Efendim; sitemiz gelgitçileri ile şu girdide, 1 Mayıs mevzusu ve bu aralar nedense değişmeyen site ahalisi düzey anlayışı konusunda meşk ediyorduk ki bir söz verdim kendilerine. Devamından buyrun, okuyalım kaynaşalım, tartışalım. Bakarsınız önümüzdeki 1 Mayısta da meydanlarda toplaşırız…

1 Mayıs: Dünya işçilerinin büyük kongresi Enternasyonal ilk olarak 1866 yılında toplanır. Bu kongrede 8 saatlik çalışma süresi ve iş kazalarından kaynaklanan sakatlanmalar için yardım talebi kararı alınır. Kongreden sonraki yıllarda Avrupa’da ve Amerika’da işçiler bu iki istek üzerinde yoğunlaşarak çeşitli gösteriler yapmaya başlarlar. Bunlardan ilk göze batanı 1867’de Şikago’da on bini aşkın işçinin 1 MAYIS’ta “sekiz saatlik iş günü” için yaptıkları yürüyüştür. Zamanla yürüyüşler ve gösteriler tüm dünyaya yayılır 1882 de Tokyo, 1885’de Moskova ve 1886’da Fransa maden işçileri 8 saatlik iş günü için greve gider. Aynı yıl yani 1886’da Amerika’da 1 milyondan fazla işçi grev kararı alır. Ve evet bu genel grevin başlangıç günü 1 Mayıs 1886’dır. Sistem ve sermaye 3 Mayıs günü yanıt verir. Şikago’da MC. Cormick-Harvester fabrikasında polis 80.000 işçinin üzerine ateş açar. Ertesi gün işçiler bu olayları da protesto ederek yürüyüşe geçerler ve atılan bir bombayla başlayan karmaşa, Porsons, Spies, Fisher ve Engel isimli işçi liderlerinin idam edilmesine kadar gidecek süreç başlar. 1889’da Paris’te 2. Enternasyonal toplanır ve 1 Mayıs gününü tüm dünya işçilerinin “Birlik, dayanışma ve mücadele günü” olarak ilan eder. 1890’da Amerika, Avusturya, Macaristan, Almanya, Danimarka, İtalya, İspanya, Belçika, Norveç, Fransa ve İsveç’te kutlanır ilk olarak. Kanlı olayların yaşandığı, devasa coşkuların paylaşıldığı, ekmeğini emeğiyle kazanan sınıfların boy gösterisi 1 Mayıslar her sene büyüyerek ve yeni ülkelere sıçrayarak kutlanmaya devam eder. 1968 de nerdeyse tüm dünya gençliği 1 Mayısta meydanlara koşar ve 68 kuşağını dünya durdukça zihinlerde tutacak bir eylem başlatır. “Gençlik tüm resmi ideolojilere karşı” … 13 Mayıs 1968’de Paris Sorbonne üniversitesinin kapısına asılan pankart “Biz yeni ve orijinal bir dünya istiyoruz” diyor ve Jim Morrison’ın “We want the world and we want it now” şarkı sözleriyle bitiyordu. Belki dünya toptan değişmedi, belki bir hayal gördü 68 kuşağı ama bu gün yaşadığımız bir çok özgürlüğü farkına varmasak da gerçekten 1 Mayıs’ı sahiplenen 68 kuşağının hayal gücüne borçluyuz.

Gelelim bizde 1 Mayıs’a. Biz dünyanın özgürlük furyasından da demokrasi anlayışından da çok faydalanamadığımız ve hak istemenin ayıp olduğunu düşündüğümüz için, çok uzun yıllar 1 mayıs resmi ideoloji tarafından Türkiye’de “Bahar bayramı” olarak işçiye, emekçiye, suya sabuna dokunmanın yasak olduğu bir etkinlik olarak “kutlandırıldı”… Resmi ideoloji kendi kutlamalarını yine bir Mayıs günü, 6 Mayıs 1972 de üç tane genci ibret-i alem olsun diye asarak yaptı örneğin. 1977 de ise bütün dünyadaki 1 Mayısların en acılarından birini bir çoğumuzun neredeyse her gün gelip geçtiği Taksim Meydanında yaşadı memleketimiz. Yüzbinlerce insan meydandayken sular idaresi yönünden ve Taksim Intercontinental Otelinden (Şimdiki The Marmara) kalabalığın üzerine rasgele ateş açıldı. Kaynaklar ölü sayısı konusunda pek kararlı değil ama en çok üzerinde birleşilen rakam 34.Sekiz kadın bir çocuk 32 si kurşunlara hedef olarak 2 si panzerler tarafından ezilerek . Tabii ki hemen tüm suç kendi kendisine ateş açan işçi sınıfı solcuların oldu. İstanbul emniyet müdürlüğü hiçbir iz bulamadı, kalabalığa çapraz ateş açanlarla ilgili hiçbir ipucu ele geçirilemedi ama solculardı işte. O sırada Intercontinental otelin emniyet müdürü eski İstanbul Emniyet müdür yardımcısı Mehmet Akzambak otelden ateş açılması ile ilgili hiçbir açıklama yapmadı. Bugün hala katili bilinmeyen çocuklarını o gün yitiren anneler yaşıyorlar, aramızdalar tıpkı katillerin de hala aramızda olduğu gibi. Yukarıda yazdıklarım Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en elim kurgularından birinin hafızamda kalanlardan özeti daha derin bilgilenmek isteyenler taraf takıntısı gütmeden tarihi belgelerin bir kısmına buradan ulaşabilirler…. 1980 darbesiyle de 1 Mayıs konusu çok uzun yıllar 30 Nisandan sonra 2 Mayıs gelir kanunuyla çözümlendi. Bazı arkadaşlar unuttuk diye üzülüyor ama hayıflanmasınlar, onlar unutmuyor, unutturuluyorlar. Son olarak 1 Mayıs şeriatla yönetilen İran’da işçi bayramı olarak kutlanıyor demokrat kardeşlerim.

Gelelim memleketin güncel sorunlarına:

Kıbrıs: Denktaş her türlü uzlaşma planını bir takım gerekçelerle reddetti. Avrupa birliğine mecliste temsil hakları bulunarak ve daha iyi yaşam şartları için girmek isteyen Kıbrıs Türkleri hain ilan ediliyordu. Şimdi Denktaş kapıları açtı, Kıbrıs Türkleri birer birer Rum Pasaportu almak için başvuruyor şu günlerde açık kapıdan geçerek. Daha iyi bir gelecek için Yavru vatanlı Rum oluyor yavaş yavaş… Aylarca Annan planının üzerinde tartışmayı bile kabul etmemesi Denktaş ve tebaanın Kıbrıs’ı diğerlerini hain ilan ederek satması değil midir acaba? Kıbrıs’ı unutun ileri görüşlü milliyetçi liberaller, Kıbrıs az önce satıldı…

Kürt meselesi: Daha uzunca bir süre Türkiye’nin en önemli konularından, çıkmazlarından biri olarak devam edecek. Bütün dünya tek uluslu devletlerden kurulu iken 24 ayrı ulusu içinde barındırarak yüzyıllarca yaşamış bir İmparatorluğun torunları olarak, bütün dünya şimdi çeşitli uluslardan kurulu devletler olmayı seçtiği için tek uluslu devlet olmaya kalktığımızı düşünün. Farklıyız diye düşünün en azından…

Irak – Kuzey Irak – Güzel Irak: Bizi en çok ilgilendiren kısmı kuzeyinde bir Kürt devleti kurulur mu, kurulmaz mı mevzusu. Açıkça söyleyeyim mesele orada bir Kürt devleti kurulurmu kurulmaz mı meselesi değil. Mesele orada zaten kurulmuş olan Kürt devletini Amerika tanır mı. Zira darphanesi ve merkez bankası yani kendi para birimi, meclisi, üniversiteleri, kendi yasaları olan bir devlet var zaten orada. Amerika tanımaz ama İngilizler bastırabilir. Kaba Amerika’nın dünyaya karşı kibar politik borazanı İngiltere istiyor bir Kürt devleti, Amerika Federal Iraktan yana – yani çıkarları öyle. Sıkı bir pazarlık dönecek, İngiltere ve Amerika’nın tek anlaşamayacakları konu olacak yakın zamanda Kürt Devleti. Tanınsa da tanınmasa da Kürtler durumdan hoşnut olacak ve gelişecekler. Ha! Ayrıca bahsi geçen Kürtler PKK-Kadek’in düşmanıdır, nefret ederler birbirlerinden… Karıştıranlar oluyor.

Türkiye – siyaset – gidişat: AKP büyük seçim zaferinden sonra memleket meselelerine saç dökenlerin ilgi odağı oldu. Ne yapacaklar, başarabilirler mi, İslam devleti mi istiyorlar, vs. vs.. İlk birkaç ayki kamuoyu yoklamalarında yukarı ivmelenen bir halk desteği gördük AKP’de. Şimdi durum değişiyor. Öncelikle şunu kabul edelim Türkiye gibi bir ülkenin bölünmesi de Türkiye’de İslam devrimi de olanaksızdır, bunu da paranoyalarınız arasından atın ve “Şeriat gelecek”, “Bölüneceğiz” diye kandırılmaktan kurtulun, zira Türkiye halkının ve tarihinin yapısı İslam devrimine müsait değildir. İslam Devleti paranoyasından kurtulmuş sağ oyları da gelecekte garantileyecek olan Amerika’dan icazetli Tayyip Erdoğan önümüzdeki 20 yılın lideri olacakken, AKP her iktidarın düştüğü tuzağa düşüverdi. Ankara’dan bu günlerde sadece talan ve paylaşım haberleri geliyor ve bundan kurtulmak olası değil. Artık diğer partilerden hiçbir farkları olmayacak gelecek seçimlerde. Savaşı AKP ile atlatan sistem onları da kenara atacak nasıl olsa. Peki ne olacak? Hazır olun Cem Uzan geliyor. Yuppie Fuhrer! Melih Gökçek gibi İslami kanat forvetlerini de kadroya katıyor Genç Parti. Belki Gürtuna’da, bekleyin! Her şeye hatta Amerika’ya rağmen önlenemez bir yükselişi var Yuppie Fuhrer’in. Amerika’ya Motorola’nın borcunu öderse Amerika ile arası düzelir gibi şeyler söyleyen saflar da var bu konuda. Amerika bir ülkenin –özellikle Türkiye- iktidarını avucunda tutmak için 10 tane Motorola 10 tane 2 milyar doları bahşiş olarak bile verebilir; buradaki sorun Cem Uzan the Yuppie Fuhrer’in politik bakışının farklılığı. Karşısına yeni dünya solunun sentez söylemini algılayabilmiş adam akıllı bir sol duvar çıkmazsa bundan sonraki seçimlerde orduya yakın söylemi de tutturan Genç Parti’nin gümbür gümbür geldiğini göreceğiz…

Avrupa Birliği mevzusu: Bu konuyu çok irdelemeye gerek yok, biz göremeyeceğiz. Çocuklarınız için isteyebilirsiniz.

Dolar ne olur: Bir bok olmaz …

Kim şampiyon olacak:Tabii ki seneye Fenerbahçe…

Hürmetlerimle… Yours sincerely