bildirgec.org

pilli pati

11 yıl önce üye olmuş, 158 yazı yazmış. 4141 yorum yazmış.

Kar Yağıyor Sevgilim

pilli pati | 16 November 2008 09:12

Kar yağıyor sevgilim. Ümitsizliğimizin kışını yaşıyoruz. Ayrı evlerde, ayrı pencerelerden, ayrı hayatlara bakıyoruz sessizce. Aklımızda birbirimizin eksik hayatları… Paramparça geçmişimize dönüp bakıyoruz, sonra. Görmek istediğimiz resmi bir türlü göremeyip siliyoruz aklımızdaki kırıntıları… Yağan kar tanelerine karışırcasına her bir parçası değişik yönlere dağılırken resmin prematüre doğmuşluğuna kahrediyoruz.

Gidiyorum

pilli pati | 10 November 2008 16:33

Dark Heart
Dark Heart


Ben böyle bir yaşamak hiç bilmezdim çocukken. Berhudar oldum belki çok şükür, baka baka elime, saçıma, ayağıma… Büyürken yutkundum, kiminin elindeki bir parça ekmekte gözüm kalanda… Gün oldu seçti gözüm karanlığı, gün oldu döndüm aydınlığa, misal günebakan hızında… “Artık yeter!” deyu, arşınladığım topraklarda izi kaldı gözyaşımın, kendi ki filize karıştı, o yediğin ekmeğe karıştı, döndü tekrar yağmura karıştı, aktı da 7 cihanda, bir türlü durulmadı.

Karıncaya verdim bir kez yürek yükümü, “Ne yaptı?” bilmem, belki tüketememiştir bile. Şimdiye mevsim çoktan döndü, bak, yine de yakın gibi durur o günkü güneş. Şu hafıza denen şey çok garip bir illet be! Ne iyi bir dost ne de esaslı bir kalleş!

Sonbaharda Reçel Kokuları

pilli pati | 29 October 2008 14:37


Sabahların artık yorganı, battaniyeyi üzerinden atması oldukça zor vakitlere döndüğü mevsimi yaşıyoruz.

Ayak parmaklarının azıcık dışarıda unutulması durumunda; ya onları en sevdiğinizin ayaklarına yaklaştırıp, onun ayaklarını soğuktan sızlatarak kendi ayaklarınızı onunkilerin sıcaklığında ısıtmak gerekiyor ya da yorganın toplanmış kısımlarını düzeltip parmaklarınıza en acilinden sığınabilecekleri bir ortam yaratmak! Kaçarı yok!

Gitmelere Gelmelere Teşneyiz

pilli pati | 11 October 2008 17:01


Alışıyoruz ama kötü bir alışkanlık oluyor, hafif‘ten gidenlerin ardlarında bize bıraktıkları… Mesela kimi zaman gitmeyeni hor görüyoruz ziyadesiyle, çünkü gidenlere hak verip nereye saldıracağımızı bilemiyoruz: Ortamda olmasını istediğimiz şeylerin var olmayışına hayıflanıp sinirleniyoruz veyahut gidenlerin ardından yeni gelenleri kuşku içinde seyreyliyoruz… “Acaba bu yeni gelen, o eski giden midir?” diye çalıveriyor zillerimiz! Mesela sırf bu yüzden, yeni gelmiş olup da, olan bitenden hiç haberi olmayan birinin başına patlayabiliyor bir sürü kabak! Mutsuz başlangıçlar yahut yeni gelindiği halde çekip gitmeler yaşanabiliyor sonra… “Lütfen olaylı gidişler sonrası yeni üyelik almayınız” tabelası mı asmalıyız, dükkanın camına?

Ya da kuşku huşuya günyüzünü dönmez mi hiç? Dönemez herhalde…

Yahoo ve Start Wearing Purple Kampanyası

pilli pati | 02 October 2008 10:02

startwearingpurple
startwearingpurple

Yahoo “mor giymeye başlayın!” sloganı altında yeni bir interaktif servis sayfasını duyurdu. Mor rengin nedenini tek, güçlü, yaratıcı, büyüleyici derecede ilginç kelimeleriyle özetlemeye çalışırlarken, aslında kendi marka yönetimlerine de gönderme yaptıklarını belirtmeden geçmeyelim. Servis içeriğinde tonlarca mor renk içeren fotoğraf, haber ve oluşum bulacaksınız. Mesela, 2003 yılında Hindistan’da bulunmuş mor kurbağadan falan haberiniz olacak. Ayrıca sınırlı sayıda üretilmiş spor ayakkabısı, t-shirt, USB bellek ve bisiklet de blogger’ları bekliyor. Bisiklet kazanmak için mor pedalları neden sevdiğinizi anlatan 200 kelimelik bir açıklama yazısıyla yarışmaya katılmanız gerekiyor. Yahoo’nun DNA’sını oluşturan rengin neden mor olduğunu anlatan yaşadıkları ilginç bir olaydan da bahsetmişler. Mor rengin renk sembolizmi ve psikolojide nasıl yer aldığını okumak isterseniz buradan buyurun. Ayrıca Yahoo’nun bu ilginç kampanyasının ardındaki gerçekleri okumak isterseniz de sizi şöyle alalım.

Saat Ölümdür

pilli pati | 26 September 2008 10:02


Sessizce bizi izleyen bir mekanizmadır saat, geriye sarar hep. İşi budur… Dursa bile zamanı kaldığı yerden başlatamayacağımızı hınzırca hatırlatır bize. İnce ayar yaptırır, hassas değerleri ölçüsünde düzelttirir, içinde bulunduğumuz zamanı kendi yüzüne yansıttırır… Anın değerini yer bitirir. Keza, ölüm de kendine edindiği misyonda durmadan bizi gözler, hiç kimseye nasip olmayan bir hassasiyet ve sabır içinde karşılaşacağımız anı bekler. Buluşacağımız güne methiyeler dizer. Uzak ya da yakın gözlerinde ışıltılarla gülümser. Saat, ölümün içine saklanmak için seçtiği en iyi objedir. Tıpkı hayatın içine saklanmak için seçtiği en iyi objenin fotoğraf olması gibi… Karşılıklı, birbirlerine inat, birbirlerine nanik! Durur seyrederler birbirlerini öylece! Bu yüzdendir ki; her ne zaman saate bakıyorsak ölüme bakıyoruzdur ve ne zaman saati unutmuşsak, hayatı yaşıyoruzdur. Hayata birşeyler katıyoruzdur.

Saat arada bize hatırlatır hayatı geriye sardığını; bir denizden ağı yavaşça toplar gibi hayatı bizim kollarımızın arasından çekip aldığını; tik-tak’ları ile olsun ve belki sinir bozucu alarmları sayesinde… O yüzden midir ki; tatile çıktığımızda hiçbir saat ayarı yapmayız? Hayatın kollarına kendimizi salıvermek, ölüme henüz uzak durduğumuzu ilan etmek niyetiyle midir, saatlerden uzak olmaklığımız? Tekneye adımımızı attığımız andan itibaren saatlerimizi toplayan, bize günün dilimlerini hatırlatma ihtimali olan her türlü gazete, dergi, radyo artık ne bulursa yasaklayan kaptan, her seferinde, bu yüzden hayata yelken açan mıdır?

Fotoğraf Hayattır

pilli pati | 16 September 2008 10:32


– Fotoğraf nedir, Ustam?
– Fotoğraf içinde bir devinim içerendir, oğlum!
– Nasıl yani, Usta?
– Şöyle ki; bir kıpırtının, bir oluşun ya da oluşumun kıyısıdır; geriye kalanıdır fotoğraf! Devinimin bir parçası, bir gelip geçenin anlık yakalanmışlığıdır, oğlum. Hani fotoğrafa baktığında, o dakika gördüklerin ve dahi sende uyandırdıkları da topyekün bir hayat analizidir aslında! O an aklında fikrinde o fotoğraf sana ait olsun ya da olmasın, baktığın hayattır ve sen hayatı irdelersin nöronlarının kıvılcımlarında. Fotoğraf sendeki hayat ateşini harlandırır. Seni o karenin içine çeker, o an orada bulunma hevesini canlandırır.
– Peki ya fotoğraflanan cansız bir varlık, misal, bir dağ ya da vadi manzarası ise?
– O durumda bile, sanır mısın ki; senin karşında durduğu gibi dağ öylece durmakta? Yerkürenin hareketi ile uyum içinde devinimini sürdürürken, o dağın toprağında gezinen kaplumbağanın ayak izini dahi fotoğrafına dahil etmektesindir. Bunu bilmez misin? Hatta, gecenin soğuğu üzerine, gündüzün sıcağını yiye yiye büzüşüp genişleyen ve sonunda da pes eden kaya parçacıklarının dağdan yuvarlanışını bile o kareye hapsedersin. Örneğin, bir nebula fotoğrafına bakarken, onun hemen öncesinde bir yıldızın artık sönen enerjisinin son haddesinde dayanamayıp bir süpernova patlaması yaşadığını bilirsin. Heyecanlanırsın. O fotoğrafın öncesinde bir yıldız, parçacıklara ayrılıp dağılmış, sonrasında ise kimbilir evrenin neresinde yeni yıldızların oluşumu gerçekleşmiştir. (Buradaki oltaya dikkat et, evlat!)
– Geçtim bir kalem, cansız varlığı Usta! Ya fotoğrafını çektiğin bir obje ise? O devinim objenin neresindedir?
– Gövdesine vuran ışıktadır evlat! Kareye yakalanan havadaki toz zerreciklerindedir! Objenin atomlarını oluşturan nötron, proton ve elektronlardadır! Hayatın o objeye kazandırdıklarındadır! Daha ne istersin?
– Fotoğrafın direkman hayat olduğunu adamakıllı idrak etmek isterim Usta!
– Söze döktüklerim idrakının çeperlerine takıldı ise bir de olayı tersten hayal edelim! Hayal gücü bilgiden daha önemlidir, zira! Sonsuz sayıda her anın fotoğrafını çekebilen bir makinan olsaydı ve o fotoğrafları ardarda sıralayıp hızlı çekimde izleme şansın olsaydı, aslında neyin görüntüsünü elde ederdin?
– …!?
– …
– …!
– … 🙂
– Senle de sohbet edilmiyor be Usta!

bu bir pilli patisözüdür!

A Blue U – I Blue You – I Love You

pilli pati | 05 September 2008 12:48

Mürdüm eriklerinin manav tezgahlarında sergilenmesiyle, yaklaştığını hissettiğim sonbaharın birdenbire farkına varışım ve üşüme hissi.

19.08.95

Baharda parayla sümbül kokuları satın alıyoruz artık. Kalmadı çocukluğumuzun o eski bahçeleri.

19.04.96

Yaz!
Daha başaklar sararmadı.
Daha gündüzler günlük güneşlik!