bildirgec.org

geliyorlar!

mushroom-hafif | 27 April 2002 14:25

gidebileni var, gidemeyeni var. ama okuyamayanlar vardır belki diye haber vereyim dedim. geliyorlarmış. bilhassa david byrne beni heyecanlandırdı. ama kendimi de biliyorum. o gün bir miskinlik çöker üzerime. gitmem yine.

cumartesi yazısı

mushroom-hafif | 27 April 2002 14:13

radikal’i okudum ve ayşe karabat’ın (israil muhabiri) yazısına gözüm takıldı. ben de bugünlük günlüğümü ayşe karabat’a ödünç vereyim dedim. işte yazı:

“Cumartesi haftanın en sevdiğim günü. Eğer kentinizde deniz varsa, biraz ufuk çizgisine daldırın gözlerinizi. Mümkünse dostlarınızla buluşun. Keyifli bir şeyler okuyup, sinemaya gidin. Ve ne olur bunları yaparken, bir 30 saniye İsraillileri, Filistinlileri ve beni düşünün. Çoğumuz evimize hapsedildiğimizden ya da güvenlik endişesiyle, uzun süredir sinemaya, dışarıya yemeğe gitmiyoruz. Dostlarımız, koşturmaca içinde ya da sokağa çıkmanın tehlikesi nedeniyle, ‘telefonun öbür ucundaki ses’ yaklaşık bir aydır. Zaten yüz yüze gelsek bile ölümden, acıdan öteye geçmiyor muhabbet konularımız. Bölgede yaşayan gazetecilerin durumu da farklı değli. İki gün önce yine sabahın körü evden çıkarken, bir yandan kulağımdaydı cep telefonum, bir yandan da ortalıkta dört dönüp kör olasıca telefonu bulmaya çalışıyordum. Artık fiziki acıları da hissetmeme noktasına geldim. Bir arkadaşımın deyimiyle, ‘android gazeteci’ oldum. Mesela hiç acıkmıyorum. Ama her yere yüreğimi de götürdüğümden gördüklerim karşısında o ağlıyor. Vicdanımsa rahat. Gördüğümü, yaşadığımı yazıyorum. Bana ulaşan e-postalarda da aynı yazı için bir yanda Filistin yanlısı olmakla suçlanıyorum, diğer yanda Filistin halkını hiç anlamamakla… Hatta Ramallah’ta ölmüş olmamı dileyenler bile var.”

Paristen bildiriyorum…

NuMB | 27 April 2002 11:35

Bu ilk Parise gelisim. Nedense gittigim, gezdigim heryere bir gazeteci edasiyla yaklastim oldum olasi. Artik bir cogumuzun her sabah mutlaka okudugu bir gazete durumunu alan hafife izlenimlerimi yazayim dedim…

  • Burda bu aralar halkin tek muhabbeti Le Pen ( Su asiri milliyetci ve cumhurbaskanligi secimlerinin ilk turunu gecen adam ). Sosyal demokrasiyi fazlasiyla icsellestirmis olan Fansizlarin cogu sokta, bu gayet net goruluyor. Sonuc olarak demokratik bir secimle oylarini alan Le Pen in bu oylari almas olmasini heryerde oldukca kalabalik gosterilerle protesto ediyorlar. Ozellikle yabancilar cok rahatsiz Le Pen in irkci soyleminden. Bir de adam kesinlikle Avrupa birligine karsi oldugundan, Avrupa birligi ugruna Franklarindan vazgecip Euroyu bile zorla sineye cekmis olan kulturune duskun Fransizlar. Polisler arasinda yapilan bir anketten cikan sonuc da burada ki yabacilarin durumunu ortaya koyuyor aslinda: Yuzde 61 Le Pen…
  • Yillardir icimde ukteydi, dun Jim Morrison i ziyaret ettim. Tabii ki Jim e yanimda Jim Beam goturdum, topragini suladim ama ben mezarin uzerinde sigaralar, otlar siringalar vardir diye dusunurken yapay kirmizi guller gorunce sasirdim. Karizmasi gitmis babanin bu gullerle… Bir de dunya sanat tarihinin devlerinin yattigi bir mezarlik olan Pere Lachaise in etrafinda ki tum cfelerde Jim resimleri posterleri var sadece. 500 yillik bir tarihin yattigi, bu dunyanin en meshur mezarliginin simgesi; ziyaretcilerinin taskinligi yuzunden ordan cikarilmasi dusunulen 28 yil yasayabilmis bir rock stari…
  • Paris pis. Yerlerin Istanbuldan hic farki yok, izmaritler, jelatinler, posetler…
  • Kaldigim yerde kullandigim bu bilgisyarda internet acaip hizli. Cable 256, daha ne olsun. Ama hayatim da ilk defa A klavye goruyorum… Bir cok isaretin nerede oldugunu 3 gundur cozemedim. Artik duzeltirsin sevgili vic!
  • Salvador Dali nin evine gittim kapaliydi cok bozuldum. Dolanirken dakka basi bir cafe ye girip biseyler icmekten yoruldum. Bu adamlar boyle yasiyor. Pigale de Kirmizi degirmenin onunde hep kuyruk var, filmden oncede boylemiydi acaba. Fransiz komunistlerin son direnis noktasi Monmarte da onlari oldurdukten sonra zafer unutulmasin diye dehset bir kilise yapmislar; Sacre Coeur. Filmi seyredenler bilirler Amelie de oklar cizerek cocugu oynattigi sahnedeki yer orasiymis, gorunce anladim, cok hosuma gitti. Filmde Amelie nin calistigi cafe de tam karsisinda duruyor. Elbette oturup parmagimla masaya dokulen seker tanelerini toplayarak kahvemi ictim.
  • Ve sarap, sarap, sarap… her ne kadar yediklerimin bazisina rakiyi burda da cok yakistirsam da sarap olayi tabii ki muthis. Devamli iciyorum…

Neyse simdilik bu acaip klavyeyle bu kadar. Bir kac gun daha buradayim, zamanim olursa biraz daha yazarim…

spidey

| 27 April 2002 08:05

ay nasıl çenem düştü bugün 🙂 şurda 30 nisanda yayına girecek Spiderman‘in ilk müzik video’sundan bazı görüntüler mevcut. soundtrack’in sahibi sum 41 üyeleri spidey gibi duvarlarda yürüyorlar. klibin görsel efektlerini base2studio die bir firma yapmış. bu arada sum 41‘in siteside bayaa ilginç :).

spidey’nin son trailer’ını izlememiş olanlar hemen şurdan seyredebilirler.

efenim gene cemshid.gen.tr‘ye bakıyoruz “Spiderman The Movie :1491 saat sonra..” diyor 🙂

Birtney

| 27 April 2002 07:46


ayğh buda yeni adet galiba, filmin, kitabın, sporcunun oyunu olmasına alışmıştık ama şarkıcı’nın oyunu biraz enteresan yahu 🙂 bu britney’den kurtuluş yok anlaşılan. bacımız gameboy advence ve playstationlarımıza oyun olarak giriyormuş.
aslında britney’i bazuka ile vuran bi oyun daha eğlenceli olabilirdi 🙂

starwars’a beş kala

| 27 April 2002 07:16

bilmem denk geldinizmi ama biz şu günlerde MTV, numberone gibi bilimum müzik kanallarında starwars episode 2‘nin müzik video’sunu seyredip kendimizden geçiyoruz. öyleki ben gaza gelip anneme “someday ill be the most powerful man” diyorum, annemde beni terlikle kovalıyor:) hiç beklemediğimiz bi anda karşımıza çıkan video’yu şurdan izleyebilirsiniz. malum müzik gene john williams amcamıza ait. ayrıca The Art of Star Wars: Attack of the Clones diye bir kitap var ki akıllara zarar. Ancak ayın 30’undan itibaren satışa çıkarılcak kitabı şimdiden sipariş etmek mümkün. hmm bakıyorum cemshid’in sitesinden “Starwars Episode II :484 saat sonra..” ymış 🙂