi bulunuyor.Kendi ürününü diğer insanlarla paylaşmak, televizyonda olduğu gibi frekans ihalelerini, maliyetli dekorlar yapmanızı gerektirmiyor. Bir site açıp, dijital olarak istediğiniz ses, görüntü ya da metni yayınlamanız mümkün. Flickr, YouTube, Bildirgeç vs. sizin de yerinizi almanız için sonuna kadar açık. Bu sayede hiç de küçümsenmeyecek takipçiye ulaşmanız mümkün, 70 milyonun sizi izlemesi an meselesi sadece.Söylenecek daha çok şey var belki, kimisine göre sadece teknoloji, sadece medya evriminin bir parçası olabilir İnternet. Fakat belki de geleneksel yaşamımıza İnternet’in getirdiği en önemli artı, zamanında tiyatroların fenomen özelliğini taşıması gibi İnternet’in de benzer bir çehreye bürünmüş olması, çok daha fazlasıyla. Yüzyıllar sonra insanlar artık kendi seçtikleri parçaların yükselişini, kendi sevdikeri yazıların kitaplaştığını görebiliyor.Artık yayıncılar tek başlarına değiller ürün seçiminde. İrem’in Hayalet Sevgilim’i, Seksendört‘ün Ölümün Hasretine’si ve belki Gökhan’ın Büyük İnsan’ı İnternet sayesinde yayıncıların dikkatini çekti. Maddox‘un kendi İnternet sitesindeki yazılarındaki büyük başarısı ile çıkardığı kitabın günlerce Amazon’un en çok satanlar listesine girmesi (hem de daha çıkmadan) buna benzer bir çok örnek görecegimizin habercisi gibi.Tabi bu etki her zaman da müspet sonuçlar doğurmuyor. Gamze Özçelik gibi hayatınız kararabiliyor, ya da Star Wars kid gibi okul hayatınızın sonuna gelmek zorunda kalabiliyorsunuz. Ancak sanırım bu da başka bir yazının konusu…