bildirgec.org

Tanrımdan memnun değilim…

ferment | 18 November 2003 11:36

Hepimiz insan olarak bir yaratıcının varlığından emin gibiyiz. Var oluşumuzu başka türlü açıklayabilecek bir bilince sahip değiliz. O halde bilinen anlamıyla insanların büyük çoğunluğunun algıladığı şekliyle tanrı kavramını (bkz. güncel kusal kitaplar kuran, incil, tevrat vs.) biraz sorgulamak istiyorum. Tanrı neden yarattığı varlıkları ödüllendirmek yada cezalandırmak istiyor? Tanrı yarattığı aciz varlıkları ateşlere atıp yakacak kadar zalim mi? Tanrı neden yarattığı varlıklardan kendisine minnettar olmalarını istiyor, iyilik yaparken karşılıksız yapılması gerektiğini kendisi söylemiyor mu? Tanrı neden yarattığı varlıklardan iyilik yapıp doğru yaşamalarını isterken onlara yapacakları iyiliklerden daha büyük bir iyilik vaat ediyor, yoksa daha büyük bir iyilik vaadi olmadan insanların iyilik yapmayacağından emin mi? Tanrı yarattığı varlıkları bir sınava tabi tutuyorsa neden sürekli kopya gönderiyor? Tanrının insanlara cennet diye vaat ettiği yerde kötülük yapan yaptığı kötülükle mi kalacak? İnsan zalimlik ve kötülük yapıyorsa, zalimlik ve kötülük kavramını yaratan tanrı olmuyor mu, tanrı olmasaydı bu kavramlar var olabilecek miydi? Bu sorgular uzayıp gidebilir bunlara verilebilecek cevaplar daha da uzayabilir ama uzatmayacağım tek şey ben tanrıdan bu şartlar altında memnun değilim, mümkünse ben yaratanımı değiştirmek istiyorum…

Marcus’la telefon konuşması

knemo | 18 November 2003 02:25

Mahmud’dan bahsetmiştim önceleri. Şimdi Berlin’de. Kreuzberg’de yaşıyor. Alman’yanın alman olmamış tek şehri herhalde.

Afrikalı sığınmacı bir arkadaşı var. Hapisteydi. Şimdi kısıtlı özgürlük ve biraz ekmekle kakao vermişler, şehirde dolaşabiliyor. Ölmek istiyormuş. Yemek yemiyor. Çalışma izni yok. Kaçak da olsa çalışmak istemiyor. Polisin onu öldürebileceğinden korkuyor. Arkadaşının karamsarlığı Mahmud’un üstünde, uyuyamamış. Bu ne biçim toplum, insanlar köpeklerine bile daha iyi davranıyor.diyor. Gazeteleri okuyor musun? Televizyondaki haberleri izliyor musun? Hep kötü haber, hiç mi iyi birşey yok? Metro vagonlarında gösterilenler gibi demiyorum tabii, Pamela Anderson’un göğüsleri sarkmış…İstanbul’da bombalar patlamış. Ne diyebilirim. Dışarıdan konuşmak hoş. Havayı dağıtalım:”Barbar Aga”ya gittin mi son zamanlarda? Gülüyor. Gidemiyorum, pek arkadaşım yok buralarda. “Barbar Aga”ya git yarın. Bi nargile söyle. Buralarda bile yok o keyif. Sazlar çalıp, ya leyli başlayınca sen de sallan, kızılcık şerbeti iç. (Kim bu sarıkafa diye baksınlar sana, kim bu, her yerde yabancı…)

“Merhaba Fatihcigim.

Sevgiler de değişti…

khan23 | 18 November 2003 01:41

SEVGİLER DE DEĞİŞTİ. ARTIK DÜNYA ÇOK DEĞİŞTİ SEVGİLİ!

Sevgiler de teknolojik oldu. Yürekten duygularımızı sanal sevdiklerimize anlatır olduk. Bilgisayarların ardında gerçek benliklerimizi arar olduk. Kendimizden kaçtık umarsızca…

Bir çift sıcak bakış yerine monitörleri koyduk. En güzel sevgi sözlerini sevgilimizin kulağına fısıldamak yerine mesaj gönderir olduk. Bir şehrin sokaklarında sevgilimizin elini tutmak yerine cep telefonlarımızı tuttuk. Bip bip sesleriyle yürüyoruz. Yalnızdık ve daha yalnız olduk. Aslında sanal dünyalarda kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Olmadığımız, olamadığımız kişilikleri kendi kişiliğimizin yerine koyup kimliksizlerin arasında kimliğimizi arıyoruz. Oysa boşuna çırpınışlarımız, boşuna haykırışlar… Sokaklara çıkıp insanlara karışıp tenimizi ısıtan güneşe ve diğer insanlara “merhaba” demeyi becerebilseydik eğer, belki bu kadar yalnızlığı hissetmezdik.