bildirgec.org

çamurlu toprak

eceligelenfare | 24 March 2004 20:05

Deli Gönül Sevdasını Ben bilirim ben bilirim, Yardan ayrı kalmasını Ben bilirim ben bilirim.

Bazı parçalar notalarıyla sözleriyle yer edinirler bilinçaltımızda. Ne zaman o melodiyi duysak acı-tatlı bir anımızı hatırlarız. İlk öpücüğü, ilk sevişmeyi, ayrılığı hatırlatan parçalardan bahsediyorum.

Gecenin bir vakti çalan bu Barış Manço parçası ise beni pendik sahilindeki sıcak bir kış akşamına götürdü.

Kırmızı spring içinde son gazla giderken emniyet kemerini takması için direksiyonu bana vermişti. Ben aracı karşı şeride doğru sürüklerken son anda kaptı elimden. Gülüyordu gözyaşlarını içine akıtarak. Bizde ölçüsünü ayarlamaya çalışarak gülmeye çalışıyorduk. Sigaralarımızın külleri aracın içine düşüyordu, gözler ufuktaydı. Bilmem kaçıncı sigarasından derin iki nefes aldıktan sonra “bu şarkıyı çok severdi” dedi.

De Te Fabula Narratur*

karabatak-hafif | 24 March 2004 17:25

Türkiye, Avrupa Birliği ve gelecek

Bir kaç saat önce web’de yer alan binlerce farklı sohbet, forum mail gruplarından birinde yayımlanmış bir yazı geçti elime. Bahsi geçen foruma (ya da gruba her ne ise) üye olan arkadaşımın ilgisini çekmiş ve benim de ilgileneceğimi düşünmüş olacak ki, yazıyı bana da göndermiş.

Yazının ilk bir kaç paragrafını okuduğumda, benzer örneklerini daha çok Avrupa’da gördüğümüz yabancı düşmanı çevrelerin entelektüel olma çabasını da ihmal etmeyen, sıkı bir ulusalcı söylemle bezenmiş bir komplo teorisi ile karşı karşıya olduğumu düşündüm.

ishgal edilenzi

mntnm | 24 March 2004 16:31

bikac ay once istiklal caddesi borusan’in orada duvarda gormustum invader mozaikini, sonra biraz ilerde bi tane daha carpti gozume, az once aldigim duyumlara gore imc’nin oralarda da varmis bir tane. haritalanmadi ama space invader borusan ziyareti sirasinda kesif gezisi yapmis 🙂 bkz. afis, haritalar, vs.

Aksaray

sehnaz | 24 March 2004 13:02

‘kal benimle yalan söyle bu saatten sonra istemem artık hiçbirşey öldüm de nasıl ne farkeder’

Bence nasıl ölündüğü de farkeder.Sonucuna katlandigim ama nasilini hazmedemedigim, hala kafa yordugum bu gunlerde…

‘ne söylesem de gideceksin zaten uc bes dakika ne farkeder’

Şöyle konuşuyor, Batılı benliğimiz:

eyepixel | 24 March 2004 12:40

Müslüman kalabilirsin ya da başka bir dinde, ama beni yakalamak için değişmelisin dostum. Dilini değiştirmelisin önce. Yüksek ortamlarda benim dilimi kullanmalısın. Benim dilimi ikinci dil ya da yabancı dil olarak öğrenmen yetmez. Kendi dilin yabancı kalmalı, hatta neredeyse etnik bir dil, benim dilim ise yüksek ortamlarda anadil olmalı. Nedir bu yüksek ortamlar? başta yüksekokullar. Sonra liseler, ortaokullar,ilkokullar,hatta anaokulları. Kendi dilinle konuşmak sende aşağılık duygusu yaratmalı. Örneğin marketing (pazarlamanın yüksek olanı) alanında benim sözcüklerimle cümleler kurmalısın. Kendi dilinle ifade etmeye çalış bak, ne kadar bayağı kalıyor. Global dünyanın bir parçası olarak kendini hissetmek istiyorsan, benim yaptığımı iyi yapmalısın. Gazetelerinin, televizyonlarının isimleri bile benim dilimde olacak (Eskiden beri olanlar kalsın). Edirne’den Sibirya’ya kadar bütün Türkler, gökteki yıldıza yıldız der, ya da “cıldız”. Biliyorum binlerce yıldır bu böyleydi. Ama artık star demelisin. Unut artık yıldızı. Senin yıldızın geçmişte değil, Dogu’da hiç değil, bizim tarafta. Zaten bu konuları da sana ben öğretmiyor muyum? Hangi ülkede Orta Asya ile ilgili daha çok araştırma yapılıyor sanıyorsun, sende mi bende mi? Bırak sözcükleri,harfleri bile istediğim gibi okuyacaksın. Kendi harfini benim okuduğum gibi söyle. Entivi de, mesela. Diğer türlü söylemeyi dene, bak, sen de gördün, ne kadar da bayağı, köylü, doğulu bir “sound” değil mi? Hem sen değil misin modern olmak isteyen? Kendini ve kültürünü, dilini, geleneklerini, geçmişini aşağıda hissetmezsen (açıkça değil tabii, içinde, sadece içinde) bu metamorfozu gerçekleştiremezsin dostum. Pasa’ya Pasha, Leyla’ya da Laila diyeceksin ve yazacaksin. Sen bakma köşk sözcüğüne, biz artık ona kiosk diyoruz, sen de öyle söyle. Hah şöyle! Ne diyoruz, concep yaratmalıyız. Yaratıcı ol, kendine creative de. Fabrikayı Ümraniye’de kur, markanı Italyancadan al. Yoksa malını satamazsın. Türk olduğu anlaşılırsa ya da Türk gibi gözükürse kimse evine sokmaz. Sen ona, Türk olmayan bir isim bul en iyisi. Kimse de sana kızamaz. “Trend” böyle. Tavuk bile satamazsın. Neden, Mudurnu Chicken oldu sanıyorsun? Insanlar tavuk değil “chicken” yemek istiyor. Ne zamandır, radyolar “Goooooood morning Türkiye” diye sesleniyor. Bizi uyandirmak için olsa gerek.

ANKARA

cafe del mar | 24 March 2004 00:46

ANKARA NIN encok istanbula donuslerini seviyorum 3 gun sonra bunu yapicagim bekle ruhsuz, kalpsiz, askdolu, huzurlu, menfaatci, cikarci, gunahlari icine atan VE onlari yasatan melek İstanbul…