bildirgec.org

siyuu

11 yıl önce üye olmuş, 84 yazı yazmış. 46 yorum yazmış.

oF qwerty

siyuu | 17 May 2007 16:00

Q Klavye kullananlarımız şimdi önlerinde görüyor; Q’dan sonra W E R T Y harfleri bulunuyor.Google da arayınca hemen bir açıklama buluyorsunuz “QWERTY, İngilizce klavyede alfanumerik karakterlerin standart düzenidir. Dünyada en yaygın kullanılan klavye tipidir.” (1)

Bir de F Klavye var. F Klavye hakkında da “Bilimsel temellere dayalı standart bir Türk klavyesi geliştirilmesinin zorunluluğuna inanan İhsan Yener, bu konuda 1946’dan itibaren daktilo öğretmeni sıfatı ile sürdürdüğü çalışmalarının dikkate alınmasını ancak 1955’te başarabilmiş. Yabancı uzmanlarla da pekiştirilmiş İhtisas Komisyonu’nca oluşturulan On parmak yöntemi ile Türkçe için ideal Klavye’yi 20 Ekim 1955’te Bakanlıklararası Standardizasyon Komitesi’ne Standart Türk Klavyesi olarak kabul ettirmiş. Türkiye’deki tüm daktilo makinelerinin Milli Klavyeye dönüştürülmesi, 1963 yılında Gümrükler Kanunu’na eklenmesi ve 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından Zorunlu Standart olarak kabul edilmesiyle kesinleşmiştir.” (2), bilgisi mevcut.

ONLARDAN YANAYIM

siyuu | 14 May 2007 16:18

Uzun zamandır içimi sıkıyor. İki kelam etsem, gerçi kim dinler, kim anlar diyorum.Ankara’da, İstanbul’da, Manisa’da ve en son İzmir’de büyük ama gerçekten büyük katılımlı mitingler düzenlendi. Ortak haykırış laiklik, Cumhuriyetin kazanımları üzerineydi. Kitleler, AKP’nin iktidardan inmesini, inmesi için büyük bir güç haline geldiklerini ifade ettiler. AKP’yi ve onun temsil ettiği düşüncenin gizli bir İslami ajandasının olduğunu ortaya koyarak, laikliğin tehlikede olduğunu, hatta giderek bir karşı devrim tehdidi olduğunu haykırdılar. Kitleye baktığınızda, kalabalıkları oluşturan insanların toplumun her kesiminden olduğu anlaşılmakta. Bir bakıma şüphe ve endişeler de anlaşılabilir. Erbakan ve kadrosunun geçmişi de ortadayken, hiç tehlike yok denemez. (Buraya kadar birçok yerde yazılan çililen şeylerin özetine değindim)

En Büyük Çukur

siyuu | 14 May 2007 14:38

http://www.sreedhara.com/2006/07/25/the-biggest-hole-in-the-world-great-photos/

Beyaz Yakalılara Sendika Lüks mü?

siyuu | 09 May 2007 14:12

Ülkemizde bankacılıkta, sigorta sektöründe, iletişim sektöründe, medya sektöründe, reklamcılık sektöründe ve buna benzer birçok özel sektörde “beyaz yakalı” olarak adlandırılan üniversite mezunu insan çalışmaktadır. Bu insanlar hergün kariyer, rekabet, küreselleşme, insan kaynakları vs. laflarıyla binbir stres altında işlerine gidip gelmektedir. İş güvencesi hemen hemen yok gibidir. Her an işten çıkarılma, alt kademelere kaydırılma tehlikeleri gündemdedir. Her yeni üniversite mezunu, çalışan “beyaz yakalılar” için bir iş kaybetme riskidir. İş kaybetmek demek; taksit ödeyememek, çocuğu özel okuldan almak, daha kötü bir semte taşınmak hatta büyük şehirleri bırakıp memlekete dönmek demektir. Bütün bu ezici baskı, “beyaz yakalıları” daha çok boyun eğmeye, üst düzey şirket yöneticilerine daha fazla esir olmaya itmektedir. Oysa her insanın belirli bir ortalama iş yapması halinde, gelecek endişesi olmadan iş hayatının ufkunu görmeye hakkı vardır. Buradan, “beyaz yakalılar” şirketleri yönetsin, hakimiyet onlarda olsun anlamı çıkarılmasın.Her insan, kendisinin ve ailesinin geleceğini planlayabilecek, iş güvencesine, çalışma haklarına sahip olmalıdır. Evet bu “beyaz yakalılar” içinde bu tür haklar yerine üstlerine yalakalıkla daha iyi koşullarda çalışanlar mutlaka vardır. Ama büyük kitleleri ilgilendiren sorunlar yalakalık veya iyi ilişkilerle çözülemez. Buradan gelerek; Türkiye’deki “beyaz yakalılar”ın bir sendikalaşma süreci yaşaması gerektiğine vurgu yapmak istiyorum. Siyasal amaçlarla değil, sadece kendilerinin ve ailelerin güvenli geleceği için.Türkiye’de bürokraside çalışanlar, iş güvencesine ve sosyal haklara sahipken, ülkenin ana itici motor gücünü oluşturan özel sektör çalışanlarının sendikasız çalışması akla aykırıdır. Gayet tabi, tertemiz, açık ekonomiyle bütünleşmiş bir sendika oluşturulabilir. Bu yazıyı okuyanların, sendika kelimesini “devrimcilik”le, “sosyalistlik”le, karıştırmasını istemiyorum. Biraraya gelip, haklarınızı savunacağınız kuruluşun adıdır “sendika”. Adı herşey olabilir. İngilizcesi “UNION”dur. Birlikten kuvvet doğar.

Sizin için lüks müdür?

FOX TV Sorgulanmalı

siyuu | 08 May 2007 18:34

TGRT Televizyonunu Türk ortak Ahmet ERTEGÜN’le (Vefat Etmiştir) satın alan Rupert Keith Murdoch, kanalın ismini FOX TV olarak değiştirerek yayın hayatına başladı. Ahmet ERTEGÜN de vefat ettiğine göre “Bir özel radyo ve televizyon yayın kuruluşunda yabancı sermayenin payı ödenmiş sermayenin % 25’ini geçemez” ÖZEL RADYO VE TELEVİZYON KURULUŞLARI Kanunu 29/b bendi ihlal edilmiş olmuyor mu? Şayet bu madde çeşitli kanuni uygunluk kılıflarıyla sözkonusu kanal patronlarınca aşılmışsa, kanunun amacına uygun olarak kanun hükümlerini yürütmekle görevli kurum bu durumu görmezden gelir pozisyona düşmüyor mu? Kanun, TV ve Radyoların Ulusalllığını muhafaza etmesini amaçlıyor ama FOX TV açıkça yabancı medya kuruluşlarının uzantısı olarak faaliyet gösteriyor. Kısa vadede tehlike içermeyen bu tür medya sahipliği ilişkileri uzun dönemde ülkemizi yabancı medyaların hakimiyetinde-onların devlet kurumlarının izlediği politikaların uzantısı haline getirir. En basit örnek olarak sahipleri el değiştirdikten sonra TGRT deki haberler gösterilebilir. Voice Of America (VOA) TGRT’de aylardır hergün 1 saat yayınlanıyor ve bizler ABD’nin hiç bilmediğimiz bir eylatindeki meclis tartışmalarını, ABD’nin teröre karşı savaşındaki ABD kamuoyu anketlerini izleyip duruyoruz. Belli ki bu bir yayın politikası. Bizim TRT’de “Kıbris Belgeseli” yayınlamamız gibi onlar da propaganda yapıyor. FOX TV’deki sermaye oranlarını uydurulan kılıfları da açığa çıkaracak şekilde incelenmeli.

Gidenlerin Ardından

siyuu | 08 May 2007 15:11

Yurtdışına gittiğinizde Ermenilerle karşılaştınız mı hiç? Fransa’da, Hollanda’da, İngiltere’de Amerika’da ya da Bulgaristan’da bir lokantada, bir kuyumcuda yada bir saatçide, iki laf ettiniz mi?… 40’lı 50’li yaşlardakiler Türkçeyi çat pat konuşurlar, onların anne-babalarıyla anlaşabileceğiniz kadar Türkçeyi bilirler. Büyük çoğunluğu 1915 olayları sonrası anadoludan o diyarlara savrulmuş ailelerin 2., 3. kuşak çocuklarıdır. Bir kısmı ise anadoludan bugünkü Ermenistan’a göç edip, Doğu Bloku çöktükten sonra batı ülkelerine yerleşen 1., 2. kuşak Ermenilerdir.İki grubun arasında belirli bir öfke farkı bulunur. Anadolu’dan batıya 1915’lerde göç edenlerin torunları daha bir samimi daha bir bizdendir. 2. grup ise yıllardır duydukları olumsuzsözler nedeniyle biraz mesafelidir. Bu anlamda kendi aralarında da bir uyumsuzluk, bir anlaşamama meselesi vardır.