bildirgec.org

uuuucar

11 yıl önce üye olmuş, 48 yazı yazmış. 50 yorum yazmış.

İlgi duymuyorum.

uuuucar | 21 December 2007 14:07

İlgi duymuyorum.Hiçbir şeye ilgi duymuyorum.Nasıl kaçabileceğime dair hiç fikrim yok.Diğerleri yaşamdan tat alıyorlar hiç olmazsa.Benim anlamadığım birşeyi anlamışlardı sanki.Bende bir eksiklik vardı belki de.Mümkündür.Sık sık aşağılık duygusuna kapılıyorum.Onlardan uzak olmak istiyorum.Gidecek yerim yok ama.İntihar?Tanrım,çaba gerektiriyor.Beş yıl uyumak istiyorum ama izin vermezlerki.

korkaklığım yüzünden mazoşistim ben!!

uuuucar | 03 December 2007 09:58

sızıntı dolu damarlarımdan bir sigara dumanını daha akıttım,her delik kaçmak için bana harita verdi,akıp gidemedim deliklerden,kaçamadım gitti bu karanlıktan,atlayamadım toprağa…oysa öyle yaklaşmıştım ki sana ölüm,bakamamıştım gözlerinin içine.yine gururumu giydim ve gittim…ağzımdan hiç düşmeyen bir zehirle kendimi bir halt zannetmiştim…şimdi senin içinde olmak benim hayalim oldu…bazen mazoşist olduğumu düşünerek,kendime acı çektirmem gerektiğini düşünüyorum ve seni düşlüyorum… ama ben sadece bir korku tanrısıydım,bütün korkaklar bana geliyordu,kaçıyorlardı içime sürekli…. dur demek istedim delikten kaçan kıza,diyemedim..hoş,zaten beni dinleyecek kadar korkmuyordu o!!

1dünya hastalıklı bir gezegendir çünkü üzerinde insanlar vardır!

uuuucar | 01 December 2007 16:59

bazen bir gökdelene çıkıyorum ve ayaklarımı sarkıtarak oturuyorum,bir sigara yakarak insanları izliyorum.Durmadan giden,hızlı hızlı giden insanları izliyorum ve kendi kendime soruyorum; “bu kadar insan nereye gidiyor?” diye.Herkes bu kadar haraket halindeyken ben niye hep sabit duruyorum ve bir fanusun ardındaymışım gibi insanları izliyorum!Hiçbirşeyin umurumda olmadığı düşüncesini tüm hücrelerime kanıksattırdım artık. Göketelenden insanlara bakıyorum ve buradan insanların birer karınca gibi çalışkan olduğunu düşünüyorum ama biraz daha yükseğe çıktığımda,uzaydan baktığımda , dünya dışında çevremdeki tüm gezegenlerin çok sağlıklı olduğunu görüyorum.Tüm gezegenler hep aynı dururken dünyadan dumanlar tütüyor,tüm organları acı çekerken o hayatta kalma çabası verirken biz onu yok etmek için bu kadar çaba sarf ediyoruz ama yine de o banamısın demiyordu şimdiye kadar.Artık onun da yok olmaya başladığını görüyorum,çünkü üzerinde mikroplar var ve onu her geçen saniye biraz daha tüketiyor.Günlük çıkarlarla boğuşurken biz,cebimizi doldurmaya çalışırken,aslında hem kendimizi hemde dünyayı yok ediyoruz.Artık bir insan öldüğünde,”bir mikrop daha azaldı” düşüncesiyle sevinir hale geldim ve bu düşünceyi sen,ben,biz,siz… hepimiz yarattık!dünyaya zarar veren ama cebini dolduran insanların iyi insan olarak saygı duyuluyor olmaları beni herzaman çıldırtmıştır.Ben kötü bir insan olmak için elimden geleni yapıyorum,çünkü dünyayı seviyorum,yada bana bir kötülüğü olmadığı için ona kötülük yapmamaya çalışıyorum ben, onun bana sunduğu çimlere uzanarak şarabımı içiyorum,bulutlarını çekerek bana sunduğu gün batımını izliyorum,ormana girdiğimde fazla oksijeni sayesinde kafamın güzel olmasını sağladığı için ona şükranlarımı sunuyorum ve insanlardan nefret ediyorum,çünkü hepsi; havuzlu evlerde oturmak,pahalı arabalara binmek gibi saçma hayallerin peşinde yok olmayı ve yok etmeyi tercih ediyor.oysa ben havuz yerine denize girerek,tuzlu suyun cildimi yenilemesinin tadını çıkartıyorum!!
dünyaya acıyorum çünkü üzerinde ki milyarlarca mikropla mücadele etmek zorunda!!!

ZEHİR

uuuucar | 31 October 2007 10:27

Sigara dumanı gibiydi yalnızlık,
Yalnızlık odasındakilerin, çekmeye devam ettiği.
Dışarıdan gelenlerin alışamadığı zehir
Odadakilerin fark etmediği alışkanlık,
Dışarıdakilerin yadırgadığı.
Bir bağımlılıktır yalnızlık,kurtulamadığın
Bırakmaya çalıştığın bir zehirdir sigara…
Her yalnızlığında bir sigara yak
Ve kurtulmaya çalış ikisinden de
Yalnızlık varken sigarada olmalı
Ruhum zehirleniyorsa,bedenim de zehirlenmeli.

liderlerin kötülüğü ve halkların zavallılığı üstüne düşünce!!

uuuucar | 31 October 2007 09:08

Ne kadar zavallısınız bazen…Şefkat makyajı yapılmış tebessümler unutturuyor hemen öfkenizi.O tebessümlerin yerleştiği yalancı ağızlardan sizi sindirmek için alev topu gibi yükselen kükreyişler karşısında titriyorsunuz hemen.Sesiniz kesiliyor,donup kalıyorsunuz.Korkuyla bağlısınız onlara.Değiştirme riskini göze alamadığınız patronlarınızdan,”şanlı” ordularınızın başkomutanlarından,devlet başkanlarından ödünüz kopuyor.İnanıyorsunuz onlara.Anlamıyorsunuz bir türlü “miş” gibi yaptıklarını.Verdikleri sözleri tutacaklar”mış” gibi davranıyorlar ama asla ne dediklerini hatırlamıyorlar.Çocuklarınızı koparıyorlar sizden,bilerek öldürüyorlar;sonra sizinle birlikte arkalarından merhametliler”miş” gibi göz yaşı döküyorlar.İyiliğiniz için”miş” gibi “tebaa” olmanızı istiyorlar;dilinizi konuşmayanı , tanrınıza inanmayanı , sizi temsil eden kumaş parçasını elinde sallandırmayanı dışlamanızı hatta giderek ortadan kaldırmanızı arzuluyorlar.Yaşadığınız yerlerde “siz size” kaldığınızda daha mutlu olacağınıza inandırmaya çalışıyorlar sizi.Size bunları yapıyorlar çünkü varlıklarını sürdürmelerine ihtiyaçları var.Estirdikleri rüzgarlara göre şekil alan siz kalabalıklardan besleniyorlar.Sayenizde elde ettikleri güçten ve bu gücün getirdiği ayrıcalıklardan bir türlü vazgeçmek istemediklerinden “devlet”, “ulus” kelimelerini düşürmüyorlar dillerinden.”Gücümüzü,ayrıcalıklarımızı tehlikeye atacak herkes karşısında bizi bulur” türünden cümleler kuruyorlar.Olmadığınız halde sizi “ezeli ve ebedi kahramanlar” ilan ediyor,bununla da yetinmeyip aranızdan “illegal katil kahramanlar”(“Ogün Samas” gibi) çıkarıyorlar.Kendilerinin bizzat yapmaları halinde açık nefretinizi kazanmalarına neden olacak “kanlı eylemler” o “illegal katil kahramanlara” yaptırıyorlar işte…
hemde bu sadece bugün değil iktidar kavramı var olduğundan beri var olan bir durumdur!!

AVARE ÇOCUK

uuuucar | 23 October 2007 00:53

Bir avare çocuk ağlıyordu sabahın kör karanlığında, Caddelerde robotlar işe gidiyorlardı.
Ne işi vardı o avare çocuğun
Robotların arasında…….
Eskilerden kalan kokular zihnini açıyordu
O kokular ki hiç değişmez miydi zamanla!
Bir çocuk ağlıyordu sessizce yatağında
Çığlık atmak için fırladı sokaklara,
Yapamadı istediğini robotların arasında!
İçinde ki sıkıntılar rahat bırakmıyorlardı onu.
Ve o yine de yaşama sevinciyle
Hıçkırıklar atıyordu rüyalarında ki kadınla.
O avare çocuğun yapacakları nelerdi,
Neler istiyordu bu hayattan
Yada hayat ona neler hazırlamıştı?
Bilinmez bir gelecek…
Özeniyordu ”Beat” leri.
Rahat bırakmıyorlardı onu robotlar
Sıkışmıştı köşeye,sinmişti iyice
Ve artık hayalleri çöp kutusunda
Çarçur edilmiş yılları sıkıyordu içini.
Bir avare çocuk vardı şimdi
Sessizce bakıyordu duvarlara
Odasından çıkmadan yaşayabilmek için
Kapısına kilit arıyordu artık.
Hiç kimsenin bilmediği bir şeyler biliyordu
Anlatmak çok zordu tüm bildiklerini
Anlatmamak için imha etti hepsini.
Ve bir çocuk vardı gerektiği kadar boştu
Yaşamak için,tutunmak için
Boş olmak gerekiyordu!
Bir çocuk ağlıyordu yorganın altında
O avare çocuk boş hayaller peşinde
Sanmayın sizin ki gibi zenginlik peşinde
Ne kariyer ne mal mülk onun umurunda!
Avare çocuk kendisinin peşinde
İstediği gibi durup yaşamak istiyor.
Bomboş bir hayalle bir kadını düşlüyor
O kadın ki çok uzak,imkansızdı artık.
Ama kadın düşleyenlere anlarlar ki o çocuğu
Hiç çıkmaz akıldan o “tek kadın”lar.
Tek bir kadın vardır her çocuğun aklında
Toprağa girmeden çıkmazlar akıllardan.
Şimdi artık avare çocuk
Koşuyordu durmadan
Bilmediği yada bilmek istemediği bir yere
Ve artık avare çocuk büyüyüp yok olmuştu.
Yaşlı bir çocuktu artık geçmişiyle yaşayan
Bolca pişmanlık,bolca kırgınlık hikayesi
O avare çocuğu yok etmeye yetmişti!

hayat şans üzerine kurulmuştur!!

uuuucar | 22 October 2007 06:16

İçimdeki sıkıntılar artık beni sıkmaya başladılar! kurtulmak için çabalamak gerekir belki ama ben çabalamak için neler yapılacağını bilemiyorum!hayata nereden bakarsam bakayım kötü görünüyor, belki de içimde bulunduğum durumlar bana bunu yani içinde bulunduğum sıkıntı ve bunalma hissini yaşatıyorlardır. bir şeylerin ucundan tutup düzelteyim diyorum bazen ama bunu yapacak mecali bir türlü kendimde bulamıyorum!ne zaman bir şey yapayım desem içimde ki sıkıntın beni bir çuval gibi en dibe ve en karanlığa fırlatıveriyor. bundan kurtulmak için günde en az 12 saat uyuyorum ama bu şekilde kurtulabileceğimi hiç zannetmiyorum. zaman her şeyin ilacıdır diyerek kendimi avutuyorum ama artık düzelecek bir şeyin olduğunu zannetmiyorum. bazen ağlamak iyi gelir diye ağlamak için köşeye çekiliyorum ama bunu da beceremiyorum,gözümden bir damla bile düşüremiyorum!sabahlara kadar oturup salak saçma uğraşlarla zamanımı öldürmeye çalışıyorum ama bunlarında bana hiç faydası olmayacak. artık bir şeyler düzelsin, artık hayat gülümsesin, biraz şans gülsün ban artık!şans şans şans hayat şans üzerine kurulmuş bir kumardır aslında ve bu dünya da mutluluğu yakalayan insanlar sadece şanslı olanlardır ve hiç kimse kendi şansını yaratamaz! hep söylenen bir yalandır bu “herkes kendi şansını yaratır” ama şanslı insanlar hiç uğraşmadan hedeflerine ulaşırken şansız olanlar bütün yaşamları boyunca uğraşsalar bile bir türlü istedikleri noktaya gelemezler!!! Hepinize bol şans diliyorum aslında!!

Ölümsüzlük Arayışı

uuuucar | 11 October 2007 10:56

Karakterize ettiğim ruhların altında eziliyorum,tüm basitliğimle.basitlikten kasıt bayağılık mıdır?peki bayağılığın kötü olduğunu kim ispatlayabilir bana!basitlik zor mudur,yoksa bir engel mi yada belki de ulaşılması gereken hedef, yaşamın ta kendisidir.bildiğin her şeyin birer çöp olduğunu anladığında bir insan nereye sığınır,bir kütüphane yada milyonlarca kitap arasına sığınmak buna yeterli olabilir mi?hiç olmadı imkanı ölçüsünden gezmek yada her ikisini de yapmak insanın bilgilerini çöp olmaktan kurtarır mı?hadi bir insan her şeyi öğrendi yada bilmesi gerekenleri biliyor diyelim bunlar neye yetecektir?(bilmesi gerekenleri biliyor ne demek?bir insan bilmesi gerekenleri nereden bilebilir ki?)bir insanı ölümsüzlüğe savuran şey öğrenmek midir yoksa üretmek mi?her ikisini de yapmak yada bunlara yeterli olabilir mi?hadi her şeyi bir yana bırakalım,ölümsüzlüğü neden arar bir insan,ölümsüzlük neye yarayabilir ki?
Tüm soruların cevapsız kaldığı zamanlar yada tüm sorulara birbirini çürüten cevapların olduğu zamanlar da kaçış neresi olabilir,nereye sığınabilir bir insan?şimdi, insan bir yere sığınmak zorunda değil diyebilirsiniz ama unutmayın ki her insan (ne kadar güçlü olursa olsun) çıkacak bir liman yada sığınacak bir ada bulmalıdır.sorun,sığınacağı yerin-kişinin- sığınılmayı ne kadar hakkettiğidir.peki buna kararı insanın kendisi mi vermeli?hadi kişi bu kararı kendisi verdi diyelim ya yanlış bir şeye sığınırsa!kişi galiba sadece kendisine sığınmalı ve gücü içinden almalı.bugünden çıkan ana fikir bu olmalı,bugün neden sığınacak bir şeyler aradığımı yada sonunda sadece kendime sığınmam gerektiğini henüz çözmüş değilim belki de kendime her zaman ki gibi yalnız ve çaresiz hissettiğimdendir.ama kesin olan bir şey var ki,bildiğim her şey çöp bilgidir!!

Federico Fellini

uuuucar | 09 October 2007 11:07

federico fellini
federico fellini

İtalyan film yönetmeni, Sinemacı
Doğumu20 Ocak, 1920
Rimini, İtalyaÖlümü31 Ekim, 1993
Roma, İtalya

Federico Fellini 20 Ocak 1920’de Rimini’de doğdu; 31 Ekim 1993 Roma’da öldü; İtalyan film yönetmeni.
İlkokulda eğitimini, Rimini’de San Vicenzo Rahibeleri’nden aldı. On yaşındayken evden kaçıp bir sirke girdi. 1938’de üniversiteye kaydını yaptırdı fakat derslere devam etmek yerine, mizah dergisi “420 ve resimli roman dergisi “Avventuroso” için çalışmaya başladı. 1939’da Roma’ya gitti ve karikatür sanatçısı olarak çalıştı. 1939-1940 yılları arasında radyo oyunları ve filmler için espriler yazdı. 1943’de oyuncu Giulietta Masina ile evlendi. Bir çok filmde birlikte çalıştılar. 1944’de Roberto Rosselini ile birlikte “Roma, Città Apperta (Roma Açık Şehir)” filminin senaryosu üzerine çalıştı. 1946-1952 yılları arasında senaryo yazarı ve yönetmen yardımcısı olarak Rosselini, Alberto Lattuada ve Pietro Germi ile çalıştı. 1950’de ilk filmini Lattuada ile birlikte yönetti. Başarılı sinema kariyeri boyunca dört kez En iyi Yabancı Film Oscar’ını aldı. 1993’de meslek yaşamında gösterdiği başarı için özel bir Oscar’la onurlandırıldı. Ekim 1993’de Roma’da kalp krizinden öldü.

Hayrünnisa Gül’ün Modacısı Belli Oldu

uuuucar | 28 August 2007 13:20

Resmi büyütmek için tıklayın Çankaya Köşkü’nün Yeni First Lady’si Olması Beklenen Hayrünnisa Gül’ün Modacısı Belli Oldu. Bu Kurumun Uzun Süredir Bayan Gül’e Kıyafet Hazırladığı Öğrenildi.

Çankaya Köşkü’nün yeni First Lady’si olması beklenen Hayrünnisa Gül’ün modacısı belli oldu. Ankara Olgunlaşma Enstitüsü.

Devletin zirvesinde bulunan isimlerin eşlerine özel kıyafetler diken Olgunlaşma Enstitüsü’nün kız öğrencilerinin uzun bir süredir Bayan Gül’e de kıyafet hazırladığı öğrenildi.

ANKA’nın edindiği bilgiye göre, kurulduğu günden bu yana devletin zirvesinde bulunan isimlerin eşlerini giydirmesiyle tanınan Olgunlaşma Enstitüsü’nün, First Lady olması beklenen Hayrünise Gül’e de pek çok kıyafet hazırladığı ortaya çıktı. Enstitü, ağırlıklı olarak geleneksel Türk kadın kıyafetlerini el emeği ve işleme sanatıyla ürettiği ve benzeri olmayan “haute couture” modellerle