bildirgec.org

turritopsis

11 yıl önce üye olmuş, 22 yazı yazmış. 193 yorum yazmış.

Hayvanlar felaketi hissediyor!

turritopsis | 06 January 2012 15:34

Hint Okyanusu‘nda 26 Aralık, 2004 tarihinde meydana gelen 9.3 büyüklüğündeki depremin yol açtığı tsunami 230 bin kişinin hayatını almıştır. Ancak bazı gözlem ve tespitler, hayvanların davranışlarına dikkat edildiğinde kayıpların çok daha az olabileceği konusunda hipotezlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Depremler her sene binlerce kişinin ölümüne neden olmaktadır. Ne yazık ki bilim daha depremin günü ve saati hakkında kesin bilgi verecek durumda değil. Ancak yapılan gözlem ve araştırmalar hayvanlarda yaklaşan felaketi sezimleme duygusunun olduğu yönündedir. Birçok araştırmacı, ilk çağlarda insanların da bu duyguya sahip oldukları, evrim sürecinde bu özelliklerini kaybettikleri fikrindedir.
İnsanlar, hayvanların yaklaşan felaketi hissedebildiklerini çok eski zamanlardan beri bilmekteler. Konu ile ilgili ilk resmi tespitler M.Ö. 373 yılına aittir, Yunanistan’daki Helice depremi sırasında Korinth liman kenti sular altında kalmadan birkaç gün önce fare, yılan ve gelincikler kenti terk etmişlerdir. Ancak insanlar bu fenomen hakkındaki bilgilere başvurmada acele etmemişler. İnsanlık tarihinde hayvan davranışları gözlemlerinin büyük kayıpları engellediğinin kanıtı olarak gösterilebilecek pek fazla örnek yoktur.1975 yılında Çin‘de yaşanmış olay ise en büyük örnektir. 1974 yılında Çin hükümeti yoğun deprem bölgesi olan Liaoning eyaletinde hayvanlarla deprem tahmini üzerine büyük çaplı bir deney yapma kararı almıştır. 100 bin gönüllü, 30 binlik nüfusu olan eyalette bilgilendirme işlemini yürütmüş, hayvanların davranışlarında anormallik sezdiklerinde sahiplerinin kendilerine haber vermelerini rica etmişlerdir. Bunların dışında 20 bin gözlem grubu oluşturulmuş, olası deprem için tahliye planı ve hazırlık yapılmıştır.

Kaya Dengeleme Sanatı (Rock Balancing Art)

turritopsis | 04 May 2011 10:06

DengeDengeDenge… Çoğumuzun, belki de, hepimizin en çok aradığı şeylerden bir tanesi de budur. Farklı arayışlardan sonra bazılarımız bunu sanata dönüştürerek öznel bir eşsizliği de yakalayabilmektedir. Bunu yapanlardan biri de Bill Dan‘dır.

Bill Dan
Bill Dan

Bill Dan, taşlardan sanat harikaları yaratan heykeltıraş ve performans ustasıdır. San – Francisco‘da yaşayan Endonezyalı usta 15 seneden fazla bu işi yapmakta ve 15 dakikada epey karmaşık bir sanat eseri ortaya koyabilmektedir. Bill Dan isteyenlere bu sanatın eğitimini de vermektedir.

Hareketsiz döngü merkezine sahip nesne, bu nesneye etki eden tüm kuvvetlerin cebirsel toplamı 0 olduğunda dengeye ulaşır. Nesne kütle merkezinden geçen dikey çizgi, dayanma yüzeyi alanının içinden de geçerse nesnede denge korunur. Bu çizgi dayanma yüzeyi alanından geçmezse de nesne düşer. Mekanikte kararlı denge, kararsız denge ve bozulmaz denge (kuşlarda) gibi denge çeşitleri ayırt edilmektedir.
Bu heykeller de kararsız denge örnekleridirler.

Ünlü Hayvanlar(-dan Bazıları)

turritopsis | 06 April 2011 11:21

İnsanlar, hayatlarını sevgi ve şefkatle dolduran, koruyan, kurtaran, karşılık beklemeden sadık bir şekilde kendilerine hizmet eden yaratıklara her zaman ihtiyaç duymuşlardır. Onlar olmasaydı, hayat epey sıkıcı olurdu. Köpekler, kediler, atlar, onlar hakkında birkaç hikaye…
Sadık dost Haçiko. Küçük Akita İnu köpeği Haçiko geçen yüzyılın 20’li yıllarında doğmuştur. Sahibi onu Prof. Ueno’ya hediye etmiştir. Haçiko her zaman profesöre eşlik etmiş, onu istasyona kadar uğurlayıp, akşam dönüşünde de karşılamıştır.

İki sene sonra profesör derste geçirdiği kalp krizi sonucunda vefat etmiştir. O günden itibaren Haçiko 9 yıl boyunca her gün akşama kadar sahibini istasyonda beklemiştir. 1934 yılında Haçiko’ya heykel dikmişler, açılışında Haçiko kendisi de bulunmuştur. Bir sene sonra da istasyona yakın bir yerde cesedini bulmuşlar, o gün Japonya‘da matem günü ilan edilmiştir.

Düğme de Neymiş ki..(!)

turritopsis | 21 January 2011 10:15

Eski insanlar giysilerini düğme yerine bitkilerin iğneleri, hayvan kemikleri ve ince ağaç dalları ile “iliklemişlerdir”. Eski Mısır‘da ilmikler kullanılmış ve giysinin bir parçasının ucu ikinci parçadaki delikten geçirilerek bağlanmıştır.

Giysinin önünü iliklemek için değil de, süs eşyası şeklinde kullanılmış olan en eski düğmeler ve düğmeye benzeyen nesneler Hindistan‘ın İndus Nehri yatağında bulunmuştur. Onlar İndus medeniyetinin Kot Diji devrine (m.ö. 2800 – 2600) aitlermiş. Buna benzer ürünler Çin‘de (m.ö. 2000 – 1500), Eski Roma ve Yunanistan topraklarında da bulunmuştur.

Uyarıcı (Gerçek) Rüyalar

turritopsis | 29 December 2010 16:53

Akademisyen Behterev‘ın tanımına göre; rüya, geçmiş olayların günümüzle olan uyuşumudur. Sigmund Freud‘a göre de rüya; uyku sırasında, kişinin bilinçaltındaki düşüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçmesidir. Yalnız anlatmak istediğimiz olguyu yansıtmadığı için bu tanımlar bize pek uymamakta. Çünkü anlatılacaklar gelecekle ilgilidir. Bu durumda bilim, gelecekle ilgili olmadığını, olanların da bir tesadüf olduğunu söylemektedir.

Tarihe bir göz atalım. Jül Sezar‘ın eşi Calpurnia kocasının bir sonraki gün öleceğini görmüş, uyarmaya çalışmıştır. Ancak tüm bunları duyan Brütüs bu hikayeye gülmüş, Sezar’ı da yanında götürmüştür. Hikayenin sonu bellidir…

Alşimi Üzerine

turritopsis | 18 August 2010 14:24

Alşimi (simya) kavramı, günümüz literatüründe çelişkili değerlendirmelere tabi tutulmakta. Bunun başlıca nedeni, bu kavramın doğasıyla açıklanabilmektedir. Ancak tüm bu çelişkili değerlendirmelere rağmen, alşimi yüzyıllar boyunca var olmaya devam etmiştir. Günümüzde bile simya ile uğraşanların sayısı çoğalmaktadır.
Simyacılarla ilgili birçok efsanenin yanı sıra, nedense çoğu zaman gizlenen tarihi gerçekler de mevcuttur.
Flamel’in Beklenmedik Zenginliği
Kitap çoğaltıcısı Nikola Flamel’in (… – 1419) hikayesi, yapay altın elde etme sırrı ile doğrudan alakalıdır. Nikola uzun yıllar boyunca elinde bulunan Eski bir Yahudi manuskriptini çözmeye çalışır, ancak kitabı gizler, sadece sembolleri ayrı yazıp yanında taşır. Tüm Yahudilerin Fransa’dan kovulmalarından ötürü, Nikola, Yahudi bir bilim adamı bulmak için İspanya’ya gitmek zorunda kalır. Ancak iki sene sonra Yahudi sembollerini çözebilecek adamı bulur. Kitabı duyan bilim adamı Maestro Canches tüm işlerini bırakıp, Flamel ile uzun bir yolculuğa çıkar. Yolculuk sonucunda bilim adamı tüm sembollerin asıl anlamını açıklar. Yalnız kısa bir zaman içerisinde yaşlı bilim adamı, uğruna yola koyulduğu kutsal kitabı görmeden hastalanarak ölür. Kazandığı bilgilere dayanarak Flamel, 17, Ocak, 1382 tarihinde civadan gümüş, birkaç ay sonra da saf altın elde eder.

Letarjik Uyku

turritopsis | 05 August 2010 13:06

Normal insanın uyku süresinin 6 – 8 saat olduğu kabul görülmüştür. Ancak bazen normal uyku ile stresten (şoktan, acıdan) kaynaklanan uyku arasındaki çizgi çok ince olabilmekte. Bu durumda letarjik uykudan (Yun. “lethe” – bilinçsizlik, unutkanlık, “argia” – hareketsizlik, durağanlık) söz edilebilmektedir.

Letarji, hareketsizlik, dış uyarıcılara tepkisizlik, yaşama dair dış belirtilerin bulunmaması gibi özellikleri bulunduran uykuya benzer derin uyuşukluk hali şeklinde tanımlanabilmekte.
Letarjinin tedavisi belli değildir. Aynı zamanda uyanma zamanını da tahmin etmek imkansızdır. Letarji durumu birkaç saatten onlarca seneye kadar sürebilmektedir. Tıp tarihinde büyük miktarda kan kaybı, doğalgaz sızıntısı zehirlenmesi, sinir krizi, bayılma sonucunda letarjik uykuya dalanlar bilinmektedir. Letarjik uykuda olanlar, görünürde hayata dair belirtilerinin olmamasına rağmen, etraflarında olup bitenleri duymakta ve hatırlamaktalarmış.
Bu şekilde uykuya dalanların yaşlanma mekanizmaları çok yavaşlamış durumda olup, 20 sene boyunca hiç yaşlanmayan insanlar normal hayata döndüklerinde 2 – 3 sene içerisinde kendi biyolojik yaşlarına gelmekte, yaşlanmaktadırlar.
Letarjik uykunun en büyük sakıncalarından biri, canlı olarak gömülme tehlikesidir.

XIV. yüzyılda yaşayan ünlü İtalyan şairi Francesco Petrarca 40 yaşında çok kötü hastalanmıştır. Birgün hastalığından ötürü bayılmış, herkes onun öldüğünü düşünmüş, toprağa vermeye hazırlanmışlar. O zamanın kanunlarına göre, ölünün ölümünden bir gün geçmeden gömülmesi yasakmış. Mezarının yanında kendine gelen şair kendisini çok iyi hissettiğini belirtmiş ve olaydan sonra 30 sene daha yaşamıştır.

Vadedilen Zenginlik (Bir Doğu Masalı)

turritopsis | 30 July 2010 16:51

Çok eski zamanlarda bir çinli yaşarmış. Küçükken 36 yaşında çok zengin olacağı kehanet edilmiş. Velileri çok sevinmiş ve bu haberi etrafa anlatmışlar. Tüm köy bu çocuk için mutlu olmuş. Çocuğun ailesi bahçivanmış, ancak bu çocuk aile mesleğine devam etmek ya da farklı birşeyler öğrenmek istememiş. Ne gereği var? Nasılsa zengin olacakmış.
Böylece, ailesinin himayesi altında yaşamını sürdürmüş. Bir gün ailesi vefat etmiş, adam da evini ve bahçesini satmış. Köyün dışındaki küçük bir kulübede yaşamaya başlamış. Komşuları acıdıkları için bu adama yemek verirlermiş. Zaman geçmiş, adam 36 yaşına basmış, ancak vadedilen zenginlik ortada yokmuş. Etrafında adamın bu haline acıyan kimse de kalmamış.
Adam ormana gitmiş, çilek toplayacakmış, bulamamış. Evine dönerken bir çukura düşmüş. Merdiven yapıp dışarı çıkması lazımmış, o da üşeniyormuş, yanından geçen köylüler onu çıkarıncaya kadar o çukurda oturmuş. Sonra kulübesine dönmüş ve ölmüş.
Çinli göğe yükseldikten sonra Tanrılara şikayete gitmiş. Nasıl olur? Vadedilmişti. Zenginlik nerede? Herkes telaşa kapılmış. Kader kitabına bakmışlar. Gerçekten de, çinliye 36 yaşında zenginlik gelecekmiş. Sorunu araştırmaya başlamışlar. Altın bekçisini sorguya çekmişler. O da:
– Nasıl mı olur? Zenginlikle ilgili bir sıkıntı yok. Alıcıda bir sorun var. Zenginliği alma zamanı geldiğinde, bu adamı bahçivanların arasında aramaya başladık. Aradık, aradık, bulamadık. Ailesinin evine baktık, yabancı insanlar oturuyordu. Tüm bölgeyi taradık, yoktu. En son tesadüfen ormanda bulduk. Zenginliği yolunun üstündeki çukura yerleştirdik, sadece önündeki toprağı biraz eşecekti. Yine olmadı. Sonra adamı kulübesinde bulduk, zenginliği de kafasına düşürecektik, çok zayıftı, öleceğinden korktuk. Bir de, ne görelim, kendisi ölmüş…

Kaynak için buraya bakabilirsiniz.

Tembelliğin Psikolojisine Dair…

turritopsis | 30 July 2010 14:41

Tembellik, değerler sisteminde pek olumlu karşılanmayan bir durumdur. Tembellik, çalışma isteğinin olmaması, işten, çalışmaktan, meşgaleden tiksinme, sürekli dinlenmeye ve asalak yaşam biçimine olan eğilim şeklinde açıklanabilmektedir. Bu tanımda tembelliğin özünde olumlu bir şey yokmuş gibi gözükmektedir. Tabii her şey bu kadar basit değil. Tembelliğin birkaç çeşidi var. Bu yüzden kendinizi, çevrenizdekileri tembellikle suçlamadan önce tembelliğin çeşitlerine ve içeriklerine bakmakta fayda var.
İlerleme motoru şeklindeki tembellik.
Tekerlekten internete kadar insanlığın zamanını ve gücünü rasyonel bir biçimde harcamasına elveren icatları yapan mucitlerin çoğu “tembel” olmuşlardır. Sorunun çözümüne yönelik sergilenen yapıcı yaklaşımdan hareketle bu duruma tembellikten daha çok somut bir sorunu fazla çaba harcamadan optimal yöntemlerle çözme isteği denebilmekte. Aynı şekilde herhangi bir görev/ödev (işte, okulda, evde) alan birini, bunu yapmaya acele etmemesinden dolayı tembellikle suçlamak da yanlış olabilir, çünkü bu işi yapmadan önce en mantıklı, sonuç alıcı yöntemini bulmaya çalışıyor olabilmektedir.
Bünyeyi koruma tepkisi olarak ortaya çıkan tembellik.
Bazen iş yapma isteğinin olmaması, fiziksel ya da zihinsel olarak aşırı yoğunluğun sonucunda da ortaya çıkabilmekte. Fizyologların dilinde “korumacı frenleme” anlayışı vardır. Bu anlayışa göre, uzun zaman boyunca ara vermeden çalışanın vücudu, bir gün basit işlevler için bile güç bulamayacak, bünye insanın denetiminden çıkacaktır. Aniden elinde kitapla yatakta uzanmak, netten ya da telefonla arkadaşlarla sohbet etmek, planlanmamış öğle uykusu istenebilmektedir. Bu tarz “tembellik”, günün 24 saatini çalışarak geçiren insanlara özgüdür.

Kanunlara karşı gelinmez?!

turritopsis | 08 January 2010 10:09

Kanunlara karşı gelinmez, aksi takdirde ceza alırsınız…
Özellikle bazılarına, hiç…:)

İngiltere‘de toplu taşıma araçlarında kadınların çikolata yemesi, 10 yaşından küçük çocukların çıplak vitrin mankenlerine bakması, otobüste uyuyakalmak yasaktır.

Taksiciler, “Taksi!” diye çağırılmaz, cezası 100$’dır.

XII. yüzyıldan bu yana erkekler eşlerini 21.00’den sonra dövemezler, çünkü komşular rahatsız olabilir.