bildirgec.org

threewishes

11 yıl önce üye olmuş, 90 yazı yazmış. 656 yorum yazmış.

bi martı eksikti

threewishes | 24 June 2003 14:29

her bok beni bulur departmanından…

Mutfak boşluğunda bir martıyla bakışıyorum sabahın 9 undan beri. Tepeden, kırık camlı yerden girmiş ve sanırım uçamıyor. Bir ara benim o boşluğa yığdığım ıvır zıvırlardan birine kanadı sıkıştı, çıkayım kurtarayım dedim öyle bir ses çıkarttı ki dondum kaldım, yabani tabii. Zorla su koydum, biraz da ekmek attım. Şimdi de ekmeklere sinekler üşüştü, Hayır bişey diil apartmandakiler şimdi de apartman boşluğunda martı mı besliyorsun diyerek üstüme gelicekler mahallenin kedilerinden mimliyim zaten. Doğurucak mı acaba bilmiyorum ki daha önce vapurdan simit parçacıkları atmak dışında martılarla bir teşrik i mesaim geçmedi…

müyapfest

threewishes | 22 June 2003 16:04

‘çalıntı müzik çalmayın’sloganıyla bu sene ilki düzenlenen müzik festivalinin şu an son saatleri yaşanıyor Allaha şükür. Bomboş fuar alanında sürekli birbirini kesen, çekiştiren plak şirketleri ve bu şirketlerin kendilerini nedense bi çeşit tribe sokan şarkıcılarıyla dolu bir hafta geçti, gitti, kayboldu. Hangi birini anlatsam ki mesela ilk gün açılışta ibrahim erkal, ismail türüt ve erkek güzelimiz doğuş’un resmi geçidi aslında bize fuar hakkında az çok bir tiyo vermişti.(Dün yine bomboş olan fuarda doğuş’un imza günü vardı ve tam 3 bodyguardla geldi gören cumhurbaşkanı geldi sanır kimsin kimi kimden koruyosunuz bre salaklar diye dalamadık tabii ). Orhan gencebay’ın gelmesi ile bir ara ortalık karışsa da beceriksiz korumalar tarafından her zamanki gibi itilip kakılan halk göksel’e doğru yol aldı, eğlencesine kaldığı yerden devam etti şuursuz bir şekilde. Boş boş diyorum festivale sürekli nedeni ise beylikdüzünde olması tabii, git git bitmiyor bir yarım saat daha gitsen hoşgeldiniz Edirne’ye levhası karşılar insanı…Zaten katılım az bir de taksim ve bakırköyden otobüs kaldırıyolar fuar’a ne güzel, aferin ama neymiş çift bilet (nasıl düdüklüyceklerini şaşırmışlar tabii) Bir de girişte 5 milyon alıyolar haydaa bırakın girsinler zaten fiyasko olmuş

Asansörü öttürenler

threewishes | 28 May 2003 16:34

Yaz gelmiyor, geldi, bak yine yağdı ikilemlerinde yaşarken birileri evet itiraf ediyorum ben geçen sene cup diye içine girdiğim pantolonlarımın bu sene nasıl olur da fermuarlarının kapanmadığını düşünüyordum. Derken bir gece şaraplarımızı yudumlayıp, peynirlerimizi götürürken bir arkadaşım ‘ye iç bu böyle gitmez spor yapalım bari’ dedi . Herkes şarabın verdiği etkiyle birbirini gaza getirdi. Sonuç; ertesi gün soluğu Cihangir’de pek şirin bir spor salonu olan kuzey yıldızı-nda aldık, aman şirinlik akıyor paçalarından salonun görmeyin Bir heves gittim spor çantası, ayakkabı aldım motivasyonum tam olsun diye. Tabii bu arada etraftan bahisler başladı; ahahaa 10 gün sonra görücem seni , bir biracık içiyorum; haa iç iç nasıl olsa bugün spora gittin ahahaa , spor bir yaşam tarzıdır sen kiiim spor yapmak kim bıdı bıdı diye… Hayır, hem hımbıllar hem de ne güzel ya bir kardeşimiz sağlık içinde yüzecek deyip destek olacaklarına köstek oluyorlar Neyse sonunda başladık. Hocamız ki sonradan adı erkek güzeli olarak kaldı bizim aramızda bize ilk günden bir program çıkardı ; 20 dak bisiklet, 25 dak koşu bandı ardından mekikler, kürekler, minik dambıllar vs…(vs kısmını es geçmemek lazım aslında en az 10 alet ) 25 dakika koşu bandında canın çıkıyor (su bile içirmiyor erkek güzeli dalağımız şişermiş )ve harcadığın kalori 175 . Şu hale bak bir top çikolatalı dondurma bile 200 kalori ; yerim koşu bandını ….

Kadiköy iskele,.. (sms!)

threewishes | 27 May 2003 16:31

Kadiköy iskelesi ile altiyol arasinda sokaklardan birinde bina yaniyor; itfaiye geldi, binada TKP ve ÖDP ofisi olmasi ilginÇ… runawaybride_hafif_kadiköy

Bu periler bizim şehrin perileri değil …

threewishes | 28 April 2003 18:31

Her yeri kazmışlar çok derin ama deli mi bunlar , ne yapmışlar bu yollara inanılır gibi değil , şöyle bir atlasam üzerlerinden ama dur bakiim , hadi canım uçabiliyorum bu ne be, ah tanrım rüyadayım ve en güzeli bunun rüya olduğunun farkındayım. Şu ayakkabılar bi çıksın önce zaten hep fazlalık gelmiştir , ama zaten yoklar .

Peki ben nasıl uçuyorum kanatlarım yok ki ahaha düşüyorum hah yine yükseliyorum hmm demek ki işin içine akıl girince olmuyor , sorgulamaya başlayınca her şey bozuluyor . Sorma bişey , düşünme – sadece yap ; tamam bunu aklımdan çıkarmayayım .

Karşımda upuzun bir tünel – işte ölüm ötesi filmlerindeki o uzun , sonunda ışık görülen tünel bu . Demek bir taneymiş bu ve her gittim geldim diyen meğer bundan geçermiş . Geçsem mi acaba , ama ne bu korku ya, korkacak bir şey yok rüya bu, rüya, rüya ….

Rüyanda bile kendi kendine telkin yapıyorsun kızım tarihe geçeceksin pes . Biraz gideyim bakayım sonra dönerim, nasıl olsa benim rüyam, benim rüyam, benim…

Yarasalar sarkıyor uyuyor mu bunlar şimdi . E bu benim rüyam olduğuna göre şimdi ben eğer istersem bunlar vampire dönüşür mü yoksa bu kadar fantastik bir rüyanın gereği yok mu ? yok tabii durduk yerde güzelim rüyayı kabusa çevirmenin bir alemi .

İnsanların, komadayken neden burayı diğer aleme giden tünele benzettiklerini anlıyorum galiba yavaş yavaş . İçerde hava yok , başım dönüyor , vücudum ağırlaştı ,ayaklarım çekmiyor beni .Geri dönmek lazım .Ama o da ne tünelin girişi yok . Aman allahım rüyam kabusa dönüşüyor .Ne yani şimdi bu tünelin sonuna kadar gidip ordan başka bir aleme geçmek zorunda mıyım . Hayır geçmiycem işte (kızım rüyanda bile katırsın katır ) Yarasaların yanına uçayım bari, onlar beni ısırsın bende herşeyi daha iyi duyup, daha iyi görüp, bana kazık atanların kokusunu kilometrelerce öteden alıp karnımı doyurayım ( hem katır hem kindar hiç çekilmezsin ) Bunlar çok güzel yaratıklar ya şunlara bak .Keşke giderken bir tane alabilsem . Sarksın öyle tavandan , Benim fuhuşkara da iş çıkar işte, gece gündüz bekler altında inse de yesem diye .

Biri el mi sallıyor bana, evet ama çok uzak seçemiyorum, kim bu yahu ; tünelin ucuna gitmem dedim bi kere . Ama merak ta ediyorum bak şimdi . Bu adam benim rüyama ait bir unsur mu , yoksa başka biriyle rüyalarımız mı çakıştı. Bir gideyim bari hemen gelirim nasıl olsa . Gidiyorum yarasacıklar kaybolmayın sakın bi yere

( nereye kaybolacaklarsa onlar rüya yarasası yavrucum rüya )

Uçamıyorum artık çok ağırlaştım , şiş gibi her yerim , balon gibi. Yürüyorum yürüyorum bitmiyor gibi bu tünel , sıkıldım tamam bitsin bu rüya merak etmiyorum o adamı . Tamam bitsin – bitsin diyorum duyan yok mu , bu benim rüyam aloo hadi ama . Hah adam bana doğru geliyor aslında geliyor demek ne kadar doğru bilmem bu karşımdaki görüntüye baktığımda ama , hadi süzülüyor diyelim . Hatırlıyorum bu yüzü .

-Dede ? dedecim sen misin ?

Gençleşmiş sanki , son gördüğüm hali ama – daha diri , kırışıklıkları yok , sarılsam ne yapar acaba ? O da bana sarıldı . ( düşününce düşündüklerim eyleme geçiyor daha dikkatli düşünmeliyim )

Huzur . Bu anı tanımlayan tek kelime .

O nu hissettiğime göre sanırım ben ölüyüm , kulağıma çok kötü geldi bu cümle hemen değiştirelim ; ölmüş olabilir miyim acaba ?

-Dedecim öldüğünü anlamadan ölmek çok kötü , yani anneme bir kere daha sarılmak isterdim , yaptığım bütün salaklıklar yüzünden özür dileyip öyle ölmek daha mantıklı diil mi sence ( ölümün mantığı yok ki ölme şeklinin olsun kızım 20 sene sonra dedeni görüyorsun sorduğun soruya bak )

Dedem cevap vermiyor , ben nasıl konuştum peki , kelimeler kulağıma gelmedi ki (ağzından çıkanı kulağın duysun sözü bu neresi olduğunu bilmediğim yerde geçerli diil , işte bu güzel ) düşünüyorum karşımdaki anlıyor , duymuyorum ne dediğimi ama anlıyorum , O da anlıyor , biraz karışık mı, yoo .

Sanırım konuşmaması konusunda tembihli ya da konuşuyor da ben anlamıyorum ya da dili yok ne bileyim , sadece gülümsüyor , beni gördüğüne sevinmiş bir surat ifadesiyle . Ben de sevindim tamam ama nerde ölmüş olabilirim, tanrım sevdiklerimi bir kere daha görmek istiyorum bu yaptığın hiç te adil değil !

Nerde ölmüş olabilirim ki ;

Metro ? Her zaman metro uçta görünüp bana doğru hızla gelirken raylara atmayı düşünmüşümdür kendimi . Sonra sarı çizginin üstünde metronun rüzgarı suratıma çarpınca ölümcül düşüncelerim yerini ölsem kimlerin nasıl tepki vereceğine bırakırdı . Yok canım yapmamışımdır ; intihar için ne bir sebebim var ne de o kadar cesurum .

Cinayet ? Kim beni öldürmek ister ki , yok ki şöyle akıllı bir düşmanım . Planlasın , takip etsin öldürsün . Yok yok cinayet için uygun bir kurban diilim ben .

Deprem ? E en az 30 sene olmaz demişlerdi , sanmam , geçiyoruz öbür şıkka

Sevişirken ölmüş olabilir miyim acaba ? Sevişmek ölmeye benzer derdi biri . E o zaman sevgilim de ölmüş olurdu . Peki O nerde bu durumda , o halde O da gelsin (bencil olduğumu söylemiştim ) tamam bu şıkkı da atladım .

Trafik kazası ı ıh , boğularak ölmüş olsam, yok daha yaz gelmemişti

Küçüklüğümden beri 80 yaşımda yatağımda çocuklarım ve torunlarım eşliğinde ölmeyi hayal eden ben ( ya böyle bir şeyin hayalini kuran var mıdır ) böyle sessiz sedasız, ne idüğü belirsiz bir ölümü istemiyorum , duyuyor musun beni , böyle olmamalı , böyle olmamalı , böyle …

Dedem elimden tuttu , gidiyoruz,

-Nereye dedecim ? elimi sıktı , korkma der gibi .

-E ama dedecim çok normal korkmam ben buraların yabancısıyım, dedecim öldüm mü ben ?

Yürüdükçe tünel aydınlanmaya başladı , yanımda yürüyen bişeyi hissettim bu şemsi yani nam-ı diğer fuhuşkar kedim , canım benim biraz pislenmiş mi ne , ama olsun gel bakayım kucağıma hah bak fuhuşkar bu dedem .

Aptal aptal bakma suratıma fuhuşkar ben anlasam sana da anlatırdım zaten !

Arkadan kulağıma gelen bi ses ‘öpme şu kediyi ,tüy yutuyosun tüy ’ aha bunu söylese söylese bi tek annem söyleyebilir bu vurguyla ve bu tonla . Annem dedemi yadırgamadı , korkumdan soramıyorum ki anneme burda neler olduğunu ya da buraya nasıl geldiğini ya da dedemi 20 senedir görmediği halde nasıl şu an böyle normal normal yürüyebildiğini .

Annemin yanı kalabalıklaşmaya başladı bir anda , tanıdığım herkes birer birer sıralanmaya başladı , hep beraber nereye gidiyoruz acaba ? Kafamıza sürekli anahtarla vurmayı adet edinmiş matematik hocam bile burada , on senedir görmüyorum bu adamı ama hiç özlememişim .

Galiba kıyamet koptu . Ve bizler de o her yerde sürekli bahsi geçen mahşer yerine doğru yürüyoruz . İyi ama lisede bize kısaltın kısaltın eteklerinizi sırat köprüsünde görüşürüz diyen din hocam ‘kıyamet günü kimse kimseyi tanımayacak’ gibi gereksiz bir cümle de kurmuştu zamanında . Herkes herkesi tanıyor burda .

İster misin şimdi dev bir ekran kurulsun , herkese ne halt yediklerini göstersinler birer birer . Sürekli sayıkladığınız o film şeridi öyle olmaz böyle olur alın bakalım diye . Yok canım hiç gerek yok böyle bir show a …Tek tek odalarda seyretsek neyse ama böyle toplu bir seans ı ıh zira kimse kimsenin yüzüne bakamaz !

Arada bir herkes dönüp benim suratıma bakıyor ne yani bu olanların sebebi ben miyim ?

Paranoyaklaşıyorum sanırım, bişeyler içmek istiyorum ama kimden ve nasıl isteyeceğim ki zaten burası mahşer yeriyse alacağım cevap muhtemelen zıkkımın kökünü iç olacaktır . Hayır zaten küp gibi içmem ama şu an küpe bile girebilirim .

-Bakın bu rüya ya da kıyamet her neyse çok uzadı , sıkıldım , bunaldım , duyuyor musunuz beni ?

(çıt yok)

Çıtın olmadığı gibi etrafımda kimse de yok zaten , nereye gittiler ?

Sadece elimi bırakmayan dedem yanımda , korkmuyorum . Bana bakıyor, iç cebinden çıkardığı şemsiye çikolatayı eskiden olduğu gibi kulağıma asıyor , gecikmiş vedalar üzmüyor insanı , ardından bakıyorum …

Şans Öpücüğü

threewishes | 14 April 2003 02:19

İntihar etmek için balkondan atlayan bir kadın ; yoldan geçen bir başka kadının üstüne düşer. Sonuç: üstüne düştüğü kadın ölürken, intihar teşebbüsünde bulunan hanım kızımız ufak tefek sıyrıklarla hastaneye kaldırılır. ‘Öldürmeyen allah öldürmüyor ‘ başlığıyla bir 3.sayfa haberi … Başka bir yer başka bir zaman . kalabalık bir kahve, arkadaşlarıyla pişpirik oynayan bir genç. Birden İçeri bir adam dalıyor ve rastgele ateş etmeye başlıyor. Sonuç: silahtan çıkan serseri bir kurşun duvardan sekip bizim genç adamın başına saplanıyor . İçerde yaklaşık 50 kişi var ama kurşun ne hikmetse bu genç adamı seçiyor , alınyazısının önüne geçilmez , takdir – i ilahi diyoruz haberi gazetede okurken … Hani hep deriz ya bir şeyler oluyor etrafta , çoğu zaman akıl sır ermiyor. Silahtan fırlayan mermi sekip balkonda kahvesini içen birine saplanıyor , uçaklar düşüyor , kimileri kurtuluyor , kimileri saniyeyle düşen uçağa binemeyip kaçırıyor. Milyonlarca insan piyango bileti alıyor ama büyük ikramiye sadece bir kişiye çıkıyor, neden ben ,neden onlar, bunları belirleyen etken ne. Kafamız karışıyor şans deyip çıkıveriyoruz işin içinden. İşte şans ve rastlantı konularına aslında geç kalmış bir yaklaşım INTACTO Son dönemlerde İspanyol sinemasına bir şeyler oluyor .İspanyollar Open Your Eyes (aç gözünü) , Amores Perros (Paramparça Aşklar Köpekler) ve Devil’s Backbone’dan sonra Intacto ile yerini iyice sağlamlaştırıyor Juan Carlos Fresnadillo’nun ilk uzun metraj filmi ; aslında bizler onu Oscar’a aday gösterilen siyah beyaz kısa filmi Esposados ile tanıdık . INTACTO ‘2. afm uluslararası bağımsız filmler’ festivalinde gösterildi. Fresnadillo’nun senaryosunu Andrés M. Koppel ile birlikte yazdığı film geçen yıl, en iyi yeni yönetmen ve en iyi yeni aktör dallarında İspanyol sinemasının en önemli ödülü olan Goya’yı kazandı …

‘silkelen kendine gel’

threewishes | 06 April 2003 22:19

‘mahvolmuş hayatlar olağandır’ diyor C.B, bilgeler içinde ahmaklar içinde ve devam ediyor ‘ancak o mahvolmuş hayat bizimki olduğunda,işte o zaman farkına varırız intiharların , ayyaşların, hapishane kuşlarının, uyuşturucu müptelaları ve benzerlerinin ‘

Bu aralar sürekli karamsar şeyler okuyup karamsar şeyler seyredip bunun doğal sonucu olarakta karamsar yazılar yazıyorum . Ve sanırım aklımı kaçırmamak için bunları herkesle paylaşıyorum . Bir iki saat önce yazdığım bir kaç şeyi anneme okuma gafletine düştüm . Okudu okudu okudu var mı daha dedi ,var dedim onları da okudu okudu okudu … Ve şöyle dedi ‘ipi boynuna geçirirse kendi elleriyle biri, altındaki sehpaya tekme vuracak adam çok olur bunu unutma ‘ Nedense aklıma geçenlerde seyrettiğim ‘New York çeteleri’ geldi ve ilk sahnesi ve o söz ‘kan bıçakta kalmalı’ Kalsın tabii bulaşmasın oraya buraya herkes hayatı yüzüne gözüne bulaştırırken zor zenaat vesselam kanı bıçakta bırakmak! Filmleri belki de bu yüzden seviyoruz ; bizim yapamadığımız şeyleri yapıyorlar diye. Sürekli bileyleniyosun hayata karşı . Güm güm güm herkes ikinci raundda yenildiğini düşünürken sen görünmeyen bir yerde, görünmeyen bir hakem 10 9 8 …diye sayarken çoktan kalkıyosun ayağa .Birileri zafer çığlıkları atarken sen son raunda hazırlıyosun kendini , Havlu – su – ağza pamuk -sırtını sıvazlayan bir kaç el yeter mi ? artar bile ! Evet itiraf ediyorum bayılmıyorum bu halime ama insan hop hop hop değiş tonton diyerek bir şemsiyenin arkasında bu hale dönemiyor Bazen “gittiği yere kadar” diyerek basıyorum gaza, sürüyorum arabamı bir duvara geber git işte I Ih ağır yaralı sürünüyosun bi süre, sonra pansumanı yanlış bedenler yapıyor sonuç daha feci kangren! Nereni koparıp aliim diye soruyor acemi cellat, O kadar alışmışsın ki çocukluğundan beri güzellik kavramına(bkz.çirkin ördek yavrusu , öyle çirkin öyle çirkindi ki annesi bile sevmezdi ta ki kuğu olana kadar ) ilk aklına gelen şey ruhun oluyor; gözükmüyor çünkü . Yüzümdeki anlamların yoksulluğu üşütüyor bazen aynaya bakarken yoz sevinçler biriktiren insanlar geliyor aklıma yok canım o kadar uzun boylu diil diyorum içimden ve pazar günlerinden nefret ederek ayrılıyorum ayna ayna güzel ayna sendromundan,,,