bildirgec.org

results

11 yıl önce üye olmuş, 64 yazı yazmış. 2023 yorum yazmış.

Canım Johnym :(

results | 20 June 2007 09:07

Johny
Johny

Johny:( , Ben henüz 9 yaşındayken ailemizin son üyesi olarak bizimle beraber yaşamaya başlamıştı. Küçücüktü…Masum, herşeyden habersiz, korunmaya muhtaç bir yüz ifadesi vardı…Hep beraber bağrımıza bastık onu…Sevdik, okşadık, bebeğimiz gibi büyütmeye başladık…
Zorlanmasın diye doğduktan sonra bir süre annesiyle kalmasına izin verdik Johny’nin. Anne sütüne ihtiyacı vardı çünkü. Çok küçüktü daha. 15 gün geçtikten sonra büyük bir heyecanla evlerine gittik annesinden Johny’i almak için. Annesi üzgündü, anlamıştı yavrusundan ayrılacağını, hırçındı.Yanımıza geldi bizi bir bir kokladı içi az da olsa rahat etmişti, üzgün bakışlarla yavrusuna son kez bakarak bizleri uğurladı. Kapıdan çıktıktan sonra adeta insan edasıyla ağlıyordu. Annemin içi parçalanmıştı, nihayetin de o da bir anneydi.
…Johny:( artık yeni evinde, yeni ailesiyle beraberdi. Buraya alışması elbette kolay olmadı. İlk zamanlar ne yemek yedi ne de su içti…Hepimizin ona sevgi dolu gözlerle bakması onu rahatlatıyordu. Biberonla süt içirirken patilerini ellerimin üzerine atmasıyla başladı herşey. Artık bizi benimsemişti. Ailesi olduğumuzu kabul etmişti. Ona asla evlatlık muamelesi etmedi annem, bizden ayırmadı. Sevdik onu, o da bizi. Bir bebek gibi hergün yaptığı şeylerle mutlu olmaya başlamıştık. Biberonu bıraktığı gün, minik poposunu artık çekmeyi başarıp yürüdüğü gün, çişini öğrettiğimiz yere yapmaya başladığı gün… Ufaktan ufaktan yaramazlıklara da başlamıştı. İlk önce annemin en sevdiği masa örtüsünü parçaladı, sonra da en sevdiği ayakkabısını sakladı. Evin 1 km ötesindeki hamamın bahçesinde bulundu ayakkabı:)
en sevdiği şey sütlü dondurmaydı Johny’nin. Yazın karpuz ve üzüme de bayılırdı:)
Günler geçtikçe farklı şeyler öğreniyordu. Zekiydi Johny, söz dinlerdi, asildi. Küçük yeşil bir top almıştık ona onunla oynardı. Bahçeye çıkıp yeşilliklerin içinde yeşil topuyla oynamaya bayılırdı. Yaz günlerinde evde oturmayı sevmezdi. Bahçeye küçük bir klube yapmıştık ona. Çatısına da “Johny’nin Yeri” yazdırmıştık:) Artık orda kalmaya başlamıştı. Geceleri balkona çıkar uzun uzun sohbet ederdik.
En korktuğu şey, havai fişeklerdi Johny’nin, bir düğün veya kutlama olsun Johny hemen evin kapısında bulurdu kendini. Bir de babam ona bir ıslık öğretmişti, o ıslığı öttürdümü Johny nerde olursa olsun yanımıza gelirdi. Bazen o da sıkılırdı, çıkardı uzun yürüyüşlere ama onu merak ettiğimizi unuturdu herhalde. Telaşlanırdık, şehri ıslık lslık arayıp Johny i bulurduk:)Bazen şehir dışına çıkmamız gerekirdi, en yakın aile dostuna emanet edip Johny’i giderdik. Bir gün yine onu götüremeyeceğimiz bir yere gitmemiz gerekiyordu. En yakın aile dostumuzdan rica etmiştik Johny’ye bakmasını. Vedalaştık evde Johny’le bindik arabamıza, çıktık yola. Çok geçmedi arkamızda bir köpek havlaması. Ah diyorum Johny’nin havlaması kulaklarımda çınlıyor. Sonra bir baktım ki arabadan arkaya Johny evden kaçmış bizi takip ediyor 4 nala bir at misali. Aldık onu mecburen eve bıraktık tekrar. Bi de öyle bir bakışı vardı ki giderken boynunu büküp, küçük bir de inilti ağzını açmadan…
Günlerden birgün ben Johny’i kucağıma almış balkonda oturuyoruz. Ilık esen rüzgar, yeni açan çiçekler, öten böcekler…balkonun altında da goncagül bir gül ağacı. Aşağı bakıyorum, Johny kucağımda korkuyor yüksekten, yine hafiften inlemeleri , aldırmıyorum güllere bakıyorum, ama Johny çok korkmuş atıyor kendini kucağımdan balkondan aşağıya…Bakamıyorum eyvah gitti diyorum…Allahtan 1. kattayız şöyle bir göz ucuyla bakıyorum Johny güllerin arasından çıkıyor üstü başı diken olmuş. Hemen koşuyorum aşağıya temizliyorum dikenlerini, masum masum bana bakıyor kızmadan, sarılıp özür diliyorum…
Götürebileceğim heryere götürüyordum Johny’i…İlk doğduğu zamanlardı, ailecek denize gittiğimiz bir gün Johny’le sahilde yürüyoruz, tabi bütün ilgi üzerimizde…Fotoğraf çektirmek isteyenler, gezdirmek isteyenler, sevmek isteyenler…Johny bütün gün harap ve bitap düşmüş, onu sevmeye çalışan kalabalığın arasındayken kolarımda gözlerini kapatıveriyor. Hemen kalabalığı dağıtıyorum ne yaptınız Johny e zehirli birşey mi verdiniz diye ortalığı ayağa kaldırıyorum. Meğer canım Johnym uyuyakalmış kollarımda çığlıklarımla gözlerini dikmiş bana bakıyor:)Suçlu olduğunu da biliyor sadece gözleri açık hareket yok:)
9 sene böyle geçti sevgili Johnyle…Küçük bir ilçede oturuyorduk o zaman bütün ilçe tanırdı onu herkes çok severdi. Çeşit çeşit oyuncaklar, hediyeler getirirlerdi ona. Beni sabahları evimizin yakınındaki ilkolkula götürür, bırakıp tekrar eve dönerdi. Eee erkekti ne de olsa …
Seneler geçti, ilçe değişti…Bir gün Johny kulübesinde yoktu. Kapının önüne baktım, havai fişek de atılmamıştı. Herhalde yine uzun yürüyüşlerinden birine çıkmıştır diye düşündük. Islıklara da cevap vermiyordu. Nerdeydi acaba, derkennn babam geldi, suratı asıktı. Johny nerde dedik, gözlerinden yaşlar damlamaya başlamıştı. Yeni işe giren belediye işçileri Johny i tanımadıkları için diğer köpekleri vururken onu da sahipsiz zannedip vurmuşlardı:(Canım Johnym artık yoktu. Kardeşim artık yoktu…
Üzerinden 7 sene geçti, ama canım Johnym seni hala çok özlüyorum…

Bira ve 3 !!!

results | 19 June 2007 13:48

Sevgili Hafif okurları, başlıkta yazan Bira ve 3!!! yanyana gelince nasıl bir konu ortaya çıkacak merak ettiğinizin farkındayım.Tahmin edebileceğiniz gibi, bir kişinin içtiği bira sayısı değil bu.Ya da yeni çıkan 3!!! markalı bir bira da değil. Bira 3’ü bir arada hiç değil. Peki nedir bu “Bira” ve “3” rakamını bir araya getiren? Hemen anlatıyorum sakin olunuz…
Bugün sabah haberlerini açıp, uykudan yeni kalkmışlığın sersemliğiyle zap yaparken gözüm bir habere takıldı. Fal taşı gibi açılmış gözlerimle ekranız izlemeye koyuldum ki gördüğüm manzara beni adete şok etti. Bir baba, Bira ve 3!!! yaşındaki oğlu aynı karede. Aman tanrım…Baba yanına 3!!! yaşındaki oğlunu oturtmuş, etrafına da arkadaşlarını almış Biradan süt misali bir kendi yudumluyor bir de 3!!! yaşındaki oğlu! Etraftakiler soruyor; -Abi, kaç yaşında bu çocuk? Cahil baba cevap veriyor büyük bir gurur edasıyla -3!!!heheheh…. Allahım uyandır beni eğer bu bir rüya ise diyorum, 3!!! yaşındaki çocuktan şu sesler yükseliyor. -sarhoş, sarhoş olursam karışmam babaaaa…Etraftakilerin gülüşmeleri…derken haber son buluyor.
Süt içmesi gerekirken, cahil bir baba tarafından bira içirilen bu çocuğun akibeti ne olacak?Normal bir insanın bile yüzünde ilk aldığı yudumlarda görülen ekşime bu çocuğun yüzünde yerini gülümseye bırakmış. İlk içişi değil demek ki diyorum ama düşünmek istemiyorum böyle birşeyi. Baba da -erkek benim oğlum… diyerek böyle bir ıspatlama yoluna nasıl gidebiliyor? Anlamıyorum, anlamıyorum, anlamıyorum

HASTA VE ÇORBA…

results | 18 June 2007 14:17

Tavuk suyu çorba
Tavuk suyu çorba

SEVGİLİ Hafif okurları…Yaklaşık iki aylık gözlemlerimden sonra Sevgili “Makaleci”‘nin de yoğun isteği!!! üzerine ilk yazımı yazmış bulunuyorum.
Herkese afiyet olsun…
Başlığımızdan da anlaşıldığı üzere konumuz HASTA ve ÇORBA…Uzun ve zorlu geçen kış günlerinde bile hiç hastalanmdım diye sevinirken şeytan kulağına kurşun demeden hayatıma devam ettiğimi gören tanrım başıma öyle bir grip verdi ki; şuan dakikada 1500 kelime yazan ben klavyede ellerim sürünerek sizlere duygularımı anlatmaya çalışıyorum.
Efendim yalnız yaşayanlar daha iyi bilirler ki, yemek yapmak, ev temizlemek, bilimum ev işleri yalnızken daha bir zor gelir. Bıkkınlık getirir başta insana. Amannnn kim geliyor ki zaten evime diye heep ertelenir. Ama bana bugün en çok koyan bu hasta halimle kalkamazken kendi çorbamı kendim yapmam oldu, bir sıcak çorba ne çok özlem aratırmış insana…