bildirgec.org

RAKIrokaBALIK

11 yıl önce üye olmuş, 27 yazı yazmış. 248 yorum yazmış.

silah ve sevgi

RAKIrokaBALIK | 18 June 2007 12:55

Oldukça hatırı sayılır derecede önemli bir yer tutar Fenerbahçe hayatımda… ve camianın en sevmediği kişilerin ilk 5 listesinde sağlam bir yeri vardır Hıncal ULUÇ’un… ama bu yazarın kötü yazı yazdığı anlamına gelmez… bilakis çok da değerl bir kişiliktir kanaatimce…
şimdi sizi üstadın senelerdir babalar günü için yazdığı ve her sene aynen yayınlanan yazılan yazısı ile başbaşa bırakmak istiyorum… bir silah ve bu silahın nasıl kullanıldığı… çoğu zaman aklıma gelir bu yazı fedakarlık vs gibi konular gündeme geldiğinde…

çapulcu giremez !!!

RAKIrokaBALIK | 18 June 2007 11:19

Saatleri ayarlama Enstitiüsü Onursal Başkanı sayın Adnan POLAT Beyefendi necip Türk Spor basınına vermiş olduğu mülakatta bundan sonra Ali Sami Yen stadyumuna “çapulcu” taraftarın giremeyeceğini açıklamış…

  • peki bu durumda o kadar kombine kart gerimi alınacak?
  • geri alınacaksa paraları iade edilecekmi?*para iadesi esnasında sahaya atılan su şişesi başına vergi iadesi hesaplanarak suların kdv’sinden düşülecekmi?
  • kulüp kaybolan geliri telafi etmek için “eski açık çapulcu desene” şeklinde bir dvd yayınlayacakmı?
  • çapulcular hangi kamusal alanlara girebilecek hangilerine giremeyecekler?
  • taraftar bu durumda örgütlenerek ultracabulcu.com seklinde bir oluşuma gidecekmi?

şaka bir yana zor bir durum.

muammaların O.K.S.’si

RAKIrokaBALIK | 12 June 2007 15:57

11 seneye yakın öğretmenlik yaptım Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı çok çeşitli okullarda… Sonra istifa edip kendi yolumu çizmeye karar verdim… bana hayatının 11 senesini nerede geçirdin diye soran olduğunda şunu diyorum : Muammaların En Büyüğü’nde…

Dünyanın her yerinde geçerli olan tek bir kural vardır : maç başladıktan sonra kural değişmez !

ama ne yapıyor Muammaların en Büyüğü (MEB) ?OKS de sistem değişikliğine gidiyor… sınavı 3 seneye yayıyor,yabancı dil soruları koyuyor… vs ..
ama şu anda hiç kimse sınavın ne sekilde gercekleştirileceğini resmi olarak bilmiyor… en basitinden İngilizce…haftada ortalama 6-8 saat İngilizce dersini okuluna göre yabancı öğretmenlerden gören özel okul öğrencisi ile Yabacı Dil dersine branş öğretmeni hariç tüm öğretmenlerin girmek zorunda olduğu öğrencinin aynı sınavda bu soruları hangi fırsat eşitliği ilkesinden yola çıkarak cevaplayacağı konusunu da kimse bilmiyor… işin daha da tuhaf yanı İngilizce’den ne sorulacağını,hangi soru tiplerine yer verileceğini de bilen yok…

kurumsal hırsızlık

RAKIrokaBALIK | 21 April 2007 17:36

Lig Tv yayınlarını tekelinde bulunduran yayıncı kuruluş ile bir süredir sorun yaşamaktayım… Maçın öncesini izliyorum ancak tam maç başladığında “üyeliğiniz bu yayının bulunduğu kanalı kapsamamaktadır” şeklinde bir ibare ile 90 dk tamamlanıyor… kendileri ile görüşüldüğünde Türksat uydusu ve Eutelsat uydusu üzerinden yayın yapılması konusunda bir değişiklik olduğu ve çanağımızın değişmesi gerktiğini bildirdiler. Ayrıca bu haftaki maçıda izleyebileceğimiz bundan sonra asla ve asla izleyemeyeceğimiz bildirildi.

Fakat olay bu sabah itibarı ile anlaşıldı : bizi yetkili servis aradı ve randevu istedi. Neden? Gelip çanak takacaklarmış ve aslında bilmem kaç YTL olması gerekirken 70.00 YTL alıyorlarmış.

geç kalmış bir yazı

RAKIrokaBALIK | 26 March 2007 10:38

Çok değerli hafif.org camiası… öncelikle uzun süredir burada olamadığım için siteyi ne kadar da çok özlediğimi girince tekrar anladım… artı yüzünü hiç görmediğim ama yazılarını okuduğum yada başka yazılara yorum yazarken lafladığım arkadaşlarımı da özlemişim farkında olmadan…
Birebir yaşadığım ve sizlerle paylaşmak istediğim için yazıyorum… daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler babamın geçirdiği bir rahatsızlık vardı,doktorların tavırları karşısında çaresizlikler yaşanmıştı bu vesile ile sağlık sistemimizi sorgulamıştık yazı ve yorumlarda vs…
Bahsedeceğim olay yaklaşık 2 ay kadar önce yaşandı… çalıştığım firmadan aldığım teklif üzerine İstanbul’da göreve başlamak durumundaydım ve ailem özellikle de babamın sağlık sorunları vs sebebi ile bu olaya karşı çıkmaktaydı. Ama ben gitmek zorundaydım ve hafta içersinde küçük bir kaza geçirdiğim için arabam serviste olduğundan otobüs ile gitmek gibi bir mecburiyetim vardı. Biletimi aldım,otobüse bindim,aklımda bir sürü soru işareti,geride bıraktıklarım,İstanbul & belirsilikler vs… Yani çok da sağlam bir halet-i ruhiye içerisinde olmadığımı tahmin etmek için sadece o anda bana bakmak yeterliydi aslında.
Derken otobüs hareket etti,bilet kontrolü,ikramlar vs ve ardından ışıklar söndü,DVD’ye bir film kondu ve herkes gayri ihtiyari izlemeye başladı…
evet o filmdi… gidenlerin anlattıkları ve basında ki yazılardan dolayı gitmemeye karar verdiğim o film : Babam ve Oğlum
zaten dokunsalar ağlayacak durumda olan ben daha yolculuğun ilk 20 km’sinde şok içerisindeydim…
Film gerçekten müthiş ötesi bir kurguya sahip ve sinema sanatı açısından ancak profesyonel eleştirmenlerin belki teknik anlamda eleştirebilecekleri bir yapıda.Ama benim sorgulamak istediğim şey çok başka aslında… Feribota binildiğinde ben geminin güvertesinde resmen savaştan çıkmış gibiydim… saatlerdir kendimi ağlamamak için zor tutan ben güvertede çocuklar gibi ağlıyordum… zaten otobüsten inip ağlamayan yoktu… herkes feribotu bekliyordu demek ki… gemide bir sürü insan var ama bizim otobüsten inenlerin hepsi belli… ıslak gözleri ile kimsenin yüzüne bakmamaya çalışan,hatta üst güverteye çıkıp çay bile alamayan,alt güvertede ellerinde sigara ile sığınacak köşe arayan tipler…
Bu noktada benim sorgulamak istediğim şey ise çok daha farklı… adını anmak bile istemediğim o seyahat firmasında bu konulara karar veren embesil her kimse acaba şunu hiç mi düşünmedi : o otobüste bu filmde verilen mesajı direk veya dolaylı olarak hayatının bir evresinde bile demiyorum tam o anda, o yolculuk esnasında yaşan yolcular olabilecegi ihtimali nedir?
Düşünün yola çıkıyorsunuz,mesleğiniz,kariyeriniz vs var,hatta aynı şirkette sizden daha üst veya alt makamda çalışan kişilerle yolculuk etmek zorundasınız,ya da babanız hasta ve belkide bir daha hiç göremeyeceksiniz,veya o anda babanızı ameliyata götürmektesiniz ya da bunların hepsini bir yana bırakın karşı koltukta belki de bir vesile ile tanışmayı başarıp ileride hayatınızı birleştireceğiniz bir insan oturmakta ama siz bu filmi izlemek zorundasınız ve salya sümük ağlamak gibi bir handikapınız var… örnekleri daha da çoğaltmak mümkün…
Otobüs firmaları kesinlikle çok dikkatli bir şekilde ve profesyonel kişiler tarafından yönetilmek zorunda. Belki bu bir çok kişi için önemsiz bir ayrıntı olabilir. Ama bu yolculuğu yapmak zorunda kalmadığınız için bence çok çok şanslısınız.
Saygılar

DR

RAKIrokaBALIK | 01 February 2007 00:33

Mutlaka her meslek için geçerli olan bir şey beş parmağın beşinin bir olmaması kavramı veya her grupta iyiler ve kötülerin olabilmesi. Ama son 3 aydır babamın rahatsızlığ nedeni ile 14 farklı DR ile muhatap oldum ve sadece 2 tanesi sıradışıydı… Yani paranın esiri olmayan ve hakikaten hastası ile hasta olduğu için ilgilenip,muayenehanesine gitmeden de gerekenleri yapabilen… Oysa bu süreç zarfında karısı da Dahiliye Uzmanı olmasına rağmen başka hekime gitmiş olduğumuz için tavır alanlar,muayenehanesine gidilmediği için sevk kağıdını imzalamayanlar,işlerini ciddi olarak yapmadıkları için eksik bir kaşe,imza veya protokol numarası yüzünden haddi hesabı olmayan zaman kayıplarına yol açanlar,yerli yersiz tersleyip azarlayanlar…
Yukarıda bu şerhi koydum… tabi ki bir GENELLEME yapılması mantık dışı olacaktır ama bu kadar kısa bir sürede 2/14 bence büyük bir oran…
fakat beni en çok üzen ve bir insan olarak gerçekten utandıran şey para karşısında bu kadar nasıl küçülünebilindiği?işini gerçekten ciddiye alıp meslek etiği içerisinde çalışan tüm hekimlerimize buradan sevgilerimi saygılarımı yolluyor diğer grupta olanları ise sizlerin değerli yorumlarınıza havale ediyorum…
Tanrı ellerine bu anlamda düşürmesin !

giyinmek

RAKIrokaBALIK | 12 January 2007 00:17

Giyinmek insansoyu’nun üşümesinden beri var olan bir olgu. Tabi bu noktadan Prof.Dr.Yener ÜŞÜMEZSOY’un neden kendisini son Mohikan zannederek sürekli bi tarafları çıplak gezmekte olduğu sorusunun cevabını bulduğum gibi bir idda sürmeyeceğim ileriye.
Fakat şöyle bir varsayımdan yola çıkmak istiyorum : dünyanın her yerinde iklim aynı şekilde sabit ve ılıman olsaydı… Hatta sıcak bir iklim yaşansa ve hem yazlar hem de kışlar kurak ve sıcak geçseydi insanların giyinme ihtiyaçlarının ortaya çıkması için daha uzun bir süre geçmesi gerekebilirmiydi? Yani mahremiyet duygusu ve buna bağlı olarak gelişecek olan örtünme güdüsü daha geç hasıl olabilirmiydi? Ve bunun olduğunu varsayalım : o zaman ters mantık kullandığımızda bu gün çıplak kadın fotoğrafları sayesinde tiraj alan başını Playboy gibi dergilerin çektiği sektör malzeme olarak ne kullanırdı? Bu tür dergilerde giyinmiş kadın resimlerine mi yer verilirdi? Ya da şöyle bir diyalog yaşanabilirmiydi sizce :
– geçen dergide bir hatun gördüm
– eee
– usta hatun bir etek giymiş,üstüne de atmış kazağı… ayaklarında yün çoraplar… süperdi yaa!
– hadi ya, hangi dergiydi?
….

hemşir

RAKIrokaBALIK | 06 January 2007 02:36

bir gün ders anlatırken bir fotoğraf hasıl oldu ; fotoğrafta yatağında yatmakta olan bir hasta,onun bir yakını ve hastaya serum takmakta olan bir ADAM vardı… şimd bu adam aklıma takıldı… ders İngilizce dersi… bu adamın Türkçe’deki karşılığı sağlık memuru… ama benim aklıma takılan şey başkaydı… neden sağlık memuru? yani bayan olsaydı hemşire diyecektik…ama erkek… neden HEMŞİR denmemiş? sonra başka şeyler geldi aklıma… üniversitede suffix denieln son ekler konusunu işlediğimiz bir dönemde arkadaşlarla eğlence babında bir kelimenin son iki harfinin
” ğ+sesli harf “ olması durumunda nasıl kaynaştırıldığından yola çıkarak kelimeler türetmeye başlamıştık ki dilimize pelesenk olan bu kelimeler aslında günlük hayatta farkında olmadan çok sık kullandığımız yapılardır,örnek verecek olursak :
kurt köpeği > kurt köpee
elektrik direği > elektrik diree
su böreği > su böree
gibi.
bunları neden mi yazdım? bilmiyorum ki!

Ankete geeeel !!!!!!!

RAKIrokaBALIK | 29 December 2006 01:14

Abdurrahman Dilipak,Merve Kavakçı gibi yazarların yer aldığı bir web sayfasında karşımıza çıkan bir anket :

Hangisini Kutlayacaksınız?
a) Kurban!
b) Yılbaşı!
c) Her ikisi!
d) Aynı gün Mekke’nin Fethi!
e) Sabah Kurban, Akşam Yılbaşı!
f) Önce Yılbaşı, Kurban 4 gün nasılsa!
g) Ben müslümanım bana ne noelden!

peki ya siz?

SON VERGİ İADESİ

RAKIrokaBALIK | 29 December 2006 00:36

Gelir idaresi başkanlığı web sitesi.

Yillardir vergi iadesinde canta (okul ve bayan) kuru temizleme, kemer, cuzdan ve sapka’nin gecmemesi nedeniyle vergi iadesi zarflarina yazamiyorduk.

ilgili linkte gorebileceginiz gibi hepsi bu sene geciyor.

Yani yazabilecegiz , gozumuz aydın.

sizde cevrenizdekilere iletin herkes bilsin.

d)Giyim Harcamaları:

· Kumaş, hazır elbise, ayakkabı, ayakkabı, şapka, iç çamaşırı, gelinlik, kemer, çorap, cüzdan, bayan çantası ve okul çantası gibi giyime ilişkin her türlü harcamalar ile bunlara ilişkin dikim,bakım,onarım,boya, kuru temizleme harcamaları vergi indirimine konu olmaktadır.