bildirgec.org

super hero

11 yıl önce üye olmuş, 60 yazı yazmış. 648 yorum yazmış.

KASEDİ BAŞA ALINMIŞ DÜNYA

super hero | 16 September 2010 10:40

Ördek adamlar Dünya’yı çok eski çağlarda başarılı bir şekilde istila etmiş, sömürgeleştirmişti. Dünya, aslında ördek adamlar için çok uzak bir yerdi; ama gezegenimizin sahip olduğu maden yatakları bu kadar büyük mesafeleri göze aldıracak kadar değerliydi.

Ördek adamlar, gezegenimizdeki değerli madenlere hayatlarını sürdürmek için ihtiyaç duyuyordu. İşin aslı, bu madenlerin değerli sayılması, hatta madenden bile sayılması, o çağlarda yaşayan insanların yanlış anlamasından kaynaklanıyordu tamamen. Altın, elmas vs. gibi kendi yaşamlarını sürdürmeleri açısından hiçbir işlevi olmayan bu madenleri matah bir şey zannetmişler, ördek adamlar gezegenimizi terk ettikten on binlerce yıl sonra bile bunların peşinden koşmaya devam etmişlerdi.

KAPİTALİZMİN SONU – Sosyal Sınırlar

super hero | 13 September 2010 15:56

Bu yazı, çevirisini daha önce yaptığım Kapitalizmin Sonu – Jeolojik Sınırlaradlı makalenin devamıdır. Asıl makale çok uzun olduğu için sadece bir bölümü çevrilmiştir. Çeviri ve kısaltma için yazar Alex Knight’tan izin alınmıştır.

SOSYAL SINIRLAR

Büyümenin sosyal sınırları, ekolojik sınırlarla birlikte işlev görür; ama farklı bir kaynaktan beslenir. Sosyal sınırlar derken, toplumların ve bütün olarak insanlığın, kapitalizmin genişlemesi karşısındaki yetersizliği ve isteksizliğini kast ediyoruz. Bu tanım, kapitalizme karşı gösterilen her türlü direnci kapsar.

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalan kapitalizme karşı bir öfkenin oluştuğu açıkça görülmektedir. Ama şimdi daha derine inip soralım: Ekonomik krizde sosyal sınırların rolü nedir?

Belki de en öğretici örnek Çin’deki işçi hareketidir. Sözde “komünist” bir ülke olan Çin, çok düşük (karın tokluğu) seviyedeki ücretlerle saçmalık deresinde miktarlarda mal üreterek kapitalizmin sığınağı haline gelmiştir. Çinli işçilerin sırtından elde edilen kârlar, kapitalizmi son yirmi yılda harika bir şekilde idame etmiştir. Bu sebepten, Çinli işçilerin örgütlenmesi ve isyan etmesi sadece Çin hükümetini değil, bütün olarak küresel kapitalist sistemi tehdit etmektedir.

İŞTE ŞİMDİ S…

super hero | 02 September 2010 11:35

Olabilir, insanlık halidir. Herkesin başına gelebilir. Günlük hayatımızın en doğal ihtiyaçlarından biridir aslında bu; ve ne yazık ki en talihsizidir. Yok sayarız onu. Görmezden gelmek için elimizden geleni yaparız. Sırası geldiğinde en ücra köşede, en kısa sürede halletmeye bakar; sonra da ortadan kaldırırız marifetimizi. Üzerinde düşünmeyiz bile.

B. Bey’in düşünebildiği tek şeyse buydu. Sabahtan beri koşturup duruyordu. Bir sürü işi halletmişti. Bazı alacaklarını tahsil etmiş, bazı vereceklerini ertelemiş, bazı takkeleri başka bazı takkelerle değiştirmiş, dil dökmüş, güldürmüş, eğlendirmiş, biri sürü takla atmış; en önemlisi de bol bol terlemişti. O yapış yapış İstanbul sıcağında insan hiçbir şey yapmasa da terliyordu zaten.

YEDİNCİ KASABA

super hero | 15 August 2010 12:53

Her Şeyin Cevabını Herkesten En İyi Bilen Dahi Profesör P. cevabını bir türlü bulamadığı tek soruya çözüm bulmak amacıyla inzivaya çekildi. Bütün her şeyin cevabını en iyi kendi bildiği halde nasıl olur da her gün girdiği forumdaki diğer kullanıcılar bunu anlamazdı?

Her Şeyin Cevabını Herkesten En İyi Bilen Dahi Profesör P. yaklaşık olarak yedi dakika yirmi üç saniye ve kimi kaynaklara göre 47, kimilerine göreyse sadece 03 salise düşünerek cevabı buldu: Dünyadaki bütün insanları yok ettiği takdirde ikna etmesi gereken hiç kimse kalmayacaktı.

İYİ, KÖTÜ, ÇİRKİN

super hero | 10 August 2010 10:10

İyi insan var kötü insan var; bir de kötü olduğunun farkında bile olmadığı için kendisini faziletli zanneden birtakım vicdansız çirkinler var.

İyi, kötü, ya da çirkin olmak din, dil, ırk, mezhep, kılık kıyafet ayırmıyor. Herhangi bir yerde karşınıza denk gelen herhangi biri iyi olabilir, kötü olabilir veya en kötüsü çirkin olabilir.

Benim pek adetim değildir ama geçenlerde bir aile toplantısının ardından aşırı sıcaklardan biraz olsun kaçabilmek için Çamlıca Tepesi’ne çıktık. Bizim gibi, manzaranın ve esintili açık havanın tadını çıkarmak isteyenlerle dolmuştu ünlü tepe. Herkesin, herkesin yerinden kalkmasını beklediği bir köşe kapmaca oynanıyordu.

KAPİTALİZMİN SONU – Jeolojik Sınırlar

super hero | 10 August 2010 09:10

Bu yazı, www.countercurrents.org ve www.endofcapitalism.com sitelerinde yayımlanan, olan The End Of Capitalism? adlı yazı dizisinin ikinci kısmının çevirisidir. Orijinal yazı çok uzun olduğu için sadece bir bölümü çevrilmiştir. Çeviri için her iki siteden ve makalenin yazarı Alex Knight’tan izin alınmıştır.

Alex Knight, Kapitalizmin Sonu Teorisini savunanlardan biridir. Küresel kapitalizmin sona ermek üzere olduğunu ve kapitalist olmayan bir geleceğin yolda olduğunu söylemektedir. Lehigh Üniversite’sinden Elektrik Mühendisliği Lisans, ve Siyasal Bilimler Mastır programlarını bitiren yazar, şu anda Philedalphia’da yaşamaktadır. 2007’den itibaren www.endofcapitalism.com sitesinin editörlüğünü yapmaktadır.

**NOT: Bu çeviriyi yapmak için harcadığım zamandan da anlaşılacağı üzere, yazarın fikirlerine genel olarak katılsam da, bunların birebir benim fikirlerimi yansıttığı iddia edlemez. Burada yazılanlar öncelikle yazarı bağlar.

KAPİTALİZMİN SONU

Zamanımızı, Wall St. dilini öğrenip ekonomik krizi bankerlerin ve kapitalistlerin bakış açısıyla anlamaya çalışarak harcamak yerine, kendi referans noktamızı oluşturup yüzeyde görünenin altını araştırdığımız takdirde krizin kökenlerini anlamak konusunda daha fazla yol kat etmiş oluruz.

Kapitalizmin sonunu anlamak için sistemin nerede başladığını bilmeliyiz. Kapitalizm, 500 yıl boyunca gezegende bir kanser gibi yayıldı. İlk olarak Batı Avrupa’da, “mülk” kavramıyla yerlerinden edilen köylülerin ve çiftçilerin sırtında oluştu. Bu mülkler, zorla özelleştirilmiş topraklardı. Önceleri paylaşılan ve ortak kabul edilen tarlalar çitle çevrilmişti. Devlet, bu sürecin uygulayıcısı olmuş, fakir halkı evlerinden ve geleneksel olarak ortak kabul edilen topraklarından kovmuştu. Toprak, büyük ölçekli çiftçilik ve hayvancılık yapabilmek için küçük çiftçilerin elinden alınmıştı.

Aynı dönemde, Avrupalı devletler milyonlarca Afrikalıyı köleleştirmeye, Kuzey ve Güney Amerika yerlilerine soykırım uygulamaya başladı. Artık, bu iki “yeni” kıta, köleleştirilmiş iş gücüyle sonuna kasar sömürülebilir, Avrupa’da yükselmeye başlayan kapitalist elit sınıfa muazzam bir servet aktarabilirdi. Teni renkli insanlara uygulanan bu vahşet, kapitalizmin bütün gezegene yayılmasına aracı oldu. Buna bir de, yüz binlerce kadının diri diri yakılmasına ve işkence görmesine sebep olan cadı avı eklendi.

Silvia Federici tarafından yazılan Caliban and the Witch: Women, The Body, and Primitive Accumulation adlı kitap, kilise ve devletin, evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmak, zina yapmak, kürtaj veya bebeğini düşürmek gibi eylemlerde bulunan cinsellik açısından asi kadınlara, cadı avını kullanarak nasıl zulmettiğini anlatır. Ayrıca ebe, şifacı ve falcı gibi köylü toplumlarda saygı gören kadınları da hedef almışlardı. Yazar bu kitapta, cadı avının sona erdiği 17. yüzyıla gelindiğinde kadınların toplumdaki rolünün çoktan yeni işçiler üretmeye veya ücretsiz ev işçiliğine indirgendiğini anlatır. Federici, bunların tam da yeni kapitalist sistemin kadınlardan istediği rol olduğunu iddia eder; çünkü kadınların karşılığı verilmeyen emekleri, tıpkı Afrikalı kölelerin karşılığı verilmeyen emekleri gibi kapitalist kârlılığa tavan yaptırmıştır. Kadınları, ev kadını ve anne olarak eve mahkum etmek, toplumun devam etmesi için şart olarak emeklerinin değerinin hiçbir zaman verilmemesi anlamına geliyordu.

Kadınlar son elli yılda bu paradigmayı yıkarak özellikle Kuzey Yarım Küre’de büyük kazanımlar elde etmiştir. Ancak Güney Yarım Küre’de kadınların durumu, kapitalizmin nüfuz etmesiyle birlikte daha da kötüye gitmiştir.

Federici’nin çalışması, kapitalizmin, en iyi şekilde devlet müdahalesi olmadan işleyeceği gibi muhafazakar kapitalist iddialara, ayrıca Marksizm’in kapitalizmin, kapitalizm öncesi sürecin doğal devamı olduğuna dair lineer tarih söylemine karşı gelmektedir. Tam tersine, Federici cadı avı örneğini vererek, kapitalizmin her zaman için devletin uyguladığı şiddete güvendiğini ortaya koymuştur. Kapitalizm öncesi toplumların da ideal veya özgür olmadığını çok kesin bir şekilde vurgulamakla birlikte, çıkardığı asıl ders, kapitalizmin hayatın kendisine düşman olduğu, ve yayılmasıyla birlikte hepimizin üzerinde çok olumsuz etkileri olduğudur.

SivRisineKLERden nasıL kurTulDUm

super hero | 03 August 2010 21:18

Her gün dön dolaş aynı şeyleri yapmaktan sıkıldığımdan, o gün, yazlık villanın sınırına dayandığı ormanda biraz gezinti yapmaya karar verdim. Erkenden kalkıp sandaletlerimi giydim. Daha dün gece bunun ne kadar saçma bir fikir olduğunu söyleyen tatil arkadaşlarımdan hiçbirinin fikrini değiştirmesine fırsat vermeden evden çıktım.

İki dakika sonra ormanda yürüyordum.

Daha on yıla kalmadan, şimdi yürüdüğüm bu ormanlık alan villa istilasına dayanamayacak; beton duvarlar şu tepenin ta en üstüne kadar çıkacak, sadece bir tek nokta direnerek olduğu gibi kalacaktı. İnşaat sırasında önce kepçe kırılacak, sonra bu talihsizlikteki mesajı algılayamayan bazı işçilerin başına bazı talihsiz olaylar gelecekti. Akabinde, orada muhterem bir zatın yattığına karar verilecek, o nokta yatır ilan edilecekti.

Tabii bu kadar yakınlarında bir yatır olduğunu bilen tatilciler, akşamları mehtaba karşı kafayı çekmek veya aile müessesinin sınırları dışında kalan yakınlaşmalarda bulunmak gibi bu tip yerlerde sıkça görülen davranışları icra ederken huzursuzluk duymaya başlayacak; ve bölgeyi terk edecekti. Yazlıkçılar yazlık villalarını sattıkça bölgenin çehresi değişecek, bölgenin çehresi değiştikçe yazlıkçılar daha fazla villa satacaktı. Bir süre sonra da bu dağ sırtı, bir yatırın yakınlarında yazlık villa satın almayı cazip bulan, hayatı çok daha mutaassıp şekilde algılayan insanların rağbet ettiği bir merkeze dönüşecekti. Bir yazlık kasabada bu kadar çok mutaassıp insanın olması ise, hayatı algılarken mutaassıp değerleri onlar kadar ön plana çıkartmayan insanlar tarafından gövde gösterisi olarak algılanacak; ve ancak ondan sonra, en başta sormaları gereken soruyu –bence maalesef tamamen yanlış sebeplerle- sorarak, yatırda yattığı iddia dilen muhterem zatın mezarının, eğer iddia edildiği kadar muhteremse ormanın ortasında ne işi olduğunu merak edeceklerdi.

CESUR

super hero | 15 July 2010 15:28

Sanki hayvanlar bir şekilde konuşup kendilerine iyi davranan bu insanoğlunun adresini veriyorlardı birbirlerine. Kedisi, köpeği, hatta bir ara kargası, hiç eksik olmazdı. Bazısı gelir, kalıcı olurdu. Bazısı birkaç gün takılır, kendine geldikten sonra yoluna giderdi.

Her katında bir dairenin olduğu dört katlı eski bir apartmanın altındaki iki dükkandan biriydi babamınki. Arka tarafta, birkaç ağaç ve yıkılmaya terk edilmiş kömürlükten ibaret, neredeyse hiç kullanılmayan bir bahçe vardı. Tam karşıda, yıllarca bilmemne kurumunun kullanılmayan arsası olarak kaldıktan sonra bir şekilde belediyeye geçerek düzenlemesi yapılmış bir park vardı. O zamanlar şu spor yapma aletlerinden yoktu henüz. Onun yerine, bir kaydırak, birkaç tane de salıncak vardı. Biraz çimen, birkaç tane de ağaç dikmişlerdi. Bu yüzden de eski apartman birden kıymete binmişti; o iç içe mahallede karşısında park var diye.

resimler alıntıdır
resimler alıntıdır

Küçük esnaftı babam. Ne alıp sattığı mühim değil; büyümüş de küçülmüş, küçüldükçe de küçülen bir esnaftı. Eskiden beri hayvanlara düşkünlüğü vardı; ama işler giderek küçülürken insanlardan daha fazla kopup hayvanlara daha fazla bağlandığını da fark etmiyor değildim. Arada sırada dükkanın önünde oturup bir çayını içen birkaç mahalleliden başka kimseyle görüştüğü yoktu.

YILDIZLI PEKİYİ

super hero | 11 July 2010 12:35

Fena derecede yorgunum. Uyumam lazım. Hayır, dayanıp bu işi bitirmem lazım. Gözlerim kapanıyor. Harfler harflere, rakamlar rakamlara karışıyor. Bilgisayarın ışığı gözlerimi acıtıyor. Birazdan sabah olacak. Temizlikçi teyze gelmeden bitireyim şu işi de belki iki dakika kestiririm bir köşede.

Az kaldı. Dayan. En zoru da en son kısmı değil midir zaten? Yap yap bitmez bir türlü. Şikayet etme. Kurbağayı hatırla. Bu kadar yaptın, bundan sonrasını da yaparsın. Çok yorgunum. Ne kurbağası?

Ne kurbağası olacak, ofis kurbağası. Demin zıplayarak önünden geçen. Uydurma, demin uyukluyordun resmen sen. Uydurmuyorum. Herkes biliyor kurbağayı. Onun başına gelenlerden ders al.