bildirgec.org

namık kemal güruhu

| 18 October 2003 23:40

Dats dı vey aha diyordudepartmanından Land Cruiser’ı küçük malikanede, volvo’yu da şoförle birlikte Istanbul’da bıraktığım için, otobüsle döndüm köye. Şehirlerarası otobüslerde bayağı bi iyileşme olmuş binmeyeli; koltuk araları açılmış, klima falan konmuş. Boşu boşuna iki kişilik yer almışım zaten, 8-10 kişi vardı hepi topu. Şu aradabir havalandırmaya sıktıkları berbat kokular haricinde bi problem yaşamadım pek. Arkada bi yerde oturan ve cep telefonunda oyun oynayan çocuğu pataklamam dışında bi vukuat olmadı. Expresso yokmuş otobüste ama ilk fırsatta servise dahil edeceklermiş (biraz dalga geçer gibi söyledi vatman çocuk ama neyse). Otobüs tekirdağ’dan hemen sonra, meşhur namık kemal tesislerinde mola verdi. Namık kemal zora düştüğü için bi ortak almış ve tesisin adı namık kemal/yay-pet fast food center olarak değişmiş. Abimizin büyük elli muhteşem heykeli de ana yolun kenarından biraz içeriye alınmış. Bu vesileyle heykeli yakından inceleme fırsatı buldum ve acı gerçek karşısında hayal kırıklığına uğradım. Heykelin arkasında, bel hizasında açılmış bir kapak vardı ve içerisi görünüyordu. Meğer heykelin içi boşmuş! Rezalet. Bir zamanlar çalışmalarını uzaktan izlediğim ve beğendiğim ‘namık kemal güruhu’na bu acı durumu bildirmek isterim. Yolculuğun geri kalan kısmında enteresan bi şey yoktu. Havanın yağışlı, yolun kaygan olması nedeniyle takla atmış bi arabanın, kendi imkanlarıyla kurtulma çabasına kısa bir süre tanık olduk. Kafasından, gözünden kan fışkıran bazı çoluk-çocuk otomobilin camlarını tırmalıyor, sıkışan kapıları açmaya çalışıyor; hafif duraksayan arabalar da şöyle bi bakıp gazlıyorlardı. Bizim şoför biraz fazla duraklayınca ‘yürü kaptan, işimiz gücümüz var’ diye uyarmak zorunda kaldım. Bu arada geçmişten ders çıkarmayı bilen milletimizi de takdir ettim. Eskiden herkes kaza geçiren insanlara yardım etmek için atılırdı. Bu yardımlar sırasında onları öldüre öldüre, artık dokunmamayı öğrenmişler. Şimdi eve geldim, duşumu yaptım, denize karşı şömineyi yaktırdım; keyfim yerine geldi. Şu köyden aldığım kız da çok iyi çıktı; her konuda becerikli. Bi armagnac doldurdum kendime; özel night-vision dürbünlü tüfeğimi aldım, terasın kapısını hafif araladım ve sahildeki ışığın etrafında döneleyen martıları kesmeye başladım.

..peçetelik…

sehnaz | 18 October 2003 20:35

Anlamak güç. Ölüm para ile alınan bir şey olsaydıyı düşünmek garip. Ölüm satan bir dükkan iyi iş yapardı fikrimce. Bu sadece otobüste, inecek var,düğmesine basmak kadar anlık ve basit bir karar. Yine de itici bir düşünce, ölmek için para biriktirmek. Anlık ölümlerin sayısının arttığı gözlemlenince, düşünmeden ölüm satın almak yasaklanırdı. Alıcılar bir odaya alınıp bir saat bekletilirdi önce. Karar değişikliği durumunda paranın sadece yarısı iade edilirdi . Odayı işgal ettikleri süreye karşılık.

OVerkill istanbul’da

evil elvis | 18 October 2003 15:21

Efsane thrash metal grubu overkill 4 yıl aradan sonra yine Türkiye’de. 7 kasım 2003 cuma akşamı venue maslak’ta hep beraber kafa sallayacağız…

“OVERKILL” VENUE MASLAK’TA!!!

07. Kasım. 2003 Cuma günü gerçekleşecek olan OVERKILL konseri, müzikseverlerin yoğun ilgisi sebebiyle VENUE MASLAK’ta gerçekleştirilecektir!!!!

7 Kasım 2003 Cuma günü Zero Club’da gerçekleşecek olan OVERKILL konserine müzikseverlerin yoğun ilgi göstermesi üzerine, konser mekanı VENUE MASLAK olarak değiştirilmiştir. Organizasyonu RTN Promotions tarafından yapılan ve 7 Ekim 2003 tarihinde biletleri satışa çıkartılan OVERKILL konseri 1,000 kişilik kapasitesi olan Zero Club’da yapılacağı duyurulmuştu. 1999 yılında ülkemizde iki kapalı gişe konser veren Amerikalı grup OVERKILL için yoğun taleple karşılaşılması sonucu, konser salonu 2,000 kişilik kapalı alan kapasitesi ile yoğun talebe daha iyi cevap verebilecek olan VENUE MASLAK ile değiştirilmiştir.

incilerden inciyim, asilikte birinciyim!

comatose | 18 October 2003 15:16

zincirlerimi kiracagim gun o gun imis de haberim yokmus… bir gun ben ve hatunum kanepede uzanmis yine! salak salak alimakbiyl izliyorduk. ali yine onune gelene veriyordu. icimden “bu diziyi hatuna izletmemeliyim, bu kari onune gelene veriyo…” diye gecirirken, cok daralmis olmaliyim ki pirt! diye osurmus bulundum. yani pirt diye ses ciktigi anda ben de bulunmus oldum ki zamani geriye alamiyoruz henuz. “sen!” dedi. ne zaman bu tonda sen diyerek soze baslasa basim belada demektir! hemen alnimi jeymisdiyn gibi burusturmaliyim, en cool hallerimi takinmaliyim filan diye dusunerek durumu kurtarma calismalari yaparken ben, birden asi ruhum debresti, “evet!,” dedim “ben!” ve hemen ardindan pirt! diye bir kez daha osurdum. “Osurdum, osuruyorum, osuracagim, evet! Bu gercegi kabullenmeliyiz” dedim. gozlerindeki o anlamsiz ifadeyi gordugumde artik ben gercek jaymis’dim! beni kimse tutamazdi. eksi eksi bakan gozlerinin askisi suratini avuclarimin arasina aldim ve “eger beni seviyorsan, kicimi da seveceksin, kicimin osurugunu da! dort kez ustuste osursam bile!” diye haykirdim. bir daha hic bir sey asla eskisi gibi olmayacakti belki… evet ama o gunden sonra ne zaman canim istese pirt pirt osurdum ve karsiliginda o hep gulumsedi.

css harikaları

gameover | 18 October 2003 13:21

CSS ile neler yapılabileceğine dair süper bir örnek: css evi. ayrıca tasarımların css sayesinde oldukça basit bir şekilde değiştirilebileceğini gösteren CSS zen garden ı da tekrar hatırlatayım dedim. Burada da her ne kadar css zen garden kadar estetik olmasa da başka bir “her açılışta farklı bi tasarım göster” şeyi var.