bildirgec.org

Hasan Yalçın ile Türkiye’de Tasarım (Söyleşi)

cnkymz | 03 October 2012 12:14

Hasan Yalçın ile Söyleşi (cnkymz.com)
Hasan Yalçın ile Söyleşi

Türkiye’de tasarım ile içli dışlı olan birçok kişi biliyordur Hasan Yalçın ismini. Tasarımın önde gelen isimlerinden olan Hasan Yalçın’ı, Tasarımcı’nın El Çantası bloğundan da tanıyoruz. Özellikle yeni başlayan ve kendini geliştirmek isteyen tasarımcılara büyük katkı sağlayan Hasan Yalçın ile Türkiye’de Tasarım başlıklı bir söyleşi yaptık.

Söyleşimiz çerçevesinde Türkiye’de Tasarıma Bakış Açısından ve Sektördeki Sorunlardan bahsettik. Önemli ipuçlarını aldığımız sohbetimizde aynı zamanda tasarımcılar için Kaynak Sıkıntılarını konuştuk. Hasan Yalçın‘ın diğer ülkelerdeki tasarımcılarla olan farklarımızı dile getirdiği sohbetimizde özgünlük ve yaratıcılık kavramlarının ne kadar önemli olduğunu ve ilham kaynağı olarak kendisinin neler yaptığını öğrendik. Tasarım sektörüne yeni giriş yapmış ve kendini geliştirmek isteyen kişiler için faydalı ipuçlarını içeren bu söyleşimizin detayları için buyrun.

KIYAFET

akoni | 02 October 2012 17:16

İnsanların giyinme tarzını iklim, töreler, moda veya din inançları gibi çeşitli öğeler etkileyebilir. Çünkü giyinmenin tek işlevi insanı soğuktan veya sıcaktan korumak değildir. Giyim, aynı zamanda insanların, yaşına, cinsiyetine, toplum içindeki yerine, önemine, felsefesine ve din idealine göre ayrımına olanak veren toplumsal bir olgudur. İnsanın sırtındaki giyecek onun kadın mı, erkek mi, zengin mi, yoksul mu, asker mi, sivil mi, yargıç mı, avukat mı, itfaiyeci mi, polis mi olduğunu belli eder. Giyim yoluyla insanlar toplum içinde bir yer tutmaya, başkalarının ilgisini çekmeye veya kendilerini başkalarına kabul ettirmeye çalışırlar.

Başlangıçta, giyimin bugünkü gibi toplumsal işlevi yoktu. Sırf soğuktan korunmak için hayvan postlarına sarınan insanlar zamanla kumaş dokumayı, deri tabaklamayı, yün örmeyi öğrendiler. O zamanlar tam veya yarı çıplaklık da toplum için hiç kuşkusuz bir sorun sayılmıyordu. Eski vazoların üzerindeki desenlerde Minos sanatının heykelciklerinde görülen Giritli kadınların belden yukarısı çıplaktı.

Zeppelin Air iPhone hoparlörü

bidians | 01 October 2012 12:06

iPhone’unuz için dock hoparlör mü arıyorsunuz?
Almışken en iyisini almak istiyorsanız Zeppelin Air hem ses kalitesi olarak evde kullanıma uygun, hem de salonunuzun istediğiniz yerine koyabileceğiniz kadar şık bir tasarıma sahip.

Bowers&Wilkinsismini duyunca fiyatın çok uçuk olduğunu düşünmeyin. Zeppelin Air’in fiyatı oldukça uygun.

Hi-end hoparlör üreticileri arasında dünyanın en iyileri arasında kabul edilen İngiliz markası Bowers&Wilkins’in Zeppelin Air serisi iPhone Dock hoparlörleri, iPad ve iPod ile de kullanılabiliyor. iTunes arşivinizi evinizdeki müzik sisteminizden dinlemek istiyorsanız Zeppelin Air aradığınız ürün. Üstelik son derece ergonomik bir uzaktan kumandası da var.

Stanley Kubrick

queennothing | 01 October 2012 11:38

26 Temmuz 1928, New York, Amerika doğumlu Stanley Kubrick, gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerden biri olma özelliğini taşıyor. Gertrude Nee Perveler ve Jacques Leonard Kubrick’in oğulları olarak Manhattan Hastahanesi’nde dünyaya gelen Kubrick, küçük yaşta babası sayesinde caz müziği aşığı olmuştu. 1934 senesinde, Kubrick 5 yaşındayken doğan kızkardeş Barbara ile aileye bir üye daha eklendi. Müziğe özel bir ilgisi olduğuna inanan Avusturya kökenli Kubrick, davul çalmaya başladı ve geleceğini, profesyonel davuculukta görüyordu. Babasının hediye ettiği fotoğraf makinesiyle dikkat çekici kareler yakalayan Kubrick, yine babasından öğrendiği satranç sayesinde davulcu olmaktan vazgeçti. Okulda fizik dışındaki derslere ilgisi olmadığı gözlemlenen genç adam, okulu bitirir bitirmez zamanını fotoğraf çekmekle geçirir oldu. Bir miktar para karşılığında, yakaladığı kareleri satmayı başaran (New York Daily satın aldı) Kubrick, satış rakamları oldukça yüksek bir dergi olan Look‘un kadrolu elemanı oldu. 4 yıl boyunca Look çatısı altında dünyayı dolaşan Kubrick, 20 yaşına geldiğinde ilk evliliğini gerçekleştirir. 28 Mayıs 1948 tarihinde Toba Metz ile dünyaevine giren Kubrick, Greenwich Village’a taşındıktan sonra New York’ta ikamet eden Museum Of Modern Art‘ın daimi takipçisi haline geldi ve gösterimi yapılan filmleri aralıksız izledi. Zamanla tutkunu haline geldiği filmler, Kubrick’i bambaşka bir yöne doğru çekmekteydi; yönetmenlik.
Arkadaşlarıyla birlikte biriktirdiği parayla, günlüğü 25 dolar olan bir kamera sistemi kiralayan Kubrick, profesyonel sinemacılığa girişini şöyle özetliyor;