bildirgec.org

plakton

11 yıl önce üye olmuş, 85 yazı yazmış. 359 yorum yazmış.

Lokmalar arası muhabbet

plakton | 09 March 2007 21:06

Sadece oturuyordum. Serin olduğunun yâda güneşin çoktan dünün bulutları altına girdiğini görmedim bile. Sadece denizle ikimizin arasından geçen insanları görüntümü kestikleri için görmek zorundaydım.
Konuşunca yanımda oturduğunu ve bana baktığını fark ettim. Şaşırtıcı derecede tatlı ama sert bir sesle ”Özür dilerim” dedi, “ama sizinle konuşmam mümkün olmayacak” Gözlerimi denizin üzerindeki martıdan ayırmadan“Ben size bir şey söylemedim ki” dedim.
“Haklısınız” dedi, “Ama yabancılarla konuşma huyum olmadığını bilmenizi istedim.”
“Tekrarlıyorum” dedim, “Ben size bir şey söylemedim.”
“Evet, ilk söylediğinizde de duydum bunu. Ama nedenini merak etmiyor musunuz?”
“Sanırım etmiyorum” dedim “İyi laf. Sizin mantıklı bir adam olduğunuz belli.” Omuzlarımı silkip yanıt vermedim. Tepeden tırnağa kayıtsızlık örneğiydim şimdi. Bunu görünce yüzünde geniş bir gülümseme yayıldı. Bana doğru eğilip bir sır paylaşıyormuş gibi “Sanırım sizinle anlaşacağız” diye fısıldadı.
Uzunca bir süre sonra “Görürüz bakalım “dedim. Güldü.(kısa derinden gelen bir hah sesiydi), sonra sözüne devam etti.”Oldum olası yabancılardan hoşlanmadığımı sanmayın. Kendini takdim etmeyen insanlarla konuşmamayı yeğliyorum. Başlayabilmek için elinde bir ad olması gerek”
“Ama adımı size söylersem artık yabancı sayılmam ki?” dedim.
“Haklısınız. İşte bu yüzden yabancılarla hiç konuşmam” dedi…

Böcekler

plakton | 07 March 2007 16:57

Burada hiçbir fikrim olmayan bir bilim dalı ile ilgili atıp tutmayacağım. Böceklerin neden yararlı yâda zararlı olduklarını da anlatmayacağım. Böcekleri dahi anlatmaya niyetim yok aslında. Biz insanların arasında yaşayan böceklerden bahsetmek istiyorum. Bu böcekleri biliyorsunuz. Hangi sınıftan yâda familyadan olduklarını fark etmiyor. Yaptıklarının farklılıklar gösterdiğini biliyorum. Asalaklar, sürüngenler, kan emiciler gibi ısıranlar, sokanlar gibi zehirli olanlar, uyuşturanlar gibi.

Yaptıklarını anlatarak bakın bu kan emicidir yâda zehirlidir gibi kendi fikrimi dahi söylemek istemiyorum. Biliyorum ki bu böcekler söylesem de söylemesem de var olacaklar. İstediğim sadece onları fark etmeniz. Onların böcek olduklarını bilmeniz. Eğer bu böcekleri bilirseniz insanları onlardan ayıra bilirsiniz. Eğer bir böceği ezmeniz gerekirse diğer insanlara zarar vermezsiniz.

Tünel

plakton | 06 March 2007 09:02

İçime sindiremediğim çok şey var. Yaralarımı kapatamıyorum. Aklımdan ne kadar silmeye çalışsam da beceremiyorum. Günün her hangi bir zamanında en olmadık anlarda birden hortluyor. Unutmayı beceremiyorum Aklımda sadece tek bir soru var “ben bu kadar kötü müyüm?”
Etrafımda ki insanlar “sen de hata yoktu “diyorlar ama gel de içimdeki o yere anlat bunu. Alt tarafı basit bir hikâyeydi işte. Ama onu bile beceremedim. Şimdi sadece en büyük silahım olan sessizliğimi kullanıyorum sensizken. Ya sen? Sen ne yapıyorsun? Sende benim gibi yaşadığın güne lanetler yağdırıp, hiç dindiremediğin acılarını, bir daha uğramayacağın yerlerde mi söndürmeye çalışıyorsun.

Suç

plakton | 02 March 2007 00:19

Saat kaç? Bilmiyorum, gözlerimi tavana dikeli ne kadar geçmişti. Bir saat, İki saat. Sadece yoldan geçen geç kalmışların sesleri kendime gelmemi sağladı. Gözüm sürekli masamdaki“Yazmak istemediğini hayal ettiğinde yazmak istediğini hayal etme gücü olmuyor ve yazmak istediğini hayal ettiğinde de yazmak istemediğini hayal etme gücü olmuyor
Sözüne takılıp kalıyor. Her görüşümde düşüncelerimin ne kadar büyük olduğunu yüzüme vurup duruyor bu sözler. Hâlbuki bir kitaptan dikkatimi çektiği için almıştım bu kelimeleri. Şimdiyse sadece düşüncelerimin ne kadar uzağında olduğumu anlatıyorlar bana.

kendi çevreme ördüğüm hiçbir yer

plakton | 19 February 2007 18:20

Uzun zamandır en hoşlandığım şey yürümek Hemen hemen her gün işten çıktığımda, tatil günlerimde uzun uzadıya yaptığım şey. Her gün, yağmur güneş demeden, sıcak soğuk demeden bu kentte dolaşmak için çıkarım. Belli bir hedefim yoktur. Ayaklarım nereye götürürse oraya giderim.

İzmir gezmekle bitecek bir kent değildir. Sonu gelmez bir dolambaç gibi olur bazen gözümde. Ne kadar uzağa gidersem gideyim, kentin semtlerini ve sokaklarını ne kadar iyi tanırsam tanıyayım bu kaybolmuş olma duygusundan kurtulamam. Yalnızca kentte değil kendi içimde de kaybolurum. Ne zaman yürümeye başlasam kendimi de geride bıraktığımı hissederim. Kendimi sokaklardaki harekete teslim ettiğim zaman sanki sadece gören bir göze indirgiyormuşum gibi gelir. Böylece düşünmekten kurtulurum. Öncelikle huzur veriyor bu durum ve içimde sağlıklı bir boşluk oluşmasını sağlıyor.

Elmanın Tamamı

plakton | 09 February 2007 22:18

Yine mutfak tezgâhının başında gelmişti düşünceler. Eve gireli daha bir saat olmamıştı hâlbuki. Bir cinayetten geliyordu. Bir aşkı katletmişti. Umarsızca öldürmüştü sevdiği kadını şehrin karanlık sokaklarında. Hafif hafif yağan kırmızı yağmurun altında katletmişti onu. Herkes görmüştü ama kimse hiçbir şey dememişti. Kalabalık yalnızlıkların arasından başı dik çıkmıştı. Bağırıyordu ama duyan olmadığından emindi.

Eve geldiğinde her zaman yaptığını yaptı. Bir bardağa buz koydu ve yarısına kadar doldurdu. Akşam yemeği yememişti hâlbuki daha. Ama içecekti işte. Her kaybettiği kadının arkasından içtiği gibi. Kilo kaybediyordu ve bunun farkındaydı. Çevresindeki insanlar ona akıl veriyorlardı sürekli. Ama o akıl istemiyordu ki. Herkes depresyona girdiğini ve bu yüzden bunalımlarının olduğunu, sonucunun da kilo kaybı olduğunu söylüyordu.

Bu aşkı katlettim

plakton | 08 February 2007 23:00

Gölgemle birlikte beklemekten sıkıldığım içindir bu katliam. Daha ne kadar beklemem gerektiğini bilmediğimdendir üzüntüm. Sonra gölgemle birlikte, sudan ve sessizlikten gelme bir hüzün sararken dört bir yanımı; ben mühürlediğim geçmişimi katlediyorum, benliğimi tamamlayan kederin eşliğinde…

Korkudan sislenmiş, gözlerimdeki hüzünle birlikte giyiyorum yağmurları üzerime.

Rüzgârın fısıltıları ürpertiyor içimi sessizliğin derinliğinde.
Ay kanıyor bu gece, oluk oluk akıtıyor kanını geceye ve akan kanın yol aldığı ırmak sessiz sedasız ulaşıyor denizin enginliğine. Gözlerimi sen bürüdü. Nereye bakarsam seni görüyorum. Özlem mi bu? Senden kaçmaya çalışırken neden özlüyorum seni.

Rehber

plakton | 08 February 2007 22:22

Her şey olduğu gibi akıp giderken, pek de beklenmeyen bir anda çıkıyor karşına yüzleşmek istemediğin isimler, anılar. Uzun zamandır yeni kayıt yapmaktan başka bir iş için kullanmadığım telefon rehberini gözden geçirmekti yaptığım sadece. Hissettiklerim ise bambaşka.

Abur cubur arkadaşlıklardan kalan isimler;
Arkadaş bilinen ama artık çok yabancı isimler.
Rehberden silerken tereddüt ettiğim isimler;
Bir an bile düşünmeden sildiğim isimler…
Bir gün arar, tanımazsam çok ayıp olur dediklerim.

Ve ölüm haberi ile sarsıldığım bir iş arkadaşım. En çok o acıttı canımı. Silmeli miydim? Kabullenmek miydi bu şimdi? Bilmiyorum.Ama sildim.Telefonu hala benimle olsa bile…

Sonra baktım da hala sınıra yakınım doldu dolacak.

Büyürken

plakton | 06 February 2007 13:22

Bu aralar kararsızlıklarım arttı. Aslında kararsızlık değildi, sebep; şüpheciklerim kararsızlaştırıyordu aklımı. Her şeyden şüphe ediyordum kendi varlığımdan bile. İçimi sıkıyordu bu durum. Bırak gülümsemeyi küçük bir tebessüm bile zor geliyordu artık. Hiçbir şey zevk vermiyordu çünkü.

Sürekli eleştirip duruyorum kendimi. Hüzün çöküyor üzerime, ne olduğunu anlamak bile istemiyorum. İçime kapanık biri olup çıktım. Çıkıp dolaşmak istemiyorum, oturmak istemiyorum, uyumak hiç istemiyorum, unutmak istemiyorum, unutulmak istemiyorum… Ama unutulduğumun farkındayım.

Gözler, gözler için neler yapar

plakton | 06 February 2007 11:55

Gördüklerimiz ve gördüklerimizin yaratıcıları. Bu yaratıcılar aslında kendileri için mi yoksa görenler için mi yaratırlar yarattıklarını?
Gözlerime ressam rolünü versem, gördükleri bu güzelliğinin biçimini beynime çizdiklerinde seni olduğun gibi mi yansıtmış olurlar. Malum, resmin konumundan bilinir usta ressamın sanatı. Acaba gözlerim üslendikleri bu ressam rolünde ustalar mı?

Yine şüpheciyim işte gözlerin sanatında yine de bir eksiklik var gibi. Gördüklerini çiziyorlar yalnız. Ya görünmeyen yürek, onu nasıl çizecekler?