Askerliğimin üçüncü ayındaydım telsiz eğitimi almak için bulunduğum Karamürsel Eğitim
merkezindeki son haftamdı.
Yanlış hatırlamıyorsam günlerden pazartesiydi, 5 haftadır
oradaydım ama hiç nöbet tutmamıştım ve o gece 02-04 koğuş nöbetim vardı ilk ve son nöbet.
Saat : 02:00 nöbete kaldırıldım, binanın üçünü katındayım dar ama çok uzun bir koridoru var.
Saat : 03:00 köpekler havlıyor, halbuki orada daha önce hiç köpek sesi duymamıştım. Korktum
Ya kapılardan girerse diye…
Saat : 03:05 Yatağımı seyrediyorum, oda ne hafif bir uğultu ve sarsıntı ve hemen ardından
o korkutucu uğultu ve ayaklarımı yerden kesen sarsıntı!!! Aklıma ilk gelen kapını eşiği oldu
sığındım oraya, elektrikler kesildi odalar zifiri karanlık ancak dışarıyı görebiliyorum ama
sanki omuzunda kamerasıyla hızla koşan birinin çektiği görüntüleri izler gibi koridorun diğer
ucundaki kapının camından izliyorum dışarıyı bir yandanda tek elimle tutunup diğer elimlede
ranzaya vuruyorum olan gücümle ve sesleniyorum arkadaşlarıma kalkın demek istiyorum
diyemiyorum dilim dönmüyor sedece bağırabiliyorum. Son söylediğim söz sarsıntı başladığında
sölediğim hassiktir idi….
Hala sallanıyor askerler kendilerini koridora atıyorlar ama bırakın kaçmayı ayakta bile
duramıyorlar onları izliyorum, sanki görünmez bir güç onları duvardan duvara vuruyor.
Korkuyorum Çok Korkuyorum… Tavandaki florasanlar düşüyor üzerime daha çok korkuyorum..
Sonunda bitti, arkadaşlarıma sesleniyorum ama oadadan ses gelmiyor kapısındayım ama içeriyi
göremiyorum…. Korkuyorum..
Kalabalıkla birlikte merdivenlere sürükleniyorum ister istemez, yıldızlara takılıyor gözlerim,
ne kadarda çoklar ama birbiri ardına kayıyorlar??
Bahçedeyim, çevremdekiler bağırışıyorlar ben susuyorum, acaba diyorum içimden terar
konuşabilecekmiyim? Titriyorum… Omuzuma dukanan eli hissedip irkiliyorum bir an, oda arkadaşımmış
meğer. O bir sigara yakıyor bende istiyorum, konuşmuyorum ama, yakıyorum hayatımın ilk sigarasını ve
gevşiyorum uyuşuyor vücudum….
Kendimdeyim artık biliyorum, konuşuyorum. birkaç arkadaşım var yanımda, nereden buldularsa
radyo var yanlarında açtık dinliyorum nedir durum ne oldu diye ve o haber “İstanbul bayrampaşada
birçok binanın yıkldığı haberini aldık sevgili dinleyiciler” gibi birşeydi. Bayrampaşa dedi tutamadım kendimi
Ailem dedim ağladım çok ağladım…
saat : 06:00 : Otobüsler geldi, hepimiz gönüllüydük çalışmak için ve çıktık yola. ancak birlikten dışarı çıktığımda
olayın büyüklüğünü idrak edebildim…
İlk gün : Karamürselde sahil şeridindeki evlerde çalıştık biz ELOY kadar şanslı değildik, cansız bedenlerden başka
birşey çıkaramıyorduk. Akşam oldu 24 saattir açız…( Benim Ailemden, Ailemin benden haberi yok, sigara var sadece)
İkinci gün : Yalovaya götürdüler bizi stadyuma helikopterler iniyor gelen yaralıları taşıyoruz surekli çadır yok
sadece kanlı yataklar var yerlerde. (Telefonlar çalışmıyor, aile yok, ben yok, sigara var sadece)
Üçüncü gün : Stadyum daha iyi durumda kızılay çadırları kuruldu ambulans sesi hiç kesilmiyor ve işte o koku
başladı dayanılmaz birşey bu. Ben ve birkaç arkadaşımı aldılar hastaneye götüreceklermiş..
Hastane : Bahçesinda yürünecek yer yok cesetlerin üzerinden atlamak zorundayız ve hastanenin tam karşısında
soğutucu dorsesi olan bir tır. Önce bir anlam veremedik tırle ne işimiz olabilirki? Kapakları açıldı ve o
dayanılmaz koku yayıldı etrafa, taktığımız maskeler hiçbir işe yaramıyordu. tırın içinde yüzlerce ceset vardı
sırayla çıktık tıra insalar toplandı teker teker indirip üzerinde isim olanları okuyorduk. Sahiplerini aryorduk hepsinin…
o koku, dayanılmıyor. (aile yok, ben yok,sigara).
Dördüncü gün : Stadyumdayız hep neden diyorum NEDEN? kulların böyle bir ölümü hakettimi?? İsyan sınırındayım
kendimi tutmalıyım. Nihayet telefonlar çalışıyor.. Ailemin yaşadığını öğrenmek çok garip… Dört gün boyunca sabah 06:00
gece 01:00 arası durmaksızın çalıştık, canla başla çalıştık….
Beşini gün : Eve gidiyorum, mutluyum, üzgünüm, dengesizim…..
O gün bu gündür ne zaman deprem haberi alsam tutamam kendimi ağlarım…
yorumlar
Geçmiş olsun.
pek iç acıtan anılar bunlar, tekrar yaşamaman tek dileğim. Hiçbirimiz yaşamayalım… 🙁
Bu arada, doğum günün kutlu olsun!
çınarcıktaydım o gün. pek konuşamıyorum o konularda.
tutma 10Kcim. “felaket” kelimesi yetersiz kaliyo sanki. olur olmaz yerde kullandiimizdan olsa gerek.
– ay! felaket aciktim!
– oyle miiiii?
:/
afet die isim de var.
– afeeeeeet! selam!
bi de “su hatun bi’ afet!” var.
daa neler var dusunmeye usendim simdi. bi’ de bebecie saglik diliom tabii. 🙂
yaşayan bilir sadece.anlatmak yetmez.anlamak olmaz.zor bir durum.tekrar geçmiş olsun!