vallahi saydım…tam 365 gün oldu.sayılmamış yalnız-aşksız kaldığım günlere inat gibi, onunla geçen günlerimi saydım…365 gün hiç ayrılmadan, onunla geçen 365 gün…bugün 365. gün olmasından dolayı sordum kendime; ne önemi var ki, neden sayar insan sevdiği insanla geçirdiği saatleri, günleri? sayılı gün çabuk geçer gibi birşey de değil ki bu! başı belli sonu yok, sonunu bilen yok, müebbet desem onu da allah bilir değil mi ama! neyi sayıyorum ki ben? yarın biz ayrılsak mesela ne olacak; tam 365 gün bilmem kaç saat sevgili kaldık mı diyeceğim. o yüzden mi sayıyorum acep bu birliktelik günlerini…? kime-neye, neyi kanıtlamak bu? tokat gibi bir cevap versem ya ben bana; şöyle güzelce bir apışıp kalsam, kendime diyecek söz bulamasam.bir şeyleri saymanın matematikle yakından uzaktan ilgisi olmayan birkaç anlamını duydum. mesela: “saçında çıkan beyazları sayma, çoğalır”, “vücundundaki benleri sayma, çoğalır” gibi… beni pek etkilemeyen sözler bunlar. nitekim ben çocukken bir keresinde annem dolma sarıyordu, ben de sardığı dolmaları tencereye özenle diziyordum ve dizerken içimden sayıyordum dolmaları. sonra; “anne bak tam bilmem kaç tane dolma sarmışsın” dedim. annem; “sakın sayma kızım bereketi kaçar yemeğin” dedi. o gün misafir gelecekti, aç kalacaklar diye çok korkmuştum.-bunu annem dedi diye mi bilmiyorum ama- annemin bu teorisi bana daha mantıklı geldi ve o gün bu gündür neyi saysam hep eksileceğini sanıyorum…buna rağmen saydım işte tam 365 gün oldu! eksiksiz!belli ki yalnız-aşksız geçen günlere inat saydım, o günlere nispet yapmak hakkım olsun!