bildirgec.org

NuMB

11 yıl önce üye olmuş, 170 yazı yazmış. 863 yorum yazmış.

Şans, Vicdan, Başağrısı!

NuMB | 21 October 2002 02:12

Beynim yerinden sökülüp, izolebantla tekrar yapıştırılmış gibi şimdi. Vücudumun heryeri özenle dövülmüş, yer yer yumruklar hala vuruldukları yerde duruyor, hissediyorum. Bazen şanslı olmakla, şanssız olmanın arasında çok ince bir çizgi vardır; işte o çizginin tam üzerinden yazıyorum bunları…

Yorgun ve uykusuz geçirdiğim bir kaç günün üzerine gelen Cumartesi akşamı, yani dün; teklif edilen tüm dışarı çıkma önerilerini reddedip geceyi kendime, yatağıma, televizyona, kitaplara adamaya kesinlikle kararlıydım. Güzel bir filmi keyifle seyrederken, ortasında bir yerde vazgeçilmez bir uykuyla yüzyüze gelip sızacak ve sabah “yine seyredemedim sonunu, bir film daha ekledim yarım seyrettiğim sinema külliyatına!” diyecektim. Yine, yorgun ve uykusuzken yatakta kitap okumanın daha mantıklı olduğunu çünkü kitabın geri kalanının ben uyurken akıp gitmediğini düşünecektim, bol gazete katıklı pazar mutluluğu kahvaltımda…

Bir Pazar Akşamı

NuMB | 14 October 2002 14:51

Pazartesi sabahın olmasıyla birlikte başlayacak ve tüm hafta süreceğini bildiğim koşturmacayı düşünmemeye çalışıyordum. Dünyanın gidişatına, çalan savaş tamtamlarına, yanıbaşımda gelişen tüm negatif olayalara günün gazeteleriyle öylesine bulaşmıştım ki oturduğum yerde kilitlenmiş beynime düşünmemesi için komutlar yağdırıyordum. Akşam olmak üzereydi, gün batmamıştı daha ama birden ortalık karardı. Kapkaranlık bulutlar sardı gökyüzünü, işte ruh halime de bu yakışırdı. Yavaş yavaş başlayan yağmur onbeş dakika kadar sürdü ve ben hiç kıpırdamadan yağmurun altında öylece bekledim. Ve birden bir mucize oldu: Ben İstanbul’u hiç böyle görmemiştim, bir yandan kıyametin kopmak üzere olduğunu düşündüren, aynı anda da yaşamın güzelliğinin ne kadar da derinimize kazındığını hissettiren bir renk cümbüşü başladı… Hemen kameraya koştum ve çekebildiğim kadar çektim, tadını çıkardım, bunu paylaşmak istedim. Hepsi bu! İşte dün akşam gün batarken İstanbul:

Sezen-İstanbul-Türkiye

NuMB | 21 September 2002 12:35

Dün Sezen’in Harbiye açıkhavadaki Türkiye Şarkıları konserini izlerken cepli süvarilik yapıp mesaj attım. Başına “Hf” yazmayı unutunca burada yayına girememiş tabii.

Kısa notlar sunayım konserden:

– Merdivenler dahil her yer tıka basa doluydu.

– Ön cenah ünlü şahsiyetler diyarıydı. Kimler yoktu ki..

– Konserden bir gün önce Ertuğrul Özkök’ün ve bir sayın bakanımızın davetiye için yırtındığını kulaklarımla duydum.

– Konserin konsepti olarak tahmin edilebileceği üzere bu topraklarda yaşayan bunca farklı kültürün nasıl birbirine kaynayıp yeni bir sentez kültür oluşturduğunun vurgulanmasıydı. Ve bunu yaparken barış içinde, şarkılar söyleyerek her farklı kültürden insanın özünü de beraberinde getirerek oluşturması salık veriliyordu. Türk, Ermeni, Rum, Musevi, Laz, Kürt, sahnede kim varsa kendi kültürlerinden bir esintiyle “Türkiye” şarkıları söylüyordu.

Uyarı ve şaşkınlık

NuMB | 14 September 2002 11:29

Orta sutunu işgal etmeyeyim diye buraya yazıyorum.

Son iki haftadır 2. kez başıma geliyor. Şirketi arıyorlar, sekreteri reddedilemeyecek makam isimleriyle kolaylıkla aşıp şirket yetkilisine ulaşıyorlar. İlk arayan Defterdarlıktan bir müfettişti(?). Yeni emekli olan arkadaşları için bir gece düzenlediklerini ve bunun Defterdarlıkta bir adet olduğunu, tok, iş bilir, tecrübeli bir dille anlattı. Yemekten önce yeni vergi mevzuatıyla ilgili 2 saatlik de bir seminer verileceğini kendi kartını da davetiyeyle göndereceğini, bundan sonra da her türlü danışma, problemlerimizde kendini arayabileceğimizi söyledi. Maliye işleri hiç kafamı yorma gereği duymadığım işler olduğu için “olabilir” belki de böyle bir adet vardır diye düşündüm ve muhasebe servisine yönlerdirdim konuyu. Muhasebe servisi 2 saatlik semineri ilginç bulduğu, gerekçesiyle 4 kişilik beheri 60 milyon tutarında ki davetiyeyi kabul ettiğini söyledi sonra bana. “Aman bana ne” deyip, işime döndüm. Benim olmadığım bir saatte gelmişler davetiyeler için, muhasebe müdürü, davetiyelerin bir şirketten faturalandığını, gelen adamların tavrını filan görünce işkillenip almamıştı davetiyeleri. Konu kapandı ben de yoğunluktan unuttum.

Uzak Diyarların Adamı ‘Gary Larson’

NuMB | 14 September 2002 01:21

Adana’da yaşayanlar, yaşamış olanlar çok iyi bilirler, İncirlik Hava Üssünde görevli Amerikalılar görev süreleri bittiğinde yük olacak herşeyi satıp giderler. İkinci el her türlü Yeni Dünya malzemesinin satıldığı bir pazar vardır Adana’da; “Amerikan Pazarı”. Kitaplarını bile satarlar evlerine dönerken. Bize kitap okumak zihinsel yüktür, Amerikalıya taşımak… Üniversitenin ilk yılında bir kitapla karşılaştım Amerikan Pazarında, sudan ucuzdu aldım. İşte konunun özü de bu; bilemiyorum para biriktirip oradan Nike alan arkadaşlarım o Nike’ı hala kullanıyorlar mıdır ama ben o zamanlar bir öğlen yemeği parasına aldığım o kitabı hala kullanıyorum…