Konuşacak bir şey olmayınca hayatın akışkanlığına kendini bırakası geliyor insanın… Hiçbir şeye müdahale etmeden, hiçbir şey üzerine kafa yormadan, hiçkimseyi sevmeden, hiçbir şeye şaşırmadan, her şeyi olağan karşılayarak, her şeyi “olması gerekiyor da oluyor”muş gözüyle bakıp sadece hayat oyununda seyirci olmak…

Gözlerde hiçbir duygu yoğunluğu olmayacak… bomboş ve hissiz… size bakanlar ne düşündüğünüzü, aklınızdan ne geçtiğini, bir sonraki davranışınızı ya da bir sonraki cümlenizi tahmin edemeyecek… dengesizliğin koynunda, kendi boşluğunuzda savrulup duracaksınız…