bildirgec.org

Faşo kaynanam(1)

koza 68 | 30 March 2007 04:00

Haluk, soylu bir ailenin son kuşak çocuğudur. Bildiğim kadarıyla dedelerinden kalan önemli bir mirasla, yıllardır rahat bir hayat sürüyor…Evlenip, çoluk çocuğa karıştığını ortak arkadaşlarımızdan duymuştum…

Yıllar sonra Haluk’a ,Erenköy’de rastladım; Kalın camlı gözlüklerinden, tanıdım onu. Okuldayken iki metre ötesini seçemeyen gözleri yüzünden çok sıkıntı çekmişti…
O beni görmedi , doğal olarak, ben tanıdım onu…
Tam ıska geçecekken,
– Haluk !..
– Pardon !..
– Tanımadın mı olum ?..İyi bak !..
– Sen ha!
– Yaa ben!…
Haluk pek iyi görünmüyordu, ya da bana öyle gelmişti. Dağınık siyah saçları, şakaklarına doğru hafif kırlaşmıştı…Düşünceli halinin yanında, Üstünde pahalı ama eskidiği iyiden iyiye belli olan kıyafeti ile bir şeylerin yolunda gitmediği belli oluyordu…Bir yerde oturup kahve içme teklifini ilk o yaptı…
– Olur , dedim..
Pastane sanıp, beni götürmek istediği istediği yer bir eczaneydi !…Gözleri bayağı bozuktu anlaşılan!…
Neyse bir cafeye oturduk…
– Eee anlat bakalım, evlenmişsin çocuk falan var mı?
– Ayrıldım ya!, oğlum var…Annemle oturuyorum!
– Hadi ya! Yapma be Haluk, harbiden üzüldüm olum nasıl oldu ki?
– Bütün varlığımı, işimi gücümü kaybettim, 2001 krizi her şeyimi alıp götürdü…Parçalanan ailelerdeniz!…
– Geçmiş olsun abi, ama bu ayrılmana sebep olur mu?
– Dinle bak , anlatayım…
Ne de olsa eski dost,eski okul arkadaşı dinlememek olmaz!…

BİR UMUT…

admin | 30 March 2007 03:12

...............................
………………………….

Niye bekliyorum bu adamı? Kızmıştım, sövüp saymıştım oysa zamanında; şimdi aynı patlamaya düşmeyeyim diye içime bastırıyorum kızgınlıklarımı sırasında. Genede bekliyorum işte! Delice sevgilere düştüğüm, çok eski günlerdeki söndürülemez, ateşli tutkularla değil. Ne kadar görmezden gelsemde yeterince yaşamıştım o duyguları hem… İçime ısılar yayan özlemle bekliyorum işte o adamı!
İstediğin kadar küçümse, yadsı, isteksiz kalırmı bu özlem?Yalnızlığımdan kuşkusu mu var? Evet!!! Birilerini acılardan kurtarmaya yönelik çabalar arasında, çevremi acımasızca kuşatmış kişilerle sıksık yalnızlığa batsam da, içimde milyonluk yığınların, paylaşımların ateşli şenliğini taşıdım onsuzluğumda! Bir nevi kendimden kaçıştı belkide. Sonunda o görkemli savaştan uzak kalmanın ağırlığı nasıl olsa tam olarak çökemeyecek miydi? İçime yavaş yavaş. Çöktü sonunda. Gerçek yalnızlık böyle oluyor demek!
Çimdik atıp canımı yaksada, çöküntülere düşmemi, belkide çürüyüp gitmemi önlüyor bu adam benim! Savunmaya, kendimi korumaya zorluyor hep. Kendimi savunuyorum, öyleyse varım! Herşeye rağmen iyiki bu adam da var! Ama düşünmeden edemiyorum… Peki bu adam neden arıyor beni? Galiba banane… Bunuda o sorgulasın! Tek dileğim binbir düşmanlıkla acıların yankılandığı yeryüzü yuvarlağında kötü olan olmasın…Çünkü; bu kadar yıpranmışlığın üzerine birde hayatta iyi bilip, kabul ettiklerimizin kötüye dönüşmesi kolay katlanılır bir acı değil….

Türk lan bu! kaç kaç kaç…!

oingo boingo | 30 March 2007 02:00

Bundan yıllar önce babamın ”gemi anıları” olarak bana anlattığı ve beni eğlendirmeye çalıştığı birsürü hikayesi vardı. Ya dünyanın başka noktalarında yaşandığı için bana enteresan gelirdi, ya da enteresan olduğu için bana öyle gelirdi.

Gemiyle yanaştıkları bir A.B.D eyaletinde birkaç gün konaklama şansı elde etmişler. Bunu değerlendirmek istemişler tabi. Gemide kaç tane adamlar, hepsi de abazan tabiki…
Gemiden indiklerinde fahişe diye tabir edilen hanım ablalardan birtanesiyle karşılaşmışlar ve ödenecek mebla üzerinde tartışmaya başlamışlar. Bizimkiler kadının nereli olduklarını sormasıyla ”türküz” demişler.

başkalarının hayatı/Florian Henckel von Donnersmarck

astral | 30 March 2007 02:00

Florian Henckel von Donnersmarck’ın yönetip senaryosunu da kendisinin yazdığı filmde, Martina Gedeck, Ulrich Mühe, Sebastian Koch, Ulrich Tukur başarılı oyunculuk çıkardılar.

Filme giderken içine kapanık, anlaşılması zor bir film sanırım dedim. İlk sahnesinde aldı beni oysa. Aşk, ihtiras, yalnızlık, sistemin tutsakları olmamızın sorgulanması, kaçış yollarının analizi, bir istihbarat memurunun dinleme cihazıyla başkalarının hayatını dinlerken tüm hayatı ve kendini sorgulaması.

Adamın kadını sevmesi. Kadının sevgisi, sevgi miydi düşüncesi… Peki, öyle bir sistemde nasıl olabilirdi diye yorulmak…