bildirgec.org

ayna ayna

anitez | 24 May 2005 04:46

bu tür şeylerden pek haz eden biri değilim bana dokunmayan yılan bin yaşasıncı bir tavrımda olmadı hiç bir zaman ama bu sefer ucu feci dokundu bana.

orijinal site: anitez klon site: zoone

screenshot: buraya

tasarımın yanı sıra kopyalan içerik için: buraya

trencilik

annie | 24 May 2005 03:30

sevgili günlük;

bazı noktalama işaretlerinden sonra bir boşluk bırakılır, yazıya öyle devam edilir. nokta, virgül, iki nokta üstüste, noktalı virgül, ünlem, soru işareti, üç nokta bu kurala uyan işaretlerdir. parantezler ise özeldir, açtıktan sonra değil de, kapattıktan sonra boşluk bırakmak gerekir.

bunları neden mi yapıyoruz? yazılarımız birleşip birleşip tren olmasın diye.

şöyle ki sevgili günlüğüm;

ben şimdi sana noktadan sonra boşluk bırakmasam.devam etsem yazmaya,virgülden sonra da yok bişey…hatta bu da birleşik;inanmazsın.

blog nedir? (bölüm 3)

annie | 24 May 2005 02:44

Blog nedir öğrenip, kendinize uygun olan sistemi seçtiniz ve blogunuzu açtınız. Peki insanların sizi okumasını sağlamak için neler yapmak lazım?

1. Amacınızı belirleyin:
Blogunuzu ne için kullanacağınızı belirleyin. Politika hakkında yazılar, arkadaşlarla bağı koparmama, fotoğraf yayınlama, profosyonel görüş bildirme veya dolaptaki çürük yumurtalar. Blogunuzu her ne amaçla kullanmak istiyorsanız, blog sağlayıcınızın isteklerinize yeterince cevap verip veremediğini araştırın. Kimse yarım yamalak siteleri gezmekten hoşlanmaz.

2. Okuyucularınızı tanıyın: Eğer blogunuzu arkadaş arasında gizli tutmuyorsanız (ki bu bile yeterince güvenli bir yol sayılmaz), yazarken bir kez daha düşünmeniz gerekebilir. Internette kimin neyi okuduğunun tam olarak takibi yapılamadığı için yazı dilinizde biraz insaflı olmanız gerekebilir. Kimse patronu hakkında kötü sözler söylediği bir yazının onun eline geçmesini istemez.

blog nedir? (bölüm 2)

annie | 24 May 2005 02:01

E-mail atmayı becerebilen her insanın kolaylıkla kullanabileceği bir uygulama olan blog dünyasının en çok bilinen yayınlama araçlarına ve sitelerine bir bakalım.

1.Blogger:
1999 yılında Pyra Labs. adı altında kendi yağıyla kavrulan küçük bir siteydi. Blog işini 3 adıma indirmeyi başardıkları için çok popüler oldular. 2003 yılında Google Inc. tarafından satın alındılar.


http://www.blogger.com adresine girdikten sonra, sağ aşağıda bulunan “create a blog” yazısına basın.

blog nedir? (bölüm 1)

annie | 24 May 2005 00:27

Hakkında sayfalarca yazı yazılan, tartışılan webloglar çağımızın uğraşısı konumunda. Yine de Türkiye’de internet kullanıcısı olan bir çok insanın blog hakkında hiç bir fikri olmadığı bildirgeç’te yapılan bir anket sonucunda ortaya çıktı. O halde bir bakalım, neymiş şu blog denen meret.

Blog kelimesinin özünde web-log vardır. Webloglara kısaca internette seyir defteri tutmak denebilir. Kelime anlamı olaraksa, genellikle ters kronolojik sırada (en yeni en üstte olacak şekilde) sıralandırılmış, tek bir sayfa üzerinde bir çok yazı gösterme esasına dayanan internet uygulamasıdır. ilerleyen senelerde “we” düşmüş, sadece “blog” olarak kullanılmaya başlanmıştır. Blog yazan kişilere de “blogger” denilmektedir. Bir yazı yazıp gönderme işlemine de kısaca “bloglama” deniyor. 1997 yılından beri var olan bu uygulama, tasarımcı ve programcıların ilginç internet sitelerinin linklerini unutmamak için kendi sayfalarına yazmalarıyla başladı. 1999 yılında ortaya çıkan pek çok blog-yayınlama (blog publishing) aracıyla birlikte bloglama, programcılar arasındaki bir aktivite olmaktan çıkıp, en az bilgisayar kullanma becerisine sahip olan bir insanın bile anlayacağı kadar basit hale indirgendi. Daha önce bir yazıda blogların ne kadar çoğaldığını anlatmıştım. Technorati’nin 7,8 milyon blogu indekslediği, günde 30.000 – 40.000 blogun yaratıldığı düşünülürse, bloglar bu yüzyıla damgasını vuracak bir olay olmaya doğru gidiyor. Çünkü format çok basit; sıklıkla güncellenen, tek sayfa üstünde ters kronolojik yazılar.

gunlukler:)

dila | 24 May 2005 00:06

“sevgili gunluk…” diye baslayip asla 1 aydan uzun hatta 1 ayi biraktim 1 hafta bile yazmayi basaramadigim gunluklerim geldi simdi aklima.. ha bi de aradan biraz zaman gecince “sevgili gunluk uzun zamandir yazamiyorum” a donerdi laflar:) ne sirimisiz ya..

iradesiz insan!

arthur_dent | 23 May 2005 21:19

nedir!derdim ne benim!sürekli bir insan uyurmu ya!sürekli tembel olurmu?hiç mi kitap okumaz, hiç mi gaste okumas! warsa yoksa internet, ne proje yapılsın, ne bi finale çalışılsın..onur bey ancaaa yaysın kıçını yatsın..utanıorum kendimden…sigarayıda bırakamıorum..hergün bi heyecan “bugün içmicem”..yalancıktan iki şınav, 3 ip atla ooh sağlıklandım de sora kahvaltıya koş…mis gibi ye..ama kalkar kakmaz yak bitane sigara..yok yok..ben sigarayı bırakmayı bırakıorum arkadaş…bunun başka yolu yok…hayır sigaradan daha çok zarar verio sigara bırakma stresi…sağlığım için yapmam lazım bunu..evet kesinlikle!!!

İlk kez farkettim ve inanamadım…

ONALTIKIRKALTI | 23 May 2005 19:52

Nasıl olduysa oldu. Aynaya bakarken birden bugüne kadar aklıma gelmeyen bir şeyi farkettim… Hiçbirimiz kendimizin gerçekte nasıl göründüğünü bilmiyoruz, çünkü hep aynadaki yansımamızı yani ters olan görüntümüzü görüyoruz ve herkesin bizi karşıdan bakınca aynen böyle gördüğünü düşünüyoruz. Aradaki farkı anlamak için tanıdık, yüzünü bildik birini aynanın karşısına geçirip onun aynadaki görüntüsüne bakmak lazım. Ne kadar garip ağız kaymış gözler başka bir anlam taşıyor gibi… aslında o da kendini aynadan yansıyan şekliyle biliyor ama ben ona hiç aynadan bakmadım. Aynadaki görüntüsüne bakıyorum başka biri gibi duruyor. Aynadan görünen yüzüne bakmayı bırakıp kendisine dönüp yüzüne bakıyorum her şey yerine oturuyor, her şey normal. Demek ki ben de böyle farklı görünüyorum… Aynı şey benim için de geçerli, herkes beni aynada kendimi nasıl görüyorsam öyle görüyor diye düşünüyordum halbuki ne kadar acayipmişim. Çok acayip çok… ama bu, insanın aklına bu kadar yıl sonra mı gelir?