bildirgec.org

spongebobsquarepants

11 yıl önce üye olmuş, 11 yazı yazmış. 2 yorum yazmış.

DEDE KORKUT VE TOMATO

spongebobsquarepants | 26 January 2007 11:54

TRT 1 deki Dede Korkut dizisini izlemişsinizdir. Ya benim anlamadığım bu dizilerin senaryosunu kimler yazıyor, kimler yönetiyor? Son bölümde bir eğlence şöleni var ve Dede Korkut kopuzuyla gelmiş… Ama ne var? Masalarda etler ve domatesler yanyana dizilmiş…. Yav bildiğiğimiz domates yani Amerikanın keşfiyle eski dünyaya getirilen domates ve patates… Ne işi var Dede Korkut hikayelerinde? Bu yönetmenler hiç tarih bilmezler mi? Bir de TRT 1 devlet kanalı daha ciddi yönemenlerle çalışması gerekmez mi?
Olmaz ki ama…

KÖPRÜ DİZİSİNDEKİ TUTARSIZLIKLAR

spongebobsquarepants | 12 December 2006 09:14

Köprü dizisini izlemişsinizdir Star tv de. Erzincan eski valisi merhum Recep Yazıcıoğlu’nun hayatından esinlenilmiş bir dizi. Fakat ne var sanki biraz ciddi olsanız, tutarlı bir senaryo yazsanız… Başbağlar katliamı oluyor, vali bağırıyor nehri geçmek istiyor geçemiyor jandarma müdahale edemiyor köprü olmadığı için… Evet filmin temel teması bu. Buraya kadar normal… Fakat sonra nasıl oluyorda oluyor; vali jandarmaya telefon edip askeri helikopteri hazırlayın İstanbula mühendis getirmeye gideceğim diyor. A be adam madem askeri helikopter vardı da neden o olaya havadan müdahale etmediniz? Diye sormazlar mı adama? Gerçekten böyle komik ciddiyetten uzak senaryoları nasıl bir beyin ve mantık yazıyor? Kim yönetiyor anlamıyorum.

MUTLULUK

spongebobsquarepants | 30 October 2006 13:41

Mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin? Diye sormayacağım elbet… Nedir mutluluk? Mesnevi den esinlenerek tanımını yapayım: Mutluluk tıpkı yaşam gibi iki kanatlı bir kuştur. Bir kanadı madde alemi, diğer kanadı mana alemidir. tek kanadını kırarsanız bu kuş uçamaz. Yani mutluluk önermesinin iki gerek şartı, madde ve manadır.
Sadece manevi manipulasyonlarla yada zekadan yoksun bir zenginlikle mutlu olunamaz.
Mutluluk kuşunu uçurmak elbette ki öncelikle sosyal barış ve sosyal devlete daha sonra da kişisel gelişmeye bağlıdır.
Aşta böyledir işte. İki kanatlı bir kuş. Yani bir kanat olmazsa aşk kuşuda uçamaz.

Unutulmaz bir film “V”

spongebobsquarepants | 27 October 2006 11:57

Bilmem bay V filmini izledinizmi? Hem aksiyon olarak hem de konu olarak müthiş bir film. Ve olağanüstü bir uzagörüyle yazılmış bir film. Bence sinema klasikleri arasına girmeli. Ve filmin can alıcı repliklerinden birisi: “İnsanlar hükümetlerlerden değil hükümetler insanlardan korkmalı.” Müthiş doğru bir tesbit. İnsan hakları ve demokrasinin ilk şartı budur bence…
Amerikan ve İngiliz hükümetlerine bu filmi seyretmelerini şiddetle tavsiye ederim.

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

spongebobsquarepants | 27 October 2006 11:52

Meclisimiz ve Hükümetimiz Ramazan bayramı tatilini dokuz gün kutlarken çalışanlar neden neden bu tatilden mahrum kalmaktalar? Anlaşılır şey değil doğrusu. Böyle bir uygulama Cumhuriyet tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir uygulamadır.
Bunca trafik kazasının olmasının bu kısa tatille hiç mi ilgisi yok acaba? Pazar günü zaten Cumhuriyet Bayramımız. Bence bir güne sığmayacak en az üç gün çoşkuyla kutlanması gereken özel bir gün.
Lütfen beyler olmuyor resmi tatillerde bari çifte standard yapmayalım. İnsalarımızı mağdur etmeyelim.

DEVECİYAN

spongebobsquarepants | 13 October 2006 12:15

Deveciyan kimdir? Fransız Ulusal Meclisinden dünkü soykıram yazısını geçiren parlementer bunu biliyoruz.
İşin aslı Deveciyan aslında eski bir vatandaşımızdır. Dedesi Osmanlı zamanında İstanbul balık hali müdürüdür. Babasıda Türk vatandaşıdır eskiden. Şimdi baba Deveciyan bir gün oğluyla Fransa’ya gidiyor. Ülkemizden çıkarken pasaportuna tekrar Türkiye’ye geri dönemez diye kırmızı damga vruluyor. baba Reveciyan Fransız vatandaşlığını inatla kabul etmiyor; ben Türk vatandaşıyım bununla gurur duyuyorum ve öyle öleceğim diyor. Ve vatansız olarak Fransa’da can veriyor. Oğul Deveciyan’sa tam bir fanatik, Asala avukatı, Fransız parlementer olarak karşımıza çıkıyor. Kendisine göre babasına yapılan haksızlığın intikamını almak amacı.
Oysa insan üzülüyor. Sayın Ermeni Patriği ne güzel açkılama yaptı; bu yasayı kınıyorum, Türklerle tarihi bağlarımız var bu Fransayı ilgilendirmez diyerek.
Ben diyorum ki Ermeni vatandaşlarımızla hiçbir sorunumuz yoktur. Fransa eskiden yaptığını yine yapmakta ve olayı manipule etmektedir.

ORHAN PAMUK YENİ HAYAT

spongebobsquarepants | 13 October 2006 12:07

Orhan Pamuk gerçekten bu eleştirileri hak ediyor mu acaba? Orhan Pamuk’un bütün kitaplarını severek ve hayranlıkla okudum. Edebiyattan anlayan bir insan olarak diyorum ki Orhan Pamuk gerçekten nobeli haketmiştir. Türkiye’nin en büyük yazarıdır ve dünyaya yön veren ilk yüz kişi arasına da Time dergisi tarafından seçilmiştir.
Aslında bu ülkemiz için büyük bir onurdur. Lütfen Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim. Ve bilmediğimiz konular hakkında haksız eleştiriler yapmayalım. Orhan Pamuk aynı zamanda ulusunu seven bir insandır.
Ekşi sözlükte Pamuk hakkında yapılan gereksiz ve yersiz eleştirileri üzülerek okudum. Eminim bu insanlar Pamuk’un tek bir eserini dahi özümseyerek okumamışlardır.
Buradan tekrar sevgili Orhan Pamuk’u tebrik eder en içten sevgi ve saygılarımı sunarım.

7 bin dolarlık memur

spongebobsquarepants | 09 October 2006 10:51

Esikden bir dizi vardı, hatırlar mısınız? 6 Milyon Dolarlık adam. Steve Osten mı neydi adı… Bu haberi görünce aklıma nedense o geldi. Oysa kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. IMF nin emriyle son sağlık yasasının (sosyal güvenlik kuruluşlarının tek çatı altında birleştirilmesi) uygulanabilirliğini denetlemek için hükümet tarafından 7000 dolar maaşla 15 tane memur görevlendirilmiş.
Neyse memur mamaşının 750 YTL olduğu ülkemizde 7000 Dolar maaş olağanüstü bir para. Gelelim görevlendirilenlyere; gerçekten çok komik… Biri bir bakanımızın yeğeni, bir diğeri meşhur müsteşarımız Ömer Dinçer’in özbeöz kadeşi… Yuh artık be yuh… Nerede etik nerede devlet adamlığı? Bu kadar mı yani? Kadrolaşma bu kadar mı olur? Bu artık kadrolaşma da değil resmen özel şirket zihniyeti… Beyler beyler devlet sizin özel şirketiniz ya da çiftliğiniz değildir. Kendinize gelin….
Anayasada keşke şöyle ir madde olsaydı: Halkı dinden imandan soğutmak. Yeter artık halkı dinden imandan soğuttunuz.
Geldi kasım ayı. Buyrun seçime hadi buyrun beyler…

Patolojik Narsisizm ve Enflasyon

spongebobsquarepants | 03 October 2006 11:37

İMF güdümlü asıl amacı iç barışı bozmak olan politikaların sonucunu yaşamaktayız şu günlerde… Düşünün enflasyon güya eksilerde çıkıyor, memurlar refah içinde yaşıyor %4 zamma eyvallah demeleri bekleniyor (vay anam vay Orhan Veli’nin memurluk günleri geldi birden aklıma). Asgari ücret net 350 ytl… Oysa arkadaşlar basit bir örnek vereyim: Diyelim öğlen acıktınız bir Ayvalık tostu birde kola aldınız ederi 5 ytl. Sabahta işe gelirken bir sigara almıştınız ve otobüse bindiniz ederi 5 ytl. Akşam eşinizle yada kız arkadaşınızla bir yemek yediniz ucuz bir balık lokantasında ederi en az 10 ytl. ne yaptı toplamda 20 ytl ayda eder 600 maaş gitti. nasıl kira ödeyeceksiniz nasıl çocuk okutacaksınız? Vijdan evet vijdan lazım her şeyden önce bu ülkeyi yönetenlerde vijdan lazım. Amerikan pragmatizminin kölesi vahşi kapitalizmin piyonlarıyla nereye kadar??? Kendinden başkasını düşünmeyen narsist liderler, politikacılarla bu gemi nereye kadar gidecek?? Zaten ulaşılmak istenilen bir hedef olduğude meçhul… Lozanı kabul etmeyen ABD ve yenilgiyi içine sindiremeyen İngiltere yeni oyunlar yeni sömürgeler peşindemi??
Mütarake yıllarındamıyız? nedir bu sefalet nedir bu acizlik?
Bunu görememek için Ata’nın gençliğe hitabesinde dediği gibi; ya gaflet ya delalet yada en kötüsü hiyanet içinde olmak lazımdır. Bir savaş kaybettikte onun diyetinimi ödüyoruz? Nedir bütün bu olanlar??
Patolojik narsisizmin en büyük belirtisi vijdan yoksunu olmaktır. Ve insanlığa fayda vermek şöyle dursun sadece zarar verebilirler bu tür insanlar… Örneği çoktur tarihte; Cengiz hanından tutun Hitler’ine, Bush’una Olmert’ine kadar…
İnsanlığa düşen ve insanlık onuruna yakışansa bu tip insanları alaşağı etmek ve tarih sahnesinden silmektir.

DURU GÖRÜ YETENEĞİ VE AURA

spongebobsquarepants | 02 October 2006 12:19

Bazen öyle enteresan dejavu tarzı olaylar yaşarsınız ki anlatılamaz sadece yaşanılır. Mesela ben, bazen ki bu benim elimde değil konsantrasyonla ya da bilinçli medite olmaklada ilgisi yok pek, birden oluşan flashback tarzı görümler yaşarım. Mesela derimki hiç alakasız bir anda sanki gökten vahiy inmiş gibi az sonra telefon çalacak ve Hakan adlı biri arayacak, tanımam etmem sanki rüya tarzı bir yaşantı… Ve olay birebir gerçekleşir. Bazende dejavu tarzı olaylar yaşarım. Evet ben buraya daha önce gelmiştim şeklinde tuhaf bir duygu…
Bir inanışa göre insanların, yerlerin, mekanların, nesnelerin farklı birer auraya (açılımı ruh yada enerji) sahip olduğu kabul edilir. Evet bu bencede doğru. Geçmişteki yaşantılarımda elde ettiğim deneyimle buna katılıyorum. Bir insanın aurasını taşıyan bir eşyasından dahi bazı şeyler hissedebilirsiniz. Bu medium (medium kavramını medite olabilen anlamında kullanıyorum) tarzı bir yaşantı aslında… Lineer mantıkla açıklanabilecek bir durum değil daha çok quantum mantığıyla anlaşılabilecek bir olgu sanırım.
Evet garip ama gerçek… Duru görü (clair voyance) yeteneğim sayesinde insanların auralarını görebiliyorum. Ve o insanla hiç bir sözsel iletişimim olmasa dahi enerjisinin negatif mi yoksa pozitif mi olduğunu algılayabiliyorum.
Beş duyu ötesi algılamalar diyor buna işin akademisyenleri… Hala araştırılan bir olgu… FBI da falan bu tür insanları olay yeri incelemede kullanıyorlarmış.
Felsefi olarak bakarsak Budizm deki nirvana yada ataraxi durumuna benziyor aslında duru görü yani bir nevi farkında olduğunun farkına varma durumu… The Awakened Warrior adlı bir kitabında Carlos Castenada bu tür yaşantılara değinir ve kızılderililerin duru görü yetenekleri olduğundan bahseder…
Eğer doğayla içiçe uyumlu sevgi dolu bir yaşam sürer, yediğimiz ekmeğin, içtiğimiz suyun, teneffüs ettiğimiz havanın tadına varabilirsek ve bilinç durumumuzu yükseltmeyi başarabilirsek çok daha mutlu bir yaşam sürebiliriz.
Şimdilik bu kadar… Daha sonraki yazılarımda ayrıntılara değineceğim…
İlk adım hissederek yaşamak ve farkında olmak…