bildirgec.org

İşte!!

makyo | 21 November 2003 01:49

Dün sınavım vardı ya, … En son koptuğumu ve abartıp devlete sayıp sövdüğümü, hatırlıyorum. PEH!! 3 yıldır sınav kağıdıma geleceğin bürokratı olarak öz fikirlerimi yazmışım,makalelerimi yayınlatmışım, sen kalk kendisine “aydınlanmacı despot” diyen(!) bir diktatör hocada takıl kal! Bunlar muhafazakar adamı zorla anarşist yaparlar!!

gündelik teror notları

| 21 November 2003 00:15

Endurance departmanından

Istanbul’da son 1 hafta içinde meydana gelen 4 saldırı, bazı durumların eskisi devam etmeyeceğini göstermektedir. Bu noktalara işaret etmek ve kimi uyarılarda bulunmak isterim. Hiçbir siyasi mülahaza ve yaklaşım bahis mevzuu değildir; sadece statement’lar yapacağım.

1. Saldırıların stratejisi çok basittir: ABD’yi İsrail’le yalnız bırakmak. Tüm dünyada ABD müttefiki olan ülke ve yapılara saldırarak, ilgili kamuoyunu baskı altında tutmak ve ABD’ye olan desteği minimize etmek. 2. Türkiye’nin ne denli vulnerable olduğu acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kaldı ki bu yumuşak karın, aslında zaten intihar eylemlerine karşı savunmasızdır ve diğer ABD müttefikleri de benzer durumdadır. 3. Fakat bizim ekstra dezavantajlarımız vardır. Kriz yönetimi denilen veya baskı altında dayanmak olarak ifade edilen hal, hem organizasyonel hem de psikolojik olarak bizde sosyal anlamda mevcut değildir. Bu endurance yoksunluğu, saldırıların akabindeki halet-i ruhiye ve tedbirsizliklerin devamından anlaşılmaktadır (dünkü letonya maçındaki kepazelik de benzer bir vaziyettir). 4. Başta BBC olmak üzere, son 5-6 saattir seyrettiğim bütün Batılı TV’lerdeki analistler, Türkiye’deki durumu yorumlarken, özellikle askerden bahsetmekte ve daha sıkı önlemlerin hayata geçirilmesi gereğinden dem vurmaktadır. Hatta Andrew Mango açık açık sıkıyönetimden (veya olağanüstü hal uygulamasından) bahsetmiştir. Yarın toplanacak konseyden, bu yönde bir karar çıkması beklenebilir. 5. Turizm, yabancı sermaye girişi, iç piyasadaki hafif hareketlenme ve ihracattaki (son ay) artış, en azından orta vadede babayı yemiştir. Olağanüstü hal uygulaması da, zaten yerlerde sürünen AB normları hadisesine (insan hakları, demokrasi, kamusal hakların kullanımı, vesaire) ciddi darbe vurabilir; kimileri için bahane yaratabilir. 6. Her insanın, özellikle ilkyardım konusunda elemanter bir bilgi edinmesi gerekir. Boğazı camla kesilmiş vatandaşın, koşturularak hastaneye yetiştirilmeye çalışılması, sadece ölümü çabuklaştırır. 7. Internet’te dolaşan şayia ve dedikodulara itibar edilmemesi, türk medyasına olduğu kadar, fısıltı gazetesine de prim verilmemesi, normalizasyon açısından çok önemlidir. 8. Kısmi yayın yasağı, medya kuruluşlarınca uygulanmamaktadır. Hatta Basın Konseyi bu yasağı kınamıştır. Tamamen hıyarca bir reaksiyondur. Gerçi devlet de hıyarlık ederek, ilk saldırılardan sonra, sanki b.. varmış gibi failleri açıklamıştır. Akıllarınca ‘bakın, hemen bulduk adamları, çok acayibiz’ demeye getirmiştir. 9. Bu işler ucuz böbürlenmeye değil, ancak çok ciddi istihbarat çalışmalarıyla karşı durulabilecek işlerdir. 10. Bugünkü saldırılardan sonra bütün sokaklar boşalmış, herkes evine kaçışmıştır. Yanlıştır. Beyoğlu Fitaş sineması girişindeki müzik kesilmemelidir. Meyhane programları iptal edilmemelidir. Eve giderken 1 yerine 3 ekmek alınmamalıdır. Camcılardan şüphelenmemiz gerekmektedir (şaka tabii). Paranoya ve panik dehlenmeli, özellikle patlama sonrası doğan karışıklıktan yararlanarak yağma ve kap-kaç yapanlar, anında adalet düsturuyla hemen öldürülmeli ve patlamada öldü süsü verilmelidir.

mercanlar ve çevre

CauLerpA | 20 November 2003 22:42

Ecology of the Planted Aquarium, Diana Walstad, Handbuch Aquarienwasser, Hanns-J. Krausekitaplarından yararlandığm ve ilk çıktığı 1998 yıldan beri Almanya’da yok satan, sonradan da İngilizceye çevrilip dünyada satılan The Successful Reef Aquariumadlı kitaptan çevirerek yazdığım bu makale benim için olağanüstü derecede önemli. Sizi bilmiyorum.

Dış etkenlerin, özellikle de çevre kirliliğininmercan kayalığı ekolojileriüzerindeki olumsuz etkileri çok çarpıcıdır. Fakat içinde yaşayan bütün canlılarıyla birlikte karmaşık tek bir organizma olarak düşünebileceğimiz mercan toplulukları, adaptasyon, yani yeni durumlara uyum sağlayıp yeni çözümler üretme yetenekleri sayesinde bu etkilerle kısmen başa çıkabilirler. Ancak çok temiz ve berrak sularda yaşayabilen simbiyotik sert (kalkerli) mercan kolonileri The Successful Reef Aquariumkitabından Gerçek hayattan bir örnek olarak, güzel bir Filipin adası olan Guimaras‘ın kıyısına paralel olarak uzanan mercan kayalıklarını düşünün. Burada kıyıya dökülen bir nehir, okyanusa taze ve temiz tatlısu taşıyor. Deniz berrak, mercanlar binlerce canlısıyla ışıl ışıl. Derken burada insan hayatıyla birlikte tarım başlıyor. Arkasından sulama, gübreleme gibi aktiviteler yüzünden tortu yaratan toprak tabakaları ve tarım artıkları nehre karışıyor. Okyanusa taşınan bu tortuların mercan ekolojisiüzerinde çok önemli etkileri oluyor. Deniz suyu bulandığı için mercanlar daha az güneş ışığı alabiliyorlar; bunun sonucu olarak da mercanların içinde yaşayan simbiyotik yosunların fotosentez aktiviteleri önemli bir ölçüde engellenmiş oluyor. Simbiyotik yosunlarabağımlı olan mercanların hayatı tehlikeye girerken sünger gibi suyu filtreleyerek beslenen canlılara gün doğuyor. Bunlar, kendilerine yeni ekolojik avantajların kapısını aralayan bulanık suyla yaşamaktan oldukça mutlu oluyorlar. Tortulu suyun gelmesinden önceki sert rekabet koşulları, onları daracık alanlara sıkıştırmışken şimdi küçücük süngerler yayılarak serbest yüzen yosunların ve simbiyotik mercanların yaşama alanlarını işgal etmeye başlıyorlar. Diğer mercan kolonisi sakinleri de bu değişimlerden paylarını alıyorlar. Yosunlarla beslenen balık, salyangoz, deniz kestanesigibi hayvanlar ya açlıktan ölüyorlar ya da göç etmek zorunda kalıyorlar. Aynı sonuç herbivor canlılarlabeslenen karnivorlar(hayvansal gıdalarla beslenen) için de geçerli oluyor. Örneğin yosun yiyen salyangozlarla beslenen balıklar, yengeçler. Belli mercan türleriyle simbiyotik yaşam süren, örneğin Acroporakolonileriyle veya Xeniatürü yumuşak mercanların içinde yaşayan küçük simbiyotik yengeçler tamamen ortadan kayboluyorlar. Daha önce bu mercan topluluğunda hayatını sürdürmüş fakat yeni ekolojik şartlara uyum sağlayamayan birçok organizmanın da akibeti yok olmak oluyor. Tamamen bozulan ekolojik denge birçok canlının sonu olurken, filtreleyerek beslenen çeşitli su böceklerine, kurtlara, küçük yengeçlere, yine filtreleyerek beslenen istridyelere ve birçok diğer canlıya yeni fırsatlar yaratıyor. Bu yeni ekolojik düzen, istridyeleri çatlatıp içindeki yumuşak gövdeyi yemekle uzmanlaşmış deniz yıldızları gibi yeni predatorları (yırtıcı) sahneye getiriyor. Yeni ekolojik düzenin yeni organik atıklarını parçalamak için bakteri kolonileri de gerektiği şekilde adapte olup çoğalmak zorunda kalıyorlar. Bütün bunlar, içinde yaşayan canlılarla birlikte bütün bir mercanlar dış ve iç etkilere göre kendisini nasıl yeni baştan organize ettiğini açıklıyor. İçinde mercan kolonilerinin yaşadığı bir deniz akvaryumu edinmek isteyen bir kimse, öncelikle bir akvaryumun doğal mercan ekolojileri gibi karmaşık bir organizma olduğunun bilincinde olmalıdır. Bu makro-organizma, birbirlerine bir şekilde bağımlı yaşayan birçok canlıdan oluşur. Akvaryum canlılarının oluşturduğu bu organizma da, doğal ekolojilerde olduğu gibi, geçici değişim süreçlerinden geçerek bir denge yakalamaya çalışır. Dışarıdan gelecek en küçük bir alışılmadık etki, bu dengeyi başka bir yöne gitmek üzere yerinden oynatabilir. Omurgalılarla omurgasızların beraber yaşadığı bir deniz akvaryumuda tıpkı doğal mercan toplulukları gibi karmaşık bir ekosistemdir. Ancak bu karmaşık sistem, yeni bir dengede hayatını sürdürme konusunda her zaman başarılı olamayabilir. Bu tür ekolojik felaketlerin bir örneği, Filipinler’in Bolinao bölgesinde yaşanmıştır. Burada mercan kayalıkları, bir kilometre açıkta kıyıya paralel olarak uzanırlar. Buranın halkı eskiden ber balıkçılıktan geçinirmiş. Son zamanlarda aşırı nüfus artışıyla birlikte daha çok balık avlanıyor; daha çok da organik atık denize bırakılıyor. Deniz suyunun organik maddelerce zenginleşmesi yosunların artmasına neden oluyor. Balıkçılar da bu arada özellikle de irilerini seçmeye özen göstererek, aralarında birçok yosun yiyen tür olan balıkları avlamaya devam ediyorlar. En etkili yosun tüketicileri böylece kısa zamanda yok ediliyor. Geriye mercanların arasında yaşamaya çalışan küçük genç balıklar ve hızla yayılan yosunlar kalıyor. Büyük balıkları tüketen balıkçılar bu sefer küçüklerinin peşine düşüyorlar. Ellerindeki bambu sopalarla sert mercanları kaldırarak altlarında balık aramaya başlıyorlar. Sonuç olarak yara alan ve iyice güçsüzleşen mercanlar yosunlarla kaplanarak ölüyorlar. Bir zamanların cam gibi suyunda yaşayan rengarenk mercan topluluğundan geriye tortulu bir deniz ve yosun öbekleri kalıyor. Bu da farklı bir denge, yeni bir yaşam biçimi denebilir fakat eskinin binlerce tür canlıyı barındıran ekolojisine göre oldukça fakir.