bildirgec.org

sevde837

11 yıl önce üye olmuş, 27 yazı yazmış. 1763 yorum yazmış.

HAYAT YOLCUSU

sevde837 | 07 April 2009 11:32

Hayat Yolcusu
Hayat Yolcusu

“Ateşin gözleri, havanın burun delikleri,
suyun ağzı, toprağın sakalı…
Yıkılacaksın!
Yıkılacaksın, çünkü doğru yoldan ayrıldın.
Avrupa bir kıyametin arifesindedir.
Öldürülmeyeceksin!
Öldürülmeyeceksin,çünkü örümcek ağına takılı suç.
Ahırda doğmuş, çarmıhta can vermiş İsa!
İnsanlığın tarihi neden İsa ile başlasın?
Tarihin mihver çağı İsa’dan önce beşinci yüzyıl..
“-izm”ler aydınların diniyse
Köleler inançlarını güneşe mi fırlattı?
Fildişi kulelerde mabetler satılığa çıkarılmışsa
Neden sahra çöllerine tapınmadık ki?
Us enerji çemberinin dışına çıktı.”

07/04/2009

“aydınlanmak için yan, aydınlatmak için değil.”

BİR GÜNEŞİ DOĞURUYORUM TAN ŞAFAĞINDA!

sevde837 | 02 April 2009 10:42

Zaman yine giyinmiş kostümünü.
bir palyaçonun yıldız gözlerinde…
bir posta kutusuna atılmış peruğunu unutmuş.
kıvırcık aşklarda yeşermiş lahana vari.
elma şekerlerini dilimi boyasın diye zulalamışım.
zeytin dalında barışı simgelemişiz de
savaşı türlü şekillere bürümüşüz.
Otağılarımızda zoru sevmişiz asırlarca.
atı alan Üsküdarı geçmiş.
cebelitarık boğazında bademciğim azmış.
bir aleve çalmış sincap, ormanı!
zehrini kendine akıtmış akrep alev çemberinde.
güldüğüm zamanlarda fıtığım çıkmış.
penguen adımlarında yalpalamışım…
bir ağaç çığlığında en sağır rüzgarı aramışım.
bir güneşi doğuruyorum tan şafağında!
Rastgele bir giyinmişlik değil bu!

02/04/2009

BALDIRI ÇIPLAK BİR AYDINLIĞIN VARİSLERİ!

sevde837 | 31 March 2009 17:14

İçimde intihar korkusu var.
Makine dikişiyle kenetlenmiş inançlarım.
Teğel çekilmiş, tin kaçırılmış etamin kumaşına işlendi
sanrılar!
ilik evlerine döndürmüşsün hayamı!
Bir kurban verilecekse intihar korkumu al!
Bir balığın yüzgeci kadar keskin yüzüm.
Dev kazanı oluşturacak kadar yükseğim.
Taraçalarda yükselir taban seviyem.
Karanlığın eteğini kaldırdım.
Baldırı çıplak bir aydınlığın varisleri..
Artık unutamam!
Şimdi Azrail bir çim adam!

31/03/2009

LEŞ

sevde837 | 28 March 2009 14:01

Kelebek…
hani bir kürek mahkumuydun sen!
hani leşleri okyanusta köpekbalıklarına yem edilmiş
özgürlüğünü birkaç gambaz piç uğruna tuvalet köşelerinde kana bulamış ceset yığınlarıydı göğüslediğin!
deli olduğuna nasıl da inanmıştı salak doktor!
hele de yemeklere işediğini gören herkes, buz kesmiş bir sessizlik!
sen bile aldanmıştın yeni haline:)
defalarca denemiş her defasında biraz daha
biraz daha Ö-Z-G-Ü-R-L-Ü-Ğ-E yaklaşmıştın
Kelebek!
saygı kazanmak için başka şeylere ihtiyaç mı vardı?
en büyük saygı değil miydi özgürlüğe duyulan?
“bazen kendi gölgene basarsın sendelersin…”
sen hiç tatmadın ki bu sarsıntıyı…
şimdi neyi mi başardın Kelebek!
özgürlüğe alınan yol BANKO!

28/03/2009

PARMAK İZLERİ KADAR BAŞKALAŞACAK YAŞANMIŞLIKLAR!

sevde837 | 25 March 2009 11:06

Şimdilerde bir salyangoz gibi kabuğuma çekiliyorum
Rengarenk var oluşlarda çıkacağım gün ışığına
Sözü edilmemiş karınca adımlarında ilerleyeceğim
Kükürt kokusunda filizleneceğim
Tırnak diplerinde can bulmuş mikroba dönüşecek
Kırk gün kaynatılacağım kazanlarda
Cehennem azabında cenneti yaşayacağım
Deniz kabuğunda deniz atına aşık olacağım
Ateş böcekleri kıskanacak yıldızları
Gökyüzünden denize dökülecek atılırmışçasına
Karartma günlerinde sarmaşığa dönüşecek
Korkular
İç çöküşlerim bir kahve fincanında yürek kabartısına
Farklı ellerde, farklı avuç içlerinde
Parmak izleri kadar başkalaşacak yaşanmışlıklar!
Onlara dokunmak!
Yağmalanmadık yer kalmayacaksa
Bakışlarında bir isyanı bastırmak
-mak, -ecek lerde
Kurmak,kurgulamak aslında kurcalamak!
Gerçeğe katlanmak
Laf anlatmak bir deveye hendek atlatmaktan zor
Sanıyorsak ya da sanılıyorsak
Hiçbiri de değilse
Aç kendini gün ışığına…
Hayatla dansımız başlıyor!

25/03/2009

ÇIĞLIK!

sevde837 | 25 March 2009 00:32

http://kocmustafa.blogspot.com/2008/06/munchun-lk-tablosu-yeniden-mzede.html

YAŞAMAK İÇİN GEÇ, ÖLMEK İÇİN ERKEN!

sevde837 | 21 March 2009 21:57

Hastanede nöbetim olduğu sıkıcı günlerden birini daha yaşıyordum. İçimde ters giden bir şeylerin olacağının çanları çalıyordu! Her zaman ki yoğunluktaydı acil. Hastaların biri geliyor biri gidiyordu. Bu trafik öyle yoğundu ki E5 Karayolu bile bu kadar yoğun ve bunaltıcı olmamıştır. Öğle arasının gelmesini iple çekiyordum. O kadar açtım ki hastalarla ilgilenemiyor başıma ağrılar giriyordu. Her bir hastanın gelişinde Hipokrat yemini etmekle hata mı ettim diye sorguluyor adeta beynimin etini yiyordum! Nerden bilebilirdim ki akşama doğru bu yemini etmekle ne büyük bir hata yaptığımı! Bu meslek bana biçilmiş kaftan mıydı? Peh ! Ki ailem hatta çevremdeki herkes bunun olduğunu söylüyordu ama ben yorulmuştum artık! Ve işte öğle arası… Karnımı bir güzel doyurup hastalarımla iyiden iyiye ilgilenebilecektim. Bu günde ziyafet var neyse ki buranın aşçıları gerçekten bu işi biliyorlar. Ohhh karnımda doydu çok şükür! Görev beni bekler doğru nöbetime diyor ve gidiyorum kendimi sorgulamaya. Allahtan öğleden sonram daha rahat geçiyor! Hasta trafiği pek yok. Ben de fırsattan istifade meslektaşlarımla dalıyorum sohbete. Oradan buradan konuşuyoruz.
-“ Ne olacak bu devletin hali’” diyor içimizden biri.
– “En güzeli gülüp, geçmek” diyorum ve boyut değiştiriyor konu.

AMAN TANRIM! AL MİKROFONU ELİNE!

sevde837 | 17 March 2009 15:03

mikrofonu sana verelim!
kuskus pişir bize.
sahanda yumurtaya ne dersin ardından?
ben sevmem ki kafadan,lafadana hayır demem ama:)
şekerli su içsek sonra ya da pilavi balla yesek hani kalburabastıyı yoğurtla yiyorlar ya cık ben sevmem onu:(
aaa sen şekerli ekmek yemek istersen hayır demem ki…
hişşşt hişşşt sakin ol!
al eline mikrofonu!
kağıt helvada yaşasak aşkımızı
zaten her şey vıcık vıcık..
ha olsan ha olmasan…
çamurdan tencere,kapak olsak!
olmaz mı?
ama neden ben alışığım kumdan kalelere.
buldum salyangoz olalım!
illa da evim sırtımda olsun deme çekiliverelim kabuğumuza!
yan flüt çalmayı öğreniyorum
başka tınılarda bulma kendini.
sırça köşküne çekilme
deprem kuşağındayız.
kalkerli tüm kabuklarımız.
hadi mikrofon sende!
at savur at!
hayır midilli değilsin aslında!
kaldır at!
yok yok isabetli değil dam üstündeki saksağan.
ya kazan doğurmuşsa
ya da una ip sermişse Nasrettin Hoca!
Mecnun artık bir ağaç olmuşsa kuş yuvası saçlarıyla!
odlere su vermek mi gerek
Kandırıldım ey ülkem!!!
kim inanır ki artık masallarına?
aaa buldum moobidik denize inanmıştı!
ya yeldeğirmenlerine inanan Şovalye!
Aman Tanrım!
al mikrofonu eline!
SAÇMALADIM…

ÇEK ELİNİ BEDENİMDEN!

sevde837 | 12 March 2009 12:10

ÇEK ELİNİ BEDENİMDEN!
ÇEK ELİNİ BEDENİMDEN!

ÇEK ELİNİ BENDEN!
TÜM BAKİRELİĞİMDEN ÇEK TUTSAKLIĞINI
SENİ GÜNAHLARIMA HAPSETTİM BEN
GÖZLERİNİ ELLERİNE ALIP BAKMA BANA
PARMAKLIKLARIN ARDINDAN
SÜRESİZ ZAMNLARDA YALIN AYAK ÇIRILÇIPLAKTIM SANA BEN
TÜKETTİK ZAMANI
ASILI TÜM BENLİĞİM GÜNAHIYLA
YARIM BEDENİMDEN
SUS!
PİŞMANIM DEME ŞİMDİ DE
GÜN DOĞMAYA PİŞMAN OLMAMIŞKEN
GECEYİ ŞIMARTMA TENİNDE

AY SAKINACAK KENDİNİ GÜNEŞTEN
BAKMA !
UNUT BANA DAİR TÜM İZLERİ
AÇIĞA ÇIKARDIM SENİ
SAKLANMA !
ÇOCUK MASKESİNİN ARDINA
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZA KAPTIRDIM GÜNAHLARIMI KURT YEMEDEN ÖNCE
BİR ÇÖLÜN ORTASINA BIRAKILMIŞ KUM SAATİDİR
ARTIK ÖZGÜRLÜĞÜN
YAMALI BİR GÖNÜL DÜŞTÜ
KALU BELADA DÜŞMANIMA
ENEL HAK DEDİM TECELLİ BULDUK
ELEST BEZMİNDE
SANA LAEDRİ DERLER
ASUDE GEÇTİ ZAMAN
ÇEK ELİNİ BEDENİMDEN

(ARTIK) BABAMI EVDEN UZAKLAŞTIRMA!

sevde837 | 10 March 2009 11:48

Dışarıda bir şeyler olup bittiğinin farkında olduğumu niçin büyüyünce anladığımın üzerinden tam 18 yıl geçmişti? Geriye dönüp baktığımda hatırladığım bir kadının çığlığıydı kulaklarımda yankılanan!
Karşıda yapılandırılmış derme çatma bir kulubenin üzerine,iskelete dönmüş, bir tahta bacaklı korsanı andırırcasına ürküntü veren merdivenden tırmanarak çatıya çıkan 7 yaşındaki oğlunun intihar etme eyleminden korkan bir annenin çığlığı…

Tarık’tı çatıda gördüğüm! Ama ne yaptığına anlam veremediğim, hatta ve hatta yıllardır tanıdığım okul arkadaşım tam anlamıyla kafayı yemişti…
Annesinin korkusu , Tarık’ın kararlılığı beni de korkutmuş, duymak istediğim bir çığlıkta boğazıma düğümlenmişti.
Tarık bağırıordu:
– “Artık babamı evden uzaklaştırma!” bağırıyordu annesine.
“Artık babamı evden uzaklaştırma!”