bildirgec.org

plakton

11 yıl önce üye olmuş, 85 yazı yazmış. 359 yorum yazmış.

Bencil yürek

plakton | 04 February 2007 13:45

Hayat bizi o hale getirdi ki; kimimiz sevginin sıcaklığındayken, kendimiz dört duvar arası soğukluğa terk edildik. Kimimizdeyse sevgi adına bir cümle dahi yok. Hiç olmasa dostluk ve ahde vefa düşüncesiyle yola devam etme çabaları da; “kol kırılır yen içinde kalır” öz değişinin öğretisinin bir ispatı sanki. Bir yandan yaşamın vazgeçilmez çekiciliği, bir yandan bu çekicilik içindeki iticilikler. Heves ile sevgiyi eşitleyen, bozuk ruh hali öğretileri ile magazini yaşamın içinden sıyrılmaya çalışma çabaları. Kabaran arzuların üzerini örttüğü sevgiler… Bencil olan yürek ise, bencil mutluluğu için başka bir yüreğe yaptığı haksızlığı sevgi kabul ederek susuyor ve mutlu görünmek pahasına anlık hoşnutluklar adına bir başka trajediyi görmezden gelebiliyor çoğu defa.

Karanlıkta

plakton | 29 January 2007 20:56

Gözlerimi açtığımda sadece karanlık vardı. Son hatırladığımda Işık odada idi. Nasıl olduysa karanlıktı işte. Ya bana çok kızmıştı Işık, yâda ben küstürecek bir şey yapmıştım bilmeden. Bilmeden dediğime kendim inanıyor muydum acaba? Bal gibi de biliyordum işlediğim suçu.

Karanlığa alışıyordu gözlerim. Önceden de karanlık ta görmeyi biliyorlardı. Işıksız yaşadığım günler olmuştu çünkü. Yerimden kalktım ve camın olması gereken yöne doğru ilerledim. İki adım attım yâda atmadım başıma bir şeyin çarpmasıyla sendeledim. İster istemez ellerim başımın zonklayan yerine ben ne olduğunu anlamadan ulaşmışlardı bile. Canım yanıyordu. Işıksızlığa alışmaya çalışsam da hemen olmuyordu işte. Ben bu kadar aciz olamazdım. Eğer ışık yoksa karanlığa alışmalıydım.

AYNA OLMAK

plakton | 27 January 2007 10:44

Yaşamımızda davranışlarımıza en etkili olan duyguyu uzun süredir arıyordum. Ölüm korkusu, başarısızlık korkusu, yalnızlık korkusu, kaybetme korkusu
Dikkatimi çeken şey; bütün bu duyguların alt tabanında KORKU denen enerjinin var olduğuydu. Yaşamımızda olumlu ya da olumsuz bütün davranışlarımızın kökeni bu tanımdan filizleniyordu. Bir düşünce fırtınasının sonunda bir sonuç bulmuş ve limana sığınmıştım.
Ama hayır; sorunlarım çözülmemişti. Çözülmesi bir yana, elimde bir sonuçla; ama bulunan sonucun sorunları çözemeyeceği doğrusu ile karşı karşıya kalmıştım.
Tanrıyı arıyoruz, kökenimizi ve nereye gideceğimizi anlamaya çalışıyoruz, Maya Takviminden kıyametin ne zaman kopacağını, kıyametle neler olabileceğini bulmaya çalışıyoruz. Yürüdüğümüz yolu unutup yürüdüğümüz yolun nereye vardığını bulmaya çalışıyoruz. Sonuca kilitlendik neredeyse… Ama yine de elimiz boş, umutsuzluk ile mutsuzluk arasında gidip geliyoruz.
Önemli bir soruyu sormamız gerekiyor belki de: yürüdüğümüz yol mu önemli, yoksa yolun gittiği yer mi? Benim inancım; yürüdüğümüz yolun, sonuçtan çok daha önemli ve kayda değer olduğudur.
Öğrenmeye çalışıyoruz; en çok birbirimize bakıp, birbirimizle kıyas yapıp bir takım sonuçlara varmaya çalışıyoruz. Çoğu kez birbirimize ayna olduğumuzun bilincinde olmayıp birbirimizden bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz.
Mistik anlayışta aslında en çok hoşuma giden tanımlamalardan biridir AYNA OLMAK. Aynı şekilde; en çok yanlış uygulanan yöntem de budur. Sadece sonuca endekslenen, içinde olduğu anın bütünündeki duygu ve düşünce algısının dışına çıkıp sadece varılacak limana odaklanıyoruz. İşte bu yüzden; öğrenemiyoruz, elde ettiklerimizle tatmin olamıyor ve hep eksik hissedişlerde kalıyoruz.
Çevremize bakalım; bize ayna olacağını düşündüğümüz kişide ne aradığımızı düşünelim. Tanrının ne olduğunu ondan gelecek bir sinyalle anlamaya mı çalışıyoruz? Şu anda içinde olduğumuz 3. boyutun üstündeki 5. boyut ya da 7. boyuttun nasıl bir yer olduğunu mu bulmaya çalışıyoruz? İnsanların birbirine ayna olması bizce bu mu? Ben diyorum ki: Başka insanların bizde aradığını biz onlarda aramış oluyoruz. Onların bulamadıkları bizim bulamadığımız, bizim anlamadığımız onların anlamadığı oluyor. El yordamı ile bir takım nesnelere dokunup kimin tahmini daha tutarlı onu kestirmeye çalışıyoruz.
Biri bir şey söylüyor; bunu nerden öğrendin diyoruz. Söylediği şeyin akla ve mantığa ve hissedişlere ne kadar yakın olup olmadığından çok, bizim inanabileceğimiz bir kaynaktan gelip gelmediğini anlamaya çalışıyoruz. Hiç bir şey öğrenemiyoruz, birbirimize ayna olmayı bir yana bırakın, elele daha çok uzaklaşıyoruz AYNA OLMA enerjisinden.
İnanın; varacağımız yer çok önemli değil. Biz zaten o yolda ilerliyoruz. Nereye varacağımızı anlamaya çalışmak varılacak yeri bulma açısından değil ama oraya varmanın araçlarından biri olarak önemli sadece. O zaman kendimize ve çevremizdekilere odaklanalım. Ne bildiğinden çok, ne yaşadığından, ne hissettiğinden, nasıl davrandığından bir şeyler almaya çalışalım. AYNA geleceği değil bugünü bize yansıtandır. Peki, dostlar; biz aynadan bugünü mü öğrenmeye çalışıyoruz yarını mı, işte bunu düşünelim biraz.
Bizimle aynı şekilde davranan, bizim gibi düşünenleri arayıp o kişide bulduklarımızla kendimizi ve yaptıklarımızı onaylamaya çalışıyoruz. Ayna olmak bu değil ki Yargılamaya başladığımız o ilk an karşımızdaki aynayı paramparça yaptığımız andır.
Karşımızdakini ne kadar bildiği ile değerlendirmeye ve ne kadar çok bilgiye sahip olduğu ile bize ne kadar ayna görevi yapacağını bulmaya çalışıyoruz. Bilgi, ayna görevi için yeterli mi sizce?
Karşımızdaki aynayı kendimizi görmek için parlatmaya mı çalışıyoruz, yoksa kendimizi görmeye korktuğumuz için onu bin parçaya mı bölüyoruz? İşte cevaplamamız gereken ana soru bu…
Ve son bir şey: Biz kendimize bile dürüst değilken başkasına nasıl sağlıklı bir ayna görevi yapabiliriz? Aynı şekilde; karşımızdaki aynalardan kaçı kendine dürüst davranıp bize sağlıklı bir fotoğraf sunuyor?

Olmayan Sevgili 2

plakton | 13 January 2007 15:55

Eve geldiğinde güneş batmış, karanlık dünyaya hâkim olmaya başlamıştı. Doğrusu, eve gelişinde duyduğu güven ile eve kapanacak olmasıyla oluşan başka bir şey yapamamanın çaresizliği ilginç bir ikilem yaşatıyordu.

Yaşının otuz ikiyi devirmeye yaklaştığı bugünlerde nasıl olup da hala yalnız kaldığını düşünüyordu. Evlenmişti. Ama olmamıştı işte. Boşanalı neredeyse bir seneyi bulacaktı. Ama yalnızdı yine. Zaten onu eve getiren de eski alışkanlıkları değil miydi? Ailesinden aldığı şımartılmaya yakin sevgi onun evden kopmasına engel oluyordu. Doğrusu, ilgiye ve sevilmeye de çok ihtiyacı vardı.

Mutluluk ve Hayat Üzerine

plakton | 27 December 2006 11:33

Mutluluğun esrarlı bir yanı yoktur. Mutsuz insanlar birbirine benzer. Uzun zaman önce açılmış bazı yaralar, gerçekleşmemiş bazı dilekler, ayaklar altına alınmış gururlar, retle (daha da kötüsü ilgisizlikle ) karşılaşan aşk kıvılcımları, onlara yapışıp kalır; ya da kendileri onlara yapışır. Dolayısıyla her günlerini dünün bulutları altında yaşarlar. Bu noktada da ince bir çizgi ortaya çıkar. Hikâyelerine bağlı olarak içlerine sindiremediklerinin çizgisi. Eğer kişi güçlü bir yapıya sahip değilse, bu çizgi beyninin geviş getirmesine neden olur. Beyin her geviş getirdikçe kişi o eski anıları tekrar tekrar yaşar. Duyguları ve düşünceleri. Bu geviş getirmeler beyin düğümlerine sebep olur ki bu düğümlerde kişiyi ruhen yorar ve yıpratır.

Herşey parasız eğitim için

plakton | 23 December 2006 11:23

Üniversiteli iki gencin kurdukları ücretsiz ÖSS Eğitim sitesi, 600 bin ziyaretçiyi aşınca, Amerikalı yazılım şirketlerinin gözdesi oldu
Üniversiteli iki gencin kurdukları ücretsiz ÖSS Eğitim sitesi, 600 bin ziyaretçiyi aşınca, Amerikalı yazılım şirketlerinin gözdesi oldu

Kurdukları internet sitesi ile üniversiteye hazırlanan gençlere ücretsiz ders olanağı sağlayan Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğrencileri Barış Sözen ve Umut Dilli, Türkiye’de sponsor bulmakta zorlanırken, ABD’li firmalar işbirliği yapmak için sıraya girdi.
“KİMSE İLGİLENMEDİ”
Öğrencilerden Barış Sözen, “Dershane sanal, başarı gerçek” sloganıyla, yaklaşık bir yıl önce açtıkları (www.dersizle.com) sitesini ziyaret edenlerin sayısının 600 bini geçmesi üzerine, internet sitelerinin Amerikalı şirketlerin ilgisini çektiğini söyledi. Sözen, Amerikalı iki yazılım şirketinin, bünyelerinde bulunan Türk mühendisler aracılığıyla kendilerine ulaştığını belirterek, merkezi San Diego’da bulunan Software Industry Council ve Kaliforniya’da Silikon Vadisinde çalışmalarını sürdüren Association Of Software Enterpraise şirketlerinin, sitenin paralı hale getirilmesi için kendilerine ”servet” teklif ettiğini söyledi.”Sponsor olmaları için Türkiye’de elektronik postayla, telefonla, faksla ulaşmadığımız büyük firma kalmadı. Hiçbiri dönüp bizimle ilgilenmedi bile” diyen Sözen, siteyi paralı yapmamak için direndiklerini belirtti.

Koku

plakton | 21 December 2006 11:22

Cadde de sağlı sollu insanlar olsa da, günün bu saati için boş sayılırdı. Güne kapalı bir hava hâkimdi. Dünkü gibi, sebep bu olmalıydı. İnsanların çoğu saçak altlarından, vitrin önlerinden gidiyordu cadde üzerinde. Benim gibi birkaç densiz tanrının lütuf’u sayılan yağmura aldırmadan caddenin ortasından yürümeyi sürdürüyordu. Diğerlerinin düşüncesi yağmura basmamak, tanrıyı kızdırmamak mıydı acaba. Aslında hızlı ya da çok yağdığı söylenemezdi. Yatık incecik Ahmakıslatan dedikleri, küçük damlalarla dökülüyordu şehrin üzerini kaplayan bulutlardan.

İşte Türk Milletinin Zekası!..

plakton | 18 December 2006 21:47

Türk milletinin zekâsı karşısında durabilene aşkolsun. Bakin bu insanlar ne yapıyor.
Türk milletinin zekâsı karşısında durabilene aşkolsun. Bakin bu insanlar ne yapıyor.

Alanya Belediyesi güvenlik için kenti kameralarla donattı. Görüntüler internet ortamında 24 saat canlı yayınlanıyor. Ancak, kent dışında yasayan Alanyalılar bunu keşfedince, kameralar ailelerin yakınlarıyla görüntülü konuştuğu telefon hizmetine dönüştü.

Beleş kavuşma

Elmanın Tamamını Yemeyen Adam

plakton | 17 December 2006 20:27

Masada oturuyordu adam. Elinde yarım bir elma vardı. Bıçakla düzgün kesilmeye çalışılmış ama üzeri tırtıklanmıştı. Elmaya bakıyordu. Masanın üzerinde bir kaşık, bir çatal ve yemek izleri ile dolu, boş bir tabak vardı. Elmaya bakıyordu adam. Arkadaşı karşısına oturduğu sandalyeden seslenince irkildi ve daldığı düşünceden kurtuldu.”Neden hep yarım elma yemek zorunda kalıyorum ben” demişti arkadaşı. Cevap vermedi. Elmaya bakmaya devam etti.

Elmanın diğer yarısını düşünüyordu. Dolmuşta gelirken arkasındaki kadın yanındakine “Ben o şirketten ayrıldım. Eşim rahatsızlanınca ona bakmak için çıktım işten “ Dediğini hatırladı. Yüksek sesle “Eşi” dedi. Adam kelimeyi tekrarladı. Ne demekti “eşi” diye düşünüyordu. Elmanın diğer yarısı mı? Tıpatıp elindekine benzeyen diğer yarısı mı? ”Tıpkısı” dedi yüksek sesle. Kendi sesinden irkildi önce. Arkadaşına baktı. O zaten adama bakıyordu sürekli.