İlk yazdığım yazının ve bu sitede okuduğum ilk yazının (Semazem’in yazısı), Ankara üzerine olması, Ankara’ya hayatında bir defa (1-2 gün önce) gitmiş biri için ilginç bir deneme olacak. Aklıma Kieslowskinin öldürme üzerine kısa bir filmi geliyor.

Caddeleri bu kadar geniş olmak zorunda mıydı? Ya da tören yüzünden şu cadde kapalı cümlesini başka nerede ve hangi taksiciden duyabilirsiniz. Bu şehir yabancılığın, memurluğun, sisin, mutluluğun şehri. Aynı zamanda herşey yalan ve de oyun. Ya da bilmiyorum ben bu şehri sevemedim.

Herkes birbirine çok saygılı, herşey çok düzenli, caddeler birbirinin aynı. Ne kaldı sizi birbirinden ayıracak? Bestekar sokak, küçük istiklal mi? Her şehir neden küçük istiklal caddeleri yaratmak zorunda? Aklıma Diyarbakırda ki sanat sokağı geliyor. Birkaç barla, birkaç gitar çalan çocukla olmuyor bu işler. Bir caddeyi, bir şehri, bir evi güzelleştiren insanlar. İnsanlar yoksa ne anlamı var o binaların.