bildirgec.org

kutuplarda müslüman olmak

terazi | 05 March 2006 03:09

arkadaşlar bir süredir aklıma takılan bir soruyu sizlerle paylaşmak istedim.. buna mantıklı bir cevap bulamadım henüz.Bilindiği üzere oruç güneşe göre tutulmaktadır. Kutuplarda ise güneş altı ayda bir doğduğuna göre orada oruç tutmak isteyen bir müslüman ne yapacak? “el-Cevap: saat kullansın.” diyenler olacaktır tabii..Cevap olarak ufuk çizgisine göre hareket edilir denilmiş.. Ama unutulan bir nokta var ki oda ufuk çizgisinin 24 saatte bir göründüğü… Ama önemli olan eskimolar gibi kavimler kol saati icat edilmeden önce o bölgede yaşayabildiklerine ve Kuran bütün insanlığa gönderildiğine göre… Eskimolar oruç tutamayacaklar mı? :)Veya kol saati icat edilmeden önce orada nasıl ehl-i müslim olunurdu?

Gözümüzün önüne bakalım yeter artık uyuduğumuz

sbaskentli | 05 March 2006 02:02

( Arkadaşlar gene yorum olarak yazıdğım bir yazıyı affınıza sığınarak buraya alıyorum)Evet konu şeriat tartışması ;

Arkadaşlar üzgünüm ama tartışmaya bu şekilde devam ederseniz hiç bir yere varmayacağınızın farkındasınızdır umarım….

Bence öncelikle herkes kendi düşüncesini bir kere bıraksın ve kendisini karşı tarafın yerine koyarak düşünmeye çalışsın …

Ben bunu hep yapıyorum diye başlamayın hemen bu o kadar da kolay değildir. Ama şu da bir gerçektir ki gerçek anlamda objektif olmanın başka bir yolu yoktur bence…

magic8 ball, söyle bana…

knemo | 04 March 2006 16:58

Sence bu yazı birilerinin ilgisini çeker mi?
-Bunu önceden kestiremezsin.
Emin misin?
-Evet.

sihirli8 topuyla aramda geçen bu kısa mülakattan sonra yazıyı yazmaya karar verdim.

evet, sözkonusu olan oldukça eski bir zamazingo.
1946’da Alabe Crafts Co. da çalışan Abe Bookman tarafından icat edilmiş “sihirli top” içinde 10 olumlu 5 olumsuz 5 tane de olmadı baştan şeklinde yorumlanabilecek 20 cevap barındırıyor.

Magic8 Ball spongebob’un 1 bölümünde başrolde oynarken, toy story gibi filmlerde yan rolerde yer almış.

Bir şehri..

janus96 | 04 March 2006 00:16

bir hayatı özler gibi, köpek gibi özlüyorum. Caddelerine bakıyorum eski resimlerde, ufak siyah taksilerine, hep yolun karşı tarafına geçerken ne tarafa bakacağımı şaşırdığım yaya geçitlerine, bir deniz kadar coşkulu nehrine, içime işleyen tarihine…. Da Vinci ve Monet’le komşu olduğum o kusursuz anlara kaçıyor aklım sonra, tarihin etrafında dolaşabildiğim zamana… İçim burkuluyor. Dedim ya bir şehri, mutlu olduğum tek anı özler gibi özlüyorum. Hem de köpek gibi…