Eski bir fotoğrafa bakıyorum da şimdi,Nasıl da fazlaymışım.Henüz beni bulmamışlıklar kadar fazla. Henüz kederlenmediğim kadar neşeli,henüz tanışmadıklarım kadar acemi,şaşkın,yabanı ve yalnız.Fazla gülümsüyormuşum, sonrasında ağlatanlar kadar meğersem.Bir fotoğrafa bakıyorum da, her şey ne kadar şaşırtıcı derecede oranlı; nasıl da bugün kadar dünüm orda.Farkına varıyorum işte gitgide. Geleceğimin şu anımdaki eksikliği kadar fazlayım şimdi,adımlarımı attıkça nasıl da eksileceğim.Zaman nasıl da bir şeyleri alıp götürecek,her yarın oluşta bugünlerim nasıl da yitip gidecek. Bugün beni bulmayan acılar, aşklar,nefretler, sıralarının gelmesini bekleyen uzun bir kuyruktalar ve işte… Henüz hiçbiri yoklar; ama olacaklarından emin olduğum bir düzende,şu yalınlık halim, yarınım kadarki yoksunluğum değil de ne? Yarın beni bulacaklar kadar eksik değil miyim; ben yarın, bugün eksik olduğum kadar fazla olmayacak mıyım? Elbette olacağım.Ve ben bunun nasıl da,ancak fotoğraflara bakışımlarımda farkına varacağım…İnsan, içinin, henüz içinde olmadığı zamanlar oranında tamamlanmasını beklediği kocaman bir boşluktur.İnsan eksiktir hep,Bugün dün kadar fazla ama; yarın kadar az hep.