bildirgec.org

plumprune

11 yıl önce üye olmuş, 90 yazı yazmış. 852 yorum yazmış.

Hem Dünya Çevre Günü, hem de babamın doğum günü.

plumprune | 05 June 2003 14:09

Sabah telefonuma gelen mesajla uyandım, doğum günümü kutlamış sevgili Türkcell, “Ne zaman temmuz ayına girdik?” derken aklıma, o telefonun bana yaklaşık 5. telefon çaldırma ve yahut kaybetme vakamdan sonra babam tarafından hibe edildiği geldi. Eski model bir panasonic, kimsecikler çalmaz, ama ben kaybederim o ayrı konu. Işık yandı kafamda anında, babamın hattı, babamın günü. Hemen telefona sarıldım, anneme söyledim, onun da aklına sayemde geldi. -Eminim babamın aklına da biz kutlayınca gelecek-

Belki de hayatımda ilk kez babamın doğum gününü uyanır uyanmaz hatırlamış olmanın verdiği şerefle -Türkcell sağ olsun- başım dik ofise geldim. Ben babama hava atacağım hayali ile tutuşurken, babama ulaşamadım. Sayın beybabam uyanmış da sahile inmiş. Robinson Crusoe
hayatı yaşıyorlar sahilde neredeyse. (Abarttım, etrafta köylüler var) İnekler, böcekler, keçiler ve tezekler arasında kendi yetiştirdikleri domateslerden söğüş hazırlayıp, rakının yanına taze balıkları ve sebzeleri meze yapıyorlar. Ziyarete gitmek çok keyifli onları, bir hafta sonu içinde yüksek sesle konuşmayı, ineklere yaklaşmayı, maalesef boklara basmayı öğreniyorsun. Babam çok mutlu, biliyorum. Ender olarak birbirimizi iğnelemeden konuştuğumuz zamanlarda mutluluğunu dile getiriyor, üstelik her geçen gün durumu daha iyiye gidiyor. İyi ki doğdun baba, iyi ki senin kızın oldum. 🙂

Balığım oldu, bir de erken kalksam…

plumprune | 29 May 2003 16:44

Ciddiye almam gereken bir işim, eğitimimin devamı için planlarım, önümüzdeki günlere dair umutlarım olmasına rağmen ben çok ihmalkar biriyim. Nasıl olacak, ben ne zaman düzene gireceğim bilemiyorum, ancak bir yol olmalı; yol yoksa bile oluşturulmalı… Her iş günü öncesi kendime söz veriyorum, bu sefer 08:30 da işbaşı yapacağım diye, nedense bu saat bazen 09:30 bazen de 11:30 a kayıyor. 09:00 da işe geldiğim zamanlar arkadaşlarım şaşırıyor; ofise ilk giren bensem bilin ki diğerlerinin işi vardır. Her toplantıda bunun tartışması yapılıyor, zeytin yağı gibiyimdir, üste çıkarım muhakkak. Kararlar alıyorum bol bol, heyhat uygulayan kim… Metabolizmamı çözdüm, ben en erken 09:30 da iş başı yapabiliyorum, yıllarca bu hep böyle oldu. Üniversite yıllarımda az final kaçırmadım şu dandirik metabolizmatik (uydurdum şimdi) saatim yüzünden. Erken uyansam dahi, ofise giriş saatim bir türlü zamanında olmuyor, sokağa çıkma yasağı var sanki belli saate kadar. Saplantı mı oldu bende acaba bu?

Can-sız-

plumprune | 27 April 2003 01:23

Yavaş yavaş merdivenlerden çıktı, kararsız kalmış isyankar basamaklar arasında hiç bitmeyen bir tartışma söz konusuydu:

“aşağı mı iniyoruz, yukarı mı çıkıyoruz?”

En alt basamak ve onun takipçileri aşağı indiklerini, ulaşılacak en yüce mertebenin en alt basamak olduğunu iddia ederken, en üstteki ise göğe doğru ilerlemesinin onu yücelttiğini söylüyordu. En alt basamak ısrar etti:
“Hayır, ben olmazsam sen düşersin, demek ki temelin benim; ben, sen olmasan da ayakta kalabilirim.”

En üst basamak:
“Sen olmak kolay, yere en yakın olansın, önemli olan ben olmak, senin göremediklerini ben görebilmekteyim, beni yok etmek elinde olmadığına göre, boşuna kaderine direnme.”

ENTERESAN…

plumprune | 24 April 2003 16:09

Hiç abartısı yok, aşağıdaki hikaye birebir yaşanmıştır, hatta belki atladığım, unuttuğum bölümler bile olabilir. Buyrun:

“Kızım hadi uyan, hastaneye gidiyoruz.”

Hay allahım, bu da nerden çıktı, ben annemlerle yaşamıyorum ki, annem ne zaman beni uyandırmaya geldi?

“Ne anne? Ne hastanesi?”

“Haydi kalk bakayım, geç kaldık, baban sabırsızlanıyor.”

“Tamam, tamam geliyorum”

Kalkalım bakalım, annem gelmiş ha, ne zaman, nasıl? Neyse, anlarız şimdi…

Deprem

plumprune | 10 April 2003 03:50

İzmir beşik gibi sallandı… Çok garip oldum, çok… Sarıldık bekledik. Bitti, ama beklemedeyiz…