bildirgec.org

aa

refuj | 08 March 2004 21:56

VAY DILE VAY DILE evet uzun bir ara belki yine kafanızı sikecem.. ama buğün yine yazasım geldi.ne diye uzun bir aradan sonra yazdın diye sorarasanız.şöyle diyecem büğün burda ayla güneş arada kalmış, ben gibi.biri gündüzü bı kış gününde kavurdu ve elinden geldiğince aydınlattı ve taşıdı.diğeri ise beni ve geceyi büğün yine bilmediğim yerlere götürdü belki buğün ay ilk defa ilgimi çekti.gecenin çirkin cocuğu ay.neredeydin bu zamana kadar… belki o hep burdaydıda benim onu farketmemi istiyordu, o bana soruyordu.büğünde bunalım zamanlarımdaki gibi yalnızca gökyüzü ve sizinle knuşuyorum.ne güneş taşıdı beni buğün nede ay anladı derdimi.arasıra yukarılara bakın fırsat bulursanız bu amına koyduğum dünyasında gökyüzüne bakın ve buraya sizin gibi gözlerini dikmiş sizden o kadar uzakta ama yürek olarak o kadar yakında olabilecek insanlara bakın.çünkü insan yıldıza aya ve güneşe döner yüzünü.belki askerdeki abinizi belki uzaktaki yaranınızı(JEZABELİ) bunalımlarınızı annenizi,babanızı ve kendinizi görebilirsiniz.her ne kadar odtudeki veya nebilim diğer yerlerdeki ortamlarda kendinizi görmesenizde gökyüzünde yüzyıllar boyunca sizin gibi düşünmeye,sormaya ve görmeye çalışan insanlarla karşılacaksınız belkide kendi yüzünüzün aksini göreceksiniz.ve bir cıgara yakacaksınız ciğerleriniz duman isteyecek kendinizi zehirlemek isateyeceksiniz bu topraktaki pislikleri gökyüzünün güzelliğiyle karşılaştırınca….

Cover Olayına Bir Bakış

| 08 March 2004 18:52

2-3 hafta önce Pazar gecesi Radyo D ‘de Maximum Rock programını dinliyordum. Kurban’ın iki senedir çıktı çıkacak denen albümünden bahsediyordu Güven Erkin Erkal. Tabi albümdeki parçalardan biri de Haftanın En Sıkı Onlusu’na aday olmuştu; “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa”. Çıkış parçası olarak bu cover şarkının seçilmesine önce şaşırdım sonra da dinlemeye koyuldum. Kurban’ın çok hoşuma giden mizahi ve biraz da şımarık tavrı şarkının üstünde etkisini göstermişti tabii. Yani parça iyi olmuştu hoş olmuştu ama sorun güzel olup olmaması değildi ki! “Sen de mi Brütüs?” diyerek iç geçirdikten sonra hadisenin üstüne fazla gitmedim. Ta ki geçtiğimiz cumartesi gününe kadar. Hürriyet gazetesinin cumartesileri yayınlanan “Hürriyet Cumartesi Keyif” ekinde cover konusuna ayrılmış iki sayfalık bir yazı görünce bu dertten muzdarip olanın bir tek ben olmadığıma sevindim. Ekte yer alan yazıda, çeşitli rock ve rock olarak addedilen grup/şarkıcıların yorumlarına yer verilmişti. Bir de iki üç tane köşe yazarının görüşleri eklenmişti.

Bu yazıyı okuyunca hafifte bu konunun konuşulup konuşulmadığı aklıma geldi. Son zamanlarda yoğunluktan dolayı giremediğim için hafif’in gündemini de takip edemiyordum. Neyse, kimsenin son zamanlarda cover konusunda bir şeyler girmediğini mtlda_ dan öğrendikten sonra bu konuda bir yazı hazırlamaya karar verdim. Hafifçilerin bu konudaki fikir ve görüşlerini gerçekten çok merak ediyorum. Umarım herkes bu tartışmaya katılır. Şimdi izninizle bu konudaki kendi görüşlerimi ifade etmek istiyorum;

Ben cover olayını sevmiyorum. Neden mi? Birkaç tane sebep sıralayabilirim. Bana ticari bir yöntem gibi geldiği için, dinlediğim insanların kendi görüş ve fikirlerini, kendi melodilerini ve duygularını dinlemek istediğim için, cover şarkılarla malı götürmeyi düşünen zavallı zihniyetliler için, kolaycılığa kaçılmasını sağladığı için vb, vb. Cover müziğin ülkemizdeki gelişimi bu bahsettiğim yazıda yeterince anlatılmış, burada fazla değinmek istemiyorum.

Bence rock müzik gibi ne söylediğinin en az nasıl söylediğin kadar önemli olduğu bir müzik türü için cover çok ters bir şey. Ben bu müziği dinlerken birinin düşüncelerini dinliyorum, duygularını, bakış açısını, bir şeyler anlatıyor bana oradaki insan ya da insanlar. Cover parçalar ise, bende yabancılık hissi uyandırıyor. Neden diye sormadan edemiyorum. Neden cover yaptınız sorusuna çok çeşitli cevaplar var. Kimisi, eski kaliteli parçaları, yeni nesillere tanıtmak için, kimisi o parçayı çok özel hissettiği için, kimisi iyi bir çıkış yapıp tanınabilmek için yapıyor cover’ı. Aslında burada çok katı bir cover karşıtı olmak istemiyorum ama birkaç durum karşısında cover’a hayır demek istiyorum; 1-)”Bu bizim zamanımızın şarkıları bunu gençlerin de duymasını istedim” tavrı: Bana pek inandırıcı gelmiyor açıkçası. Gençlerin bunu dinlemesini istiyorsan başka şekillerde de sunabilirsin. Bu parçayı albümüne almak daha doğrusu çıkış parçası ya da klip parçası olarak seçmek bana ticari kaygıdan ya da iyi bir çıkış yapma çabasından başka bir şey çağrıştırmıyor. 2-) “Bu parça benim için çok özel” tavrı: aslında sorun albümde cover parça kullanmak değil. Örneğin Feridun Düzağaç albümünde “Düşler Sokağı” isimli parçayı coverladı. Eline sağlık güzel bir yorum olmuş. Ama tutup da klip çekmedi ya da çıkışı için kullanmadı. Bu durumda covera daha olumlu yaklaşıyorum ben. 3-) Cover parça ile çıkmak: Duman, 6.Cadde ve en son olarak Kurban’ın başvurduğu bu yol beni albümden soğutuyor. Bence kendilerine ait bir parçayla çıkış yapmaları daha doğru olurdu. Tabi burada amaç tanınmak, kitlelere ulaşmaksa sorun yok. Ama rock müziğin temelinde herkese ulaşmak, popüler olmak yoktur ki! Düş Sokağı Sakinleri milyonlar satan bir grup değildir ama kendine has bir kitlesi vardır mesela. Bilen bilir, dinler. Duman’ın açıkça belirttiği gibi bu şekilde bir çıkış yapmak onları çok daha çabuk bazı imkanlara kavuşturdu. Böylece diğer şarkıları da kanallarda sıkça gösterilmeye başlandı. Aynı şekilde 6.Cadde de Sabuha parçasıyla bir anda her yerde duyulur oldu. Kendi şarkılarıyla yapacakları bir çıkıştan çok daha kısa sürede tabii. Benim takıldığım nokta rock müzik adı altında bu işlerin yapılması ve Maximum Rock gibi bir programda “Sabuha” parçasının haftalarca liste başı olması. Kurban gibi çok başarılı bir ilk albüme imza atan grubun, neden içinde altı adet cover bulunan ikinci bir albümle aramıza döndüğünü sorarım sizlere. Gazetenin ekinde grupların yorumları da var demiştim. Çok kısa şekilde sunmak istiyorum; Teoman: İşin Suyunu Çıkardık. Bunu anlaması güzel olmuş tabii. Bir ara sırtını cover parçalara dayamıştı Teoman bey. Ama bir süre cover’a bulaşmayacakmış. (ne mutlu bize
> Aslı: Amaç Yeni Nesile Şarkıyı Tanıtmak İşte yukarıda bahsettiğim örneklerden biri. İlk albümünün hiç fena olmadığını düşündüğüm Aslı çıkışını kendine ait bir parça ile yaptı. Önümüzdeki günlerde bakalım kördüğüm için neler yapacak?
> Duman: Ticari Söylemler, Kaygılar Hiçbir Zaman Müziğimizin İçinde Yer Almaz Demiş Duman ama ben gidişatlarını pek iyi görmüyorum.
> Mor ve Ötesi: Gelenekle Bağı Güçlendirme Çabası Çok severek dinlediğim bir grup olan Mor ve Ötesi’nin geçen yaz çıkardığı ve tamamı cover parçalardan oluşan albümünü almayı düşünmedim bile. Ama kendi parçalarını her zaman severek dinlerim. Onların görüşü de böyleymiş.
Kurban: Cover Şarkının Maliyeti Daha Fazla Cover’ ladıkları şarkıları daha önce konserlerinde sıkça çaldıkları için albüme koymayı düşünmüşler. Tamam güzel, koydunuz albüme ama altı tane biraz çok değil mi? Hem de çıkış parçası yani albümün tanıtımı bir anlamda bu parçalardan birine dayalı.
> 6.Cadde: Sabuha’yı Ödev Olarak Cover’ladılar Katıldıkları müzik yarışması her yarışmacıdan bir cover istemiş. Yaptıkları Sabuha cover’ı da çok tutunca grup bunun üstüne yatmış.

Olayın bir başka boyutu ise, zamanında ses getirmiş şarkıların altına iki tane elektro gitar ekleyip ortaya rock müzik yapıyoruz diyen tiplerin çıkması. Cover’ın bir anlamı varsa bile, her şey gibi onun da içi boşaltılmış. Ajda Pekkan’ın bunu yapması normal karşılanabilir ama ben bir Kurban’ın ya da bir Mor ve Ötesi’nin adını bu şekilde duymak istemiyorum. Her zaman kendi şarkılarını, kendi söylemlerini tercih ederim. Ben dinlediğim müziğin özünde bunun yattığına inanıyorum. Bu cover çılgınlığına bir son verilmesini istiyorum ve bilinçli dinleyicilerin buna tepki göstermesini istiyorum.

para passion kırmızı machine

contravener-hafif | 08 March 2004 18:04

Haftasonu İsa’nın acıları (5a) filmine gittim. Biletlerin tükenmesi sebebiyle reserved seating uygulamasıyla tanıştım. Amerikadaki sinemalarda koltuklar numarasız. Biletler “first come first served” felsefesiyle satılıyor. Bu sebebten dolayı sinemalarda bizim stat girişlerine benzer görüntüler oluşuyor. Özellikle yeni gösterime girmiş filmlerde salonun önünde vıcık vıcık bir kalabalık oluyor.Benim gibi halk tabakalarıyla yüz göz olmaktan sakınan biriyseniz filme bir ay zaman tanımak en akıllıcası yoksa arkadaşınızla gittiğiniz filmde ayrı ayrı oturmanız işten bile değil.