Sessizliğin sesinin istediği kadar çıkması durumuna sabitlenmiş, sığ bir kaç yaşam yaklaşır ellerime, önce ürkek, sonra telaşlı tanımaya çalışırım, kimlerin huzursuzlukları bunlar diye… Bilgeç periler kulaklarımda,içtenliğinden şüphe duyduğum fısıltılarıyla…

Ben! Bu ülkenin evladı. Ben yüzü gözü utanç yanığı bitkin ve yorgun, bir insan kıyımları gözleriyle görür de nasıl dayanır… Bir insanın babasının öksürüklerinde gizliyse geçmiş, onu nasıl sorgulamaz… Nasıl içtenliğine küfretmez yaşamın?.. Ben, bu ülkenin tek tipleşen insanlarının farklı olduğum için dışlanmış kişisi…
Bir eli olağan üstülüklerde, bir eli olmuş olanların vahşetinde, gözlerini sımsıkı yummuş, korkmuş, gözyaşları yeni merhem olmuş sızlayan ruhuna…