bildirgec.org

Başlıksız

ahmetdandik | 07 January 2004 12:10

Merhaba arkadaşlar aşağıdaki yazıyı kendi blog sitem için hazırlamıştım ama daha çok ilgi çeksin diye buraya da koyuyorum.

“İkinci yazıyla tekrar beraberiz. Önce güzel birşeyden bahsedeyim sonra sinir olduğum birşeye geçeceğim.

Dün efendim, son dakikada öğrenerek apar topar evden çıktım ve Aksanat’taki kısa film gösterimine gittim. Daha önce izlediklerimden daha iyi bir seçki olduğunu söyleyebilirim. İlk önce N.B. Ceylan’ın ve Ebru Yapıcı’nın Tarkovski etkili ama güzel filmleri vardı. Ondan sonra Sean Kelly’nin “Stark” filmi vardı. Bu film de Lynch etkili ama güzeldi. Ayrıca bu seçki içinde en beğendiğim film oldu. Sonra Özcan Alper’in Momi’si vardı ki o da fena değildi. Birkaç yerdeki kötü oyunculuğu saymazsak. En son da oldukça boktan bir öğrenci filmi vardı. Büyük ihtimalle bir MSÜ yapımıydı.

Soma

julian | 07 January 2004 10:39

Kar da yagiyo. Her taraf bembeyaz ve daha da guzel. Ulkede her sey iyiye gidiyormus gibi bi izlenim aldim bu sefer. Sanki, o derin uzuntuler, derin sikintilar biraz olsun atlatilmis gibi. Bu guzelliklerin ustune bir de kar… Dun televizyonda bir baktim cok guzel maclar, Juventus-Perugia, Roma-Milan. Bu aksam Chelsea- Liverpool. Hepsi ev rahatliginda meyve ve kuruyemis ile izlenebiliyo. Kablo internet ya da DSL internet te yaygin, eve alsam cok hizli internet cekicem. Ama ben Cuma gunu gene geldigim yere uzun bi yolculukla donuyorum. 3. yilin ortasina geldigimde en sonunda anladim nereye gittigimde. Cok zor ya. Cok cok cok zor, sen birak aileni, birak dostlarini, kalk uzaga git. Rahat edemiyosun, ordayken rahat rahat bir yemek yemeyi birak, sonra diyosun, Amerika bu, aksamlari guzel, ama evde oturup mac izlemek de cok guzel burda, aksamlari cikmaktan falan. Diyorum sikilirsin Istanbul’dan ki sikilabilirim ama ordan da gittikce sikildim. Aslinda tek yasamak, cok cok uzakta baska bir dunyada gibi olmak, izole olmak cok zor, ama insan ogreniyo, buyuyo. Burda kalsam hic bir sekilde buyumezdim. Her sey rahat, oturmus cok guzel bir hayat. Sonra da o rahatlikla, orta yas krizine girerdim. Simdi yasadiklarim, gorduklerimle cok buyuk bi krizdeyim hala, ama boyle olmasi gerekiyo. Cunku bu genc yillarimda, karakterim oturuyo, ogreniyorum. Burda ogrenilmiyo, insan kendi kendine yasamayi ya da kendi kendine bi seyler vermeyi ogrenemiyo, kolay diil. O yuzden gitmeyi kabullendim, gidicem ve savasicam gene uzaklarda. Cok degisik, aslinda universitede oraya gitmem yasayabilicegim en buyuk ve en degerli tecrubeydi. Tamamen birbirinin farklisi iki ortam, gidis gelisler, aile, dostlar, kiz arkadas, bir orasi, bir burasi, cok guzeldi. Taslasalar, gam yemem. Devam. 2 gun kaldi. Kar yagisi dursun da, gozlerim arkada kalmasin.

3d max, akıllı ol! bana monitörü kırdırtma!!

misa-hafif | 07 January 2004 02:54

nefret ettim şu monitörden, bana gösterdikleri için. iki saniyede olsun istediimi 5 saatte gösterdii için. sinirlendim mouseu kaldırdım pad e vurdum takıldıı için. sabırsızlıktan yarık açtım tam ortadan max i açarken geçen zamanları toplayıp ikiye böldüüm için. nedir senden çektiim benim ya?!? kıçı kırık sandal yapcak olsam bana cinnet geçirtirsin!?! karşında beklerken sigara yakar oldum, dertten ‘of’ çeke çeke komşu uyandırır oldum, dibine gire gire gözlük takar oldum. sana kızgınım çok ama çok da suçlu deilsin, farkındayım. seni ben bu hale soktum galiba… paraya kıyıp yeni şeyler almak lazım sanırım sen de ben de mutlu olalım die…

az kaldı çok

moana | 07 January 2004 01:59

gidiyorum.bi kaç gün kaldi.. havaalaninin düsüncesi bile mideme kramplar sokuyor.. bavulun ağırlığı üstüme çökücek..annemin tüm duygularini gizleyen suratı,soguk son el sallamalari,ve ben görünürden kaybolur kaybolmaz gözlerini ıslatan yaşlarının varlıgını bilmek… ve sonra düşüncelerin özlemlerin ve bebeğimin üstüme sinen mis kokusunun aylarca sürecek hasretinin beynimde yarattıgı dayanilmaz curcuna.. gitmek istemiyorum…

hem de hiç..

Ankara

Janus-hafif | 06 January 2004 23:50

Ankara seni seviyorum. Hem de çok. Karanlığını, kasvetli binalarını, gözlerindeki kahverengiyi, gecenin dinginliğini, sakarya sarhoşlarını, her doğan gününü, hissettirdiklerini, İstanbul’dan önce aklıma gelmeni, Boğazla seni hayallerimde birleştirmemi, Emek’teki iki katlı bahçeli evimi, 4.Caddenin kaldırımlara dökülmüş sohbahar süsü verilmiş yapraklarını, ucuz gözlemelerini, senden ayrılmak istemeyişimdeki tamlığımı… Ama en çok da sana bir gün mutlaka döneceğimi bilmeyi…