bildirgec.org

m-audio microtrack ii

schizophrenia13 | 30 November 2007 11:13

m-audio microtrack ii
m-audio microtrack ii

m-audio’nun iki kanallı profesyonel ses kaydedicisi olan microtrack ii, bağlantı olanakları ve kayıt seçenekleriyle ses teknisyenleri kadar film ve müzik ile alakalı amatörlere de profeyonel yardım sağlıyor. kesintisiz olarak 2gb’ın üzerinde dosya üretebilen microtrack ii usb 2.0, s/pdif, rca, 1/8″ kulaklık bağlantısı gibi arayüzleri üzerinde barındırıyor.

Tam Boyutlu USB Kullanan SonyEricsson

sevittopcu | 30 November 2007 09:59

Endüstriyel dizaynır Vincent Palicki tarafından tasarlanan bu Sony Ericsson‘un ilk bakışta diğerlerinden pek farkı yok MP-3 çalıp video oynatıyor kocaman bir ekranı ve bunungibi diğer birçok telefonda olan özellikler ancak diğerlerinde olmayan tam boyutlu bir USB girişine sahip ki bu da aradan sıyrılıp birkaç adım öne çıkmasını sağlıyor. Flashdiskten data almak için ara kablo (hatta birçok telefon için bilgisayara) ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Bilgisayarınızın USB si için geliştirilen gerekli, gereksiz bütün alet edevatı kullanabileceğiniz bir telefon. Neyazıkki henüz geliştirme aşamasında.

hülya avşar, penis büyütme, vajina toplama

| 30 November 2007 09:50

hülya avşar’ın ilgili ve bilgili olduğu alanlar sınırsız.
yakında hıncal uluç’a rakip olursa şaşırmayın.
bu kez de toplumumuzu çok ilgilendiren bir konuyu gündeme almış. penis büyütme ve vajina toplama.

bu hayati konuda, halkımızı bilgilendirme ve aydınlatma adına, prof. dr. onur erol’u da oldukça sıkıştırmış.

onur erol, penise platin protez takıldığını ancak doğallıktan uzaklaşıldığını ve yan etkileri olduğunu belirtmiş.

doğal şartlarda penis, zamanının büyük çoğunluğunda yumuşak huyludur. gerektiğinde sertleşir.

Bilgisayarınızdaki sürücüleri kolay yoldan görüntüleyin

spy1983 | 30 November 2007 09:34

Windows için ücretsiz bir yazılım olan DriverView ile bilgisayarınızdaki aygıtların sürücülerinin ve versiyonlarının listesini görüntüleyebilir, çalışan sürücüleri yedekleyebilirsiniz. Herşeyi bir arada bulunduran penceresi sayesinde, “Aygıt Yöneticisi” ndeki gibi aygıtlara teker teker bakmaktansa hepsine aynı anda bakabiliyorsunuz. En güzel taraflarından biri de,ileride bir sorunu çözmek için kullanabileceğiniz bir, HTML formatlı yedekleme listesi çıkarabiliyor olmanız. Ayrıca düz yazı şeklinde çıkartıp (export) arkadaşlarınıza veya forum üyelerine bilgisayarınızdaki problemin ne olduğunun çözümünü sağlayabilirsiniz. Siteye buradanulaşabilirsiniz.

ideefixe Beşinci Sanal Kitap Fuarı

Battlehammer | 30 November 2007 09:30

E-ticaret’in Türkiye’deki en başarılı uygulayıcılarından biri olan Ideefixe, her yıl düzenlediği Sanal Kitap fuarının beşincisi ile kullanıcılarına indirimli kitaplar sunmaya devam ediyor.

Reyonların arasında amaçsızca gezip saatler harcayabileceğiniz bir fuardaki kitap kokusunun yerini tutamasa da, sanal kitap fuarı, gercek bir fuara internet ortamında mümkün olduğu kadar yaklaşmaya çaba harcıyor.

işçi ol erken öl!

odo | 30 November 2007 09:01

iş statüsüne göre 25-64 yaş arası ölüm oranları
iş statüsüne göre 25-64 yaş arası ölüm oranları

ingiltere ulusal istatistik bürosu bir araştırma yapmış ve insanların meslek gruplarına bağlı olarak ortalama yaşam sürelerini incelemiş. sonuçlar hayli ilginç. grafikte de görülebileceği gibi üst düzey yöneticilerden işçilere doğru hiyerarşik sıra boyunca hayat süreleri de kısalıyor. araştırmaya göre 25-64 yaş arası için düzenli bir işte “koltuk sahibi olmadan” iş yaşamını sürdürenlerin 25-64 yaş arasında ölme olasılığı üst düzey yöneticilere göre 3 kat daha fazlaymış. bu oran 25-29 yaş için 4 kat oluyor.

PAMUK & TİNA

STRAWBERRY07 | 30 November 2007 09:01

Henüz bir yaşındaydı…Hatta 11 aylık. Bir gün annesiyle beraber bahçeye indi. Biraz dolaşacaklardı. Hava sıcaktı
Ankara’da. Boğucu bir hava…Yine de genç olmanın verdiği enerji ve havaya suya aldırmaz ruhun neşesiyle başladı koşmaya yeşil çimenlerin üzerinde.
Koştukça kulakları zıplıyordu. Annesinin en sevdiği sahneydi bu.
Oradan geçmekte olanlara sataşırken, çimenlerde yuvarlanırken ve annesinin “Oğlum uzaklaşma diyorum aaaa!” şeklindeki çığlıklarını sallamazken…Birden bire…Evet birden bire dondu kaldı olduğu yerde.
Nasıl bir güzellikti o Yarabbim! O ne endam…O siyah saçlar nasıl bu kadar parlak? Simsiyah gözler nasıl olur da böyle çapkın bakar bir erkeğe? Hem de genç bir erkeğe…Kanı kaynamaz mı bu zavallının? Düşmez mi aşka? Olmaz mı Mecnun?…
Bir süre bakıştılar öylece…Yakınlaştılar tedirgin…Kokladılar birbirlerini.
Anneler şaşkın. Selamlaştılar önce. Yavrularının arasında doğan aşktan bihaber, gündelik soruları cevaplayarak kibar
olma telaşındalar sadece.
“Kaç yaşında sizinki?”
“4..Sizinki?”
“Bizimki henüz çok küçük..11 aylık.”
“Ah canım benim…Pek de tatlı!”
“Sizinki de öyle…”
Bu diyalogtan habersiz bakışırken iki sevdalı, ufaklığın annesi çekelemeye başlamaz mı?
“Eh be anne! Hep de en olmadık zamanlarda dikilirsin tepeme! Bi bırak ya!!!”
Anne duymaz oğlunun sitemini. Alır kucağına, gider evine. Yemek vaktidir artık.
Her akşam bahçede buluşmaya başlar sevgililer…Anneleri sohbet ederken onlar çimenler üzerinde koşturur, yuvarlanır…Tanrı onları birbirine o kadar uygun görmüştür ki, anneler yakın arkadaş olmuştur zamanla…Bizimkilerin aşklarını yaşamaları daha bir kolay olsun diye.
Birbirlerinin evine de gelip gitmeye başlamışlardır artık. Daha ne olsun? Anneler kahveleri yapıp dedikoduya dalar dalmaz bizimkiler çekilir içeriye, başlarlar sevişmeye…Büyük bir aşkla…Birbirlerine doymaksızın.
Gel zaman git zaman, sevdaları öyle büyür ki, birbirlerini göremedikleri her saniye ızdırap vermeye başlar ikisine de…Kapıda oturup ağlamaya başlarlar…Ayrı evlerde döktükleri gözyaşları sel olur, akar…
Kapı çalar bir gün…Pamuk’ların kapısı. Anne içeride bulaşık yıkamaktadır…Oğlunun çığlıklarını duyar duymaz bırakır elindekileri, koşar kapıya…Gelen gelin…kapıyı açacak anne ama o da ne? Kapıda bir sorun var! Açılmıyor!
Zorluyor anne…Yok, bana mısın demiyor kapı…Kapının bir tarafında bizim oğlan, Pamuk, ağlamakta…Diğer tarafında
güzel gelin Tina…Ne yapsalar ki? İki anne de şaşkın. Panik!
Birkaç dakika uğraştıktan sonra başarıyor anne kapıyı açmayı…
Kapı açılır açılmaz iki sevgili koşuyor birbirine…
Arka ayakları üzerinde kalkıp ön ayakları boyunlarına dolamak suretiyle sarılıyorlar birbirlerine!
İstikamet salon!
Ne de olsa çok geniş. Anneler mutfağa geçiyor…Bizimkilere gün doğuyor…
Sevişme vaktidir artık…
Anneler salona giriyor beklenmedik bir anda…Sevişme o kadar ateşli ki…Durmak ne mümkün?
Bir anda bir çığlık yükseliyor Tina’dan! Anneler panik…
Tina’dan boy olarak yarı yarıya kısa olan Pamuk ne yapıp edip başarılı olmuş meğerse!!! O noktaya kadar nasıl geldi Pamuk bilinmez…Ama sonrasında O da bilememiş ne yapması gerektiğini…Tırnaklarını geçirmiş zavallı Tina’nın sırtına can havliyle…Düşmeyecek ya! Tutunuyor şapşal oğlan!
Tina çığlık çığlığa!
iki anne bakıyor birbirine…Yapılacak işlem belli…
Beraberce kucaklıyorlar bizim aşıkları, doğru banyoya.
Soğuk suyu tutuyorlar üstlerine de ancak ayrılabiliyor iki sevgili…
Tina kızgın!
Bilse bu kadar canı yanacağını, kabul eder miydi delikanlının yanına yaklaşmasını?
Tina çok kızgın hatta!
Sürekli hırlıyor…Zavallı delikanlı…Kadınını incitmiş olduğunun farkında ama karşı koyamamış işte içgüdülerine…Suçluluk duygusu bir yandan, zevkin doruklarına çıkıp da inmiş olmanın rehaveti bir yandan, dolanıp duruyor kadınının etrafında…Ağlayarak, yalvararak…
Yıllar geçti…Pamuk şimdi 13 yaşında. Hala komik kulaklarını dikiverir “Tina gelmiş oğlum!” dediğimde:)
Ah aşk ah!
sen ne menem birşeysin??? 🙂