bildirgec.org

snail

11 yıl önce üye olmuş, 12 yazı yazmış. 17 yorum yazmış.

Uçurt-ma

snail | 20 March 2012 17:02

Kafam yayla gibi ya, bomboş,hafif bi esinti var, uçurtman varsa alda gel.Uyusam nede güzel olur. Uçurtma dediğim zaman aklıma ikişey gelir birincisi bir film, ikincisi çocukken defalarca yaptığım ama hiçbir zaman uçuramadığım pek çok uçurtma.Bugün onların neden uçmadığını anlıyorum ;kenarlarına çıta çakmamalıydım fazla ağır oluyorlardı. Ahşap yapıların tepesinde sert rüzgarları beklediğimi çok iyi hatırlıyorum, bir çocuğu sevindiremeyecek kadar güçlü estiklerini,annemin şaka yollu, “bekle yavrum akşama rüzgar hızlanır”diyerek beni yüreklendirdiğini hatırlıyorum.Ne kadar güçlü essede uçmadı uçurtma,hızla giden bir kamyonun kasasından denesem uçardı belki diye geçti aklımdan,batan güneşi seyredip güçlü bir rüzgar beklerken elimde rengarenk kuyruğu olan uçurtmamla.Fırtınayı hayal ettim bana ancak o yardımcı olacaktı, uçmalıydı bu uçurtma olum, onca emek harcamıştım,rengarenk,cıvıl cıvıl kağıtlar almıştım.Uçmadı işte uçmadı şerefsiz,sinirlenip kırmadım, emeğime saygısı yoktu rüzgarın,ona da kızmadım…

Taxim !!!

snail | 21 October 2011 09:08

Sabahın beşinde kalkarsınız kalbiniz tam devrine ulaşamamıştır henüz,gözleriniz de iri çapaklar sigara dumanının boğduğu kalın bir ses,çişinizi yaparsınız, bir kedinin suya dokunan ayakları gibi suya uzanır elleriniz.Yüzünüzün haritasından damla damla lavaboya dökülür su. Günün hangi saatinde yatarsa yatsın uyumayı başaran ve yataktan kalkmak istemeyen insanları hep kıskanmışımdır. Ben nadiren derin uyuyanlardanım ve bir kez uyandığımda aynı uykuya geri dönmem hayli zamanımı alır. Haftanın yedi gününden birinde taksicilik yapıyorum ( taksicilik diyince yedi yaşında bir çocuğun oyuncak arabaları geliyor aklıma)bu gün diğerlerine göre daha uykusuz başlıyor. insanları bir yerden başka bir yere götürme işi, ücrete tabi kısa süreli konukluklar.İsmini bile bilmenin gerekli olmadığı insanlarla dert dinleme dert anlatma,hayata dair
minik anekdotlar paylaşma seansları, hatta bazıları yaşantınıza etki edecek türden fikir beyanları

Ucuz Roman; Pulp Fiction (1994)

snail | 23 March 2011 09:13

Pulp fiction; kalitesiz kağıda basılan polisiye romanlara verilen isimdir. Quentin Tarantino’ nun senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı film üç ayrı hikayeyi ele alır ve hepsini başarılı bir şekilde birleştirir, 1994 ABD yapımı, 154 dk. …Film bir cafede başlar, aslında bu başlangıç sahnesi aynı zamanda filmin son sahnesidir. İlk hikayede Jonh Travolta(vincent vega) ve Samuel L.jackson(Jules Winnfield) belirir akıcı ve eğlenceli diyaloglar eşliginde birkaç adam öldürürler…
Hemen sonraki hikayede karşımıza ismi Marsellus Wallace (Ving Rhames) olan zenci patronun yarabantlı ensesi çıkar ve karşısında ise boksör Butch ( Bruce willis) oturmaktadır ve zenci adam ona ringde yenilmesi karşılığında vereceği paradan bahsetmektedir…

GREASE (1978)

snail | 07 March 2011 15:10

Grease;yönetmenliğini Randal Kleiser’ ın yaptığı 1978 ABD yapımı müzikal/komedi. Ülkemizde 1980’de gösterime girdi daha sonra onsekiz yılın ardından gelişen teknoloji ile birlikte bir takım dijital yenileme işlemi uygulanarak 1998 yılında sinemalarda tekrar gösterildi.
Filmin konusuna glecek olurasak: Dany zuko ( John Travolta) ve Sandra olsson ( Olivia Newton John) bir yaz aşkı yaşamışlardır ve yaz biterken ayrılmaları gerekmektedir. Sandy Avustralya’da okuluna devam edecektir fakat umulmadık bir şekilde Avustralya’ya gitmeyip tesadüfen Dany ile aynı okula kayıt olan Sandy okulda karşılaşırlar. Dany okulda ki popileritesini kaybetmekten korkarak Sadny’den uzak durmaya çalışır fakat bu pek mümkün olmaz…

Bir aptalın anıları; Flasbacks of a fool (2008)

snail | 03 March 2011 14:15

Daniel Craig filmdeki ismi ile Joe Scott artık eskisi kadar rağbet görmeyen uyuşturucu ve içki batağına saplanmış bitik bir hollywood yıldızıdır. Bir gün aksilikler üst üste gelir ve adamımız hem rol aldığı filmden çıkarılır hem de çocukluk arkadaşı Boots’un öldüğünü öğrenir ve kendisini elinde viski şişesi ile deniz kenarında bulur…

Sekizinci Gün; Le Huiteme Jour (1996)

snail | 05 January 2011 14:47

Orijinal adı “Le Huiteme Jour” olan bu leziz Fransız filmi “Sekizinci Gün “olarak Türkçe’ye çevrilmiştir. Yönetmenliğini Jaco Van Dormael‘in üstlendiği, Daniel Auteuil ve Pascal Duquenne başrolü paylaştığı film 1996 yapımı olup 118 dk.dır…

Down sendromundan muzdarip Georges’un (Pascal Duquenne) tedavi amacıyla bulunduğu bir bakım evinden kaçması ve depresif günler geçirmekte olan Harry ( Daniel Auteuil) yağmurlu bir bahar akşamı( mevsimin bahar olmasından özellikle bahsediyorum çünkü görsel açıdan çok iyi değerlendirilmiş) bir araba kazasında tanıştıklarında filmimiz de başlar.
Yer yer duygusal yer yer komik bir akışa sahip olan film; komedi ve dram unsurlarını birleştirerek seyirciye hissettirmekte son derece başarılı olmuştur.

sigara…

snail | 15 December 2010 17:34

Yaklaşık altı aydır sigara içmiyorum,zaman zaman öylesine canım istiyor ki tırnaklarımı yememek, birşeyleri kemirmemek için kendimi zor tutuyorum fakat bu kez daha önce ki onlarca denememin aksine, haftasonları lokomotif misali fösür fösür içtiğim nargileleri saymazsak,istikrarlı bir grafik çizdiğimi söyleyebilrim,iki defa yeniden içmeye çok yaklaştım sadece kibriti kağıda sürtmekti yapacağım hamle ve yaptım da kibriti yaktım sigara çoktan dudaklarımda ki yerini almıştı fakat ateşi sigaraya yaklaştırırken beynimde anafora kapılmış çöp parçaları misali onlarca düşünce dönmeye
başladı son kez kendime bunu gerçekten yapmak isteyip istemediğimi sordum ve,evet bu sigarayı muhakkak yakmalıydım dumanını hissetmeliydim cigerlerimde,beynimde,eklem yerlerimin çözüldüğünü hissetmeliydim hayat anlamlanmalıydı bir an, kahve daha lezzetli olmalıydı,manzara daha güzel,daha az öfkelenmeliydim siyasetçilere,allahım yakmalıyım bu sigaraya herşey bu ateşte ve bu sigarada herşeyin çözümü bu ikisinin birleştiği noktada tanrımm ölüyorummmmm…

The Song Of Sparrows

snail | 03 December 2010 12:58

İran sinemasından çok fazla film izlemedim fakat bu film gerçekten güzel, gerçekten! (az kaldı yemin edeceğim) 2008 tarihli filminyönetmenliğini oscar adayı olmuş yönetmen Majid Majidi üstlenmiş (iyi de yapmış)… Tahran yakınlarındaki bir deve kuşu çifliğinde çalışan Karim (Muhammed Amir Naji) çiflikteki deve kuşlarından birinin kaybolmasından sorumlu tutularak işten çıkarılır, bunun üzerine iş aramaya başlar. Şehirde tesadüfen öğrendiği motorsiklet ile yolcu ve yük taşıma işini sürdürmeye kara verir. Fakat şehir yaşantısı iç dünyasını ve ailesini olumsuz yönde etkileyecektir. Şu, bütünüyle komik olmayan fakat seyrederken yüzümüzde sürekli bir tebessüm bırakan filmlerden. Filmin toplam süresi 1 saat 36 dk, ayrıca baş rol oyuncusu Muhammed Amir Naji Berlin Film Festivalinde bu filmdeki performansından ötürü En İyi Erkek Oyuncu katergorisinde Gümüş Ayı ödülüne layık görüldü.

Gençler

snail | 01 December 2010 16:04

Babanemler iki yıl kadar önce bir takım tatsız olaylardan dolayı tam seksen yıl boyunca yaşadıkları yerlerden taşındılar.Her ikiside yaşları seksenin üstünde olmasına rağmen oldukça dinçler.Dedem dişlerinin dötrte ikilik kısmını henüz kaybetti,çoğunluğu üst dişleri,neden öncelikli olarak üst dişleri döküldü acaba diye düşünürken bunun sebebinin yer çekimi olduğuna karar vermem fazla uzun sürmedi fakat bu durumda alt dişlerin her geçen zaman dahada sağlamlaşması gerekir tabi buda kendi içinde çelişen bir durum dolayısılya tezim çabuk çürüdü. Babanem ise geçirdiği kalp ameliyatından sonra adeta yeniden hayata döndü gözleri fıldır fıldır.Her sabah dedemle birlikte erkenden kalkarlar, yeşil çay kaynatır ,tan yerine doğru kung-fu heraketleri eşliğinde meditasyon yaparlar,yok yok yapmazlar erken kalktıkları doğru fakat meditasyonla ilgili kısım benim hayal dünyam.Belli bir yaştan sonra hayat sıradandan daha sıradan bir hal alıyor,görerek öğrendiğim kadarıyla yemek yemek uyumak ve hastaneye gitmek dışında,(ha birde televizyon izlemek var ((babanemin kanal değiştirirken kumandayı ileri doğru kaktırması gerçekten evlere şenlik bir görsel))) yapılabilecek başkada bişey yok ölümüne bekleyiş böyle bişey sanırım;fakat içerisinde gram kafa karışıklığı yok endişe yok,sakin sessiz sonsuz bir kabulleniş
Hayatı anlamakta bu olsa gerek,yada bizim ihtiyarlar iyice bıraktı kendilerini.Bu bırakmışlığa rağmen zaman zaman dedemin siyasi yorumları ilgi çekecek türden,böyle zamanlarda dedemin ,Nazım’ın “Yaşamaya Dair “isimli şiirinde ajans haberlerini dinleyen adam olduğunu düşünüyorum.

Az sana, çok bana

snail | 29 November 2010 16:27

Her insan az çok sana benzer, her insan az çok bana, insan insana benzer az veya çok, bitki bitkiye, hayvan hayvana, evet her şeyin içinde ötekisinden az çok bulunur; fakat tanıdıkça bir insanı, geriye kalan her şey yok olur…