bildirgec.org

necronamber

11 yıl önce üye olmuş, 157 yazı yazmış. 973 yorum yazmış.

Ne oldu ?

necronamber | 07 May 2008 16:57

Hatırlıyorum da seni, uçsuz bucaksız yürüyorduk beraber, can yoldaşım. Sen beni beklerken iş dönüşü
çıkıyorduk tekrar tekrar beyoğluna iniyorduk ortaköye çekiyorduk kafaları. Taa dibine kadar vuruyorduk, benliğimizi kaybediyorduk. Kaybettiklerimizi bulmaya çalışma kaygısı içinde dolanıp duruyorduk. Ne oldu şimdi ne oldu ? Bitişe doğru hızlı adımlar ile ilerliyorduk. İlerledik ne oldu ki şimdi mutlumusun…

Geriye dönüp bakmak bile gelmiyor artık içimden peki sizlerin geliyor mu ? Gelse de hoş da ne değişir ki değişen zaten hayatımız, yaşantımız içinde hızlanan zamanımız. Hızlanmış olan düşüncelerimiz, sıyrılıp kendinimizi boşluga bırakmamız. Yamaç paraşütü ile dolanmamız haydi gel tekrar tekrar dönelim Karaburnun da ben paraşütün olayım sende dümenim ol. Götür uzaklara git gidebildiğin yere … Gidemezsin ki
ne oldu ? Korktun mu
Hani hiç bir şeyden korkmazdın, ölümden sonrası yalan derdin. Ne oldu ? Hızla akan zamanın ardından yetişemez olduk birde sürüklenmeye başladık akıntılar ile birlikte paraşütümüz rüzgarın bizi götürdüğü ve bıraktığı yerde seni bekliyorum. Bu gece…
Ne oldu ?

Koku (Bir katilin hikayesi)

necronamber | 19 April 2008 01:14

Yönetmen koltuğunda Tom Tykwer‘in oturduğu, senaryosunu da Andrew Birkin ve Bernd Eichinger’in paylaştığı Koku, Patrick Süskind’in dünyanın her yerin de çok satan aynı isimli romanından uyarlandı.

Film, 18’nci asrın Fransasında geçiyor. Kahramanımız tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, tüm kokulara karşı aşırı duyarlı ve hayalinde ki kokuyu üretebilmek için kadınları öldürüp insani kokuya ulaşmak için seri katile dönüşüyor. Film değişik bir tarza sahip; izlemeyenler için kendimce tavsiye ediyorum. Filmin sonu biraz garip ama “koku insanı gerçekten bu kadar etkiler mi” sorusunu soruyorum kendime ve sizlere. Filmin resmi sitesi için <> Ayrıca film için detaylı bilgiler için şuradan bakabilirsiniz… iyi seyirler.

Saçmalıy-O-r

necronamber | 16 April 2008 01:50

Evet ilginç şeyler oluyor ?

Geçmişten çörekler çıkarıp yemeyi ne kadar çok seviyoruz… Hayatımızı sadece hayatımızı neden tüm çıplaklığı ve sadeliği ile yaşayamıyoruz. Birileri bizlerin sırtından para kazanıyor onlar oyun kuruyor bizler oyunun piyonları gibi bir birimize saldırıyoruz. Tamam herkes aynı görüşü savunacak demiyorum fakat insanların birbirini aşağılıyacak seviyelere düşmesinin sebebi nedir acaba (bize giren çıkan ekonomi kazığı) hariç her şeyi görüyoruz. Kazığı da görüyoruz ama kazığı çıkarmak için çaba gösteriyor iken kazığı daha da sokma gayreti belki de bizim ki Batsın bu ülke artık batabildiği en son noktaya kadar lanet olsun bu güzel ülkeyi bu hale sokanlara ve alet olanlara lanet okumak iyi değildir fakat insanların birbirine küfürle paslasmasinin yanın da benim ki nacizane bir öfke kalır yoksa başka bir şey mi ? Kazığın kanlı dibi belki de aç insanların evine ekmek götüremiyen insanların ev kirasını ödeyemeyeler ama yine de hayata belki de sırf gıcıklığına da olsa gülümsemeleri (belki sahte de ) … burjuva piçlerinin varoş sakinlerinin kavgasının kazığı bir

gün ters tepecek. İslam dinini karalayanlar tıpkı o karanın için de sahte ışıkları ile kaybolacaklar. Peki ya o suçsuz insanlar hani koyun tabir edilenler onların suçu koyun olmak fakat çoban olup da ne yapıldı ki onların da çoban olmasını beklemek saçmalık olsa gerek. Bir gün Atatürk gibi birisi gelecek belki de umarım gelir Atatürk’ün devrimini yaşattığı en zor anlar da bile başarabilmiş ise şu zaman da o kadar daha zor olmayacağı kanısıyın dayım. Feytullah Gülen o bu şu sen kimsin ? Benliğin kime ait sana mı ? başkalarına mı ?

Sizin Top 10 Listeniz ?

necronamber | 14 April 2008 09:45

1.Bir rüya için ağıt (Requiem for a Dream)

Bu filmi ilk izledim zamanı hatırlıyorum da etkisinden uzun bir süre kurtulamamıştım. Yönetmen Darren Aronofsky Pi sayısı filminden sonra ikinci filmi 2000 yılı yapımı olan requiem for a dream konusu ve müziği ile ön plana çıkmıştır. Özellikle müzik Clint Mansell tarafından ve Kronos Quartet tarfından derlenmiştir.

Metamfetamin

necronamber | 10 February 2008 23:08

Metanfetamin dünya üzerinde en hızla yayılan, çok zararlı ve tehlikeli bir uyuşturucudur.

Bu uyuşturucu maddenin kullanılan takma isimlerinden bazıları kristal, tina, crack. en çok kullanılan ismi met. metamfetaminin kısaltılmışı.

İlk kez kullanıldığında insana kendisini aşırı güçlü ve iyi hissettiriyor. kısacası mükemmel insan kavramını yaşıyorsunuz. Sonrası ise parçalanan ve ölümle biten hayatlar. Metamfetamin anfetaminin daha üstünde ve daha güçlü ayrıca kokainden 3 kat daha sert çarpar. Bu madde burundan çekme, yakarak, yutarak yada damardan alınabiliyor. Fiziksel olarak insan bedenini resmen çürütüyor en başta dişlerden başlayarak insanı insanlıktan çıkaran ve gerçekten inanılmaz perişan hale fiziksel değişimler meydana getiriyor.

şerefsiz

necronamber | 08 February 2008 17:53

Ne kadar çok şerefsiz insan var, bu insanlar ile uğraşmak yoruyor artık ama fitil fitil getireceğim önüme gelen her şerefsizi layıkı ile terbiye edeceğim. Ne zaman ki bedenim ruhumdan ayrılana kadar…

mi ?

necronamber | 12 January 2008 03:19

vay vay vay … Aferin şu karıncaya Yarı ölmüş bir sineği yakalamış götürüyor. Götür yiğidim, götür ! Sineğin karşı koyuşuna aldırma.

Bir hayvan olman sıfatıyla bütün acıma duygularını ayakların altına alabilirsin. Sen, isteyerek hüsrana uğrayan insanoğullarına benzemezsin…
Hakiki insan kendisi üzerinde düşünülecek herhangi bir şey olmayan, sözünü dinleten veyahut kendisinden nefret edilendir… mi ?
son olarak ağacın dalından bir kuru yaprak koptu, bak bak yere düşüyor. Yaprağın bu düşüşü bir kelebeklerin uçuşunu ne kadar da benziyor… Tuhaf değil mi ? En hazin ve ölü bir şey en canlı ve mutluluk saçan bir varlığa ne kadar da benziyor….

üşüyorum

necronamber | 17 December 2007 03:05

…. saat 17:00 olmuştu kafam halen boştu doldurmak için caddeye çıktım aramaya başladım kendimi hayatımı beni var eden her şeyi ama bulamadım. Birkaç arkadaş beraber buluştuk saat 18:30’da birlikte tarlabaşı’na gitmeye karar verdik. Saat 19:30 divan otelinin arkasında bulunan parkta oturup soğuk havanın tüm gereksizliğini içimize hapis etme kaygısı idi bizimki. Doldurduk beynimizi beyinsizlik üzerine tüm yargıları sildik hep beraber. Amcalarım yine korumaya başlamışlar şahzadeyi ama nafile, kendilerini kollamaktan aciz bir durumda bulunanları başkalarını korumaya hangi kudret yeter ve ihsan ederdi.
İstiklal caddesi’nde galatasaray lisesi’nin önünde durdum kalabalık insan yığınının akışısı seyrettim seyrüsefer içinde herkes ve onları yönelten hisleri
İleri geri derken kendimi buldum tekrar boşlukda, boşluğumda sen vardın seni buldum orada. Elinden tuttum çekmek istedim ikimizi de o boşluktan ama hiçbir şey gelemedi elimden.
Seni düşünüyorum tekrar tekrar bakıyorum fotoğraflarına galata kulesi’ne girdim baktım istanbul’a aşıktım bu şehre, gecesi ise daha başka güzeldi. Buram buram fotojenik kokular sunuyordu insanlara… Bizler zaten fotoğraf olmuştuk bile.
Evime geldim üşümeye başladım donuyordum, kendimi ısıtmak için her şeyi yaptım ama olmadı halen üşüyordum. İçime girdin taaa derinlerine ama yine de olmadı, üşüyordum. Kalktım ve saçmalamaya başladım tekrar sensizliğin içinde…
(03:08) beni yok edecektin ama hala ben buradayım.

Araya AyrıLık…

necronamber | 06 December 2007 19:09

  • Biliyorum çok şey söylecektin bana. Hayatının sırlarına ortak edecektin beni. Kendini anlatacaktın, özlemlerini, beklentilerini, nasıl,
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Sen anlatacaktın, ben dinleyecektim. Hiç bıkmadan bir dinleyici olacaktım. Ne kadar konuşursam o kadar mutlu olacaktım. Ağzından çıkan her cümleyi büyük bir açlıkla içime çekip beynime kazıyacaktım. Sonsuza kadar çıkmayacaktı oradan…
    Ama araya ayrılık girdi.
  • En sevdiğin şarkıyı söylecektin örneğin ben hemen çalacaktım. Bulamazsam, kendim söylecektim. En sevdiğin yemekten söz edecektin, ben üşenmeyip sana onu yapacaktım.“Duru sudan daha temizdir benim sevgim ; Sevgiyle bu oynayış da hakkımdır benim, halden hale girer başkaların da sevgi: Neyse hep odur.”
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Hayallerini anlatacaktın bana, ben de seninle o hayalin ortasın da olacaktım. Karın yağışına falan aldırmayacaktık, kendimizi güneşin ısıttığı kumsala atacaktık. Masmavi deniz bizi bekliyor olacaktı. Serin suların vücudumuzu ürpertmesine izin verecektik. Sonra yeniden kumsala uzanıp, hayalin içinde başka bir hayak kuracaktık. En çok nereye gitmek istediğini söylecektin, yolculuğa vuracaktık kendimizi. Git git bitmeyecekti yollar ama biz sıkılmayacaktık…
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Bana sevdanı anlatacaktın, yüreğim heyecanla çarpacaktı. Bir sevgiliye sunuluş gibi sözcüklerin yüreğime işlecekti. Konuşssaydın, sözcüklerinle sevişecektim. Gözlerimi kapatıp, hazzın en dorukların da pervasızca dolaşacaktım. Kokunla sarhoş olacaktım.
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Kelimeler tutuldu sende. Ben gözlerinle konuştum. Bir dalgıç edesıyla daldım derinlere. Bodrum katın da sakladığın ne var ne yok çıkardım gün ışığına. Utandın, sıkıldın, sakladın ama yorulmaz bir keşifle karşı karşıyaydın sen…
    Ama araya ayrılık girdi.
  • Kelimeler tutuldu ama gözlerin konuştu benimle. Sen sustun, gözlerin içini gösterdi bana. Bir konuşsaydın, ah konuşsaydın… Senin kıyılarına vurmuş ve binlerce seferden sonra yorulmuş köhne bir tekne olurum ben.