bildirgec.org

http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=115850,12

kogneteryanlar birleşin, vayırlıslarınızdan başka kaybedecek bir şeyiniz yok! lakin kazanabileceğiniz koskoca vimax lar var.

bu işin şaka kısmı tabii. vasıfsız işçilere verilen proletere nispet olsun diye ortaya atılan kogneter (cogneteria), yeni nesil işçiler olmaktadır. ecnebice cognition, uydurukçada bilişsel bilim olarak anılan, analitik zekanın, sembolik beynin uğraşması gereken işleri yapanlar, cesur yeni dünyanın besin zinciri sıralamasındaki en alttan bir üstteki sınıfı olmaktadırlar. kısa yoldan bilişim işçi-köleleride diyebiliriz. çalışma saatleri çooook esnek olmasına rağmen sınır belirsizdir, şol sebepten -afedersiniz- eşek gibi çalıştırılmaktadırlar. gariplerim ne bilsinler iş kanunu filan, gece, gündüz, sabah, ikindi demeden üç kuruş paraya kendilerini paralamaktadırlar.

http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=313621

bıktıracak seviyede hiç durmadan, beyin tırmalayacak kadar yüksek bir sesle bağırıyorlar: hayat tarzımız tehlikede! elbette tehlikede olur, çünkü aptalca yaşıyorsunuz. hayatın gerçeklerine çarptığında lime lime dağılan hayat tarzınız olsa ne olur, olmasa ne olur. 3-5 tane fakir insana yapılması düşünülen yardım kampanyasında bile aklına ilk olarak “suistimal tehlikesinin farkındayız” boktandeyişi gelen bir hayat tarzı, elbette tehlikede olacaktır. kendisine bir düşman bulamayınca varlık sebebi ortadan kalkan bir hayat tarzı, sürekli savaş halinde bulunmazsa hayattan tekme yemeye mahkum bir hayat tarzı, kendi içinden çıkanları bile iğrendirecek derekeye kadar düşmüş bir hayat tarzı. kültürünü ve hayat tarzlarını hiç sorgulamadan yalayıp yuttukları vahşisömürgecilerden hiçbir farkları yok. önce sömür, yoksullaştır, ez sonra fakir olduğu için dalga geç, aşağıla, ez. böyle gelmiş olabilir lakin böyle gitmez.

rivayete göre üstad kemal tahir, herkesin uykunun en yoğun halinde olduğu bir gece saat 4 gibi yanında yatmakta olan eşi semiha hanımı dürterek uyandırır. semiha hanım zor geçmiş yılların verdiği telaşla “ne oldu kemal?” diye ayaklanınca, üstad “hanım” der, “ne olacak bu memleketin hali?”. semiha hanım serzenişte bulunup “beni bunun içinmi uyandırdın kemal?” deyince üstad memlektin has evladı olduğunu anlatan şu cümleyle karşılık verir “hanım, memleketi düşünmenin hali ve saatimi olur?“

üstad kemal tahir vefatının 35. yıldönümüde özel bir programla anılacak.

yazı, mim, mesaj, yorum yazmaktan kal mı geldi?
hafifin loş koridorlarında kafayı sıyıranların yağlı güreş yaptığına tanıkmı oldunuz?
hafifuyku ile ilgili “sumo güreşçisiymiş ollmm” gibi laflarmı duyuyosunuz?
postanıza sürekli sapıkça mesajlarmı geliyor?
“ülen temayıda bok gibi yaptılar, gözlükçü yolları göründü bize” deyu kara kara düşünmeyemi başladınız?
yazılar ve mimler arasında dolanırken kafası gözü sargılı, topallayan, tekerlekli sandalyeyle dolaşan insanlarmı görmeye başladınız?

beyler -hadi bi kıyak geçelim-, bayanlar: kulübe hoşgeldiniz!

beyaz olduğunu zanneden çılgın türklerin hiç durmadan konuşabilmesi içün yeni bir tv kanalı kurmaya karar vermiş bulunmaktayım. ne kadar çok konuşurlarsa, içindekileri ortaya ne kadar çok dökerlerse -ortam biraz kirlenecek ama idare edin-, kalplerinde gizledikleri halka ne kadar çok, çabuk ve ilk ağazdan ulaşırsa bizim için o kadar iyi olacak.

bunun için müstakbel ihtilalin sonunu bekleyip yüzük, küpe, bilezik, kolye, vb. takıları bağışlayı karşısında ihtilal yüzüğünü almayı bekleyecek kadar zamanımız olmadığını düşündüğümden hemen, şimdi, burada kampanyayı başlatıyorum. sen değilse kim, burada değilse nerede, şimdi diilse ne zaman yane!

geçen sene akp ye oy patlaması yaşatan cumhuriyet mitingleri serisinden böyyük dersler çıkaran add, 23 nisan öncesi yeni bir buluşma düzenliyor: 12 Nisan 2008 Ulusal Egemenlik Buluşması. o zaman yapılması düşünülen ihtilal 27 nisan e-muhtırasıyla amaçlananın tam tersi bi tepkiyle karşılaşmış, sandıkta bumerang etkisine sebep olmuştu. o günlerin kısa özetini taraf kazatasının yoğun bombardımanına dayanamayan ismet berkanın, roman tadında, tuğla kalınlığındaki kitabının hazırlığı olan ergenekonun yakın tarihi yazılarından takip edebilirsiniz. bugünde incedende ince yasemince özeniyle işlenen dantel kıvamında bi ihtilal sürecinin içinde bulunduğumuz dikkate alınır, 1 mayıs 1977 tadında bi 1 mayıs 2008 olaylarının sendikalar eliyle özenle hazırlandığı görülür, bütün bunların üzerine gönüllü porovakatörleri tüy gibi dikilirse çok güzel günlerin bizi beklediğini görür gibi oluyorum. feysbuk gençliğide benden aldığı ilhamla hepimizi o kutlu günde, kutsal mitinge davet ediyor: ADD ve ulusalcı tüm Demokratik Kitle Örgütleri, 12 Nisan 2008, Cumartesi günü saat 11.00 ‘da Ankara’da, laik cumhuriyet ve demokratik yaşamı savunmak adına büyük bir miting düzenleme kararı almıştır. Tüm duyarlı yurttaşlarımızı ve Demokratik Kitle Örgütlerini, Derneğimizle bağlantıya geçerek “Cumhuriyet Mitingi” ne katılmaya davet ediyoruz.

her sabah andımı okuyarak güne başlamadan edemediğim şol caaaanım türkiyamda, bir işletim sistemi olarak ergenekonun, tüm kullanıcılara erişim izni verilmesi komutunu algılayınca önce hatalı işlem yürütmek için kullanıcıyı ajite etmesi, akabinde önce mavi ekran ve sonrasında fabrika ayarlarına dönmesi için çökertilmiş bir türkiye hayalleri kurmasının başsebebi olan filip zimbardo abime burdan selamlarımı yolluyorum.

yeni açılan pilsizsinepil için bi a clockwork orange mı yazsam, yoksam full metal jacket mi patlatsam, yahut stanley kubrick blogu açıp yavaş yavaş bütün filmlerini toptan damardanmı versem diye için için düşünür dışın dışın gogıllarken bizi bu hallere düşüren zimbardo abim ile karşılaştım. kendisi milgram abim ile aynı okuldan mezun olup, tarihte atom bombası icadından sonraki en boktan şeyi icat etmiştir: iti ite kırdırma metoduyla yönetme! o keşfederde parayı verip düdüğü çalan vahşigapitalist amerikalı bunu kullanmazmı! suyunu çıkarana kadar kullanır, netekim kullandı ve halihazırda kullanmakta. açık kaynaklı ihtilal yazılımı sürecini idrak etmekte olduğumuz şu mübarek kaos günlerinde das experiment ve the stanford prison experiment filmlerine ilham veren zimbardo abimi “2008 kaosa meyilli türkler” filmine senaryo yazdırdığı içün yattığı yerde ters döndürme niyetiyle çok pis laflar hazırladım. zira yaptığı deney ve ortaya koyduğu sonuçlarla bir milletin geleceği karartılmak isteniyor. zati kan içmek içün çıldıran vahşikaniçicisırp tipitipli tipsizler bangır bangır hergün kafa ütülüyor -bizi sessiz görüp mazlumboşnak zannettiler herhalde-, bide böle bi tarafa güç ve yetki verip öbür tarafı bi güzel pataklamasını istemeleri, bu filmi bi kere daha yememizi istemeleri baydı artık. bu film gişe yapmıyo kardişim, anlasanıza.

teorileriyle beyin yamultan – yoksa kaşıkmıydı yamulan- lost teranesi, nihayetinde dün gece türkçe dublajlı olarak yurdum semalarına arzı endam etmiştir. etmiştirde bişimi değişmiştir, tabii ki hayır. zihni dizi çöplüğü olmuş memleketim insanının nazarında sıradan bir dizi olaraktan şimdiden çıtır çerez gibi tükenmeye başlamıştır. türkçe dublaj neticesinde karakterlerin varolan imajı güm diye dibe vurmuş, karizma çizilmiştir. yinede bunca zaman sonra ilk bölümü tekrar seyretmek ilginçti.

jack: umut tabak
kate: ayça bingöl
sawyer: murat şen
charlie: fatih özkul
locke: m.ali kaptanlar
shannon: sabanur aksoy
clarie: pınar erengil
hurley: arda aydın
michael: beyti engin
sayid: erol eren
walt: ebru çapraz
sun: nur gürkan
boone: harun can