bildirgec.org

uuuucar

11 yıl önce üye olmuş, 48 yazı yazmış. 50 yorum yazmış.

Seks Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey

uuuucar | 20 February 2009 17:13

Film Afişi
Film Afişi

Bana göre Woody Allen ın en komik, en matrak filmi. David Reuben‘in çok satan bu romanını Woody Allen senaryolaştırdı, yöentti ve oynadı. Film, seks hakkında bilmek istediğiniz her şey ve soramaya çekindiğiniz her şey yazısıyla başlıyor ve yedi bölümden oluşuyor.

1)Afrodizyaklar işe yarar mı?:İlk bölümde bir saray soytarısının kraliçenin bekaret kemerine takılmasını mizahi bir dille anlatıyor. ama bana göre filmin kötü bir bölümü, diğer bölümler çok daha matrak.
2)Sodomi nedir?:Bu bölüm gülmekten yerlere yattığım bir bölüm. Bir pratisyenin hastasına ait koyuna aşık olmasını anlatıyor. Aslında hastanın da sorunu aynı koyuna aşık olmasıdır. Doktor bu aşk yüzünden eşinden ayrılıyor, doktorluktan men ediliyor, hayatı bir çıkmaza giriyor ve sonunda aşık olduğu koyunda elinden alınıyor.
3)Neden bazı kadınlar orgazm olmakta zorlanırlar?:Bu bölümde Woody Allen hem İtalyanlarla alay eder hemde kadınların iç dünyalarına hafiften bir ışık tutar. Bu bölümde özellikle Fellini ye göndermeler yapmaktadır.

Tokyo Gore Police

uuuucar | 18 February 2009 15:02

film afişi
film afişi

Kemerlerinizi bağlayın. Bol bol kan ve aksiyon görmeye hazır mısınız? İşte size muhteşem bir fantastik film. İstanbul Film Festivali (İf) dahil dünyanın pek çok yerinde ki festivallerde gösterilen bu filmin yönetmeni Yoshihiro Nishimura. Baş rolünde Ölüm Provasından da tanıdığımız Eihi Shiina, çirkin bir mutant ordusuyla savaşmak zorunda olan bir polisi canlandırıyor. Gelecek bir dönemde (filmin öngörüsü) Tokyo Polis teşkilatı özelleştirilir ve adı;Tokyo Gore Police olur. Polis gücü yeni mutant türüyle ne yapacağını bir türlü bilemez, her türlü yarayı bir silaha çeviren mühendisler sokaklarda terör estirmektedirler. Bir mühendisi durdurmanın tek yolu sırtındaki anahtarı parçalamaktan geçmektedir ve bunu yamakta hiç de kolay değildir.

Harakiri hakkında reklamlar,bilek kesmeye yarayan şirin falçata reklamları, bol bol kan, bol bol efekt, garip aksesuarlar ve dolayısıyla bol bol sosyal hayata dair eleştiriler.Bu film de çalışan ekip daha önce de The Machine Girl ü çekerek dünyada önemli bir kpnuma gelmişlerdi zaten.
Film için:

A Clockwork Orange/Otomatik Portakal

uuuucar | 17 January 2009 10:32

filmin afişi
filmin afişi

Doğru nedir,iyi nedir,yanlış nedir? Tüm bu soruları sormanıza neden olan muhteşem bir film,Otomatik Portakal. Yazar Anthony Burgess ‘in beyninde tümör teşhisi konulduğunda oturup bir yıl içinde 6 kitap birden yazdı ve Otomatik Portakal da bunlardan biriydi.Tabii tümör teşhisinin yanlış olduğunu öğrendiğinde kitap yazmaya da devam etti.Her işte bir hayır vardır denilebilir.Kötü bir psikolojiyle bu kadar çok tartışılan filmin fikir babası oldu.
1971 yılında, usta yönetmen Stanley Kubrick ‘in sinemaya aktarmasıyla büyük bir yankı uyandıran,kimine göre bir saçmalık kimine görede dahice bir film olan Otomatik Portakal toplum tarafından dışlanan bir karakterin kahraman oluşuna doğru giden gelişmeleri gözümüzün önüne seriyor.

Alex
Alex

Film, baş karakter Alex’in (Malcolm McDowell) kameraya asi bakışlarıyla başlıyor ve hemen ardından yanında ki üç arkadaşını ve ellerinde ki sütü görüyoruz.Anarşist bir çete kurup barda süt içen,beyazlar içinde ki karakterlerimiz tecavüzden hırsızlığa hatta insanları öldürmeye kadar birçok suçu işliyorlar.

Türkiye’de yaşamanın püf noktası

uuuucar | 17 August 2008 21:53

3. dünya ülkedinde yaşayıp büyük hayaller peşinde koşmak hayatınızı harcamaktan öteye geçemez.Gününüzü kurtarak,köle olabileceğiniz ve mümkün olduğu kadar göze batmadan yaşayabileceğiniz işler bulmak zorundasınız.Çok çalışırsanız yada büyük hayaller kurarsanız eğer emin olun ki sizi engelleyecek,yıldıracaklardır.Biz çalışanı değil;üçkağıtçılıkla,yalanla dolanla,insanları aşağılayarak işini halleden insanalrı severiz.Örneğin bu ülkeden çıkan bir piyanist dünyaya kendisini ispatladıysa,herkes tarafından takdir ediliyorsa ve o adam bu ülkede rahatsız olduklarını anlatıyorsa başbakanda dahil hemen o adama çullanılır “ya sev ya terk et” deriz.yada bir yazarımız nobel edebiyat ödülü aldıysa biz onu ölümle tehdit ederiz,kaçırırız.Örneğin bir gazeteci, devletle-pkk nın kol kola çalıştığını yazmaya başlarsa biz onu öldürürüz.Eğer bir yönetmeniz oscar ödülü alsaydı biz onuda bu ülkeden kovardık.
Hayal yok,umut yok,çalışmak yok…!! dalavere,yalan,düzensizlik geçerli burada.Haddinizi bilin ve hayal kurmayın.Hiç kasmadan gidin adam gibi,sabahtan akşama kadar köle olabileceğiniz,beyninizi çalıştırmadan yaşayabileceğiniz,her ay az da olsa maaşınızı alabileceğiniz bir iş bulun

Tv’den savaşı izleyen insan

uuuucar | 15 August 2008 14:41

Yıllardır tarih derslerinde ülkemizin stratejik önemini okuyup durduk.Hatta o kadar çok duyduk ki bunu, artık üzerine espriler bile türettik.Ama son yıllarda dünyada ki gelişmeleri izlediğimizde bu sözün doğruluğunu ispatlamaya başladı.Dünyada oluşan savaşların tamamı komşu ülkelerimizde yada çevremizde ki ülkelerde patlak veriyor.Bizlerde tv yi açıp savaşı izliyoruz;ağlayan insanlar,yarısı yıkılmış evler,perperişan çocuklar,tanklar,savaş uçakları…vs. hepsi birer film gibi.Canımız sıkıldığında da kanalı değiştirip romanstar la göbek atıyoruz,olimpiyatları izleyip “barış,kardeşlik nutuklarını dinliyoruz”.Elimizde bir kumanda karşımızda sikilmiş dünya.İnsan hakları diye haykıran medeni toplumların,petrol için insanları nasıl öldürdüğünü,vahşice saldırdığını görüyoruz.Bu ne perhiz what is this!!! Canımız mı sıkıldı,açarız bilgisayarımızı geyik yaparız,kadınlar erkeklere erkekler kadınlara laf sokar,msn den hatun tavlamaya çalışırız,o da mı kesmedi;çıkarız dışarıya,ararız bi arkadaşı gider içeriz bi barda..hayat güzel ama insanlar kötü!!!
Geçenler de, tv de Türkiye’nin AB ye üye olması hakkında ki görüşlerini beyan eden avrupalıların hepsinin ağzından şu sözcükler dökülüyordu;”henüz insan hakları avrupa düzeyinde değil,biraz daha beklemesi gerekir Türkiye’nin” diyorlardı.Tabii bu sözü hepsinin söylemesinin nedeni,medyalarının Türkiye’yi bu şekilde tanıtmasıydı.Eyvallah Türkiye’de birçok sorun var ama o “gelişmiş ülke” olarak gördüğümüz ülkelerin ne kadar sikik olduklarını yaşayarak tecrübe ediyoruz.Eğer insan haklarını geliştirmek için başka bir ülkenin doğal kaynaklarına göz dikip ordaki halkı öldürmek gerekiyorsa biz böyle kalalım.

Devekuşu Hikayesi

uuuucar | 22 July 2008 13:07

bir deve kuşu hikayesi:büyük bir alanda devekuşu olimpiyatları düzenlenmektedir.ayyaş devekuşları sporcu deve kuşlarına bakarak “koş koş nereye kadar,koy koy göte koy” diye kendi aralarında gülüşüp eğleniyorlarmış.cool takılıp hatun devekuşlarını kendilerine hayran bırakan sporcu devekuşlarıda feet vücutlarıyla artist artist ısınıyorlarmış.artık yarışın başlaması için çok az bir süre kala deveistan başbakanı yarışın yapılacağı alana gelmiş,tabii alandaki bütün devekuşları ayağa kalkıp başbakana sloganlarla,alkışlarla yalakalık yapmaya başlamışlar.başbakanda el sallayarak halkını selamlamış ve onun için hazırlanan kuluçka şeklindeki tahtına oturup yarışları izlemeye koyulmuş.alanın yan tarafındaki ayyaş devekuşları şarkılar,türküler eşliğinde dansöz oynatıp eğlencelerine bakıyorlarmış.tam yarışın başlıyacağı anda bir sürü aç sırtlan alanı kuşatıp sporcu devekuşlarına saldırmış.tabii alandaki bütün devekuşları kaçışmaya çalışmışlar ama salaklar sürekli çarpıştıkları için hep aynı yerlerinde sayıklıyorlarmış.tabii sırtlanlar için hepsi kolay av olmuşlar ve başbakanda dahil hepsini yemişler.yan tarafta göbek atıp dansöz oynatan ayyaş devekuşlarının yanına giden sırtlanlar tam onlarıda yemeye karar vermişlerken arkadan bir başka sırtlan bağırmış “sakın onları yemeyin,bizim imam söyledi onların etleri harammış,öldürdüklerimizle yetinelim” demiş ve ayyaş devekuşları ölmekten kurtulmuşlar.devekuşlarının tamamı yendiği için neslin devamıda ayyaş devekuşlarına kalmış ve o gün bugündür hala sevişip nesillerini devam ettirmeye çalışıyorlarmış.tabii yeni devekuşlarının büyük bölümününde gelecek hayallerinde dansöz olmak yada meyhane sahibi olmak gibi istekleri bulunmaktadır.meyhane sahibi devekuşları en zengin devekuşları olarak nam salmaktadırlar.

Empire Dergisinin Dvd si Bozuk Çıktı

uuuucar | 21 July 2008 21:32

Hangi ay olduğunu hatırlamıyorum ama Empire dergisinin “Pleasantville” filminin dvd sini hediye olarak verdiği ay.O zamana kadar defalarca bu dergiyi almıştım ve hediye (aslında hediye değil.Çünkü dvd li derginin fiyatı dvd siz olandan daha pahalıydı) dvd lerinden de çok memnundum.Dvd lerin bir çoğunu arşivime katmayı düşündüğüm filmlerdi ve “Pleasantville” filmide bunlardan biriydi.Büyük bir heyecanla dergiyi aldım ve hemen eve gelerek dvd player ıma cd yi yerleştirerek filmi izlemeye başladım.Aslında bu filmi daha önce izlemiştim fakat arşivime koymadan önce bir kez daha izlemek istedim,hem de eğlenceli bir film olduğu için iştahlıydım izlemeğe.Filmin ilk yaklaşık bir saatlik bölümünü izledikten sonra bir anda ekran dondu,herhalde dvd mde bir sorun oldu diye düşünerek cd yi çıkarttım ve bilgisayarıma yerleştirdim.Dvd player ımda takıldığı zamana getirdim ve play e bastım ama yine ekran donuk vaziyette duruyordu.İleri almaya çalıştım o da olmadı.Çok sinirlendim ve hemen empire ın editörüne bir mail attım.Bir hafta geçti fakat hiç bir cevap gelmedi,tüketici haklarının sitesini bulup onlara mail attım,dergi editörüne tekrar tekrar mailler attım ama hiçbirinden cevap gelmiyordu.Zamanla durumu kabullenmeye başladım,artık önemsemiyordum ama o günden sonra bir daha o dergiyi hiç almamaya yemin ettim.Şimdi arşivimi karıştırırken yeniden o dvd yi gördüm ve yeniden sinirlendim.Aslında bozuk dvd vakaları daha önce başıma gelmişti ama dvd yi aldığım yere götürdüğümde hemen ilgilenip dvd yi değiştiriyorlardı.Her ay büyük heyecanla aldığım sinema dergilerini de almıyorum artık.Tabii aynı zamanda tüketici haklarının olmadığını da tecrübe ederek öğrenmiş oldum.

Falcıya Gittik,Kız Arkadaşımdan Ayrıldım

uuuucar | 18 July 2008 14:43

canım çok sıkkındı,hiçbirşey yapmak istemiyordum.x(kız arkadaşım) sürekli beynimi ütülüyordu,bende müziğin sesini sonuna kadar açıp dart tahtasında ve duvarda yeni delikler açmak için uğraşıyordum.ne yaparsam yapayım içimde ki sıkıntıyı atamıyordum,gittim bir bira açtım gözlerimden yaş gelene kadar diktim,kız arkadaşım yanıma gelip “hadi ümit bara gidelim,orda içeriz”türünden şeyler söylüyordu ama ben hiç kimseyi görmek istemiyordum,evde durunca da canım sıkılıyordu ki bir anda x “falcıya gidelim mi?” dedi ve bir anda çok cazip bir fikirmiş gibi geldi,biranın dibini sevmediğim halde onu da diktim ve evden çıktık.iki katlı saçma sapan bir dükkana girdik,içeride 30(yazıyla;otuz) yaşlarında bir kadın oturuyordu,güleryüzlü bir karşılamadan sonra bizi üst kata aldı ve cebimde ki bozuk paralardan birini içerisinde su olan bir bardağa atmamı söyledi ve bende yaptım.kadın aşağıya indi,ben x kişisiyle yukarıda otantik halılarla bezenmiş mekanda beklemeyi sürdürüyordum.falcı kadın 5 dakika sonra yanımıza geldi ve bize bakarak ben herşeyi söylerim,buna hazır mısınız dedi.ben hiç oralı bile olmadım,ne söyleyebilirdi ki,falların hepsi saçmalıktır diye düşünüyordum.falcı kadın x e dönerek istersen sen aşağıya in,aksi takdirde olacaklardan ben sorumlu değilim dedi ama x kalmakta ısrarlıydı,bende hiçbir bok söylemeden falcıya bakıyordum,falcı siz bilirsiniz dedi ve benim sağ üstümde ki duvara gözlerini açarak bakarak başladı yorumlarına.birkaç ıvır zıvırdan sonra bana dikti gözlerini ve sen bu kızı sevmiyorsun,hatta hoşlanmıyorsun bile dedi.işte o an içimde ki bütün sıkıntı yok olmuştu,falcının söylediği gerçekten de doğruydu ve ben gevşek gevşek gülüyordum.kız arkadaşım bana dönerek doğru mu bu dedi ama ben hala gülmeye devam ediyordum.falcı birkaç özel yorumda daha bulundu ve biz dükkandan ayrıldık.tabii x in suratından düşen bin parçayla birlikte bende büyük bir huzur vardı.ve sonunda beklenen oldu ayrıldık.artık rahatım,huzurluyum.totsçuda çalışan kıza selam ederim

beatmiş…..

uuuucar | 14 February 2008 17:10

zamanın içine sıkışmış kalmış,hayır!aslında zaman yok sadece şimdi var ve her zamanda şimdi olacak.gelecek için dayıtılan hayatlar,hırslar..vs sadece kendinden uzaklaşıp yok olmaya sürükler.bilmediklerin umurunda bile değil zaten bildiklerinde bi boka yaramıyor ve hiçbir zamanda yaramayacak.sana sunulan gül bahçeleri sadece birer aldatmaca sen isimsiz bir varlıksın sen sadece güvenlik için sana verilmiş bir numaradan ibaretsin.kaçış,yok oluş… ne yaparsan yap yoksun.hayallerini gerçekleştirmek hiçbir halta yaramaz,çünkü ne yaparsan yap sen sen olamazsın,hırslarından arınmalı ve onlara göre olan dibe inmelisin.yükselmek zannettiklerin aslında birer düşüş;çok para,büyük ekran tv,büyük bir ev,amerikan aile arabası,çocuklar ve mutsuz bir sen yada defolmak,sorumluluk olmadan yaşamak,kafana göre takılmak,cebinde beş kuruş yok
ait olduğun hiçbir yer yok,yerleşik hayat yok ve mutlu bir sen ama onlara göre sadece bir serseri…..

BEATMİŞ…

uuuucar | 10 February 2008 20:45

zamanın içine sıkışmış kalmış,hayır!aslında zaman yok sadece şimdi var ve her zamanda şimdi olacak.gelecek için dayıtılan hayatlar,hırslar..vs sadece kendinden uzaklaşıp yok olmaya sürükler.bilmediklerin umurunda bile değil zaten bildiklerinde bi boka yaramıyor ve hiçbir zamanda yaramayacak.sana sunulan gül bahçeleri sadece birer aldatmaca sen isimsiz bir varlıksın sen sadece güvenlik için sana verilmiş bir numaradan ibaretsin.kaçış,yok oluş… ne yaparsan yap yoksun.hayallerini gerçekleştirmek hiçbir halta yaramaz,çünkü ne yaparsan yap sen sen olamazsın,hırslarından arınmalı ve onlara göre olan dibe inmelisin.yükselmek zannettiklerin aslında birer düşüş;çok para,büyük ekran tv,büyük bir ev,amerikan aile arabası,çocuklar ve mutsuz bir sen yada defolmak,sorumluluk olmadan yaşamak,kafana göre takılmak,cebinde beş kuruş yok
ait olduğun hiçbir yer yok,yerleşik hayat yok ve mutlu bir sen ama onlara göre sadece bir serseri…..