bildirgec.org

tamilgerillası

11 yıl önce üye olmuş, 200 yazı yazmış. 773 yorum yazmış.

yavaş şehir

tamilgerillası | 07 July 2008 09:35

amman yavaş! aheste departmanından…

…eliyor dört yana sakin bir günü.
bir rüyadan arta kalmanın hüznü…
*

tanpınar, beş şehir’de gezip gördüklerini anlatırken bir yandan da maziyle olan derin münasebetinin muhasebesini yapar. “beş şehir’in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır” der, der demesine de huylu huyundan vazgeçmez. bütün kitap boyunca ecdadın ihtişamlı tarihine atıfta bulunmaktan geri kalmaz, yitip gidenlere hayıflanır durur. 1940’ların penceresinden anlatılanları okuduğunuzda, bu şehirlere ne kadar uzak olduğumuzu düşünebilirsiniz, ama tanpınar’ın geçmiş özleminin, şimdiki moda tabirle, nostaljik duygularla tamamen aynı olduğunu görmek insanı şaşırtır. halbuki nostalji sadece kendi zamanımıza aitmiş gibidir. sisli bulutlar içinde, hasretle hayal edilen geçmişin de bir zamanlar şimdiki zaman olduğunu hatırlamak, belki bizi bu dalınan rüyadan uyandırır.
insan yaşlandıkça hatıralar gençleşir, canlanır. yitip gidenlerden, eski kışlardan, nice güzel günlerden bahseder. ilginçtir, modern insan da yaş aldıkça geçmişe, eskiye daha bir düşkün hale geldi. bunda hız’ın etkisi var kuşkusuz, kundera’nın dediği gibi hız unutturur çünkü. artık güzel ve kaliteli yaşam eski/ eskitilmiş evlerde, doğayla iç içe, organik ürünlerin yenip, eski zamanları yad ederek geçmeli. bu düşüncenin eski refah modeline alternatif oluşturması ise, 1986’da ispanyol merdivenleri’nde açılan mcdonald’s restoranını protesto ile alevlenen yavaş yemek (slow food) hareketi ile başladı. etnik ve bölgesel mutfakları korumak, doğal ve eski tip üretimi insanlara tanıtma fikriyle yola çıkan inisiyatif gitgide yavaşlayıp (!) yavaş hareket’e dönüştü.
yavaş hareketin modern dünyada bir bomba gibi patladığını söylemek yanlış olur, ancak başta gelişmiş ülkeler ve sonra da gelişmekte olan ülkelerin ucubik dev şehirlerinde tutunmaya ve övgü almaya başladı. nedeni basitti, hiçbir yüzyılın insanı bu kadar ses, bu kadar kalabalık, bu kadar yorgunluk görmedi. “…modern üretim yöntemleri sayesinde, herkesin rahat ve güven içinde yaşamasını sağlayabiliriz; ama bunun yerine kimilerinin aşırı derecede çalışmasını, kimilerininse başkaları için bitip tükenmesini yeğledik. buraya kadar makinelerin ortaya çıkmasından önceki kadar canlı, güç dolu olmayı sürdürdük, bunda aptallık ettik. ama hep de aptallık etmesi gerekmez ki insanın”*.
yavaş hareketin ilk sayfasına baktığınızda biraz evvel yukarıda konuştuğumuz eski güzel günlere duyulan özlemin nasıl tavan yaptığını görebilirsiniz. sayfa türkçe’den ingilizce’ye mi çevrilmiş diye düşünmeden edemedim. durdurun dünyayı inecek var, arka bahçede domates yetiştirirdik, eskiden ne güzel komşuluk vardı herkes birbirini tanırdı… vs gibi bizim beylik cümlelerden bolca var. bu küreselleşme ne menem bir şeyse artık, dertler, şikâyetler bile aynı.