bildirgec.org

turictanyel1

11 yıl önce üye olmuş, 51 yazı yazmış. 1 yorum yazmış.

Fireflies In The Garden (2008)

turictanyel1 | 06 February 2009 11:57

Bir yazar olan Michael Waechter çocukluğundan kalan buruk hayatıyla ilgili hatırladığı en güzel şeyin, yaz akşamlarında bahçesinde uçuşan ateş böceklerini tenis raketiyle patlattıktan sonra ortaya yayılan ateş parçacıklarının onu mutlu eden tek şey olmasından dolayı kitabına “Bahçedeki ateş böcekleri” adını vermiştir.
Michael Waechter’ ın hayatına kuzeni Jane Lawrence girdikten sonra onun için her şey daha güzel olmaya başlar. Acımasız babasınınMichael’e davranışları adeta işkence gibidir. Babası Charles Waechterdurduk yere problem çıkaran ruhsal sağlığı yerinde olmayan biridir ve her fırsatta oğlunu rencide etmeye, küçük düşürmeye, incitmeye, ağlatmaya fırsat güden, onu kendisiyle kıyaslayan biridir. Annesi Lisa ise son derece olumlu bir insadır ve evde yaşanan problemleri her seferinde alttan alabilen ve sorunları bir şekilde çözebilen, kocasına tahammül edebilen biridir.

Brokeback Mountain (2005)

turictanyel1 | 03 February 2009 12:32

Cesaret gerektiren filmlerdendir Brokeback Mountain.Yönetmenin bu filmi çekmeye karar vermesi de, seçtiği oyuncuların oynadıkları karakterleri kabul etmeleri de…Bu filmi herkes duydu, kimileri garipsedi kimileri benimsedi kimileri de yorumsuz kaldı.

Wo Hu Zang Long
(Kaplan ve Ejderha) (2000), Ice Storm (Buz Fırtınası) (1997), Hulk (2003), Eat Drink Man Woman(1994), Sense and Sensibilit (1995), The Wedding Banquet (1993) filmlerden tanıdığımız yönetmen Ang Lee’ye oscar kazandıran Brokeback Mountain, filminde iki kovboyun birbirlerine besledikledikleri aşkı anlatmış. Konu aşk olunca ve iki erkek arasında yaşanan bir duygudan bahsedince, ortaya sıradışı olduğu kadar cesaret gerektirdiği için anlatması güç olan hatta anlaması da güç olan bir film ortaya çıkmış.
2008yılında hayatını kaybeden Heath Ledger kendini yalnız hisseden, duygularını saklayan, soğuk ve maço Ennis Del Mar, Jake Gyllenhaal ise daha rahat, sempatik bir karakteri Jack Twist‘i canlandırmıştır.

The Talented Mr. Ripley (1999)

turictanyel1 | 02 February 2009 09:51

Anthony Minghella’nın oscar ödüllü filmi The English Patient’dan sonra ki 5 dalda Oscar’a aday olmuş diğer filmi The talented mr ripley, Patricia Highsmith’in romanından sinemaya uyarlanmıştır. Filmin başrol oyuncuları ise psikopat biseksüel katil Tom Ripley karakterini canlandıran Matt Damon ve Dickie Greenleaf karakterini oyanayan Jude Law.Dickie Greenleaf rolü Jude Law’a BAFTA ödüller nde en iyi erkek oyuncu ödülü kazandırmıştır.
Tomyetenekli, yakışıklı bir sosyopattır.İnsanların el yazılarını, imzalarını, seslerini taklit edebilen bir kişidir.Tesadüfen Princetonokulundan tanıdığı Dickie’nin çok zengin iş adamı olan babasıyla karşılaşır. Dickie Greenleaf’ın babasının parasıyla Italya’da sevgilisi Marge(Gwyneth Paltrow) ile yaşadığını öğrenir. Dickie’nin babası Tom’dan, Dickie’yi Amerika’ya dönmesi için ikna etmesini ister ve bunun için Dickie’ye 1000 dolar vereceğini söyler. Film 1950 lerde geçtiği için, o zamanlar bu para onun için bir servet değerindedir ve teklifini kabul eder.

Dogville (2003)

turictanyel1 | 01 February 2009 16:09

Lars von Trier’in yönetmenliğini yaptığı DOGVILLE, seyircinin sevip sevmemesine bakmaksızın, boğazını tutup, güç kullanıyormuşcasına dikkatini kendine vermesini sağlayan nadir filmlerdendir. Eleştiriler filmi ne çok menfur ne de çok sevimli bulduğunu söylese de, filmde geçen kamp yerindeki gibi bir görüş birliği, izleyenleri ya seversin ya da nefret edersine götürüyor.

Inside Man (2006)

turictanyel1 | 01 February 2009 10:04

Bilindik hırsız polis filmlerinden soyutlanan Inside Man, bir hırsızın milyonlarca doları bir kenarda bırakıp sadece bankanın sahibinin geçmişini çaldığı bir hikayeyi anlatıyor.

Banka soygunuyla ilgli hatasız hazırlanmış bir plan, zekice uygulanan bir stratejinin anlatıldığı filmlerin yanı sıra, sonunun tahmin edilemediği ya da ne kadar zeki olursanız olun sizi kendi zekanızla kıyaslayan bir hırsız polis filmi.

Bankayı ve müşterileri rehin alan Dalton Russell son derece kurnaz, dikkatli, zeki ve soğukkanlı bir soyguncudur. Kötü işler yapan Yahudi bir bankacının, Hitlerle olan ilişkilerini ve 2.Dünya Savaşı sırasında kaldırdığı paralarını, kayıtlarını tüm dünyaya duyurmak ve onu savaş suçluları mahkemesine göndermek ister.

bundan sonrası spoiler içerir

A lot like LoVe (2005)

turictanyel1 | 31 January 2009 12:12

Oliver Martin
ve Emily Friehl biri iyi çocuk diğeri kötü kız izlenimi yaratan kişilerdir. Tanışmaları tuhaf başlar. İkisi de Los Angeles’dan New York’a gitmek için havaalanına gelmişlerdir ve Oliver’ın dikkatini asi kızımız Emily erkek arkadaşıyla kavga ederek çekmeye başlar. Oliver’da elindeki fotoğraf makinesiyle onları çeker.Oliver‘ın fotoğrafını çektiği o kızın gelecekte ki büyük aşkı olacağından haberi yoktur. Bu sadece onun için bir hobidir ve zaten eline geçen her anı değerlendirip abuk da olsa her şeyin fotoğrafını çekmektedir. Artık uçma zamanı gelmiştir ve Emily‘nin Oliver’a bakışlarından kurtulmak imkansızdır, Oliver tuvalete gider ve ardından Emily. New York’a vardıklarında beraber vakit geçirirler. Oliver, Emily’e gelecekte yapmak istediklerinden bahseder; kariyerinden, başarılı işinden, büyüttüğü çocuklarından, güzel karısından…Kendi numarası olmadığı için Emily’e annesinin numarasını verir ve bahsettiklerini gerçekleştirip gerçekleştiremediğini öğrenmesi için 7 yıl sonra bu numarayı aramasını ister. 7 yıl sonra Emily Oliver’ı arar. Asıl film bundan sonra başlar. Birbirlerine aşık olurlar ya da aşk gibi bir şey yaşarlar.
Bu romantik komedinin bir hayli güzel bulduğum soundtraklarınd : AQUALUNG, JET, THE CURE, THIRD EYE BLIND, SMASH MOUTH, EAGLE-EYE CHERRY, HOOVERPHONIC, TRAVIS, CHICAGO, GROOVE ARMADA, BUTCH WALKER, RAY LAMONTAGNE, ANNA NALCIK gibi isimler mevcut.

Oliver Martin karakterini Ashton Kutcher, Emily Friehl karakterini Amanda Peet canlandırmış.
Ashton Kutcher‘ın gitarıyla, Jon Bon Jovi’nin “I’ll Be There for You” şarkısıyla seranad yapması Teen Choice Award tarafından Choice Movie Rockstar Momentödülüne layık görülmüş.

!f Istanbul 2009

turictanyel1 | 31 January 2009 11:12

“!f Istanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali” 12-22 Şubat 2009 tarihleri arasinda Beyoğlu AFM Fitaş, AFM IstinyePark, AFM Caddebostan Budakve Emek Sinemaları‘nda, “!f Ankara” ise 26 Şubat – 1 Mart tarihlerinde Ankara AFM Cepa Sineması’nda gerçekleşecek.

Zengin film programı ile dikkat çeken “!f Istanbul”un web sitesinden film tercihlerinizi yapabilir, festival programını inceleyebilirsiniz.

Ayrıca Oscar ödüllerinin sahiplerinin festivalin kapanış günü açıklanması beklendiğini hatılatır, “!f Istanbul”‘da 12 dalda Oscar ödülleri için yarışacak filmlerin de bulunduğunu söylemek isterim.

İyi seyirler…

The Rules Of Attraction (2002)

turictanyel1 | 29 January 2009 18:05

2002yapımı film,’The Rules Of Attraction‘, Brett Easton Ellis’in aynı adlı romanından uyarlanmış. Bağımsız film sevenlerin asla kaçırmaması gereken bir film.

Wall Street te broker olan Amerikan Sapığı filminin müthiş karakteri Patrick Bateman in kardeşidir Sean Bateman.
Sean üniversitedeki uyuşturucu trafiğinden sorumludur aynı zamanda beraber olduğu kızların sayısını hatırlamayan, popüler biridir.
Toptancı Rupert Guest (Clifton Collins, Jr.), yüklü miktarda borçlanmıştır.Lauren‘ e aşıktır.
Ancak Lauren‘in oda arkadaşı Lara da Victo ‘dan hoşlanmaktadır.Bu karmaşık aşk çemberine, Lauren’le daha önce çıkmış olan ve Sean’den hoşlanan biseksüel Paul de girince işler içinden çıkılamaz ölçüde karmaşıklaşır.
Bu üç genç “End of the World” party (Dünyanın Sonu) adlı bir ev partisinde belki de hayatlarının en kötü gününü geçirirler. Uyuşturucu, seks, platonik aşk, tüketim, kısaca hayata dair her şeyi yaşarlar.

Mr. Brooks (2007)

turictanyel1 | 29 January 2009 10:11

Marshall (William Hurt) Mr.Brooks’un cinayet işlemeye, karagaşa yaratmaya sevk eden, olağan görünümü altında yatan benliğidir. Mr.Brooks, Marshall’ın etkisine çoğu zaman karşı koyamaz. Bu yüzden hep vicdan azabı çeker. İşlediği profosyonel cinayetleri en ince ayrıntısına kadar düşünüp ardında iz bırakmadan yok olması, profosyonel dedektif Atwood’un (Demi Moore) dikkatini çeker.Mr Brooks cinayet işleme şeklini tıpkı aşık olmak gibi tanımlar: ‘Bir sürü aday ile tanışırsın, hepsi güzeldir bazılarından hoşlanırsın ama doğru insan değillerdir.Derken özel biri karşına çıkıverir ve kalbin güm güm atmaya başlar ve doğru insanın o olduğunu anlarsın.’
İçindeki öldürme hazını keşfettikten sonra kendi öldürme stilini yaratır ve gözüne kestirdiği çiftleri, uzun bir araştırma, planlama aşamasından sonra öldürür. Öldürmek için sevişmelerini bekler. Kurbanların kanlarıyla parmak izini alır ve duvara ya da masa lambasına izini çıkartıp, resimlerini çeker Hiç kimse sanki o odaya girmemiş gibi ayrılır ve evine gider.Artık günah çıkarma vaktidir. Ağlar, vicdan azabı içindedir, Tanrı’dan onu affetmesi için dua eder.

Ağlayan Adamlar

turictanyel1 | 28 January 2009 09:39

Fotoğraf sanatçısı Sam Taylor Wood’un 2004 yılında Hollywood’un en ünlü erkek sanatçılarıyla yaptığı ‘Crying Men’ adlı çalışmasıyla, kimi zaman kahramanlarımız olan aktörlerinde duygusal olabildiklerini göstermiş.Bazı aktörlerin gerçekten ağlayıp ağlamadığı tam anlaşılmasa da, Sam Taylor Wood’un New York Times gazatesine yaptığı söyleşide, aslında tüm bu aktörlerin gerçekten ağladığını ve bunun için hiç zorlanmadıklarını dile getirmiş.Bazılarının çok çabuk ağlayabildiğini, bazılarınınsa bu işi önce garipsediklerini söylemiş.
Şahsen içlerinden en beğendiğim Jude Law.Onu o şekilde görmek duygulandırıyor.
5 yıl önce Londra’nın ‘White Cube ‘ adlı sergi salonunda gösterime sunulmuş olan bu çalışma için Wood’a poz veren o aktörler :

Benicio del Toro

Daniel Craig