bildirgec.org

Zamanda Yolculuk 2

ibocu | 06 January 2011 09:54

Hiç düşündünüz mü gelecekte mi? Geçmişte mi yaşıyoruz? Şimdide miyiz yoksa? Bana göre aslına gelecek ve geçmişi yaşıyoruz ama şimdi asla olamayacak biz ışığın nesnelere çarparak gözümüze gelmesiyle nereye bakarsak geçmişi görüyoruz.

İstanbul Modern’den harika bir seçki; “Anılarına”

queennothing | 06 January 2011 09:47

Karaköy’de bulunan İstanbul Modern, 2010 senesinde hayatını kaybeden üç büyük Fransız yönetmen Claude Chabrol, Eric Rohmer ve Alain Corneau anısına bir seçki düzenlemiş. “The Swindle”, “Autumn Tale” (Rohmer), “All The Mornings Of The World” (Corneau), “Insignificance” (Nicolas Roeg) gibi yapımların gösterileceği seçki, 6-16 Ocak tarihleri arasında gerçekleşecek. Çizelgeye buradan ulaşabilirsiniz.

HAYAL ET YAP

admin | 05 January 2011 17:00

resimlerle oynama, onları değiştirme gibi alışkanlıklarınız varsa ve profesyoneller gibi iş yapmak isteyenler.çalışmaları istediğiniz boyutta yapabiliyorsunuz. farklı eklentilerle daha faklı boyutlar kazandırabiliyorsunuz.

ben mi ağırım kurşun gibi, yoksa mermi gibi mi sözler?

scapegoat35 | 05 January 2011 16:50

günlerdir dalgın dalgın geziyorum.

neden birisine yardım ettikten sonra, yardım ettiği kişiyi ezer ki insan? ya da yaptığı iyiliğin yükünü hissettirir? o zaman bu iyilik olur mu ki?
olmaz olsun dedirtmez mi insana? al diyetini deyiverip kolunu kesesi gelmez mi insanın?

Sekizinci Gün; Le Huiteme Jour (1996)

snail | 05 January 2011 14:47

Orijinal adı “Le Huiteme Jour” olan bu leziz Fransız filmi “Sekizinci Gün “olarak Türkçe’ye çevrilmiştir. Yönetmenliğini Jaco Van Dormael‘in üstlendiği, Daniel Auteuil ve Pascal Duquenne başrolü paylaştığı film 1996 yapımı olup 118 dk.dır…

Down sendromundan muzdarip Georges’un (Pascal Duquenne) tedavi amacıyla bulunduğu bir bakım evinden kaçması ve depresif günler geçirmekte olan Harry ( Daniel Auteuil) yağmurlu bir bahar akşamı( mevsimin bahar olmasından özellikle bahsediyorum çünkü görsel açıdan çok iyi değerlendirilmiş) bir araba kazasında tanıştıklarında filmimiz de başlar.
Yer yer duygusal yer yer komik bir akışa sahip olan film; komedi ve dram unsurlarını birleştirerek seyirciye hissettirmekte son derece başarılı olmuştur.

Lojistik; kamyonculuk değildir

admin | 05 January 2011 14:28

Lojistik denince akla gelen ilk şey nakliyattır. Konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan kime söylerseniz söyleyin nakliyat der. Çünkü çağırışan şey şudur, bir malı alırlar öbür tarafa götürürler. Bildiğin kamyonculuk işte derler.

lojistik
lojistik

Halbuki 21. yy da yaşadığımızı unutmadan şöyle ufak bir araştırma yaparsak lojistik sektörünün ülkemizde ve dünyada ne kadar geliştiğini görebiliriz. Eski nesil bilinen kamyonculuktan öte, aklınıza gelebilecek her türlü malı binbir çeşit farklı yöntemler ile sevk etmek artık mümkün.
Kargoculuk ülkemizde 5 yıldır gelişmiş seviye işlemektedir. Şimdilerde yurtiçi kargolarımızı 24 saat içerisinde türkiyenin her yerine cüzi ücretler karşılığında göndermek mümkün.
Taşımacılık sektöründe ise Türkiye Dünyada sıralı ülkeler arasındadır. Dünyanın en büyük lojistik şirketlerinin bir ofisini Türkiyede bulmam mümkün. Türkiye coğrafik konumu açısından lojistik konumuyla tüm dünyanın gözbebeği haline geldi ve neredeyse dünyada dolaşan sevkiyatın %5 ine ev sahipliği yapmaya başladı.

Wireless sosyalleşmeler

kahramancayirli | 05 January 2011 12:41

Yakın bir arkadaşımın bana küstüğünü, beni “facebook”undan silince anladım. Tabii Msn listesinden de. İlginç değil mi? Ya da en mahrem fotoğraflarımızı “feys”e koymak, bir çeşit kamusal alanda (facebook’ta) görünür kılmak için yarışmak, size hiç garip gelmiyor mu? Bu yeni, kahve dükkanı zincirlerine genç ve orta yaşta insanlar geliyor genelde, görmüşsünüzdür. Her biri deri, konforlu koltuğuna gömülür gömülmez, diz üstü bilgisayarını açıyor ve bir anda bilgisayarından sosyalleşmeye başlıyor. Bu, gerçek bir sosyalleşme mi? Mekandan ayrılana dek kendi aralarında neredeyse hiç konuşmadıklarını gözlemliyorum. Çalıştığımız yerlerde, masa arkadaşlarımızla ofis yazışma programları ile iletişim kurmayı tercih ediyoruz. Konuşmak yerine yazışmak. Her gün uyanır uyanmaz ilk işim, facebook ya da twitter hesaplarımı kontrol etmek. Bu, benim giderek yalnızlaştığımı göstermiyor mu? Ya da bu sanal (aslında olmayan) mesajları gerçek muhabbetlerle ikame etmeye çalıştığımı?

Ateşböceği Mezarlığı; Hotaru no haka (1988)

mukedo | 05 January 2011 10:11

Bir çok anime yapıma imza atan Japon yönetmen Isao Takahata‘nın 1988 yılında Akiyuki Nosaka‘nın Hotaru no Haka adlı otobiyografik romanından uyarladığı Grave of FirefliesTürkçe adı Ateşböceği Mezarlığı adlı filmi, savaşın karanlık yüzünü çocukların bakış açısından gözler önüne süren bir başyapıttır.

II. Dünya savaşı sırasında Japonya’nın Kobe şehrinde gerçeklen hava saldırıları etkisinde Seita ve Setsuko adlı iki kardeşin ailelerini kaybettikten sonra yerleştikleri boş bir sığınaktaki yaşam mücadelelerini ve dramını gözler önüne sürmektedir.

Tartışma ve Eleştiri

cilo6 | 05 January 2011 09:47

Herhangi bir haber, sohbet, olay ve ilgili konularda tartışma kuralları olmalı mı? Daha açık olarak herhangi bir konu hakkında fikirlerinizi söylerken veya yazarken eleştirinin boyutu ne olmalı? Eleştiri derken bizler Türk insanı olarak aklımıza önce karamsar olan duygu ve düşünceler gelir, acaba neden? Bu konuları araştırdıkça ve detaylarına indikçe çok geniş boyutlu bir döküman ile karşı karşıya kalırız. Önce “eleştiri” kelimesi ve “tartışma” kelimesini dikkate alalım. Şimdi sizler bu yazıyı okurken eleştiri ve tartışma kelimelerini okuduğunuzda büyük bir çoğunluğunuz ilk etapta bu kelimelerin olumsuzluk belirttiğini düşünmüş olmalısınız. Şunun olmasını çok isterdim; bu iki kelimeyi okurken aklınızdan olumlu düşüncelerin geçmesi ve konu bütününü öyle anlamanızı dilerdim.