bildirgec.org

pillibebekkuyuda

11 yıl önce üye olmuş, 123 yazı yazmış. 13267 yorum yazmış.

Gül Kokusu

pillibebekkuyuda | 19 October 2007 10:59

Davet edildiğim yemekte tam karşımda oturuyordu. Masada bulunanlardan hiçbirini tanımıyordum ama orada olmak zorundaydım.Ravel in Bolero su, ne güzel çalıyordu. Bütün gece başkalarını da izliyor olsam, tam karşımda oturduğu için ister istemez gözlerimiz buluşuyor, sonra birbirleri tarafından geri itiliyorlardı..İstemeden birinin bakışlarıyla buluştuğumda gereğinden çok gözlerimi kırpmam en belirgin özelliğimdi. Evet, bir kez daha buluştuk, bu kez gülümsedik birbirimize.

-Sıkılıyor musun ? dedi.

Hayalperest..

pillibebekkuyuda | 04 October 2007 11:48

Kendisi uçmayı çok seviyordu.Onun bu duygusuna hayrandım..

Yamaçlardan aşağıya paraşütünü öyle bir bırakırdı ki…Bana da hep
-Sen, Bungee Jumping bile yapamazsın, derdi..

Hayatında iki kere hastanelik olacak şekilde yuvarlandı..Düşme anında hep beni düşünmüş..Her defasında artık vazgeçer bu tutkusundan dedim.Vazgeçmedi

Bir keresinde
-Şimdi, sıkı tutun bana, birlikte uçacağız. dedi. Onu çok sevdiğim halde bunu göze alamadım.Bana
– Sen, benimle birlikte ölümü göze alacak kadar, beni sevmiyorsun dedi.
.Beni terketti. Paris e gitti..

Dansöz..

pillibebekkuyuda | 01 October 2007 10:24

Ağırdan başlar müzik, önce eller kıvrılır yılan gibi..

Müziğin dans ettiren pervasızlığında dansöz oynar..

Dirsekler ve bilekler elleri izler, boyun ellere inat ters istikamette gider gelir. Devreye göğüs girer, o da boynuna zıt hareket eder..Nefesini içine çeker, karın kaslarını dalgalandırır..Bakışları buğulu ve sert, bazen bu dansı istemez görünür dansöz, bunun sebebi hayatta çektiği acılara sessiz kalıp bedeniyle meydan okumasıdır ..Bazen gülümser çünkü hayat sadece hüzünden ve acıdan ibaret değildir..

Kanın akışı değişir sanki, ritim, binlerce emir verir. Vücut çıldırır, hareketlerle konuşur.
Beden, müziğin olmuştur artık..Kendini bırakır, salınır, döner derken ayak parmak ucundan saçının teline kadar titremeye başlar, o an duyduğu tek ses müziğin sesidir ve müzikten ibarettir dünya..

Beni Bırakma, Maviş..

pillibebekkuyuda | 22 September 2007 15:03

Salsa nın ortasında bir müddet donup, asılı kaldığım dolunayın, ertesi gün yaşayacağım ızdırabın habercisi olduğunu nereden bilecektim.

Gitme anne, beni bırakma, maviş, gözünü aç..

İş dünyasının, insanı ister istemez şekle soktuğu kalıpsal görüntüm , çalıp duran telefonlarım, toplantılar Ve, bir haftadır yazlıkta tek başına kalan annemi aramamı engellemeyen, hayata karşı biraz da olsa duyarlı yaklaşmamı sağlayan şiirsel, ağlak ruhum….

-İyi misin anne? Telefon açılıyor ses yok….

Bir his; sıcacık, bir o kadar da soğuk, sanki ilahi bir güç, bana bilmece soruyor.. Kelimelerim sınırlı, tek hakkım var , ılık esen rüzgar tenimi okşuyor, yolu kavrayışım her tümsekte mıknatıs gibi bütün negatif düşünceleri üzerine çeken sünger beynim, savruluşum, hala o soruya cevap vermiş değilim..

Cerrah..

pillibebekkuyuda | 18 September 2007 09:58

Sen uyurken izledim seni, bir ara gözlerini açıp parmaklarına baktın usulca..Bir cerrah ın en büyük korkusu ellerini kullanamayacak hale gelmesiydi sanırım..

-Elinden geleni yaptıktan sonra için rahat olsun, hastanın masada kalması senin suçun değildi ki.. gibi basit bir teselli..

-Benim işim yaz boz tahtası değil..Kaybolan bir insan hayatı.. İçmek ve ağlamak istiyorum ..gibi ağır bir karşılık.

-Yarın sabah ameliyatın var..

-Doğru ya, eve gidip uyumalıyım..Yüreğimde sıkışmış kalmış bu günü de geceme katarak…

GECENİN ÇIĞLIĞI

pillibebekkuyuda | 07 September 2007 09:13

Uzun yürüyüşlerim olur bazı bazı..Kendimi ve çevremi bu yürüyüşlerde keşfederim.Bu hikaye içimi sızlattığı için sizlerle paylaşmak istedim.

Zarif fiziği, buğday teni, gülüşü tanıdık o kıza hemen hemen her dışarı çıkışımda rastlardım. Önceleri kendi kendine konuşmasıyla dikkatimi çekmişti. Sanki, karşısında birisi varmış gibi, kaşını gözünü oynatıp ciddi ve hararetli bir tartışmanın ortasına düşmüş, haklılığını kabul ettirmek için hiç durmadan konuşurdu. Yanından geçip gidene kadar sessizce izlerdim onu..

Büyük bir kalabalık ve polis arabaları…Olaylara meraklı tavrım, kalabalığın arasından onu görmeme neden oldu..Esnaftan öğrendiğim kadarıyla sahil yolunda birileri ona tecavüz etmiş. Polis arabaya bindirmeye çalışıyordu..O anda, fırtınalar koptu içimde, inanamadım. Akli dengesi yerinde olmayan bu zavallı çaresiz kıza, acımasızca saldırmışlar. Bu vahşeti duymak onu sadece yolda görüp tanımak bile, hayatta birkez daha zayıf olana atılan darbenin soğukluğunu koca bir tokat gibi indirdi yüzüme..

ARABA SEVDASI

pillibebekkuyuda | 20 August 2007 10:58

araba sevdası
araba sevdası

Düşüncelerim materyalist gibi görünse de araba sevdam, bir yaşımdan itibaren bindiğim arabalardan inmemem ile başlar.Anahtarın kontağa girmesinden itibaren, kendimizden on ya da yirmi kat büyük o demir yığınlarına yön vermemiz, Rodeo’da üzerine atlanan at kadar zor değildir. Bu tamamen sizin teknik donanımınız, manevra kabiliyetiniz, reflekslerinizle doğrudan ilgilidir.İyi sürücülük; kurallara uymak ve bunun yanında gereken yerde gereken hız veya yavaşlama kilometresi vermekle olacaktır.Kendinden emin olmak, tereddüt etmemek her konuda olduğu gibi araba kullanma konusunda da çok önemlidir.Çeşitli arkadaş grupları ile sizin kontrolünüzde çıkılan yolculuklarda, sorumlu olduğunuzu ve her konuyu can kulağı ile dinlemekten vazgeçip yola konsantre olmanız gerektiğini unutmamalısınız. Gözlerin geniş açıyla ileriye bakıp aynaların kontrol edilmesi gerekir. Bu önceden tehlikeyi görmek açısından yardımcı olabilir. Yanınızda ya da arka koltukta oturan kişilere dönüp bakmak, göz teması kurmak bu şartlarda hem zor hem de gereksizdir. Bunun yapılacağı, eğer alkol alınacak ise taksiyle gidilen akşam yemekleri ya da arkadaş toplantıları vardır. Bu uygulanmaz ise, bu konuda size uzatılan alkolmetre (imanmetre) sonucu promil oranınız ehliyetinizin alınmasına kadar gider. Sonuçta almış olduğunuz alkol üzerinize sürdüğünüz parfümden daha etkilidir ve trafik polislerine daha çekici görünmenize sebep olabilir..Yüksek hızlarda ani manevralardan kaçınmak gerekir çünkü kontrolü kaybeden bir aracı eski konumuna getirmek çok zordur, otların içinde gezinirken bulabilirsiniz kendinizi..Hızınızı yol şartlarına göre ayarlamak bunu istek ve arzularınıza göre ayarlamaktan çok daha doğrudur. Eğer öndeki araç ani bir manevra yapmış ise , mutlaka yolda çıkan bir engel olduğunu düşünüp onu izlemek ve uygun hareketi arkanızı kontrol ederek yapmakta fayda vardır. Sollamaları, önümüzdeki araç ile mesafe bırakarak bu mesafeyi araca hız vermek için kullanıp uygun zamanlama ile kontrollü çıkış ile yapabiliriz.Hareket halinde iken ani bir hayvan ya da obje ile karşılaşıldığında heyecan yapıp direksiyonu ani kırmaktansa, mümkün olduğunca kendini kaybetmeden canlının hareketlerini sezmeye çalışıp ona en az zararı verecek doğru manevrayı yapabilmek gerekir.Araçtan alışılmadık bir ses geldiğinde duyarlı olup, uygun yerde aracınızı sağa çekerek, benim gibi ön boşluktan faydalanıp aracınızın içine yuva yapmış, yavru bir kedi bulabilirsiniz.. (Yaptığım 3-5 yolculukta ‘’miyav’’lama sesinin gaipten geldiğini hissetmiştim oysa ki)Araba kullanırken gaza gelmemek gerekir, çünkü kendimizin direksiyon başına geçtiğimiz andan itibaren çevremizdeki her canlının sorumluluğunu taşıdığımızı unutmamalıyız. Gösterişi ve trafikte ateşli olmayı seviyorsak, o gün kendimizi gaza son derece kuvvetli basacak kadar mutlu hissediyorsak, hemen ortalığı toz ve gaz bulutuna katacak boş bir alan bulmalıyız ki, bir sürü vardır.Trafik kendini ispat alanı olmayıp, hırs, hız, gaz, ateş, ihtiras, itiraz , tutku gibi psikolojik boyutu yüksek huylarımızı tatmin edecek bir yer değildir. Bu huyların giderileceği ortamlar vardır. Mesela yaklaşmakta olan Formula 1 gibi.. Lütfen dürbününüzü alıp otomobilleri canavarlaştıran, bazılarının boyu 1.60 ları bulan o küçük dev adamları izlemeye İstanbul Park’a gidiniz.Benim vermiş olduğum bazı trafik kuralları son derece sınırlı olup, Trafik konusunda hassas olan bay ve bayanlara bir sürü kaynak önerilebilir. Yeter ki kullanmakta olduğumuz arabayı dinleyip, eksik gediklerini giderip, gülümseyerek yola çıkalım. Bazı kazalar ‘’Geliyorum’’ der
Ve bizim ‘’Hoşgeldin’’ diyecek fırsatımız olmayabilir..

DENİZDE NASIL BOĞULUNUR?

pillibebekkuyuda | 10 August 2007 10:49

Sayısal dünyanın verdiği sıkıntılarım o gün bitmiş, 1 hafta önceden topladığım bavulumun son rötuşlarını yapmak üzere eve dönmüştüm. İnanamıyorum yarın tatil başlıyordu.

İşte hamak ,işte deniz. Kıymetini bilmeyen keriz.
Arkadaşlarımla gittiğim o tatilin ruhuma kazınacağını tabii ki bilemezdim.
– Hey millet, şurada görmüş olduğunuz Iceberg var ya, yüzmesine güvenen gelsin, akşam içkiler benden.
Bu ne şımarıklıktı Tanrım. Sanırım bir akıl tıkanması yaşıyordum. Kendi duygularıma çok önem veririm aslında ama o tatile hakkını vermeli ve işyerime daha enerjik dönmeliydim.
– Biraz yemek yiyelim, enerji toplayalım, Iceberg’e yarışalım. Kabiliyetsizler, denize gideriz güneşlenip geri dönersiniz. Bu ne biçim bir tatil anlayışı, her saniyesi dolu dolu yaşanmalı tatillerin, götürün hamburgerleri.
Derken 2 adedini mideme indirdiğimi fark edemedim tabi..
– Hazır mısınız? BAŞLAYIN!!!
En öndeydim, engin ve derin deniz bir anda tüm cazibesini yitirip soğuk bir okyanus halini aldı. Tekneden düşmüş, köpek balıklarından kaçan küçücük bir kızdım.. Neredeydim? Alis harikalar diyarı? Hayır değil.. Freni patlamış koca bir gaz tankerinin içi? Hayır değil… En istemediğim şekilde ölüme gidiyordum..

BANA YÜZÜMÜ ANLAT!

pillibebekkuyuda | 28 July 2007 23:23

yüz
yüz

Her hikayem böyle sıradan başlar,

Ortaokula başladığım ilk gün tanışmıştım onunla..Bir ceket ve bir eteğimiz vardı lacivert .Yeni aldığım kıyafet ilk giydiğim zamanlar beni acuze gibi gösterirdi hep. Birkaç gün sonra vücut şeklimi alır. Rahatlardım.

– Benim adım Sema.. Benim adım yok tabii, tanıştığımıza memnun olduk.
– Hadi yengen alalım, yengemmiş adı, bir de yanında kola..Sadece hemcinslerimin olduğu bu okula başlamam bir hayli canımı sıkmıştı.Ahmetler, Sinanlar, Aliler olmalıydı.. Ailemin isteğiyle kaldık Ayşelere, Esralara bir o kadar da rahatlamalara. Aramızda erkek olmadığı için iç çamaşırlarımız bile gözükse umurumuzda olmazdı. Ses tellerimizin hiç ayarı yoktu her birimiz detone idik..Sema gördüğüm en güzel kızdı. Hokka gibi bir burnu, yemyeşil gözleri, berrak bir teni, simsiyah saçları vardı. Benden çok daha güzeldi. Çirkin bir ördek yavrusunun, kuğuya dönüşmesini beklediğim o yıllarda onu kıskanmalı mıyım diye düşündüğüm çok olmuştur.

BENİM KIRMIZI AKORDİYON UM

pillibebekkuyuda | 23 July 2007 14:28

Önce taşıyabilmekle başlar herşey..Size hayatı sunacak bu güzel sesin, kendisini bu kadar ağırdan satmasına hiç kızamazsınız. Ona sıkıca sarılmanız için kol kaslarınızın kuvvetli olması gerekir. Eğer birkaç işi bir arada yapamayanlardansanız hiç denemeyiniz, olmaz..Çalarken, körük kısmının hava ile dolup boşalması gerekir. Bunu sol tarafta, en üst köşedeki tek tuşla ya da bas lar yardımıyla yaparsınız. Sağ elinizle tuşlara basar aynı anda sol elinizle baslar la destek verirsiniz.Bazen birşeylere çok kızıp hiçbirşeyi değiştiremediğimde körüğü sonuna kadar havayla doldurup yüklenirim bas lara..Bu gibi durumlarda en iyi ”Gurbette yorgun düştüm be ceylan, hasret tüketti bittim be ceylan” şarkısı ses getirir. Bir taraftan avazım çıktığı gibi söyler belki de ağlarım. Bütün mücadelem bu kırmızı akordiyonladır, kavga eder yeniden barışırım. Bir de tepinmeye kalktığımda görün beni, dokuz aylık hamile kadınlar gibi karnımın üstünde kocaman bir ağırlık, dolanır dururum.Bazen çok acılarım olur. Agora meyhanesin de bulurum kendimi. İnce belli, kalın dudaklı kadın oluveririm.. Tuşlar uçuşur elimde, tek tek yakalar yeniden sıraya koyarım. Yavaş yavaş derinleşirim. Makber e döner yüzüm..Burda rakı gereklidir.