Bugüne kadar 12 Adalar deyince hep 12 tane ada aklıma gelmiştir. Fakat, 12 ada sözcüğünün asıl meydana çıkması Osmanlı Devletinin Yunanistan’ı yönetme şeklinden kaynaklanmaktadır. Her ev aralarından birer kişilik yaşlı heyeti seçerdi. Her on hanelik ev içlerinden bir yaşlı seçilirdi. Daha sonra o yaşlılarda aralarından 12 kişi seçer ve bölge bu 12 kişi tarafından yönetilirdi. İşte 12 ada sözü buradan gelmektedir. 12 ada Yunanca ve diğer batı dillerine de bu şekilde girmiştir. Bize demokrasiyi öğretmeye çalışan Batı dünyasına acaba demokrasiyi kim öğretmiştir! Aslında bölgede 14’ü büyük olmakla beraber 20’den fazla ada vardır.Osmanlı Devleti’nde bu adalara Akdeniz Adaları denmektedir. Peki neden Ege Adaları denmemiştir de Akdeniz Adaları denmiştir?Cumhuriyet döneminde Ege Denizi olarak adlandırılan Anadolu’nun batısındaki deniz 15. yüzyılda Bahr-ı Sefid (Akdeniz) olarak adlandırılmıştır. Piri Reis ise bu bölgeye adalar bölgesi demektedir. Ege (Aegean) deyimi, Yunan mitolojisinden kaynaklanmaktadır. 1803 yılında Türkiye’de basılan ilk Türk Atlasında aynı bölgeye Anadolu Denizi denilmiş, ancak, 1850 yılı sonrası Fransızca olarak basılan bazı haritalarda söz konusu bölge için “Mer Egée” adının kullanıldığı gözlenmektedir. Orijinali Fransızca olarak hazırlanan Lozan Antlaşmasının, Türkçeye çevrilerek 24 Ağustos 1923 günü Büyük Millet Meclisinde onaylanan metninde, anılan bölge için “Adalar Denizi” tanımı yer almaktadır.Mustafa Kemal ATATÜRK’de Yunan kuvvetlerine karşı Kurtuluş Savaşımızda emir verirken, “Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir. İleri!”, sözünü kullanmıştır.Bölge hakkında biraz bilgi verdikten sonra isterseniz bu adaların tarihsel olarak geçmişini inceleyelim.Adalar Roma döneminde coğrafi bir birim oluşturmamışlardır. Meşhur! Yunan tarihinde Roma öncesine ait bu adalarla ilgili pek kayıt olmaması açıkcası şaşırtıcı. Roma sonrasında Osmanlı yönetimine geçen adalar, Rodos ve Kos hariç yukarıda bahsettiğimiz özel yönetim şekliyle yönetilmiştir. Başlangıçta yönetim açısından Midilli sancakbeyliği içinde yer alan adalar daha sonra Kaptanpaşa Eyaleti’ne, 1867’de de Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaletine bağlanmıştır. Balkan Savaşları sırasında güçsüz kalan Osmanlı adaların yönetimini Uşi Antlaşması ile İtalya’ya teslim etmiştir. Daha sonrasında Trablusgarp Savaşı sırasında Osmanlıların güçsüz kalmasını fırsat bilen İtalyanlar adaları işgal etmişlerdir. Bu dönemde İkaria olarak adlandırılan ada Yunan yönetimine girmiş ve Meis adası Osmanlılar’da kalmıştır.I. Dünya Savaşı sonrasın Serv Antlaşmasıyla adalar İtalya’ya bırakılmıştır. Lozan’da bu adaların İtalya’ya bırakılması onaylanmıştır. II. Dünya Savaşı’nda İtalya’nın teslim olmasından sonra İngilizler adaları ele geçirmeye çalışmış ama başarısız olmuşlardır. Denetimin Almanlardan alınması ancak 1945 yılında mümkün olmuş ve Paris Antlaşması ile yönetim Yunanistan’a bırakılmıştır.Kıta Sahanlığı ile Beraber Gelen Adalar Sorunu
1958’de yapılan Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne göre, bir kara parçasının sular altında kalan bölümü belli bir süre sığ şekilde devam eder. Bu sığ bölge 200 mile kadar, karaya sahip olan aynı devlete aittir. Bu bilimsel tanımlamaya göre Ege Denizi’nin büyük bölümü Türkiye’nin kıta sahanlığı içerisinde bulunmaktadır. Ne yazıkki yakın tarihte ve bugün, Türkiye bu soruna çözüm ararken, Yunanistan’ın, kıta sahanlığını adalardan başlatmasını kabul etmesinden ve Yunanistan’ın bu meseleyi bir taviz olarak algılamasından, aslında çözümsüzlüğü kabul etmektedir. Yunanistan Türkiye’nin 3 deniz mili mesafe dışındaki adaları, adacıkları ve kaya parçalarını kendi egemenliğinde olduğunu ileri sürmektedir.Avrupa Birliği sürecinde de sık sık karşımıza çıkan bu sorun gelecekte de geçerliliğini sürdüreceğe benziyor. Yunanistan AB üyeliği sürecinde her fırsatta egemenliğini kabul ettirmek için elindeki kozu bize karşı kullanmaktadır.Bu bilgilerin yakın tarihimizi ve gelecekte Türkiye’yi bekleyen sorunları biraz daha ayrıntılı bir şekilde öğrenmek isteyenlere yardımcı olacağını düşünüyorum. Okuduğunuz için teşekkürler.