bildirgec.org

Teknolojinin bu denli gelişmesi güzel bir şey. Mikroskobu bağlıyorsunuz bilgisayara istediğiniz her şeyi inceliyorsunuz. Hem de wireless ile kablo falan da kalmıyor ortada. Daha önce görmüş olduğumuz USB mikroskoplardan tek farkı da wireless olması sanırım. Fotoğrafları aşağıda olan bu ürünün fiyatı 139.99$

Wireless Mikroskop-1

Bu mikroskobun özellikleriyse şu şekilde:

1. 10x ile 200x arasında yakınlaşma
2. 2.4Ghz wireless
3. 4 farklı kanal seçeneği
4. Işıklandırma için 8 LED
5. Ve son olarak Li-ion batarya

Wireless Mikroskop-2

Bence gayet kullanışlı ancak günlük hayatta çok da işimize yaramayacağını düşünüyorum. Bu nedenle de 140$ verip almak ve okuyanlara da tavsiye etmek niyetinde değilim.

Bisikletiniz sayesinde artık iPod’unuzu şarj edebileceksiniz. Bunun pek çok avantaj getireceği kuşkusuz. Öncelikle biyolojik bir enerjiyle şarj edecek ve çevreyi kirletmemiş olacaksınız. Sonra elektrikten tasaruf edeceksiniz ki bu çok önemli zira ülkemizde elektrik bir anda %21 zamlanabiliyor 🙂 Şaka yapıyorum tabi ki. Neyse gelelim biz bu zamazingoya…

Bu zamazingo aşağıda gördüğünüz gibi bir dinamo yardımıyla çalışıyor ve hareket enerjisini elektirk enerjisine çeviriyor :

Disney kahramanı Mickey Mouse önce hoparlör, daha sonra mp3 player , şimdiyse robot oldu 🙂

robot mickey mouse

Robot Mickey Mouse, bazı özel komutlara yanıt verebiliyormuş, konuşabiliyormuş ve oyun oynayabiliyormuş. Ancak tüm bunları yapabilen Mickey’e sadece Japonca dil seçeneğini yüklemişler. Bir Amerikan ikonunun yalnızca Japonca konuşabilmesiyse hayli ilginç. Fiyatıysa 221$ imiş.
Kaynak

Kendi Kendini Toplayan Yatak‘tan sonra kendini sulayan saksı çok da şaşırtıcı değil aslında.
Unutkanlıkla başı belada olan, tatile giderken çiçeklerini emanet edecek birini bulamayan ve çiçeklerini bir türlü yaşatamayanlar için güzel bir zamazingo: Kendini Sulayan Saksı.

kendini sulayan saksı

Küçükken bir oyun oynardık. “1-2-3 tıp!” Denildi mi herkes susardı. Daha doğrusu oyun değil de büyüklerin çocukları susturmak için uydurdukları bir şey. Çocuklar azcık gürültünün dozunu artırınca hemen “1-2-3 tıp!” devreye girer, çocukları susturuverirdi. Hatta iş biraz daha büyütülür; bir de “Konuşanın ağzına yılan girsin.” denir. Böylelikle de çocukları bir korku alır, “Ağzıma yılan girmesin.” düşüncesiyle çocukcağızlar susup kalırlardı.

Ancak birazcık zaman geçince, büyüklerin birbirlerine bir şeyler anlatma ihtiyacı hâsıl olur ve oyunu ilk onlar bozarlardı. Sonrada çocuklar “Oyun nasılsa bozuldu, yılan benim ağzıma giremez.” düşüncesiyle konuşmaya başlar. Akabinde de gürültüyü iyice artırırlardı. Bu böylece sürüp giderdi.

Abdurrahim: Duydun mu İsmail?
İsmail: Neyi?
A: 37 başlıkta vergi iki kat alınacakmış.
İ: Bana ne be oğlum?
A: Peki ya Uygur Türklerine yapılan işkenceyi duydun mu?
İ: Bana ne be oğlum? Onlar bizdeki krizleri duyuyor mu?
A: Amma da gamsız adamsın sen ya! Altın fiyatlarının seneye 4 katına çıkacağını duydun mu?
İ: Bana ne be oğlum? Kuyumcu muyum ben?
A: Dur dur şunu duydun mu? Ergenekon’da ikinci dava başlamış.
İ: Bana ne oğlum? Benim askerken rütbem çavuştu. Onu Orgeneraller düşünsün.
A: Bak bak, HSYK tayinlerin kararnamesini çıkaramamış daha.
İ: Bana ne be oğlum? Ben savcı mıyım?
A: Oğlum hiç mi düşünmezsin memleketi?
İ: Bana ne be oğlum? Bu memleketin yetkilileri var,onlar düşünsün.
A: Sigaraya yasak gelmiş bunu duydun mu?
İ: Bana be oğlum? Ben sigara içmem ki.
A: Bak bu seni ilgilendiriyor; ÖSS’de katsayı uygulaması kaldırılmış.
İ: Bana ne be oğlum? Ben İmam Hatipli miyim?
A: Oğlum senin kızın meslek liseli değil mi?
İ: Sana ne be oğlum? O onun derdi.
A: Oğlum senin hiç derdin tasan yok mu?
İ: Var. Olmaz mı hiç?
A: Hadi canım! Neymiş o?
İ: Benim derdim tasam: Halamın Hasan.
A: O niye be?
İ: “Sana ne be oğlum?”derdim ama demeyeceğim. Niye biliyor musun? Bana 1000 lira borcu var da ondan…

Özgürlük Savaşı… Bir savaş yaptık ve savaşı, söylenenlere göre, kazandık. Adına da Kurtuluş Savaşı dedik! Savaşı kazandık mı yoksa kazanmış gibi mi göründük?

Savaşı kazandığımızı tarih kitapları anlatıyor bize. Hatta 29 Ekim 1923’te bir de cumhuriyet kurmuşuz. Adına da TÜRKİYE CUMHURİYETİ demişiz.

Bu iki mucize bize çok hoş görünüyor. Sevindirici(!) gelişmeler… Ne de olsa yanıp küle dönen bir milletle yola çıkılmış ve yeni bir devlet kurulmuştu. Her yerde bir zafer havası, bir coşku vardı. Bu coşkunun içinde kimse farkında değildi olacakların.

Türk Telekom limitli internet kullanıcılarına ufak bir tezgâh kurmuş. Bunu biraz geç fark ettim ama fark ettim! Eğer ADSL hizmetinizi TTNet’ten alıyorsanız ve limitli kullanıcıysanız biraz dikkat etmeniz gerekiyor.Çünkü karşınızda büyük bir KOTA sorununuz var…

Bu yılın Nisan ayına kadar ADSL kullanıcısıydım, iptal ettirdim. Bu ayın başına kadar da açtırmamıştım. Bu ayın başında yeniden açtırdım.Ev kullanıcıları için NET tarife diye bir tarife çıkarmışlar ve ben limitli seçersem hızımı kendim belirleyemez bir hale gelmişim! Hız 8megabite kadar yükseliyor. O an için alt yapı ne kadar hıza müsaitse o kadar yükseliyor. Bu da beraberinde kota sorununu getiriyor. Çünkü hızınız yükselince trafiğiniz de yükseliyor.

http://www.rekorlar.net

Yine iyi bir anne olamamıştım çocuklarım için. Kızım resmen kaçırılıyordu ve ben kızımı kurtarmak için attığım her adımda yere yuvarlanıyordum. En sonunda kalkıp yürüyebildim ama kızımın çığlıkları kesilmişti. Duyulmuyordu sesi artık. Nagihanımın çığlığı benim kulaklarımda hâlâ yankılanıyordu:

“Anneee, kurtar beni!”
“Anneee, kurtar beni!”

Son kez yerden kalktığım sırada elektrikler de gelmişti. Hemen Pusat’ın yanına gittim. Ne olduğunu anlayamamıştı, çok da korkmuştu. Daha 8 yaşındaydı ve ablası onun yanındayken kaçırılmıştı. Korkuyla sordu: